Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/26 E. 2022/118 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/26 Esas
KARAR NO : 2022/118

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLLERİ …
DAVALI :…
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki İstirdat)
DAVA TARİHİ : 24/11/2015
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki İstirdat) davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
Dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA VE İSTEK :
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle, müvekkili ile davalı arasında 06/01/2004 tarihli Sistem Kullanım Anlaşması imzalandığını, sözleşme uyarınca elektrik alt yapısını kullandığını ve yaklaşık 9 yıldır da bu şekilde kullandığını, davalının 2013 yılında reaktif oranın ihlal edildiği gerekçesiyle ceza kestiğini, bu cezanın haksız olduğunu, şirketlerine reaktif oranın ihlal edildiği yönünden herhangi bir tespit yapılmadığını ve davalı tarafından herhangi bir uyarıda bulunulmadığını, aylık devreler halinde tahakkuk ettirilen faturalar ve ödeme bildirimlerinde de reaktif enerji oranı aşımına ilişkin herhangi bir cezanın fatura edilmediğini, kesilen bu ceza bedelinin iadesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP VE SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, öncelikle aralarında yapılan tüm işlerin imzalanan sözleşme mevzuatına uygun olduğunu, müvekkillerince davacı şirkete gerekli uyarılarda bulunulduğunu, ülkemiz iletim sisteminin devamlı, güvenilir ve sorunsuz işletilmesine yönelik teşekkülleri merkez ve taşra teşkilatları tesis ve bakım hizmetlerini kesintisiz olarak sürdürdüğünü, bu doğrultuda verilen hizmetin önemine binaen sistem kullanım cezasına ilişkin yaptırımların mevzuatta belirtilen ihlal hallerinde uygulanmakta olduğunu, 6446 sayılı EPK’da yer alan ” … İletim sistemine bağlı veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil tüm sistem kullanıcılarına şebeke işleyişine ilişkin mevzuat hükümleri doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı hizmeti sunmak ” ifadesi uyarınca her bir iletim sisteminin kullanıcısına uygulandığını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında tanzim edilen sistem kullanım anlaşması uyarınca enerji sınır değerinin aşılması nedeniyle tahsil edilen cezai şart bedelinin haksız olduğu iddiasıyla iadesi talebinden ibarettir.
Tarafların delilleri toplandıktan sonra uzman bilirkişi heyetinden alınan raporda Sistem Kullanım Anlaşmasında yer alan hükümlerin ihlalinin yaptırımı yönünden Elektrik Piyasası, Bağlantı ve Sistem Kullanım Yönetmeliğinin 7.maddesi 3.fıkrasına göre ” Kullanıcının anlaşma gücünü ihlal etmesi halinde sistem kullanım anlaşmasında düzenlenmiş bulunan yaptırımların uygulanır. ” 4. Fıkrasında ” …’ın iletim sisteminin güvenliği üzerinde risk oluşturacak şekilde anlaşma gücünü aşan kullanıcıyı, ihlali sonlandırması için uyarır. Üretim şirketleri, uyarı bildirimine aldığı tarih itibariyle diğer kullanıcılar ise uyarı bildiriminin alınmasından itibaren 30 gün içerisinde anlaşma gücünün ihlalini sonlandırmakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde ilgili kullanıcının elektriği kesilebilir, elektrik enerjisinin kesilmesi ve tekrar verilmesi durumunda oluşan maliyetler ilgili kullanıcı tarafından karşılanır. ” Hükmünün yer aldığını, 3.fıkrada yer alan yaptırımlar ibaresi ile kastedilenin idari yaptırımlar olmadığını, cezai şart olduğunu, 06/01/2004 tarihli sistem kullanım anlaşmasının cezai şart başlıklı 10.maddesinde anlaşma hükümlerinin ihlali …’ın uyarısına rağmen sona erdirilmemesi durumunda cezai şart uygulanacağının belirtildiğini, davacının bu döneme yönelik herhangi bir ihtarda bulunmadığının tartışmasız olduğunu, bu nedenle bu döneme yönelik cezai şart talep etme hakkının bulunmadığını, 16/07/2012 ve 4/9/2012 tarihli sistem kullanım anlaşmaları yönünden ise TBK 179.maddesi 2.fıkrasına göre ifaya eklenen ya da diğer bir ifade ile kümülatif cezai şartın istenebilmesi için alacaklının cezai şarttan vazgeçmemiş olması veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmemiş olması gerektiğini, davalının herhangi bir kayıt düşmeksizin ifayı kabul ettiğini, bu nedenle de cezai şart talep etme hakkının bulunmadığını, davalı şirkete davacı şirket tarafından ödemesi yapılan dava konusu 57 adet ihlal faturası ile gecikme cezası faturası bedellerinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte iadesinin gerektiği belirtilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından, tarafların akdettiği ve yürürlükte olan Bağlantı Anlaşmasının cezai şartlar başlıklı 16. maddesinde uyarı yapma ve süre verme yükümlülüğü bulunduğundan bağlantı anlaşması yürürlükte olup bu anlaşma hükümlerinde yer alan hususlar davalara konu işlem tarihleri itibariyle de bir değişiklik yapılmadığından uygulanmasının gerektiği, davacı tarafından yapılan ihlâlin ortadan kaldırılmasına ilişkin davalı idarece uyarı koşulu yerine getirilmeden ceza faturası tanziminin usulsüz olduğu, netice olarak …’ın davacıdan tahsil ettiği cezai şart bedellerinin sözleşme ve mevzuata uygun olmadığı kanaatine varılmakla davacı tarafından davalıya ödenen ceza bedellerinin ödeme tarihlerinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Ancak Mahkememizin sözkonusu kararına yönelik istinaf başurusunun reddi üzerine yapılan temyiz incelemesinde Yargıtay ….H.D. Başkanlığı’nın 15/12/2021 tarih, 2021/1722E., 2021/2302K. sayılı ilamı ile davanın 7257 sayılı Kanun hükümleri gereğince idari yargının görev alanında olduğu belirtilerek bozulmasına karar verilmiştir.
Bu bağlamda, Mahkememiz kararından ve istinaf incelemesinden sonra yürürlüğe giren 02/12/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan, 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanunun 33. maddesi ile, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere (d) bendi eklenmiş, buna göre “İletim sisteminin normal işletme koşulları içerisinde işletilmesi ile işletme güvenliği ve bütünlüğü üzerinde risk oluşturan durumlara ilişkin olarak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen cezai şartları ve diğer yaptırımları uygulamak” …’ın görev ve yükümlülükleri arasında gösterildikten sonra 6446 sayılı Kanuna ek madde 3 ile “8 inci maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda görülür.” hükmü eklenmiş, 46. madde ile de Kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir.
Bozma ilamında da vurgulandığı üzere; Hukuk yargılamasında usul hükümlerinde yapılan değişiklikler (aksine geçiş ve yürürlük hükmü getirilmediği sürece) derdest davalarda derhal uygulanır. Bilindiği üzere; bir davaya hangi yargı kolunda bakılacağı konusu HMK’nın 114/1-b maddesi gereğince dava şartıdır. HMK’nın 115/1. fıkrası gereğince anılan dava şartı yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Bu nedenle Mahkememizin bozmaya konu kararı ile istinaf mahkemesinin karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 7257 sayılı Kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerine ilişkin cezai şartlara ilişkin uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceği hükme bağlandığından, değinilen Kanun değişikliği kapsamında uyuşmazlık konusu davanın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek, asıl ve birleşen davaların 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle ayrı ayrı usulden reddine, davacının işbu davayı açtığı tarihte yürürlükteki yasal düzenlemeler ve yerleşik içtihatlara göre işbu davanın açıldığı tarih itibariyle Mahkememizin davaya bakmaya görevli olup karar tarihinden ve istinaf incelemesinden sonra ve fakat temyiz incelemesinden önce yürürlüğe giren kanun hükümleri ile davanın Mahkememizin yargı kolu olarak görev alanından çıkartıldığı dikkate alındığında; asıl ve birleşen davalarda yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddi kararında kusuru bulunmadığı anlaşılan davacı aleyhine vekalet ücreti ve diğer yargılama gideri takdir edilmemesine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b m. delaleti ile 115/2.m. gereğince yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile (Yargı yolunun caiz olmaması) davanın USULDEN REDDİNE,
2-Davacının davaya bakmaya görevli İdare Mahkemesine başvurmakta muhtariyetine,
3-Alınması gerekli maktu 80,70-TL karar ve ilam harcının peşin yatırılan 84.285,05-TL harçtan mahsubu ile bakiye 84.204,35-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı aleyhine vekalet ücreti ve diğer yargılama gideri takdirine YER OLMADIĞINA,
6-HMK 333.m. gereğince artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,

Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/02/2022

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza