Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/357 E. 2021/44 K. 01.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/357 Esas – 2021/44
T.C. ”Türk Milleti Adına”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2019/357
KARAR NO : 2021/44

HAKİM :…
KATİP : …

DAVACI …
VEKİLİ :…
DAVALI : …
DAVA : Marka … Sayılı YİDK Kararı İptali- Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 28/08/2019
KARAR TARİHİ : 01/02/2021 Yazım Tarihi : 01/03/2021

İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE:…’un İngiltere’de kurulan ilk GSM operatörü olarak 01.01.1985’te ilk mobil görüşmesini yaptığını, …’den gelen VO, DATA’dan gelen DA, PHONE’dan esinlenilen FONE heceleri ile oluştuğunu, McLaren- Mercedes Benz’in ve Şampiyonlar Ligi’nin resmi sponsoru olduğunu, Ambleminin konuşma açmak anlamındaki ‘ (tırnak) sembolünden esinlendiğini, 32 ülkede faaliyette bulunduğunu, Dünyanın en büyük ikinci mobil telekomünikasyon şirketi olarak Aralık 2011 itibarıyla 439 milyon aboneye sahip olduğunu, Global Enterprise bölümü üzerinde 65 ülkede kurumsal müşterilerine telekomünikasyon ve IT hizmetleri sağlamakta olduğunu, Türkiye’de de 3300’den fazla çalışanı olduğunu, 18.4 milyon abonesi bulunduğunu, Müvekkilin … markasının lisansörü olarak Türkiye’de faaliyet gösteren bir GSM kuruluşu olduğunu, … ibareli çok sayıda markası bulunduğunu,o Dava konusu marka başvurusunun ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, Müvekkilin Cep1 markası ile bağlantı kurulacağını, Seri marka izlenimi yarattığını, Markanın tanınmışlığına zarar vereceğini, Emsal yargı kararları bulunduğunu, Davalının kötü niyetli olduğunu, … ve yargı kararları bulunduğunu belirterek, dava konusu YİDK kararının iptalini karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.

SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Şirket Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Müvekkil şirketin, “Ulusal egemenlik kapsamındaki uydu yörünge pozisyonlarının hakları, yönetimi ve işletme yetkisine sahip olmak ve bununla ilgili yükümlülükleri yerine getirmek, adına kayıtlı ve diğer operatörlere ait uyduları işletmeye vermek ya da verilmesini sağlamak, bu uyduları işletmek, ulusal ve yabancı operatörlere ait uydular üzerinden haberleşme ve iletim alt yapısını kurmak, kablo tv altyapısı üzerinden teknik olarak verilebilecek her türlü hizmeti sunmak, televizyon yayıncılığı ve uydu platform işletmeciliğini yürütmek, işletmek ve ticari faaliyette bulunmak, kamu hizmetlerinin elektronik ortamda verilebilmesini sağlayan e-devlet kapısı hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojileri alanında her türlü faaliyette bulunmak üzere, bu Kanun ile kuruluş ve tescile ilişkin hükümleri hariç olmak üzere 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi olmak üzere, … Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme Anonim Şirketi (… A.Ş.) unvanı altında kurulduğunu, … uyduları ve diğer uydular üzerinden her türlü uydu haberleşmesini gerçekleştiren dünyanın önde gelen uydu operatörlerinden olduğunu, Tescilli markaları bulunduğunu, Davacının markalarını kullandığını ispat etmesi gerektiğini, Müvekkil markasının seri marka niteliğinde olduğunu, Kazanılmış hakkı olduğunu, Markaların benzer olmadığını, … ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.

MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.

DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı firmanın 2018/11479 başvuru sayılı markası ile davacı tarafın Türk Patent nezdinde ileri sürdüğü markaları arasında 6769 sayılı SMK hükümleri yönünden iltibas-benzerlik-karıştırılma ihtimali oluşup oluşmadığı, davacı tarafın markalarının yurt içi ve yurt dışı tanınmışlığı iddiası ile davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddiasının ve Türk Patent Kurumunun itiraz hakkında nihai olarak verdiği … sayılı YİDK kararının yerinde ve doğru olup olmadığı, markanın tescili halinde hükümsüzlüğünün gerekip gerekmeyeceği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 28/06/2019 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 28/08/2019 tarihinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararında; 2018/11479 başvuru numaralı “…” ibareli…. yapılan itiraz incelenmiştir.
Yapılan değerlendirme sonucunda, başvurunun “…” ibaresinden oluştuğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda, başvuru ile itiraz gerekçesi markaların “…” ibaresini ortak olarak içerdiği, bu ibarenin yanında yer alan ibarelerin başvuru ile itiraz gerekçesi markalarda benzer olmadığı görülmektedir. Markalarda ortak unsur olarak yer alan “…” kelimesinin günlük yaşamda “… telefonu” olarak da anılan “taşınabilir telefon” ürününü kısaca adlandırmak için kullanılan, günlük dile yerleşmiş, herkesçe belirtilen anlamıyla bilinen ve anılan bir kelime olduğu, başvuru ve itiraz gerekçesi markalarda “…” ibaresinin ortak olarak bulunuyor olmasının tek başına, markaların birbiriyle karıştırılması veya ilişkilendirilmesi sonucuna yol açmayacağı, bu kapsamda da işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar, ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu itibarla, markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca, 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi gerekçeli itiraz yerinde bulunmadığından, kullanım ispatı talebinin değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz haklı görülmemiştir.
Başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddia da somut delillerle ispatlanmadığı gibi, sadece markalar arasındaki benzerlik iddiasına dayandırıldığından ve Kurul’un kanaatine göre, markalar arasındaki benzerlik veya karıştırılma ihtimali, diğer başkaca koşulların varlığı aranmaksızın, tek başına, kötü niyet iddiasının kabulü için yeterli bir kanıt teşkil etmediğinden (aynı yönde bkz. AB Adalet Divanı Genel Mahkemesi, 01/02/2012 tarih, T-291/09 sayılı kararı, para. 90) ve Kurul başvuru ile itiraz gerekçesi markaların benzer markalar olarak değerlendirilmediğinden bu gerekçeye dayalı itiraz da yerinde ve haklı görülmemiştir.
Karar: Sayılan nedenlerle itirazın reddedilmesi gerekmiştir.” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Medeni Kanun 2.nci maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. ” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Taraf markalarında AYNI işaret olması ve kapsamlarındaki emtia (mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Taraf markalarının BENZER işareti taşımaları ve kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Taraf markalarının BENZER işareti taşımaları ve kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/4 maddesine göre tanınmış markada ;
Paris sözleşmesi kapsamında tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, işaret ve emtia açısından aynı veya benzerinin Türkiye’de aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından başvurusunun yapılması halinde itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmektedir.
SMK 6/5 maddesine göre tanınmış markalarda;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markaları
… (2018/11479) CEPKART (2000 18009)
09,35,38,41,42. Sınıf 09,21,36. Sınıf
… Fatura (2013 32512)
09,35,38,42. Sınıf
(ve YİDK’daki diğer markalar)

Bilirkişi heyetinden alınan 16.12.2020 tarihli raporda ÖZETLE; “1) Dava konusu mal ve hizmetlerin, davacı markaları kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer olduğu,
2) Taraf marka işaretlerinin genel izlenim yönünden benzer olmadığı,
3) Tanınmışlıkla ilgili iddiaların dava konusu markanın tesciline engel oluşturmadığı,
4) Kötü niyet iddialarının ispat edilemediği,
5) Değerlendirmelerimizin dava konusu … sayılı YİDK kararı ile paralel olduğu, ” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin aynı heyetten ek rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının “… ” ibareli marka başvurusu ile davacının ” …” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ,sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, Dava konusu markada … ibaresinin daha baskın ve belirleyici olduğu;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar /hizmetler için ayırdığı satın alma/faydalanma süresi içinde, davalının “… ” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının ” …” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının ” …” ibareli tescilli markalı mallarından/hizmetinden satın almak/yararlanmak isterken davalının “… ” ibareli başvuru markalı malı/hizmeti satın almak/yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu;
Taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmadığı, ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” kanıtlanmadığı ) ;
Dava konusu marka açısından kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Tüm bu gerekçelerle bilirkişi raporu da benimsenerek YİDK kararı doğru olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye 14,9‬0 TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
3-AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı.01/02/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …