Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/239 E. 2021/710 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/239 Esas
KARAR NO : 2021/710

HAKİM :… …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … -….

DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/04/2021
KARAR TARİHİ : 09/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA :
Davacı vekili, davalının müvekkili şirketin İç Anadolu Bölge Müdürlüğündeki hizmet akdine bağlı çalışmasını, 08.11.2019 tarihinde feshetmek suretiyle sona erdirdiğini, davalı tarafından feshedilen 28.09.2015 tarihli hizmet akdinin “Gizlilik ve Rakabet Etmeme ” başlıklı 11.3. maddesinde, “ Çalışan, İşverenden ayrılmasından sonraki ilk üç ( 3 ) yıl içinde Ankara ili coğrafi sınırları içinde, davacı şirketin faaliyet alanı olan “ Endüstriyel Temizlik Ürün ve Sistemleri Üretimi ve Satışı ” alanında faaliyet gösteren başka firmalarda, bir işin doğrudan veya dolaylı olarak yapılmayacağı, aynı faaliyet alanında başka bir kuruluşta ve iş yerinde hangi sıfatla olursa olsun çalışılmayacağı ” hususunun düzenlendiğini, ayrıca 28.09.2015 düzenleme tarihli, davalının imzasını taşıyan “ Gizlilik ve Rekabet Etmeme Taahhüdü’ nde ”, hizmet akdinin devamı süresince ve/veya iş yerinden ayrılmadan itibaren 3 yıl boyunca doğrudan veya dolaylı olarak, işyerinin bulunduğu Ankara ili coğrafi sınırları içerisinde, İşveren’ in iştigal alanı olan “ Endüstriyel Temizlik Ürün ve sistemleri Üretimi ve Satışı ” faaliyetleri ile ilgili başka bir firmanın sahibi, ortağı, yöneticisi, çalışanı temsilcisi veya danışmanı gibi sıfatla hiçbir surette görev alınmayacağı kabul ve beyan ettiğini, 8.09.2015 düzenleme tarihli “Gizlilik ve Rekabet Etmeme Taahhüdü’ nün” 3. maddesinde, yazılı taahhüde uymama ve rekabet yasağına aykırı davranış halinde, hizmet akdinin sona erdiği tarihte geçerli aylık brüt ücretin 12 katına tekabül eden meblağın cezai şart olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, yazılı taahhüde rağmen iş akdinin davalı tarafından feshedilmesinden itibaren 3 yıllık süre içinde davacı şirketin ürettiği/ithal ederek sattığı mal ve hizmetlerle aynı ticari faaliyet alanı kapsamında bulunan, dava dışı “…A.Ş. ‘ nin İç Anadolu Bölge Müdürlüğü nezdinde ve …. adresinde bulunan “…A.Ş.’” nin …Center Ankara nezdindeki Bölge Müdürlüğünde, davalının çalıştığının tespit edildiğini, bu konuda keşide edilen ihtarnameye davalı tarafça h cevap verilmediğini, Yargıtay …. Hukuk Dairesi 2016/27017 Esas, 2020/665 Karar, 20.01.2020 Tarihli kararında “ Taraflar arasında imzalanan gizlilik anlaşması başlıklı beyan ve taahhütname gereğince, çalışma ilişkisinin sona ermesinden sonra aynı iş kolunda işverenle rekabet halinde olan bir başka işyerinde çalışmaya başlanılması nedeni ile istenen tazminat alacağının, Ticaret Mahkemesinde görüleceği karar altına alındığını belirterek fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere; tazminat miktarının tam tespiti ile, şimdilik 100,00.-TL tazminatın, 03.04.2021 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili, davanın görevli mahkemede açılmadığını belirterek görev nedeniyle davanın usulden reddini ve ayrıca esas bakımından da davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA GEREKÇE :
Dava, haksız rekabetten kaynaklı ceza şart alacağı ve tazminat istemlerine ilişkindir.
6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi, “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmünü içermektedir.
Madde metninde açıkça “…akdin sona ermesinden sonra…” sözcükleriyle ifade edildiği üzere, TBK’nın 444. maddesinde düzenlenen rekabet yasağı, hizmet akdi sona erdikten sonra hüküm doğurur ve hizmet akdi sona erdikten sonra yapılmaması gereken davranışlara ilişkindir.
Yapıldığı iddia edilen sadakatsiz davranışın ve genel olarak haksız rekabet eyleminin hizmet akdinin devamı sırasında mı yoksa hizmet akdinin sona ermesinden sonra mı vukuu bulduğu hususu uyuşmazlığa bakmakla görevli mahkemenin tayininde önem arz etmekte idi.
Mahkememizce de daha önce verilen kararlarda, davalının davacı şirketle hizmet ilişkisi devam ederken taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı sözleşmelerine aykırı davrandığı, bu eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürülüyorsa, diğer deyişle davalının haksız rekabete yol açtığı bildirilen eylemlerinin davalının davacı şirkette hizmet akdi ile çalıştığı sırada başladığı iddia ediliyorsa bu durumda somut uyuşmazlık bakımından İş Mahkemeleri görevli mahkeme olduğundan görevsizlik kararı verilmekte; hizmet akdinin sona ermesinden sonra haksız rekabet teşkil eden eylemlerin bulunduğu iddia ediliyorsa bu sefer Ticaret Mahkemesinin görevli mahkeme olduğu belirlenerek yargılamaya devam edilmekte idi. Nitekim Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 06/12/2017 tarih , 2016/3381 Esas 2017/6936 Karar sayılı ilamında da aynı hususlara yer verilmiştir. (Konuyla ilgili diğer Yargıtay ilamları: Yargıtay … HD, 2016/2873 Esas, 2016/3692 K. sayılı karar, Yargıtay … HD, 2014/16022 Esas, 2015/1405 K. sayılı karar,) (Ankara BAM …. HD, 2019/1285 Esas, 2021/488 K. sayılı karar)
Hal böyle iken; Yargıtay … Hukuk Dairesince verilen 2021/3076 Esas, 2021/9789 K. sayılı karar ile gerek hizmet ilişkisi içinde gerekse hizmet akdi sona erdikten sonra rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı davranışlar sebebiyle açılan davalarda İş mahkemesini görevli mahkeme olduğu hususunda anılan emsal karar verilmiş ve Dairece bu konuda yukarıdaki kıstas benimsenerek verilen kararlardan dönüldüğü açıkça ifade edilmiştir. İlgili kararda aynen “….Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan davalı tarafın bu yöndeki temyiz itirazlarının yerinde değildir.” şeklinde karar verilmiştir.
Yukarıda anılan ve alıntılanan ve emsal nitelikte görülen Yargıtay kararı da nazara alınarak açılan davada İş Mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varılmış ve davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle (HMK 114/1-c, 115/2) usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakmaya Ankara İş Mahkemesinin görevli olması nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu sebebi ile usulden reddine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren tarafların 2 hafta içerisinde müracaatı halinde dosyanın görevli Ankara Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerine görevli mahkemece karar verilmesine,
4- Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. md.gereğince bir karar verilmesine,
Dair taraf vekillerini yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 09/11/2021 . 09/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır