Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/309 E. 2021/222 K. 28.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/309 Esas – 2021/222
T.C. ”Türk Milleti Adına”
ANKARA
4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR
HUKUK MAHKEMESİ K A R A R

ESAS NO : 2018/309
KARAR NO : 2021/222

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI ….
VEKİLİ : Av…
DAVALILAR : 1-….
2-….
3- N….
4- …
VEKİLLERİ : Av. A….
DAVALI :5-Y….
VEKİLİ : Av. ….
DAVALI : 6- …
VEKİLİ :Av…
DAVALILAR : 7-….
MİRASÇILAR…


DAVA : Marka 2018-M-4204 Sayılı YİDK Kararının İptali ve Marka Tescili
DAVA TARİHİ : 03/08/2018
KARAR TARİHİ : 28/06/2021 Yazım Tarihi :13/07/2021
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Davacı şirketin 1994 yılından beri Türkiye’de gıdaların hızlı servisi sektöründe faaliyette bulunduğunu, …’s, markalı restoranları tüketiciye ulaştırdığını ve fast food sektöründe lider olduğunu, 2013 yılında sektördeki 20 yıllık deneyimini aktardığı “USTA DÖNERCİ” markasını yarattığını, bu marka altında 130’dan fazla restoranıyla Türkiye çapında hizmet vermekte olduğunu, “… …” ibareli markasının tescili için yaptığı başvurunun ilanına davalı şahsın dosyalamış olduğu itirazın “tanınmışlık” gerekçesi yönünden kabul edilerek davacının marka başvurusunun kapsamından 29, 35 ve 43. Sınıflara giren bir takım mal ve hizmetlerin çıkartılmış olmasının haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının benzer olmadığını, bu durumun … tarafından da davalı şahsın KHK m. 8/1 hükmüne dayalı itirazının reddedilmesi esnasında kabul edilmiş olduğunu, zaten de davacı markası “bir bütün olarak ele alındığında” taraf markalarının benzemediğinin açık olduğunu, zira davacının markasında geçen “…” ibaresinin markanın esas unsuru olmadığını, markadaki esas unsurun davacının çatı markası olan “USTA DÖNERCİ” ibaresi olduğunu, somut olayda KHK m. 8/4 hükmünde aranan “haksız yarar elde etme”, “itibarına zarar verme”, “ayırt edici niteliğini zedeleyici sonuç doğurma” şartlarından hiçbirinin de gerçekleşmemiş olduğunu, zaten de davacının “…” ibareli tanınmış markasının sadece 43. Sınıfa giren hizmetler için tescilli olduğunu, 29, 30 ve/veya 35. Sınıfa giren emtiaları kapsamadığını, … kayıtlarına göre dava dışı üçüncü kişi ve kuruluşların da “…” ibaresini taşıyan tescilli markalarının mevcut olduğunu, her ne kadar “…” ibaresi, davalının yarattığı bir sunum/yemek tarzı ise de bu ibarenin bir yemek ismi olarak artık kamuya mal olduğunu, nitekim ülke genelinde “…”in bir yemek ismi olduğu konusunda ortak bir kanı ve kabul mevcut olduğunu, somut olayda da davacının bu yemek isminin önüne ek unsurlar getirerek ayrışık bir marka yarattığını ileri sürerek, … YİDK’nın dava konusu edilen 2018-M-4204 sayılı kararının iptaline ve davacının 2018/91162 sayılı marka tescil başvurusunun kapsamından davalının itirazı üzerine çıkartılan emtialar açısından da markanın tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiş, duruşmada da dilekçesini aynen tekrar etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı kurum vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: Alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Bir kısım davalı şahıslar Vekili dilekçe ve beyanında ÖZETLE: … markasının bir yemek ismi/jenerik isim olmadığını, bu hususun ve dahi davalı şahısların sahibi olduğu “…” markasının “tanınmış marka” niteliğinde olduğunun Yargıtay’ın emsal kararlarında da tespit edilmiş olduğunu1, nitekim “…” ibaresinin jenerik/yaygın ad haline geldiğine dair kesinleşmiş bir mahkeme kararının da bulunmadığını, bu tanıtma vasıtasının ilk olarak davalı şahısların büyük dedesi … Efendi tarafından 1867 tarihinde tescilsiz olarak, pideli döner kebaplarda ve lokantacılık hizmetlerinde fiilen ihdas ve istismal edilerek meşhur ve maruf hale getirildiğini, davalıların bu markasının günümüzde onlarca ülkede de tescilli olduğunu, davalıların bu markanın jenerik isim haline gelmemesi için yazılı ve görsel baskın aracılığı ile son derece yoğun tanıtım, reklam röportaj faaliyetleri içinde olduğunu, davacının dava konusu markayı tescil ettirme çabalarının kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Diğer bir kısım davalı şahıslar vekili de davaya cevap dilekçesinde özetle; taraf markalarının birbirlerine ayniyet derecesinde benzediklerini, davalıların “…” markasının et ürünleri kebap ve lokantacılık alanlarında tanınmış marka hüviyetinde olduğunu, bu tanınmışlığın … ve Yargıtay kararları ile sabit olduğunu, davalıların bu markayı korumak amacıyla ciddi bir çaba harcadıklarını ve yurt dışında bile tescil altına alarak korumaya çalıştıklarını, davacının bu markayı/işareti kendi markasında kullanmak istemesinin, markanın bu tanınmışlığından haksız biçimde faydalanma amacıyla yapıldığını, yani davacının kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalılar ise duruşmaya gelmedikleri gibi davaya da cevap vermedikleri görülmüştür.
MUHAKEME:HMK kapsamında “Yazılı Yargılama Usulü ” uygulanmıştır.
DELİLLER ve DEĞERLENDİRME:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı tarafın 2016/91162 başvuru sayılı “… …” ibareli muhtelif sınıflarda yapılan marka başvurusunun davalı tarafa ait “…” ibareli tanınmış olduğu belirtilen markası dolayısıyla davacı başvurusunun reddedilen kısımları yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi açısından Türk Patent Kurumunun nihai olarak verdiği 2018-M-4204 sayılı YİDK kararının iptalinin gerekip gerekmediği noktasında olduğu anlaşılmıştır.
YİDK kararının 06/06/2018 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği, davacının da 5000 sayılı … Kanununun 15/C maddesinde öngörülen iki aylık süre içerisinde 03/08/2018 tarihinde ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 156.ncı maddesinde görevli ve yetkili mahkemeye dava açtığı anlaşılmıştır.
… YİDK’nun 2018-M-4204 sayılı kararında; 2016/91162 başvuru numaralı ve ”… …” ibareli başvurunun 27/02/2017 tarih ve 271 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına … ve diğerleri” tarafından yapılan yayına itiraz üzerine başvurunun tanınmışlık tespiti bulunan ”…’ markasına istinaden ”SINIF 29: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. SINIF 35: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler prakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) SINIF43: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” bakımından 556 s. KHK ‘nın 8/4 bendi çerçevesinde kısmen reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvuru hakkındaki kısmi ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz Kurulumuz tarafından incelenmiştir.
Kurul’da yapılan inceleme sonucunda, itiraza gerekçe olarak gösterilen ‘…’ markasının başvuru tarihinden önce tescilli olduğu, işbu başvuruya konu işaret ile itiraza mesnet olarak gösterilen markaların ‘…’ kelimesini bağımsız ayırt edici unsur ve ortak olarak içermelerinden dolayı benzer oldukları, ‘…’ markasının T/01025 sayı ile Kurum nezdinde tanınmışlık tespitinin bulunduğu, redde konu mallar/hizmetler ile tanınmışlık tespiti bulunan ‘…’ markasının iştigal alanında yakın ilişki bulunduğu hususları göz önüne alındığında, işbu başvurunun tescil edilmesi halinde muterize ait ‘…’ ibareli markaların tanınmışlığından haksız yarar elde edileceği ve belirtilen markaların ayırt edici karakterinin zedelenmesi sonucuna yol açacağı kanaatine varılmıştır.
Karar: İtirazın reddine oybirliği ile karar verilmiştir.”” ifade edilmiştir.
10/01/2017 tarihli 6769 sayılı SINAİ MÜLKİYET KANUNU;
Geçici Madde 1/1 de “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce Enstitüye yapılmış olan ulusal ve uluslararası marka ve tasarım başvuruları ile coğrafi işaret başvuruları, başvuru tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır.” hükmü yer aldığından dava konusu markanın başvuru tarihinin 2016 yılı olması nedeniyle somut olaydaki davaya 556 sayılı mevzuat hükümleri esas alınarak karar verilmiştir.
556 sayılı KHK’nin 8/4 madde hükmünde; … Toplumda tanınmışlık düzeyine ulaşmış olması koşuluyla, tescilli bir markanın, aynı veya benzerinin, farklı mal ve hizmetlerde kullanılması amacıyla yapılan marka başvurusu, tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumlarda, itiraz üzerine ret edilir.
Tanınmış marka kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Yukarıdaki kriterler, ilgili markalar, tescil kapsamları, karşılaştırıldığında;

Davacı başvuru Markası Davacı Markaları
… …(2016/91162) (T/01025)
29,30,35,43. Sınıf 99. Sınıf
HD …+şekil (2012 93200)
35. Sınıf
HD …+şekil(2007 49954)
43. Sınıf
HD …+şekil(2016 76870)
29,30,35,43. Sınıf
Bilirkişi heyetinden alınan 29.03.2021 tarihli raporda ÖZETLE; ” Karşılaştırılan markalar/işaretler benzer olduğundan,
“…” ibaresi jenerik isim olmadığından, aksine “tanınmış marka” olduğundan,
Bu ibarenin davacı tarafından markasının esas unsuru olarak kullanılması halinin, haksız bir yarar sağlayacak ve bilhassa da markanın ayırt edici karakterini zedeleyebilecek olduğundan,
1) Davalıların “tanınmış marka” iddiasının davacının 2016/91162 sayılı markasının kısmen reddedildiği emtialar açısından tesciline engel olabileceği,
2) Dava konusu edilen 04.06.2018 tarihli ve 2018-M-4204 sayılı YİDK kararının, bu değerlendirmeler ile çelişmediği/uyumlu olduğu ” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekilinin yeni bir heyetten rapor alınması talebi HMK 30.ncu madde kapsamında değerlendirilerek, sunulan rapor denetlenebilir, içeriği de ihtisas mahkemesi hakimliğince olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir kabul edilerek yargılama gereksiz uzamasın diye bu talepler reddedilmiştir.

GEREKÇE:
Önceki tescilli bir marka ile başvuru konusu sonraki işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınmakla beraber münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin de nazara alınarak belirlenmesi gerektiğinden hareketle;
Davacının “… …” ibareli marka başvurusu ile davalıya ait ” HD …” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu ;
Bununla birlikte davalı firmanın gıda ürünlerinde … döneri diye bilinen sektörde HD … markasının yüksek tanınmışlığı bulunduğu, bu konuda markasının (T/01025) sayı ile tescil de edildiği ( nitekim bilirkişi raporunda da bu husus ” Davacı, “…” ibaresinin, davalıların yarattığı bir sunum/yemek tarzı olmasına rağmen, bu ibarenin bir yemek ismi olarak artık kamuya mal olduğunu, nitekim ülke genelinde bu ibarenin bir yemek ismi olduğu konusunda ortak bir kanı ve kabul mevcut olduğunu ifade etmekte, davalılar ise bu tanıtma vasıtasının/işaretin ilk olarak davalı şahısların büyük dedesi … Efendi tarafından 1867 tarihinde tescilsiz olarak, pideli döner kebaplarda ve lokantacılık hizmetlerinde fiilen kullanıldığını ve tanınmış hale getirildiğini, davalıların bu markanın jenerik isim haline gelmemesi için yazılı ve görsel baskın aracılığı ile son derece yoğun tanıtım, reklam röportaj faaliyetleri içinde olduğunu ve dünya genelinde marka tescillerine konu ettiklerini ifade etmektedir. Her ne kadar davalıların dava dosyasına sunmuş olduklarını beyan ettikleri emsal kararlara ve ilişkili belgelere dava dosyası içeriğinde rastlanmamış ise de, davalının … işlem dosyasına sunduğu itirazının ekinde, Ankara … FSHHM’nin 2013/10 Esas-2013/223 karar sayılı ilamında; “davacının ‘…’ markalarının yüz yıldan daha önceki bir maziye dayanan köklü, kendini ve kalitesini kanıtlamış bir marka olarak tüm Türkiye’de tanınmış marka haline geldiği…”ne hükmedildiği ve bu kararın da Yargıtay …. HD.nin 2014/3800 Esas-2014/10236 Karar sayılı kararı ile aynen onandığı20, ayrıca da davalıların 174104 ve 174162 sayılı markalarının, … tarafından, yaklaşık 15 yıl önce, T/01025 ve T/01280 no.lar tahtında “tanınmış marka” statüsüne alındığı görülmektedir21. Ayrıca; davacının “…” markalı ürünlerinin ve hizmetlerinin, çok eskiden beri piyasada olduğu ve davalı tarafından eskiden beri marka tesciline konu edildiği, bu markanın gıda sektöründe “müşteri, akraba, dost ve düşman ayrımı yapılmaksızın, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetilmeksizin, aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olduğu22 değerlendirilmektedir. Bu niteliği haiz bir markanın, çok yaygın bilinirliği nedeniyle, başkaca teşebbüsler tarafından da kullanılmasının, markanın “jenerik” hale geldiğinin ispatından ziyade, markanın tanınmışlığının yarattığı “çekici”likten, yani haksız bir yarar sağlanması saikinden kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Bu durumun da , tanınmış markanın itibarına zarar verilmesine ve dahi tanınmış markanın ayırt edici karekterinin zedelenmesine yol açtığı, davacının “…işaret jenerik hale gelmiştir, kamunun malı olmuştur….” iddiaları ile de tevsik edilmektedir.
Sonuç olarak; somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi hükmünün uygulanması gerektiği, bu nedenle de davacının markasının, “…” markasının tanınmış hale geldiği gıda türü/yiyecek sektörü ile ilintili olan, 29. sınıfa giren; “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri”, 35. Sınıfa giren; “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için ‘et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri’ mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” ve 43. Sınıfa giren; “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” açısından (kısmen) reddinin gerektiği kanaatine varılmıştır. ” şeklinde de ifade edildiği ) ve bu nedenle davacının başvuru markasının kapsamında yer alan ”SINIF 29: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. SINIF 35: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler prakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) SINIF43: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” bakımından davacıya ait tanınmış HD … markası dolayısıyla ” haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ” koşulu oluştuğundan bu mallar/hizmetlerde başvurunun nihai reddi yönündeki YİDK kararı doğru olduğundan benimsenen bilirkişi raporu da dikkate alınıp davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin düşümü ile bakiye 23,40 TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydına,
3-AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalı Türk Patent ve Marka Kurumu, davalı…, davalı …., davalı …., davalı … …. , davalı…,’na verilmesine,
4-Karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının taraflara iadesine,
Dair verilen karar davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, bir kısım dahili davalılar vekilinin yokluğunda 6100 sayılı HMK 341 ila 345 inci maddesine göre tebliğden itibaren 2 haftalık süre içinde mahkememiz aracılığı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar okunup açıklandı. 28/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır