Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/137 E. 2021/69 K. 01.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C. ” Türk Milleti Adına ”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2019/137
KARAR NO : 2021/69

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … …
DAVALI : 1- ……
MİRASÇILAR : … – … -…
… – … -…
… – … -…
VEKİLİ : Av. … -…
DAVA :… Sayılı YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 20/03/2019
KARAR TARİHİ : 01/03/2021 Yazım Tarihi : 01/04/2021
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Müvekkili …’nın, … ve Gıda Üretim ve Paz. Ltd. Şti’nin en büyük hissedarı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, … markalı ürünlerin neredeyse Türkiye’nin 81 ilinde tüketici ile buluştuğunu, davalının 29. sınıf kapsamındaki mal ve hizmetler bakımından tescil ettirmek istediği “…” markasının, müvekkilinin sahibi olduğu “…” kelimesini içeren markaları ile ilişkilendirmesinin çok kuvvetli bir ihtimal olduğunu, müvekkilinin sahip olduğu “…”, “… Çiftliği” ve “… Sofrası” markaları ile davaya konu “…” markasının anlamsal olarak birbirlerine çok yakın olduğunu, “çiftlik” kelimesinin “Tarım yapılan, hayvan yetiştirilen, evler bulunan yer” anlamına geldiğini, “bahçe” kelimesinin “sebze, meyve, çiçek veya ağaç yetiştirilen yer” anlamında geldiğini, … başvurusunun “… Sofrası” markaları ile anlamsal açıdan benzer olduğunu, “… Sofrası” …’da yetiştirilen /üretilen ürünlerin bulunduğu bir alanı ifade ettiğini, “…” ibaresi de …’da yetiştirilen/üretilen sebze ve meyve gibi ürünlerini ifade ettiğini, müvekkiline ait “… Sofrası” markası ile davalı başvurusu olan “…” markasının anlamsal açıdan neredeyse aynı olduğunu, “…” başvurusunun “…” markaları ile de anlamsal açıdan benzer olduğunu, çünkü “…” markasında bulunan “Bahçemizden” kelimesinin “…” markasına yeni bir anlam katmadığını, sadece “…” markasını pekiştirme veya güçlendirme vazifesi gördüğünü, “…” markasındaki baskın ve güçlü unsurun “…” kelimesi olduğundan, müvekkiline ait “…” markası ile davalı başvurusu olan “…” markasının anlamsal açıdan neredeyse aynı olduğunu, baskın unsur olarak “…” ibaresinin kullanılmasının, seri marka izlenimine ve iltibasa sebep olduğunu, “…” markasında “Bahçemizden” ibaresi bulunsa da esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, markadaki “…” ibaresinin ayırt edicilik noktasında markanın esaslı unsuru olduğunun aşikar olduğunu, davalının markasını 29. sınıf yönünden tescil ettirmek istediğini, müvekkilinin sahip olduğu markaların tamamının 29. sınıfta tescilli olduğunu, müvekkilin ve …’in özellikle et sektöründe “…” markalı ürünleri ile milyonlarca liralık satış hacmine ulaşması, bu ürünleri Türkiye’nin hemen hemen her bir yerine ulaştırması, ürünlerin dağıtımı ve satımında Türkiye’nin en büyük firmaları ile birlikte çalışması, ürünlerinin 7/24 online satılması, markasına ve ürünlerine çağın gereklerine uygun her türlü ar-ge yatırımını yapması, markasını temsilen fuar ve organizasyonlara katılması, markaya yapılan bunca yatırıma karşılık marka ve ürünlerin yazılı ve görsel basında gerek haber şeklinde gerekse reklam şeklinde güncel ve seri olarak yer alması olguları sonucunda, artık “…” ibareli markalarla satılan ürünlerin, marketlerde, grosmarketlerde, bakkallarda, alışveriş yapan tüketicilerin öncelikli tercihi olduğunu, tüketici zihninde kalite ve güvenin sembolü olduğunu, müvekkili markaları ile karıştırılması muhtemel davalı markasını haiz ürünler gerek davalının ikametinin bulunduğu yerde gerekse Türkiye’nin diğer illerinde piyasaya arz edildiğinde müvekkilinin tanınmışlığından ve mallarına duyulan güvenden yararlanılarak haksız kazanç elde edileceğini, davalının satışları ölçüsünde müvekkili ve …’in hak sahibi olduğu markaların kullanıldığı ürünlerin satışlarının düşeceğini, davalı markasını haiz ürünlerin müvekkili ile aynı standartlarda üretilememesi sebebi ile müvekkili markalarına duyulan güvenin azalacağını, bu durumun ise uzun vadede müvekkili markalarının ciddi şekilde zarar görmesine sebep olacağını iddia ederek, …’nun … sayılı YİDK Kararın İptali, davalının … sayılı “…” marka tescil başvurusunun 29. sınıfındaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” emtiaları yönünden reddine, marka tescil edilmiş ise hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Firma vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: İtiraza konu ve müvekkili şirket tarafından başvurusu yapılan marka arasındaki benzerliğin “…” ibaresinden kaynaklandığını, “…” ifadesinin coğrafi bir isim olduğunu yalnız bu ibarenin davacı markasına ayırt edicilik kazandırmayacağını ve salt bu ibare nedeniyle tescil başvurularının iptal edilemeyeceğinin izahtan vareste olduğunu, Türkpatent nezdinde araştırma gerçekleştirildiğinde içeriğinde “…” ibaresi yer alan 1904 adet markanın tescil edilmiş olduğunun görüldüğünü, davacı şirketin dava dilekçesinde “çiftlik” ve “bahçe” ibarelerinin aynı anlama geldiğini belirterek iltibas iddialarını güçlendirmek istediğini, ancak ilgili iki kelimenin farklı olduğunun aşikar olduğunu, “çiftlik” ve “bahçe” kelimelerini ayıran en büyük özelliğin çiftliklerde temelde hayvan yetiştiriciliği yapılması olduğunu, bahçelerde ise yalnızca meyve yetiştiriciliği yapıldığını, davacının et ve et ürünleri işiyle iştigal olması, müvekkilinin ise kuruyemiş ve kuru meyve işiyle iştigal olması ve markalarda bulunan ibarelerin firmaların iştigal alanlarını açıkça işaret etmesi davacının iddialarını açıkça çürüttüğünü, bu kelimeler arasındaki farklılığın markalar arasında benzerliği tamamen ortadan kaldırdığını, müvekkili tarafından tescil başvurusu yapılan “…” ibareli markanın hem görsel hem de diğer unsurlar bakımından ayırt edicilik sağlandığını, “…” ibaresinin marka olarak ayırt ediciliğinin oldukça zayıf olduğunu, Malatya Pazarı kök markasının 1870’li yıllarda Malatya’da akabinde Mısır Çarşısında kullanılmakta olan kuruyemişçilik alanında Türkiye’de geniş bilinirliği olan bir marka olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin davacı şirkete ait markaya benzerliğinden faydalanarak sektörde yer edinme ve davacı şirketin bilinirliğinden faydalanma gibi bir gayesinin bulunmasının mümkün olmadığını savunarak haksız ve hukuki mesnetten yoksun bir şekilde ikame edilen davanın reddini talep etmiştir.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı firmanın … başvuru sayılı markası ile davacı tarafın YİDK kararında geçen markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi açısından iltibas – benzerlik- karıştırılma ihtimali oluşup oluşmadığı, davacı tarafın markalarının tanınmışlığı ve davalı başvurusunda kötü niyetli bulunulduğu iddialarının ve TÜRKPATENT’in itiraz hakkında nihai olarak verdiği … sayılı YİDK kararının iptalinin gerekip gerekmediği, dava konusu markanın kısmi hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 23/01/2019 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı TürkPatent Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 20/03/2019 tarihinde ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararında; … başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun… ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali ve kötü niyet gerekçeleriyle 6769 s. SMK’nın 6 nci maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir.
……………
Başvuru ile itiraz gerekçesi markaların ortak kelime unsurunu oluşturan “…” ibaresinin Türkiye’nin büyük bölümünü teşkil eden coğrafyanın adı olması, ticari yaşamda yaygın kullanımı bulunması, bu nedenle de ayırt edici gücü oldukça zayıf bir adlandırma olması hususlarını, başvuru ile itiraz gerekçesi markalar arasındaki belirgin görsel ve işitsel farklılıklarla birlikte dikkate alan Kurulu; “…” ibareli başvuru ile itiraz gerekçesi markaların görsel, işitsel, kavramsal ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımlarından benzer markalar olmadığı kanaatine ulaşmıştır. Başvuru ile itiraz gerekçesi markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi nedeniyle, markalar arasında karıştırılma veya ilişkilendirilme ihtimallerinin ortaya çıkmayacağı sonucuna varılmıştır.
Başvurunun iyi niyet kurallarına aykırı biçimde yapıldığı yönündeki iddia da somut delillerle ispatlanamadığı gibi, sadece markalar arasındaki benzerlik iddiasına dayandırıldığından ve Kurul’un kanaatine göre, markalar arasındaki benzerlik, diğer başkaca koşulların varlığı aranmaksızın, tek başına, kötüniyet iddiasının kabulü için bir kanıt teşkil etmediğinden (aynı yönde bkz. AB Adalet Divanı Genel Mahkemesi, 01/02/2012 tarih, T-291/09 sayılı kararı, para. 90) bu gerekçeye dayalı itiraz da yerinde ve haklı görülmemiştir.
Sayılan nedenlerle, itirazın reddi gerekmiştir.
KARAR: İtirazın reddedilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU (10/01/2017 yürürlük)
Madde 6 (Marka tescilinde nispi ret nedenleri)
“(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(9)Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”,
Medeni Kanun 2.nci maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü yer almaktadır.
SMK 6/1 maddesi anlamında iltibastan bahsedebilmek için ;
Taraf markalarında AYNI işaret olması ve kapsamlarındaki emtia (mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması,
Taraf markalarının BENZER işareti taşımaları ve kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) AYNIYETİ olması,
Taraf markalarının BENZER işareti taşımaları ve kapsamlarındaki emtia(mal/hizmet) BENZERLİĞİ olması, ihtimali aranır.
Markaların karıştırılmasından söz edebilmek için ise , dava konusu marka ile itiraza mesnet marka/markalar arasında hedef tüketici kitlesi (orta düzeydeki) yönünden markaların “görsel”, “işitsel” ve “kavramsal” özellikleri dikkate alarak genel ve bütünsel açıdan benzerlik ihtimali olması , yine tescilli marka ile tescil olunmak istenen işaret arasında markayı taşıyan her iki ürünün işletmesel kökeninin aynı veya birbirleriyle bağlantılı (idari-ekonomik) işletmeler tarafından üretilmiş olabileceği noktasında bağlantı kurulması (ilişkilendirilme) ihtimalinin bulunması gerekir. Karıştırılma kavramının varlığı için “somut bir karıştırma” eyleminin varlığı şart olmayıp böyle bir tehlikenin varlığı dahi yeterli olacaktır.
SMK 6/5 maddesine göre tanınmış markalarda;
Toplumda (Türkiye sınırlarında) tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine ret edilir.
Yargıtay içtihatlarında tanınmışlık “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir. Bu hallerde başkasının başvuru markası dolayısıyla şayet taraf markaları aynı/benzer mal/hizmet içermiyorsa ve bu marka başvurusu nedeniyle haksız yarar sağlanabileceği, onun itibarına zarar verebileceği veya onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerinde nisbi red sebebi sayılarak başvuru markası engellenebilecektir.
Doktrin ve çeşitli yargı kararları dikkkate alınıp bakıldığında KÖTÜNİYET kriteri “Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.” şeklinde görüşler yer almaktadır.
Yukarıdaki kriterler, taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı başvuru Markası Davacı Markaları
… (…) …(2007 34060)
29,30. Sınıf 29. Sınıf
… ÇİFTLİĞİ(2011 29389)
29,30. Sınıf
… SOFRASI (2010/41718)
29 . Sınıf
ve diğerleri
Bilirkişi heyetinden alınan 11.02.2020 tarihli raporda ÖZETLE;
“(OYÇOKLUĞU) 1. Dava konusu marka işaretleri arasında benzerlik koşulunun gerçekleştiği,
2. Buna göre dava konusu markalar arasında davalı markasının tescilli olduğu Sınıf 29’ta bulunan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” bakımından benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunduğu,
3. Davacı markasının tanınmış olduğu iddiasının ispatlanamadığı,
4. Davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı,
5. Tüm bu tespitler ışığında YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük koşullarının davalı markasının tescilli olduğu Sınıf 29’da “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” bakımından oluştuğu,
(KARŞI GÖRÜŞ) … kelimesi ülkemizin Asya kıtası üzerinde bulunan toprakları için kullanılan coğrafi bir bölge adı olup ayırt edici gücünün zayıf olmasından dolayı günlük hayat ve serbest piyasa ekonomisinin geçerli olduğu ticari hayatta birçok farklı firma tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. Ortalama zeka ve bilinç seviyesinde olduğunu kabul ettiğimiz tüketicilerin “çiftlik” ve “bahçe” ibarelerinin anlamlarının birbirlerinden tamamen farklı olduğu düşüncesinden hareketle iltibasa neden olmayacağı görüşündeyim.
… markası düz beyaz zemin üzerinde yazılı olup karıştırılmaya sebebiyet verebilecek bir logosu da bulunmamaktadır.
Sonuç olarak yukarıda belirtmiş olduğum nedenlerden dolayı (… kelimesinin ayırt edici gücünün zayıf ve davalı firmanın karıştırılmaya neden olacak bir logosunun dahi olmaması) … kelimesinin farklı firma ve markalarda kullanımı hem ülkemiz hem de serbest piyasa ekonomisi için müteşebbis ahlakı ve pazarlama stratejisi açısından uygun görülmektedir.,” şeklinde ifade edilmiştir.
GEREKÇE:
Tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davalının “… ” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli ve diğer tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ,sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, her iki markada … ortak olarak bulunsa da bu ibare ülkemizin büyük çoğunluğunun yaşadığı coğrafya bölgesi olarak anılıp bilindiğinden toplumun ortak değerlerine ve kültürüne esas oluşturduğundan markasal olarak ayırt ediciliği çok zayıf olduğu, bu açıdan kapsamındaki 29 ve 30.ncu sınıftaki mallar açısından ilave deyimlerin mevcut markaları diğerinden ayırt ettiği, nitekim davacının mevcut olan “…” gibi markalarını da ayırt ettiği, bu açıdan markaların bütünselliği ilkesi kapsamında davalının “… ” ibareli marka başvurusu ile davacı tarafa ait markaların arasında iltibas oluşmadığı kanaatine varıldığı;
İşin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar için ayırdığı satın alma süresi içinde, davalının”… ” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “…” ibareli ve diğer tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “…” ibareli ve diğer tescilli markalı mallarından satın almak isterken davalının “… ” ibareli başvuru markalı malı satın almak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaati oluştuğu;
Taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulu da oluşmadığı, ( davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” kanıtlanmadığı ) ;
Dava konusu marka açısından kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiası da kanıtlanmadığı;
Tüm bu gerekçelerle bilirkişi heyetinin karşı görüş raporu da benimsenerek (aksi yöndeki bilirkişi çoğunluk görüşüne HMK 282 .nci maddede ” Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareketle yukarıdaki gerekçe ile iştirak edilmediği) ; YİDK kararı doğru olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile bakiye 14,90 TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
3-AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı kurum vekilinin, davalı firma vekilinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 01/03/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır