Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/681 E. 2022/44 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/681 Esas
KARAR NO : 2022/44
HAKİM :… …
KATİP : … …
DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : ….
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ ….
Av. … – …
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/01/2014
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/01/2022

Mahkememizde görülmekte bulunan alacak davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
DAVA :
Davacı vekili dilekçesinde özetle; … ile müvekkili arasında 4628 sayılı … gereği 11.06.2010, 13.07.2010,03.10.2010 ve 28.12.2010 tarihlerinde sistem bağlantı anlaşması ve sistem kullanım anlaşması imzalandığını, bu anlaşmalardan 9 adedinin 11.06.2010 tarihinde, 12 adedinin 13.07.2010 tarihinde, 1 adedinin 03.11.2010 tarihinde ve 1 adedinin de 28.12.2010 tarihinde yürürlüğe girdiğini, özel hukuk hükümlerine tabi olan anlaşmaların konusunun iletim siteminin kullanılmasının hüküm ve şartlarını düzenleme olduğunu, sistem kullanım anlaşmasının 10. maddesinde … tesislerinde kullanıcının bağlı olduğu fidere 00.00-24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arıza intikal ederek kesicinin açması halinin bir ihlal olarak düzenlendiğini, bu maddenin ihlali durumunda …’ın yaptırım uygulayacağının ifade edildiğini, davalı …’ın Ağustos 2010 döneminde müvekkilinin bağlı olduğu fiderlere 00.00-24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arızanın intikal ederek kesicinin açtığını iddia ettiğini, bu fider açmaları dolayısıyla müvekkiline 29.11.2010 tarihli yazı ile ekli ceza faturası ve fatura muhteviyat çizelgesi ekindeki 135.450,80 TL’lik ceza faturası gönderdiğini, bu cezanın dayanağının sistem kullanım anlaşmasının 10. maddesi olarak gösterildiğini, uygulanacak cezai şartların bir tablo olarak anlaşmanın 10. maddenin 1. fıkrasından sonra gelmek üzere düzenlendiğini, bu hükme göre hesaplanan cezai şart faturasının müvekkili şirket tarafından usulsüzlüklere rağmen olası zararların büyümemesi ve ticari itibarının zedelenmemesi için ihtirazi kayıtla kesilmiş olan tüm cezaların tek seferde ödendiğini, davalı tarafından cezanın uygulandığı dönemde geçerli olan sistem kullanım anlaşmasına göre cezai şart uygulayabilmesinin maddi ve şekli olmak üzere iki şartı bulunduğunu, maddi şartın 10. maddedeki ihlallerin gerçekleşmesi olduğunu, şekli şartın ise 10. maddenin 1. fıkrasında yer alan “Kullanıcının ilgili mevzuat, taraflar arasında imzalanan bağlantı anlaşması ve bu anlaşma hükümlerinin her hangi birini ihlal etmesi, söz konusu ihlali …’ın uyarasına rağmen uyarıda belirtilen süre içinde sona erdirmemesi durumunda …, aşağıda belirtilen cezai şartları uygulayacaktır.” hükmü olduğunu, ihlal hallerinde ihtara gerek olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrılmadığını, tüm ihlal hallerinde cezai şart uygulayabilmek için ihtar gönderilmesinin ve süre verilmesinin öngörüldüğünü, oysa … tarafından hiç bir ihtar gönderilmediğini ve ihlalin giderilmesi için süre verilmediğini, bu gerekçeler ışığında müvekkili şirketin ihtirazı kayıt ile yaptığı söz konusu ceza faturası ile ilgili olarak …’ın fazla ve haksız bir kazanç elde etmiş olduğunu, bu konuda emsal kararlar bulunduğunu, bağlantı anlaşmasının 16. maddesinde cezai şart uygulanabilmesi için söz konusu ihlalle ilgili ihtar gönderilmesi ve süre verilmesinin gerektiğini, yeni sistem kullanım anlaşmasında ihtar şartının kaldırılmasının eski sistem kullanım anlaşmasında ihtar şartının zorunlu olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, fider açma cezasının uygulanmasının enerji piyasası mevzuatına aykırı olduğunu, davalı …’ın kesmiş olduğu ceza faturasının dayanağı olduğunu iddia ettiği fider açmalarına ilişkin taraflarına hiç bir belge sunmadığını, kesilen faturanın taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olduğu gibi yasal dayanaktan yoksun olduğunu, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinin 18. maddesinde öngörülen bildirim ve karşılıklı mutabakat sağlanması hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, …’ın tek taraflı uygulama yaptığını belirterek hukuka, kanuna ve sözleşmeye aykırı olarak düzenlenen 26.11.2010 tarih ve 570577 sayılı ceza faturası ve fatura muhteviyat çizelgesi ekindeki 135.450,80 TL’lik ceza faturasının hukuka aykırı olduğunun tespiti ile ceza fatura tutarı olan 135.450,80 TL’lik ödenmiş ceza bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı vekili dilekçesinde özetle; yargı yolu itirazı, görev, yetki, husumet, zamanaşımı, taraf ehliyeti, derdestlik, tahkim, işbölümü ve dava ehliyeti itirazında bulunduklarını, davacı ile müvekkili arasında 11.06.2010 tarihi itibariyle davacı şirket sorumluluğunda bulunan TM’ler için ikili anlaşmalar imzalanmaya başlandığını, Aralık dönemi için geçerli olan sistem kullanım anlaşmasının “Cezai Şartlar” başlıklı maddesinde “… tesislerinde kullanıcının bağlı olduğu fidere 00.00-24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arıza intikal ederek kesicinin açması” şeklinde tanımlanan ihlalle ilgili olarak Ağustos 2010 dönemi için 26.11.2010 tarihinde sistem kullanım ceza faturası ve eki muhteviyat çizelgesi düzenlenerek davacı şirkete gönderildiğini, teşekküllerince yapılan tüm işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, davacının teşekküllerinin uyarı yükümlülüğü bulunduğuna ilişkin iddialarının kabul edilemez olduğunu, 10 . maddede yer alan uyarı koşulunun sadece belirli ihlallerde geçerli olduğunu, sistem kullanım anlaşmasının cezai şartlar başlıklı 10. maddesi eki tablo ile hangi ihlal hallerinde uyarıda bulunulacağı, hangi hallerde uyarıdan bahsedilmediğinin açık bir şekilde görüldüğünü, 10. maddedeki bazı ihlallerin anlık olup düzeltilebilecek ihlal niteliğinde olmadığını, gerçekleştiği anda sona eren ihlal olduğunu, …’nın fider açmasına sebep olmanın anlık bir ihlal olduğu, bu ihlallerin gerçekleştiği anda yaptırıma maruz kalacağını açıkça ifade ettiğini, ayrıca anlaşmanın 10. maddesindeki tabloda yer alan uyarılar dışında uyarı zorunluluğunun olmadığının belirtildiğini, bir an için uyarı yükümlülüğü kabul edilse dahi … tesislerinde kullanıcının bağlı olduğu fidere 00.00-24.00 saatleri arasında üç veya daha fazla arıza intikal ederek kesicinin açması şeklindeki ihlalle ilgili olarak ilk iki açma için kullanıcıya ceza uygulanmadığını, üç ve üzeri açmaların cezaya sebebiyet verdiğini, dolayısıyla ilk iki açmanın uyarı mahiyetinde olduğunu, ihlale neden olan günlük fider açma sayılarının aylık olarak tablo halinde trafo merkezi işletme teknisyenleri tarafından düzenlendiğini ve davacı şirket yetkililerince imzalanarak grup müdürlüğüne bildirildiğini,davacının bağlantı anlaşmasının 16. maddesinde düzenlenen uyarı yükümlülüğüne atıfta bulunarak önceden uyarı yükümlülüğünün yerine getirilmesi gerektiğini iddia ettiğini, 16. maddede yer alan uyarı yükümlülüğünün bağlantı anlaşmasında düzenlenmiş hükümlerin ihlal edilmesi halinde uygulanabileceğini, fider açma ihlalinin sistem kullanım anlaşmasında düzenlenmiş bir ihlal olduğunu, davacının yeni sistem kullanım anlaşmalarında ihtar şartının kaldırılmasının eski anlaşmalarda ihtar şartının zorunlu olduğunu ortaya koyduğu iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, cezai şartların eski anlaşmaların 10. maddesinde, yeni anlaşmaların ise 9. maddesinde düzenlendiğini, yeni anlaşmalarda uyarı yükümlülüğüne ilişkin bir düzeleme bulunmadığını, … tarafından sözleşmelerde böyle bir düzenleme yapılmasının sebebinin uyarı yükümlülüğüne ilişkin maddelerin sistem kullanıcıları tarafından sürekli yanlış yorumlanarak sanki müvekkili …’ın ihlal durumunda bildirim yükümlülüğü varmış gibi bir izlenim yaratılmaya çalışılmasından kaynaklandığını, …’nın ceza kesilmeden önce uyarı yükümlülükleri olduğunu düşünseydi zaten mevzuatta ve sözleşmede bu şekilde bir düzenleme yapmayacağını, davacının fider açma cezasının uygulanmasının elektrik piyasası mevzuatına aykırı olduğunu ve fiderlerin açılması ile ilgili hiç bir bilgisinin bulunmadığı iddialarının yerinde olmadığı ve gerçeği yansıtmadığını, Elektrik Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasa Şebeke Yönetmeliği ve ilgili diğer mevzuatta iletim sisteminin, dağıtım sisteminin mülkiyet sınırları dolayısıyla …’ın Aras EDAŞ’ın görev yetki ve sorumluluklarının belirlendiğini, …’ın röle koordinasyonu ile ilgili olarak sadece iletim trafo merkezinin OG fider çıkışı ile dağıtım şirketine ait ilk dağıtım kabini arasındaki koordinasyonu sağlamak olduğunu, bunun da yerine getirildiğini, …’ın diğer dağıtım sistemindeki röle koordinasyonuna müdahale hakkı bulunmadığını, diğer yandan,davanın kabulü anlamına gelmemek üzere faiz talebinin hatalı olduğunu, faiz tarihinin temerrüt tarihi ve dolayısıyla dava tarihi olması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER :
-Faturalar.
-Bilirkişi raporları.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında akdedilen sistem kullanım anlaşması ve bağlantı anlaşması nedeni ile davalı tarafından tanzim edilip davacı tarafça ödenen ceza faturasından kaynaklı istirdat istemine ilişkindir.
Mahkememizce davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/03/2015 tarihli karar Yargıtay … H.D.’nin 06.07.2017 tarih 2015/6624 E. 2017/2040 K. Sayılı kararı ile gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunması nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporu, toplanan deliller, tüm dosya içeriği de dikkate alınarak; 2010 yılı Ağustos ayı içinde davacı şirketin mevzuatın öngördüğü rekatif enerji sınırlarını aştığı ve sistem kullanım anlaşmasının 10.maddesinde yer alan ihlalin gerçekleştiği saptanmış ise de; gerek enerji mevzuatında yapılan değişiklikler gözetilerek davacıya işletmesinde gerekli teknik değişiklikleri yapması için uygulama öncesi bir süre verilmesinin teknik bir gereklilik olması, gerekse de akdedilen bağlantı anlaşmasının 16.m. ve sistem kullanım anlaşmasının 10.m.uyarınca mevzuat, dağıtım ve sistem kullanım anlaşmaları hükümlerinden birinin ihlal edilmesi halinde ceza uygulanabilmesi için davalı tarafça uyarı yapılması ve ihlalin ortadan kaldırılması için süre verilmesinin ön şart olduğu, ancak davalının davacıya herhangi bir uyarıda bulunmadığı ve süre vermediği, dolayısıyla ceza faturası düzenlenmesi için gerekli ön şartın yerine getirilmediği, bu nedenle davalının dava konusu fatura nedeni ile ödediği bedelin istirdatını istemekte haklı olduğu değerlendirilmiştir.(Yargıtay …H.D. 08/11/2012 T. 2012/8405 E. 2012/16260 K. ve 08/11/2012 T. 2012/14168 E. 2012/16268 K.) Her ne kadar davalı tarafından ödemenin ihtirazi kayıt konulmadan yapıldığı savunulmuş ise de davacının davalıya gönderdiği 12.01.2011 tarihli yazıda ödemenin ihtirazi kayıtla yapılacağı bildirilmiştir. Bununla birlikte davalı, ödenen faturanın 14.952,01 TL’sinin davacıya iade edildiğini, davacının bir an için haklı olduğu kabul edilse bile bunun mahsubu gerektiğini bildirdiğinden bu husus araştırılmış, davacının itirazı üzerine fatura konusu döneme ait ceza miktarının davalı tarafça 14.952,01 TL eksikle 120.498,79 TL olarak belirlendiği, bu konuda mahsup işlemi yapıldığı anlaşıldığından iade edilen işbu miktar fatura tutarı olan 135.450,80 TL’den düşülmek sureti ile bakiye 120.498,79 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne ve davanın niteliği gereği 04.01.2011 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de; kararın temyizi üzerine Yargıtay …H.D. Başkanlığı’nın 18.10.2021 tarih, 2021/5585E.-2021/941K. sayılı ilamı ile davaya bakmaya yargı yolu yönünden idari yargı yolunun görevli olduğu belirtilerek Mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiş, Mahkememiz’ce usule ve yasaya uygun bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Bu bağlamda, dosya kapsamı ve Yargıtay bozma ilamı birlikte değerlendirildiğinde ise; her ne kadar taraflar arasında imzalanan sistem kullanım anlaşmasına istinaden düzenlenen dava konusu ceza faturaları nedeni ile davalı tarafından tanzim edilip davacı tarafça ödenen ceza faturasından kaynaklı istirdat isteminde bulunulmuş ise de; Mahkememiz’ce de benimsenen Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere; işbu davanın açılmasından sonra 02/12/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmakla yürürlüğe giren 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere (d) bendi eklenen düzenlemeye göre; “İletim sisteminin normal işletme koşulları içerisinde işletilmesi ile işletme güvenliği ve bütünlüğü üzerinde risk oluşturan durumlara ilişkin olarak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen ceza-i şartları ve diğer yaptırımları uygulamak” …’ın görev ve yükümlülükleri arasında gösterildiği, 6446 sayılı Kanuna ek madde 3 ile de “8 inci maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda görülür.” hükmünün eklendiği, aynı Kanunun 46. maddesi ile de Kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğinin öngörüldüğü, bilindiği üzere dosyamıza konu hukuk yargılamasında usul hükümlerinde yapılan değişikliklerin derdest tüm davalarda derhal uygulanması gerektiği, bu durumda ise; değinilen yasal düzenlemenin yürürlüğünden sonra derdest olan dosyamızda Mahkememizin yargı yolu itibariyle davaya bakmaya görevli olmadığı kanaatine varılmakla; açıklanan gerekçelerle HMK’nın 114/1-b gereğince yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile HMK’nın 115/2. fıkrası gereğince davanın “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Yargılama sırasında gerçekleşen Kanun değişikliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş olması ve Yargıtay bozma ilamı gözetilerek, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş, yapılan yargılama giderlerinin taraflar üzerine bırakılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının HMK 114/1-b ve 115/2. Maddesi uyarınca yargı yolu dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 2.313,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 2.232,50 TL’nin davacıya ödenmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4- Dava Yasa değişikliği nedeniyle usulden reddedildiğinden karar gerekçesine göre davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK 333 maddesi gereğince yatırılan gider avansından kalanın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/01/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır