Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/54 E. 2021/314 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/54 Esas
KARAR NO : 2021/314

DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 21/02/2008

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 02/04/2014
KARAR TARİHİ : 21/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 23/06/2007 tarih ve 26561 sayılı resmi gazetede yayınlanan 22/06/2007 tarih ve 2007/45 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulunun Türikye … İşletmeleri A.Ş.’ye ait İzmir ilinde bulunan … apartamanında yer alan taşınmazların satışına ilişkin kararında, … tarafından 4046 sayılı kanunun 4.maddesinin son fıkrasına istinaden …’ye verilen yetki çerçevesinde gerçekleştirilen ihale sonucunda, … mülkiyetindeki …. parseldeki … apartmanında bulunan iki adet mesken 44 adet dükkan ( 42 dükkün ile 2 adet katlı mağaza) ve bir adet restoranttan oluşan taşınmazların 6.560.000,00 TL peşin bedelle müvekkili şirkete satılmasına, satış bedelinin tamanının 30 iş günü içerisinde ödenmesine, satış bedelinin ödenmesinden sonra devir ve tescile ilişkin işlemlerin …tarafından yürütülmesine karar verildiğini, müvekkili tarafından ihale teminatı olarak 30/05/2006 tarihinde 196.8000,00 TL satış onaylama kararının tebliğ tarihinden itibaren 30 iş günü içerisinde 24/07/2007 tarihinde satış bedeli olarak 6.363.200,00 TL’nin … A.Ş.hesabına yatırıldığını, 07/08/2007 tarihinde taşınmazların DASK Prim ödemesi olarak 2.487,88 TL ödendiğini, devir tescili işlemlerinin 09/08/2007 tarihinde gerçekleştirilerek taşınmazların mülkiyetinin müvekkili şirket üzerine geçirildiğini, ihale konusu taşınmazları … A.Ş.tarafından yapılmış ola kira sözleşmeleri uyarınca kiracı kullanımda bulunduğundan ihale şartnamesi, proje ve eklerine uygun olarak teslim edilemediğini, ihaleye konu taşınmazların hukuki işlemleri nedeniyle şirketi temsil eden vekillere yapılan ödeme ile ilgili olarak 60.000,00 TL masraf yapıldığını, ihale bedelini ödemek için … şubesi nezdindeki kredi hesabına 24/01/2007 tarihinde 2.200.000,00 TL kredi kullandığını ve bu krediyi 28/09/2007 tarihinden işlemiş 78.799,87 TL’lik faizi ile birlikte ödeyerek kapattığını, müvekilinin ihalenin iptali davasında ve yürütmenin durdurulması kararından haberi bulunmaksızın taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunduğunu ve taşınmazların satışı için 03/10/2007 tarihinde alıcı … ile protokol imzalandığını, 200.000,00 TL kapora alındığını, sözleşmenin feshi halinde 500.000,00 TL cezai şart ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin mülkiyetini edindiği taşınmazlar ile ilgili olarak Danıştay 13. Hukuk Dairesinin 2007/4818 esas sayılı dosyasında görülmekte olan ihalenin iptali davasından ve işbu davada verilmiş 12/09/2007 tarihli yürütmenin durdurulması kararından davalı kurumun 02/11/2007 tarihli yazısının tebliğ edildiğini, 12/11/2007 tarihinde öğrenildiğini, sözü edilen ödemelerin iadesi konusunda ihtarname çekildiğini, fakat davalı … A.Ş. Tarafından sadece 196.800,00 TL teminat ve 6.363.200,00 TL’lik satış bedelinin 03/01/2008 tarihinde, 2.488,00 TL’lik DASK prim ödemesinin ise 07/02/2008 tarihinde iade edildiğini, bu rakamların dışında müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu işlemlerden dolayı müvekilinin ticari itibarının zedelendiğini, yapılan ödemeler ile mahrum kaldığı 86.564,00 TL , 814.312,80 TL ve 413,70 TL’nin avans faizlerinin, ihale konusu taşınmazlar hakkında yapılan satış protokolü nedeniyle uğradığı 500.000,00 TL’lik zarar, ödenmeyen 60.000,00 TL vekalet ücreti, 10.704,60 TL giderler olmak üzere toplam 1.471.995,10 TL maddi zararın bulunduğunu belirterek şimdilik 100.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı Başbakanlık Özelliştermi İdaresi Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın Karşıyaka Mahkemelerinin sözleşmenin ifa edildiği yer olması nedeniyle yetkili olduğunu iddia ettiğini, ancak davanın yetkisiz olan Karşıyaka Mahkemesinde açıldığını, davanın müvekkili idarenin ikametgahının bulunduğu Ankara Mahkemelerinde görülmesinin gerektiğini, dava konusu iadenin dayanağı olan kusurlu bir fiilin bulunmadığını, sadece tarafları bağlayan ve hukuki yorum sonucunda verilmiş bir mahkeme kararının bulunduğunu, bununla birlikte davacı yanın idari yargı kararının verilmesinde davalıların kusuru bulunduğu şeklindeki iddiasının da ispat edilmesinin mümkün olmadığı gibi bu şekilde dolaylı bir kusura dayanmanın kanuna aykırı olduğunu, idari işlemlerin mahkemelerce iptal edilebilme ihtimalinin her zaman var olduğunu ve taraflar bu ihtimale göre hareket etmek zorunda olduğunu, davacı şirket de ihale sürecindeki hukuki durumdan başından itibaren haberdar ve gerçekleşen durumu önceden öngördüğünün sayılmasının gerektiğini, davacı tarafın zarar kalemlerini açıkça belirtilmesi gerektiğini belirtelerek açılan davanın reddine karar verilmesi talebinde bulunduğu görülmüştür.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; hukuk devletinde idarenin bütün işlem ve eylemlerinin yargıya tabi olduğunu, yargının verdiği kararlara bütün kurum ve kuruluşların uymak zorunda olduğunu, yargının verdiği bir karardan dolayı müvekkili idareye kusur atfedilemeyeceğini, müvekkili … A.Ş.diğer davalı Özelliştirme İdaresi Başkanlığının verdiği yetkiye dayanarak mülkiyeti müvekkil firmaya ait Mavikule apartmananın 30/05/2007 tarihinde davacı firmaya ihale edildiğini, ihale kesinleşip gerekli prosedür tamamlandıktan sonra söz konusu gayrimenkulun tapu devrinin 09/08/2007 tarihinde gerçekleştirildiğini, bu tarih itibariyle bütün hak ve yetkilerin davacı firmaya geçtiğini, yürütmeyi durdurma kararının tapuya 12/11/2007 tarihinde şerh edildiğini, davacının 09/08/2007 ile 12/11/2007 tarihi arasında satın aldığı yerle alakalı hiçbir tasarruf sıkıntısına engel olacak hukuk bir manisinin olmadığını, bu zaman zarfında gayrimenkulün aynına ilişkin hiçbir tasarrafta bulunulmadığını, davacının satış şartnamesini imza karşılığı müvekkil kurumdan aldığında yer gösteriminin yapıldığını, bir takım bağımsız bölümlerin içinde kiracıların olduğunun görüldüğünü, ayrıca ihale şartnamesinde kiracıların müvekkil kurumca tahliye edileceğine dair herhangi bir hükmün yer almadığını, davacının taşınmazları boş teslim etmediği yaklaşımının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı vermesinin kiracılarla bir alakasının olmadığını, müvekkilinin Danıştay 13. Hukuk Dairesinin 12/09/2007 tarihli 2007/4818 esas sayılı yürütmeyi durdurma kararını 31/10/2007 tarihinde tebliğ aldığını, tebliğ aldıktan sonra gerekli yazışmalarla davacıyı ve ilgili kurumları bilgilendirdiğini, daha sonra davaya konu teşkil eden Mavikule Apartmanındaki bağımsız bölümlerin tapularının 03/01/2008 tarihinde geri alındığını, davacınınn söz konusu gayrimenkul ile ilgili herhangi bir tasarruf hakkının kalmadığını, müvekkil kuruma ödenen satış bedeli ile diğer masraflar toplamı olan 6.562.448,00 TL’nin davacının hesabına aktarıldığını, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususların hiçbirini kabul etmediklerini, yargının vermiş olduğu bir karardan dolayı müvekkili kuruma herhangi bir kusur atfedilemeyeceğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Ankara birleşen 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/249 esas sayılı dosyasında davacı vekili dilekçesinde; mülkiyeti davalılardan …’ne ait olan İzmir ili Karşıyaka ilçesi Aksoy mahallesi 9364 ada 15 parsel sayılı taşınmazda yer alan ve özelleştirme kapsamına alınan 47 bağımsız bölümden oluşan Mavikule isimli binanın 30/05/2006 tarihinde yapılan satışta, 6.656,000,00 TL karşılığında müvekkiline ihale edildiğini, özelleştirme yüksek kurulunca satış kararına onayın 23/06/2007 tarihli resmi gazetede yayınlandığını ve taşınmaz tapu kaydının 09/07/2007 tarihinde müvekkili adına tescil edildiğini, davalı …Ş.’nin davacı müvekkiline hitaben düzenlediği 02/11/2007 tarihli yazı ile taşınmazın satışına ilişkin ihalenin iptali talebi ile dava dışı 3.şahıs tarafından idari yargıda dava açıldığı ve Danıştay’ın 13.Dairesinin 12/09/2007 tarihli kararı ile ihalenin yürütmesinin durdurulduğunu öğrendiğini, taşınmazın tapu kaydının 03/01/2008 tarihinde davalı adına devredildiğini, müvekkilince satış bedeli olan 6.500.000,00 TL’nin ödenerek bir kısım hukuki giderler yapıldığnı, satış bedeli iade edilmişi ise de geçen sürede işleyen faizinden yoksun bırakıldığını, ayrıca geçerli olarak kurulan sözleşmenin davalıların kusurlu işlemleri nedeniyle fesholunmasından dolayı taşınmazı elinden çıkarmak zorunda kaldığı için 03/01/2008 tarihi itibariyle rayiç değerinden mahkum bırakıldığını belirterek teminat bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadar geçen sürede işleyen faiz tutarının bakiyesi 72.489,56 TL, satış bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadar geçen sürede işleyen faiz tutarının bakiyesi 738.031,98 TL, DASK bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadar geçen sürede işleyen faiz tutarının bakiyesi 194,12 TL ve hukuki iş ve işlemler için yapılan giderlerin bakiyesi 68.579,67 TL toplamı 879.295,33 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile davalılardan müteselsilen alınarak davacı müvekkile verilmesine, geçerli olarak kurulan sözleşmenin davalıların kusurlu işlemleri nedeniyle münfesih hale gelmesinden ötürü davacı müvekkilinin taşınmazı elinden çıkarmak durumunda kaldığı 03/01/2008 tarihi itibariyle rayiç değerinden ibaret tazminata ilişkin taleplerini saklı tutularak karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusunun satıcının zapta karşı tekeffül hükümleri nedeniyle tazminat talebi olup eski BK.’nun 207 maddesi gereğince 1 yıl, TBK 231 maddesi gereğince 2 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, zaman aşımı nedeniyle birleşen davanın reddine karar verilmesini gerektiğini, her iki davada taleplerin aynı olup birleşen dosyanın derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini, bu nedenle birleşen davanın zaman aşımı, derdestlik ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın usulüne uygun ihale işlemi yapılarak davacıya satılıp tapudan devredildiğini, ihalenin Danıştay tarafından iptali edilmesi ve taşınmazın geri alınmasında davalı her iki idaresininde kusurunun bulunmadığını, davacının faiz talebinin ve rayiç bedel farkının talep etme hakkının bulunmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE :
Dava, davalı …Ş.’ye ait taşınmazın davalı … Başkanlığının kararı ve onayı ile yapılan ihale sonucu davalıya yapılan satışının İdari Yargı tarafından ihalenin iptal edilmesi nedeniyle satış sözleşmesinin iptal edilerek taşınmazın geri alınmasından dolayı uğranılan zararın tazmini talebinden ibarettir.
Davanın açıldığı Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından davalının yetki itirazı üzerine Ankara Mahkemeleri yetkili olduğu gerekçesi ile mahkememize gönderilmiştir.
Dava konusu işlem ihaleden sonra davacı ile davalı arasında yapılan satış sözleşmesinden kaynaklanmış olup sözleşmenin imzalanmasından sonra sözleşme hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıklarda adli yargı görevli olduğu, aynı zamanda davalı … işletmesi ticari şirket olduğundan ticaret mahkemeleri görevli olduğundan davalı tarafın görev itirazı yerinde görülmemiştir.(23.Hukuk Dairesinin 2013/173 esas 2013/748 karar sayılı ilamı bu doğrultudadır.)
Davacı vekili 07/06/2012 tarihli dilekçesinde dava dilekçesinin neticeyi talebinde 100.000,00 TL maddi 25.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunduklarını, 100.000,00 TL maddi tazminatın davacı tarafından yatırılan 196.800,00 TL’lik ihale teminatının yatırıldığı tarihten iade tarihine kadarki uğranılan zarardan şimdilik 14.000,00 TL, satış bedelinin yatırıldığı tarihten iade tarihine kadarki uğranılan zarardan şimdilik 85.000,00 TL, DASK prim ödemeleri nedeniyle iade tarihine kadar uğranılan zarar için şimdilik 100,00 TL, ihale ile satın alınan taşınmaz hakkında dava dışı … ile yapılan satış protokolündeki yükümlülükler nedeniyle uğranılan zarar için şimdilik 100,00 TL, ihaleye konu taşınmaz için hukuki işlemler nedeniyle harcanan giderler ve vekalet ücreti için şimdilik 800,00 TL olmak üzere 100.000,00 TL talep ettiklerini belirtmişlerdir.
Davacı vekili 14/12/2012 havale tarihli ıslah dilekçesi ile davasını ıslah ederek teminat bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadar geçen dönem için işleyen faiz nedeniyle 14.000,00 TL, satış bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadar geçen dönem için işleyen faiz nedeniyle 85.000,00 TL, DASK bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadar geçen dönem için işleyen faiz nedeniyle 100,00 TL, taşınmaz için yapılan yargılama gideri ve vekalet ücretinden dolayı 800,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ettiğini, ayrıca dava konusu taşınmazın satış tarihinde ödenen bedel ile elinden çıktığı tarihteki rayiç değeri arasındaki farkın tespit edilerek şimdilik 10.000,00 TL’nin ıslah tarihinden itibaren davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve eksik harcı yatırmıştır.
Davacı vekili 12/03/2013 tarihli dilekçe ile 07/06/2012 tarihli dilekçenin 4.bendinde belirttikleri 100,00 TL tazminattan ve asıl dava dilekçesinde talep ettikleri 25.000,00 TL manevi tazminattan feragat ettiklerini belirtmiştir.
Davalı … ıslah dilekçesine karşı 2 haftalık sürede vermiş olduğu cevap dilekçesinde; ıslah talebinin zaman aşımına uğradığını, 2 yıllık zaman aşımı geçtiğinden zaman aşımı nedeniyle ıslah talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava konusu taşınmazın ihale işlemininden dolayı açılan dava sonucunda Danıştay 13. Dairenin 2007/4818 esas 2010/1582 karar sayılı ilamıyla ihalenin iptaline karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış bilirkişi heyeti raporunda özetle; 10/08/1993 tarihli Bakanlar kurulu kararı ile özelleştirilmesine karar verilen ve 4046 sayılı kanunun geçici 11.maddesi uyarınca özelleştirme programına alınmış sayılan …’nin 30/05/1995 tarih ve 95/81 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulunun özelleştirme kararına istinaden Özelleştirme İdaresi Başkanlığının yaptığı yetkilendirme kararına dayalı olarak … İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından dava konusu 2 adet mesken, 44 adet dükkan ile 2 katlı mağaza ve 1 adet restorandan oluşan taşınmazların ihale yoluyla satışa çıkartıldığını, blok satış suretiyle tespit edilen muayyen bedel esas alınarak pazarlık usulüyle davacı şirkete satıldığını, açılan dava üzerine Danıştay 13. Dairesi tarafından satış usulü nedeniyle kamu yararına, özelleştirmenin amacına ve hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle ihalenin iptaline karar verildiğini, bunun üzerine satış sözleşmesinin feshedilerek ödenen bedelin iade edildiğini, davacının satışın iptal edilmesi nedeniyle yaptığı ödemelerin iade tarihine kadarki faizleri, yaptığı masrafları talep ettiğini, davalıların yargısal denetimden geçmeyi başaramayan hukuka aykırı bir işlemle dava konusu gayrimenkulü satışa çıkarttıkları için dava konusu gayrimenkul satışa çıkartıldığı anda satışın hukuken uygun olmayan daha açık değişle hukuki ayıplı konumda olduğunu, davacının bu hukuki ayıbı bilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla somut olayda satımda zapta karşı tekeffül hükümlerinin uygulanmasının gerektiğini, davalılar satım işlemlerini birlikte yürüttüklerinden satılan gayrimenkul yönünden zapta karşı tekeffül hükümlerine göre birlikte sorumlu olduklarını, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin benzer olaylarda belirttiği üzere zapta karşı tekeffül hükümlerinin uygulanması gerektiğini, taşınmazın tamamen zaptı halinde eski BK.’nun 192 maddesi kapsamında belirlenen zararların talep edilebileceğini, buna göre satış bedelinden dolayı 823.031,98 TL teminattan dolayı 86.489,56 TL sigortadan dolayı 294,12 TL olmak üzere toplam 909.815,65 TL faiz alacağının bulunduğunu, ancak bu bedelden davacının elde ettiği kira gelirlerinin düşülmesi gerektiğini, davacının gayrimenkul için sarf ettiği hukuki iş ve işlemlerle ilgili 69.379,67 TL müspet zararını da isteyebileceğini, davacının ıslah dilekçesinde talep ettiği rayiç bedel farkının hesaplanabilmesi için gayrimenkulün bulunduğu mahallede keşfen değer tespitinin yapılmasının gerektiğini belirtmişlerdir.
Tarafların delilleri toplandıktan sonra taşınmazın bulunduğu mahal mahkemesine talimat yazılarak oluşturulan 3 kişilik bilirkişi heyeti ile birlikte keşif yapılarak bilirkişilerden rapor aldırılmış, bilirkişi heyeti raporunda özetle; dava konusu 47 adet bağımsız bölümün toplam değerinin 24/07/2007 tarihinde 16.305.000,00 TL, iade tarihi olan 03/01/2008 tarihindeki değerinin ise 16.385.948,00 TL olduğunu, aradaki farkın 80.948,00 TL değişim oranının ise %5 olarak tespit edildiğini belirtmişlerdir.
Tarafların itirazı ve talimatla aldırılan bilirkişi raporu da dikkate alınarak bilirkişilerden ek rapor aldırılmış, bilirkişi heyeti ek raporunda; ihalenin iptaline dair Danıştay kararının kesinleştiğini, taşınmazın hukuken ayıplı konumda olması nedeniyle satımda zapta karşı tekeffül hükümlerinin uygulanması gerektiğini, davalıların bilirlikte sorumlu olduklarını, buna göre toplam 909.815,65 TL faiz alacağı olup kira getirisinin bu bedelden indirilmesi gerektiğini, ancak dosya kapsamında davacının dava konusu gayrimenkulden elde ettiği kira getirisi bulunmadığı, ticari defterler üzerinde yapılan incelemede de tespit edilmediğini, davacının dava konusu gayrimenkul için sarf ettiği hukuki iş ve işlemler ile ilgili 69.379,67 TL zararını da isteyebileceğini, talimat bilirkişi raporunda belirtildiği üzere 80.948,00 TL değer farkı talep edebileceğini, davacının satım tarihi ile iade tarihi arasındaki rayiç bedel farkı talep ettiğini, talimat bilirkişi raporunda tespit edilen değerleme oranının %0.4965 olup davacının ödediği 6.560,00 TL ile çarpıldığında bulunan 32.570,40 TL gerçek ve müspet zararın bulunduğunu belirtmişlerdir.
Taraf itirazları üzerine bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor aldırılmış bilirkişi heyeti ek raporunda değişiklik yapılacak bir husus olmadığını belirtmiştir.
Tarafların itirazı üzerine mahkememizce oluşturulan ikinci bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, bilirkişi heyeti raporunda özetle; dava konusu olayda zapta karşı tekeffül hükümlerinin uygulanması gerektiğini buna göre de talep edilebilecek zararların menfi zarar olduğunu, ispatlanmak koşuluyla menfi zararların talep edilebileceğini, davacının teminat, satış bedeli, DASK priminin iadesinden dolayı faiz talebinin yerinde olmadığını, hukuki masraflarının belgelemesi ve hesap bilirkişisi tarafından hesaplanması gerektiğini, davacının bankadan satış bedeli için para çekmiş ise ödemiş olduğu faizlerin menfi zarar kapsamında kendisine ödenmesi gerektiğini, davacının dava dışı şahıs ile yaptığı gayrimenkul satış protokolü kanuni geçerlilik şartlarına uymaması nedeniyle geçersiz olduğunu, dolayısıyla cezai şartında geçersiz olduğunu bu protokolden kaynaklanan talepler açısından davanın reddinin gerektiğini belirtmişlerdir.
İki heyet raporu arasında çelişki bulunması nedeniyle mahkememizce oluşturulan üçüncü bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, bilirkişi heyeti raporunda özetle; dava konusu satış sözleşmesinin özel hukuk sözleşmesi olup adli yargının görevi alanına girdiğini, sözleşmenin iptali nedeniyle davacının ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre talepte bulunabileceğini, olayımızda hukuki ayıp olup zapt mahiyetinde olmadığını, davacının bundan dolayı müspet zararını talep edebileceğini, ilk davada kısmi dava açıldığını, birleşen davada aynı kalemlerden ek talepte bulunulduğunu, TBK.331 maddesinde ayıba karşı tekeffül nedeniyle açılan davalarda alıcıya teslimden itibaren 2 yıllık zaman aşımı süresi ön görüldüğünü, zaman aşımı başlangıç tarihinin dava konusu taşınmazların davacı alıcı adına tescil tarihi olan 09/08/2007 olduğunu, dava konusu teminat bedeli, satış bedeli ve DASK primi için ödenen bedelin davacı tarafından ödendiği tarihten davalı tarafından iade edildiği tarihe kadarki merkez bankası avans faiz oranına göre hesaplanacak ana para faizleri ve davacının hukuki iş ve işlemler için yaptığı masrafları temerrüt faizi ile birlikte talep etme hakkının bulunduğunu, 14/12/2012 tarihli ıslah dilekçesi ile davanın kısmen ıslah edildiğini, ancak 1 yıllık zaman aşımı 09/08/2012 tarihinde dolduğundan ilk dava dilekçesinde talep edilmeyen bu tazminat unsuru için zaman aşımı kesilmediğini, davalıların zaman aşımı iddialarını ileri sürdüğünü, birleşen dava dilekçesi 02/04/2014 tarihli olup mülga BK.136 ve TBK.157 maddesi uyarınca zaman aşımının kesilip yeniden işlemeye başlaması nedeniyle 2 yıllık zaman aşımının gerçekleşmediğini, netice olarak ihale teminatı için işlemiş faiz tutarının 86.489,55 TL satış bedeli için işlemiş faiz tutarının 823.031,97 TL, DASK sigorta primi bedeli için işlemiş faizin 357,52 TL, hukuki işlemler için yapılan masrafın 70.646,97 TL olduğunu, bunun davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilinin talep edilebileceğini, taşınmazın satın alındığı tarih ile davacının elinden çıktığı tarih arasındaki rayiç bedel farkından oluşan gerçek zararın 73.002,18 TL olduğunu, ancak bu zararın tazmini talebine ilk dava dilekçesinde yer verilmediğinden zaman aşımı kesilmesinin söz konusu olmadığını ve zaman aşımına uğradığını, ayrıca dava icra dosyalarının akibetleri sorularak gelecek bilgilere göre tahsilat yapılmış ise tenzilinin gerektiğini belirtmişlerdir.
İtiraz üzerine üçüncü bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmış bilirkişi heyeti ek raporunda kök rapordaki tespitleri aynen tekrarlamıştır.

Taraf vekillerinin dava konusu taşınmazların kira bedellerinin tahsili edilip edilmediği varsa buna ilişkin belgeleri sunması için 2 hafta süre verilmiş buna rağmen davacının dava konusu taşınmazlardan kira bedeli ve benzer adlar altında her hangi bir tahsilat yaptığına dair bilgi ve belge sunmadığı anlaşılmıştır.
Tarafların itirazı üzerine bilirkişilerden ikince ek rapor alınmış bilirkişi heyeti ek raporunda eski beyanlarını tekrar etmişlerdir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; davalı …Ş.’ye ait olan taşınmazın Özelleştirme İdaresinin kararı, verdiği yetki ve onayı ile davalı …Ş.’nin ihaleye çıkardığı, ihale sonucunda davacıya satılarak adına tescil edildiği ve bedelin tahsil edildiği, daha sonra üçüncü şahsın açtığı dava sonucunda Danıştay tarafından ihalenin iptaline karar verildiği, bunun üzerine taraflar arasında yapılan sözleşmenin feshedilerek taşınmazın davalı idareye iade edilerek adına tescil edildiği, davacının bu işlemden dolayı uğradığı zararların tazmini için derdest davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında yapılan sözleşme, tapu kayıtları, Danıştay kararı, mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ve mahkememizce aldırılan bilirkişi raporları ile ek raporlar ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu taşınmazın ihalesinin, davalılar tarafından ihale prosedürünün usulüne uygun yapılmamasından dolayı iptal edildiği, bundan dolayı taşınmazın ayıplı hale geldiği, hukuki ayıp nedeniyle ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre davacının davalılardan TBK 227 maddesi kapsamında tazminat talep etme hakkının bulunduğu, davalı … Genel Müdürlüğünün sözleşmenin tarafı olması sebebiyle satıcının ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre sorumlu olduğu, davalı … ise taşınmazın özelleştirilmesi için maliki olan diğer davalıya yetki veren ve ihale işlemini onaylayan kurum olması sebebiyle satıcı ile birlikte müştereken sorumlu olduğu, bu kapsamda davacının davalılardan talep edebileceği teminat bedelinin ödeme tarihinden iade tarihine kadarki dönem için işleyen avans faizinin 86.489,56 TL, satış bedeli faizinin 823.031,98 TL, DASK bedeli faizinin 294,12 TL, gider masrafının 69.379,67 TL olduğu, bu miktardan ilk davada talep edilen miktarlar yönünden davanın her iki davalı açısından kabulü ile 14.000,00 TL teminat iade bedeli faizi, 85.000,00 TL iade edilen taşınmaz bedeli faizi, 100,00 TL iade edilen DASK bedeli faizi ve 800,00 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti olmak üzere 99.900,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 800,00 TL’ye dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, diğer kalemler faiz olup TTK.8.madde ve Yargıtay içtihatları uyarınca faize faiz işletilemeyeceğinden bunlara faiz işletilmesi talebinin reddine, davacı davalılar aleyhine açtığı manevi tazminat talebi ile üçüncü şahısla yaptığı satış protokolü nedeniyle uğranılan zarara yönelik tazminat talebinden feragat ettiğinden bu talepler yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacı ıslah dilekçesi ile alış değeri ile iade edildiği tarih arasındaki taşınmazın rayiç değer farkını talep etmiş ise de bu kalem asıl dava dilekçesinde bulunmadığından ve kısmi ıslah ile asıl dava dilekçesinde talep edilmeyen bir kalemin ıslahla talebi mümkün olmadığından buna yönelik talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Birleşen dava yönünden ise, dava, yukarıda belirtildiği üzere ayıba karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmış olup TBK 231.maddesi uyarınca 2 yıllık zaman aşımına tabi olduğu, dava konusu taşınmaz olup taşınmaz satışına ilişkin TBK.244/son maddesi uygulandığında ise 5 yıllık zaman aşımı öngörüldüğü, bu durumda mülkiyetin davacıya geçtiği 09/08/2007 tarihinden ek davanın açıldığı 02/04/2014 tarihe kadar 6 yıl 8 aylık sürenin geçtiği anlaşıldığından zaman aşımı itirazında bulunan davalı … İşletmesleri Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın zaman aşımı nedeniyle reddine, davalı … zaman aşımı itirazında bulunmadığından bu davalı aleyhine açılan davanın kabulüne, asıl davada hüküm altına alınan miktarlar çıkarıldığında geriye kalan 72.489,56 TL teminat iade bedeli faizi, 738.031,98 TL iade edilen taşınmaz bedeli faizi, 194,12 TL iade edilen DASK bedeli faizi ve 68.579.67 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı olmak üzere toplam 879.295,33 TL’nin davalı … İdaresinden tahsili ile davacıya verilmesine, 68.579,67 TL’ye dava tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, diğer kalemler faiz olup TTK.8.madde ve Yargıtay içtihatları uyarınca faize faiz işletilemeyeceğinden bunlara faiz işletilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Tarafların istinaf başvurusu üzerine dosyanın gönderildiği Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22.Hukuk Dairesinin 2019/847 esas 2019/796 karar sayılı ilamı ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesi için dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderildiği, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2019/1379 esas 2019/962 karar sayılı ilamı ile “dava, tazminat istemine ilişkin olup, davacı ve davalılardan …tacirdir. Davanın ticari dava niteliğinde bulunması ve hükmün de Asliye Ticaret Mahkemesince verilmiş olması nedeniyle Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 25/10/2018 gün ve 1666 sayılı kararı gereğince, istinaf başvurusunu incelemekle görevli daire Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesidir. Ne var ki aynı Daire tarafından da görevsizlik kararı verilmiş olup, 5235 sayılı Adli Yargı ve İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’nun 35. Maddesi gereğince, daireler arasında çıkan iş bölümüne ilişkin uyuşmazlığın karara bağlanması Başkanlar Kurulunun görevinde bulunduğundan, görevli dairenin belirlenmesi için dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderilmesine” şeklinde hüküm tesis edildiği, Başkanlar Kurulu tarafından istinaf görevinin BAM 22. Hukuk Dairesine ait olduğu belirtilerek dosyanın bu daireye gönderildiği anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesini yapan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 2019/1654 esas 2020/1674 karar sayılı ilamı ile;
“Dava, Özelleştirme Yasası kapsamında davacıya satılan taşınmazın tescile dayanak ihale kararının iptal edilmesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Öncelikle davalı … vekilinin görevle ilgili itirazları değerlendirilmelidir:
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun “Muafiyet” başlıklı 27.maddesinde; ” a) …Özelleştirme uygulamalarına ilişkin idari davalar, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülür. ” hükmü düzenlenmiştir.Yargıtayın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere kural olarak kamu kuruluşlarınca yapılan ihaleden sonra ancak sözleşme imzalanıncaya kadar çıkan uyuşmazlıkların çözüm yeri idari yargı, sözleşmenin imzalanmasından sonra adli yargı yeri olduğu (Uyuşmazlık Mahkemesinin 03.02.1997 T, 1997/4 Esas, 1997/3 K. Sayılı ilamı, Yargıtay 23.HD 12.02.2013 T, 2013/173 E, 2013/748 K) belirtilmekle; somut olayda da 27.maddede özelleştirme uygulamalarına ilişkin idari davaların ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görüleceği belirtildiğinden, özelleştirme uygulamaları yapılıp ihale ile taşınmaz davacı adına tescil edilmiş, ancak ihalenin iptal edilmesi üzerine tazminat talep edildiği anlaşılmakla, davaya adli yargı yerinde bakılmış olması doğrudur.
Yine davalı … her ne kadar tacir konumunda değilse de; davacı şirket ile davalı … AŞ ticari şirket niteliğinde olduklarından davaya ticaret mahkemesinin bakması yerinde olup, davalı … İdaresine karşı açılan davanın da daha özel nitelikteki ticaret mahkemesinde görülmesi yerindedir.
Diğer taraftan davalılar, davacı şirketin davadan önce satış bedelini, teminat ve DASK bedelini ihtirazi kayıtsız almış olduğundan geçmiş günler faizi talep edemeyeceğini istinaf itirazı olarak ileri sürmüşlerse de;
Davacı şirketin dava konusu davalı … AŞ mülkiyetindeki …. parseldeki … Apartmanında bulunan iki adet mesken 44 adet dükkan ( 42 dükkan ile 2 adet katlı mağaza) ve bir adet restoranttan oluşan taşınmazları 6.560.000,00 TL peşin bedelle 30.05.2006 tarihinde yapılan ihale ile satın aldığı, ihale onayının 23.06.2007 tarihli RG’de yayımlanan 22.06.2007 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulunun(ÖYK) 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 4. Md.si/son fıkrasındaki (madde 4 görev ve yetkiler 2018 de iptal KHK ile) …’ye verilen yetki çerçevesinde yapıldığı, satış bedelinin ödenmesinden sonra devir ve tescile ilişkin işlemlerin … tarafından yürütülmesine karar verildiği, davacı şirket tarafından ihale teminatı olarak 30/05/2006 tarihinde 196.800,00 TL ödendiği; 24/07/2007 tarihinde satış bedeli olarak 6.363.200,00 TL’nin … A.Ş.hesabına yatırıldığını, 07/08/2007 tarihinde taşınmazların DASK Prim ödemesi olarak 2.487,88TL ödendiği; davacı adına tapuda devir tescili işlemlerinin 09/08/2007 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır.
Öte yandan Danıştay 13. Dairesinin 23.02.2010 tarih 2007 /4818 Esas,2010/1582 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacı … tarafından Başbakanlık …, … Yapı Sanayi Limited Şirketi ve Türkiye … işletmeleri Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü’ne karşı açılan dava ile; İzmir Karşıyaka ilçesinde bulunan …arselde kayıtlı … Apartmanının 4046 sayılı Yasa çerçevesinde satış yöntemi ile özelleştirmek amacıyla 30.05.2006 tarihinde yapılan ihalenin değer tespit sonuçlarının gizli tutulması ve teklif mektuplarının gizli açılmasının aleniyet prensibine aykırı olması nedeniyle ihalenin hukuka aykırı yapıldığı ihale şartlarını belirleyen ihale şartnamesinin 4046 sayılı Kanuna uygun hazırlanmadığı ihaleye katılabilmek için teklif bedelinin en az yüzde üçü kadar geçici teminat istenmesinin eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek iptalini istemiştir. Danıştay tarafından 12/09/2007 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. Danıştay ilgili dairesi tarafından dava konusu taşınmazın 4046 sayılı Yasa çerçevesinde satış yöntemi ile özelleştirmek amacıyla 30.05.2006 tarihinde yapılan ihalenin iptaline karar verilmiştir. Danıştay kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17.10.2012 günlü kararı ile feragat nedeniyle temyiz istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, … Yapı Şirketine 25.02.2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, karar düzeltme isteminde de bulunulmayarak 12.03.2013 tarihinde kesinleşmiştir.
Davalı …’nin 02/11/2007 tarihli yazısının tebliğ edildiği 12/11/2007 tarihinde davacı tarafça yürütmenin durdurulması kararının öğrenildiği anlaşılmıştır.
Davacı … Sanayi Limited Şirketi tarafından 12.11.2007 tarihinde Türkiye … İşletmeleri Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne gönderilen ihtarnamede; 18 parsel sayılı taşınmaz daki … Apartmanında bulunan 2 adet Mesken 44 adet dükkan 1 adet restorandan oluşan taşınmazın satışına esas ihalenin feshi davası ve yürütmeyi durdurma kararından yazılarının taraflarına ulaştığı 12.11.2007 tarihinde haberdar olduğunu, bu nedenle uğradığı tüm zararların (kar kaybı, taraflarına açılan dava masrafları, taşınmaz satış bedeli, teminat, satışı için üçüncü kişi ile yapılan protokol nedeniyle uğradığı zarar vs ) ödenmesi istenilmiş, 14.11.2007 tarihinde …’ye tebliğ edilmiştir.
Davacı … Şirketi tarafından 26.11.2007 tarihli ihtarname ile davalı …’ye ihalenin feshi davası ve yürütmeyi durdurma kararından yazının ulaştığı 12.11.2007 tarihli yazı ile haberdar olunduğu, 02.11.2007 tarihli yazı ile taşınmazın adlarına tescilini istediklerini, fazlaya ilişkin her türlü hak ve alacakları saklı olmak üzere yatırılan satış bedeli, teminat bedeli ve DASK prim bedellerinin tebliğden itibaren 7 gün içerisinde bildirilen hesaba yatırılması istenmiş, bu ihtarname 29.11.2007 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davaya konu ihale ile devredilen 18 parseldeki taşınmazlar 03.01.2008 tarihinde Türkiye … İşletmeleri AŞ adına tekrar tescil edilmiştir.
Satış bedeli ve teminat davacıya 03.01.2008 de ; DASK da 07.02.2008 de iade edilmiştir.
Öyle ise davacı taraf 26.11.2007 tarihli ihtarnamesi ile fazlaya dair haklarını saklı tutarak, davalının taşınmazın iadesini istemesi üzerine yatırılan bedellerin bildirilen banka hesabına yatırılmasını istediğinden, ana paraları ihtirazi kayıt sunmadan kabul ettiği söylenemeyeceğinden, işlemiş faiz talep etmesine engel bulunmamaktadır. Davalıların buna yönelik istinaf itirazları da yerinde değildir.
Diğer taraftan davacı yanın dava dilekçesinde ileri sürmediği taşınmazın rayiç değer farkından kaynaklanan talebinin ıslah dilekçesi ile ilk defa istenmesi hususunun irdelenmesi de gereklidir:
Bilindiği üzere savunmayı genişletme sayılan hâllerde ve davacı tarafın da açıkça muvafakat etmemesi durumunda davalı savunmasını ancak ıslah yolu ile değiştirebilir ya da genişletebilir.
Islah ise taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HUMK m. 83, HMK m. 176) (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C: IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, 5. Baskı, İstanbul 1992, s. 534 ).
Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirilebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin arttırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur (Kuru, s. 4035).
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır; çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2017 tarihli ve 2017/17-1093 E., 2017/1090 K.; 07.06.2017 tarihli ve 2016/9-1212 E., 2017/1078 K. ile 02.04.2019 tarihli ve 2017/22(7)-2168 E., 2019/395 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir
Islah işleminin ne şekilde yapılacağı 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre; “Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir.”. Görüldüğü üzere ıslah işleminin gerçekleştirilmesi için 6100 sayılı HMK’da herhangi bir şart öngörülmemiş, ıslahın sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Islah, 6100 sayılı HMK’nın 177/1. fıkrası uyarınca tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 180. maddesi davanın tamamen ıslahını; 181. maddesi ise davanın kısmen ıslahını düzenlemiştir .Davacının, davalının açıkça muvafakat etmemesi halinde, davasını değiştirmesi ancak tamamen ıslah yolu ile mümkün olabileceği, davacının davasını değiştirmeyip sadece genişletmesi ise (davalının açıkça muvafakat etmemesi halinde) kısmi ıslah yolu ile mümkündür. Davanın tahkikat aşamasında ise ıslah yolu ile talep sonucu arttırılabilir veya genişletilebilir. Aynı şekilde davacı tahkikat aşamasında, davasını kısmen ıslah ederek dava dilekçesindeki talep sonucuna yeni talepler ekleyebilir( Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı Baki Kuru, Ramazan Arslan Ejder Yılmaz sayfa 535, yine Baki Kuru İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı sayfa 434).
Somut olayda davacı vekili, asıl dava dilekçesinde ihale ile edindiği taşınmazın, ihalenin iptal edilmesi üzerine, taşınmazı devreden davalı şirkete iade etmesi sonucu, yatırdığı satış bedelinin, teminat tutarının ve DASK prim bedelinin iade edildiği tarihe kadarki işlemiş faizini talep etmiş, ıslah dilekçesinde de bu talepleri tekrarla birlikte, taşınmazı edindiği tarihteki rayiç değeri ile iade tarihindeki rayiç değeri arasındaki farkı tazminat kalemi olarak eklemiştir. Davacının dava dilekçesindeki taleplerine ıslahen yeni bir talep ekleyebileceği gözetilerek mahkemece bu talep hakkında da olumlu veya olumsuz bir karar verilmelidir.
Ayrıca davada uygulanacak zamanaşımı süresinin de değerlendirilmesi gereklidir.
818 sayılı Borçlar Kanununun “Koşullu satış ve mülkiyetin saklı tutulması” başlıklı 243.maddesinde; ” Bir taşınmazın koşula bağlı satışında, koşul gerçekleşmedikçe tapu siciline tescil yapılamaz. Taşınmaz satışında mülkiyeti saklı tutma koşulu da tescil edilemez.”;
244.maddesinde de; ” Aksine sözleşme olmadıkça, satılan taşınmaz, satış sözleşmesinde yazılı yüzölçümü tutarını kapsamıyorsa satıcı, eksiği için alıcıya tazminat ödemekle yükümlüdür. Satılan taşınmaz, resmî bir ölçüme dayanılarak tapu siciline yazılmış olan yüzölçümü tutarını içermiyorsa satıcı, özellikle üstlenmiş olmadıkça tazminat ile yükümlü değildir.
Bir yapının ayıplı olmasından doğan davalar, mülkiyetin geçmesinden başlayarak beş yılın ve satıcının ağır kusuru varsa yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” hükmü gerekçe gösterilerek mahkemece davada uygulanacak zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu değerlendirilmiştir.
Ne var ki 244/son maddesi eser sözleşmesinde yapının ayıplı olması halinde uygulanacak süredir.
Somut olayda dava konusu taşınmazın davacı şirket adına tesciline dayanak olan ihale işleminin iptal edilmesi üzerine taşınmaz önceki kayıt malikine iade edilmiştir. İhale iptal edilmekle tapu siciline dayanak ortadan kalkmakla, tescil yolsuz hale gelmiştir. Davacı taraf da bu satış sözleşmesi kapsamında tazminat istemektedir.
Mahkemece birleşen dava yönünden zamanaşımı defi bulunan davalı … yönünden yerinde görülerek dava reddedilmişse de; birleşen dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nin 146.maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” dedikten sonra 147.maddesi de şu davalarda alacaklar için beş yıllık zamanaşımı uygulanacağını belirtip;
“1. Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer dönemsel edimler.
2. Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri yerlerdeki yeme içme bedelleri.
3. Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende satışlardan doğan alacaklar.
4. Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.
5. Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden, ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık sözleşmesinden doğan alacaklar.
6. Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar.” tek tek saymıştır.
Taraflar arasındaki ilişki bir satım ilişkisi olup, başlangıçta geçerli olarak sözleşme kurulmuş ancak sonradan ihalenin iptali üzerine taşınmaz iade edilmek zorunda kalındığından, 818 sayılı B.K’nun 125. Maddesi (ve 6098 sayılı TBK’nin 146.maddesi) uyarınca 10 yıllık zamaaşımına tabidir (Yargıtay 13.HD 22.9.2008 T, 2008/3712 E, 2008/10883 K).
Yine TBK 149.maddede;” Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar.Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar.” diyerek düzenleme yapmıştır.
Mahkemece hem uygulanacak zamanaşımı süresinin 5 yıl kabulü hem de zamanaşımının başlangıcının davacı adına tescil tarihi olarak esas alınması doğru olmamıştır.
Davacı sözleşme kapsamında aldığını davalı … AŞ adına taşınmazın tescil edildiği tarih olan 03.01.2008 tarihinde iade etmiş olmakla; iade dayanağı olan ihalenin iptaline dair kararın kesinleşmesi davacının taşınmazı iade ettiği tarihten daha sonra olduğu gözetildiğinde davacının alacağını da en erken taşınmazın davalı … adına tescil edildiği 03.01.2008 tarihinde isteyebileceğinden, zamanaşımı süresinin bu tarihten başlatılması gerektiği değerlendirilmiştir.
Öyle ise mahkemece davada uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu gözetilmek suretiyle birleşen dava ve davacının ıslahen talep ettiği taşınmazın rayiç değer farkına ilişkin talebi ile ilgili de deliller değerlendirilerek, istinaf incelemesine esas olmak üzere bir karar verilmelidir.
Mahkemece hükme doğrudan etki edecek şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağından, mahkemece değinilen hususlarla ilgili inceleme ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak HMK.’nın 353/1-a-6.maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.” şeklinde hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
İstinaf kanun yolu HMK 341 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup duruşma yapılmadan verilecek kararlar başlıklı 353.maddeye göre;
“A- Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da yetkili veya görevli mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1-Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması,
2-İleri sürülen haklı red talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması,
3-Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış olması veyahut mahkemenin Bölge Adliye Mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması,
4-Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması,
5-Mahkemece usulü aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması,
6-Mahkemece tarafların davanın esası ile olarak gösterdikleri delilleri hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması,
B-Aşağıdaki durumda davanın esası ile ilgili olarak;
1-İncelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunu esastan reddine,
2-Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzeltilerek yeniden esas hakkında,
3-Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında,
duruşma yapılmadan karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarı da metni verilen yasa maddesinde istinaf talebi üzerine dosya kendisine gelen istinaf dairesinin duruşma yapılmadan ve duruşma yapılarak nasıl karar vereceği hususlar düzenlenmiş olup maddenin (a) bendinde duruşma yapmadan kesin olarak karar verilecek hususlar düzenlenmiş olup bunlar dava konusu olayımızda mevcut değildir.
(b) bendinde ise davanın esası ile ilgili olarak hangi durumlarda ne tür karar verileceği düzenlenmiştir. 1 nolu bentte mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine 2 nolu bentte yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç bulunmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzeltilerek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebi üzerine tarafların diğer istinaf talepleri reddedilerek mahkememizce verilen kararda birleşen dava yönünden davalı … Genel Müdürlüğünün zaman aşımı def’i haklı görülerek birleşen dava yönünden davanın zaman aşımı nedeniyle reddinin yerinde olmadığı, olayda TBK 244 maddesi değil davanın sözleşmeden kaynaklandığı bu nedenle TBK 146 maddesinde düzenlenen 10 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması gerektiği, ayrıca dava dilekçesinde belirtilmeyen kalemlerin de ıslah yoluyla talep edilebileceği belirtilerek mahkememiz kararının kaldırılarak dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda metni verilen 353.maddenin b/2 bendinde belirtildiği üzere yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde istinaf dairesince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verileceği düzenlenmiş olup olayımızda istinaf dairesi kararında mahkememizce kanunun olaya yanlış uygulandığını belirttiği ve eksiklik bulunmadığı gibi yeniden yargılama yapmayı gerektirecek bir husus da bulunmadığı halde kendisi tarafından yeniden esas hakkında karar vermesi gerekirken mahkememiz kararının kaldırılmasına karar vererek iade edilmesinin kanuna uygun olmadığı kanaatindeyiz.
Ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2017/1428 esas 2019/969 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere ıslah, taraflardan birinin usulü ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan bir yöntem olup iddia ile savunmanın genişletilmesi yasağının istisnalarından biri olmasına, ıslahla kast edilenenin dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesi olup, dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı, bu nedenle olayımızda davacının dava dilekçesinde talep etmediği, taşınmazların alış değeri ile iade edildiği tarih arasındaki rayiç değer farkının ıslahla talebinin mümkün olmadığı kanaatindeyiz.
Ancak HMK’da Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına karşı ilk derece mahkemelerinin direnme yetkisi bulunmadığından mahkememizce Bölge Adliye Mahkemesi Dairesinin kaldırma kararı doğrultusunda karar verilmesi gerektiğinden bu doğrultuda davacının ıslah talebinin kabulü ile taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL rayiç değer farkı alacağının her iki davalıdan tahsiline, zaman aşımı süresinin dolmadığı belirtilerek davalı … İşletmesi Genel Müdürlüğünün zaman aşımı itirazının reddi ile belirlenen tazminatın bu davalıdan da tahsiline karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Asıl dava yönünden;
1-Davacının dava ve ıslah dilekçesinin kısmen kabulüne;
A-14.000,00 TL teminat iade bedeli faizi,
B-85.000,00 TL iade edilen taşınmaz bedelinin faizi,
C-100,00 TL iade edilen DASK bedeli faizi,
D-800,00 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı
E-10.000,00 TL taşınmaz rayiç değer farkı alacağı olmak üzere toplam 109.900,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 800,00 TL’ye dava tarihi olan 21/02/2008 tarihinden, 10.000,00 TL’ye 14/12/2012 tarihli ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacının davalılar aleyhine açtığı manevi tazminat talebi ile satış protokolü nedeniyle uğranılan zarara yönelik tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine,
3- Maddi tazminat yönünden alınması gerekli 7.507,27 TL harçtan peşin alınan 1.687,50 TL ve ıslah harcı 148,50 TL olmak üzere toplam 1.836,00 TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 5.671,27 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Rededilen manevi tazminat yönünden alınması gerekli 59,30 TL red harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından peşin yatırılan 14,00 TL nispi harç ile 1.687,50 TL başvuru harcı ve 148,50 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.850,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 2.144,33 TL tebligat posta gideri ve 12.050,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 14.194,33 TL yargılama giderinden red ve kabul oranına göre hesaplanan 14.181,43 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.uyarınca 14.390,50 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
8-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden, maddi tazminat yönünden reddedilen kısım üzerinden A.A.Ü.T.13/2 maddesi uyarınca hesaplanan 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
9-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden, manevi tazminat yönünden reddedilen kısım üzerinden A.A.Ü.T. maddesi uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
10-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde YATIRANA İADESİNE,

Birleşen Ankara …ATM’nin … esas sayılı dosyası yönünden;
1-Davacının davalılar aleyhine açtığı davanın kabulüne;
A-72.489,56 TL teminat iade bedeli faizi,
B-738.031,98 TL iade edilen taşınmaz bedelinin faizi,
C-194,12 TL iade edilen DASK bedeli faizi,
D-68.579,67 TL yargılama gideri ve vekalet ücreti masrafı olmak üzere toplam 879.295,33 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 68.579,67 TL’ye dava tarihi olan 02/04/2014 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
2-Alınması gerekli 60.064,66 TL harçtan peşin alınan 15.016,20 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 45.048,46 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından peşin yatırılan 25,20 TL nispi harç ile 15.016,20 TL başvuru harcının toplamı olan 15.041,40 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Birleşen dosya yönünden yapılmış ayrı bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına.
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde YATIRANA İADESİNE,
6-Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.uyarınca 61.014,77 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/04/2021

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza