Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/17 E. 2021/120 K. 24.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/17 Esas
KARAR NO : 2021/120

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 23/10/2014
KARAR TARİHİ : 24/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
1- Davacı vekili, davalının müvekkiline ihtarname göndererek müvekkili tarafından işletilen … Restorantta 01/08/2011-30/06/2012 tarihleri arasında net 2.500 TL /ay ücretle çalıştığını, haftanın 6 günü fazla mesai yaptığını iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile SGK kaydının yaptırılmaması sebebiyle alamadığı işsizlik maaşları toplamı olan 66.262,08 Tlyi talep ettiğini, ancak davalının lokantada işçi olarak çalışmadığını, davalının … adlı lokantanın %50 ortağı olduğunu, lokantanın açık kaldığı Ağustos 2011- Haziran 2012 tarihleri arasındaki 12 ay boyunca tarafların şifahi anlaşmasına göre lokantanın finansmanını müvekkilinin sağladığını, davalının 01/09/2011 başlangıç tarihli kira kontratından da anlaşılacağı üzere davalının bu sözleşmeye ve 60.000 TL lik teminat senedine kefil olarak imza attığını, davalının işçi değil işletmenin %50 ortağı olduğunu ileri sürerek davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
2- Davalı vekili, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin İş mahkemeleri olduğunu, müvekkilinin şirket ortağı olmadığını, ilgili lokantada işçi olarak işletme müdürü olarak çalıştığını, işçilik alacaklarının tazmini için … Mahkemesinde … Esas sayılı dosya üzerinden dava açtıklarını ve dosyanın halen derdest olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA AŞAMASI VE GEREKÇE :
3- Dava, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunduğu iddiasıyla davalı tarafından davacıya gönderilen işçilik alacaklarının ödenmesi konulu ihtarnamede belirtilen miktar nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir.
4- Mahkememizce 14/05/2019 tarihinde 2014/1245 Esas sayılı dosya üzerinden verilen 2019/364 K. sayılı karar ile “…Somut olayda ise davacı vekili dava dilekçesinde, davalı vekili cevap dilekçesinde tanık listelerini mahkeme sunmuş, duruşmalardaki beyanlarında da tanıklarını dinletmek istediklerini beyan etmişlerdir. Başka bir ifadeyle taraflar tanık dinletme taleplerine onay vermişlerdir.
Az yukarıda da ifade edildiği gibi adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükü, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşmekte olup, buna göre eldeki davada ispat yükü davacı taraftadır. Davalı taraf da davacının tanık dinletme talebine ve tanık listesi sunmasına karşı çıkmadığından tanık ifadelerinin değerlendirilerek davacının, sunduğu diğer deliller de nazara alınarak iddiasını ispatalayıp ispatlayamadığı değerlendirilmelidir.
Davacı vekili, dava dilekçesi ve eklerinde delil olarak davalının gönderdiği ihtarnameye, ilgili gazete ve dergi nüshalarına, Ticaret Sicil kaytıtlarına, SGK Kayıtlarına muhasebe kayıtlarına, kira sözleşmesine, davalının kefil sıfatıyla imzaladığı bonolara ve tanık deliline dayanmaktadır.
Davacının göstermiş olduğu tanıklar mahkememiz huzurında 18.12.2018 tarihli celsede dinlenmiş, beyanları zapta geçirilmiştir.Bu tanıklar özetle, davalının lokantada işçi olarak çalışmadığını, ama ortak olarak da yer almadığını ancak fiili olarak lokantanın işlerini davalının yürüttüğünü ifade etmişlerdir. Bu beyanlar dikkate alındığında taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinden ziyade ortaklık ilişkisi bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Davacının dayandığı diğer deliler olan SGK kayıtları ve davacı şirketle ilgili sicil kayıtları da davacının iddialarını ve tanık beyanlarını teyit eder durumdadır. Dava dilekçesine ekli dergi ve mecmualardaki ifade ve fotoğraflardan da davalının posizsyonun işçi statüsünde olmadığı olmadığı görülmektedir.Ayrıca dava dilekçesine kli kira sözleşmesindeki ve bonolardaki davalının kefaleti de taraflar arasındaki ilişkinin işçi işveren ilişkisi olmadığı savını kuvvetlendirmektedir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların dayandığı deliller, tanık beyanları ve göreve dair yol gösterici Yargıtay bozma ilamları dikkate alındığında, dava konusu olayda ispat yükünün davacıda bulunduğu, davacının dinletmiş olduğu tanık ifadeleri ve diğer yazılı deliller ile taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu ispatladığı, eş anlatımla işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını ispatladığı, bu sebeple davalının davacıya gönderdiği 01.04.2013 tarihli ihtarnameye istinaden davacının davalıya borçlu olmadığı sonucuna ulaşılmış, bu doğrultuda davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Açıklanan gerekçeye ve dosya kapsamına göre;
Davanın KABULÜ İLE;
01/04/2013 tarihli noter ihtarnamesinde belirtilen 66.262,08 TL miktar bakımından davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,”karar verilmiştir.

5- Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 3. H.D.’nin 24/09/2020 T, 2020/2761 E, 2020/4795 K sayılı ilamı ile “…Temyize konu uyuşmazlık; taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesinin kurulup kurulmadığı noktasında toplanmaktadır.
Kural olarak, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. (TMK m.6) Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri bir sözleşme olup, adi ortaklık ilişkisi mutlaka sözleşme temeline dayanır. Adi ortaklık sözleşmesi yazılı yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir.
Her ne kadar adi ortaklık ilişkisi her hangi bir şekle bağlı değilse de, bu kural geçerlilik şekli bakımından söz konusu olup, ihtilaf çıktığında adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükü, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.
Adi ortaklıkta yazılı sözleşme, geçerlilik koşulu değil, bir ispat aracıdır.
HMK’nın 200/1 maddesi gereğince; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 2.500,00 TL’yi geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Sözü geçen maddenin 2.fıkrası gereğince, senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebilir.
Davacı, davalı ile adi ortaklık kurduklarına ilişkin tanık dinletmiş ve mahkemece tanık beyanları esas alınarak taraflar arasında sözlü bir adi ortaklık ilişkisi olduğu kabul edilmiş ise de; yukarıda belirtilen husular dikkate alındığında davacı iddiasını usulüne uygun yasal delillerle kanıtlayamamıştır. Uyuşmazlığın miktarı itibari ile, davalı tarafın açık muvaffakatı bulunmaması nedeni ile tanık dinlenilmesi ve dinlenilen bu tanık beyanlarının hükme esas alınması mümkün değildir.
Bu durumda davacı tarafın iddiasını ispat zımnında, “yemin” delili kalmaktadır, dosyanın incelenmesinden davacının dava dilekçesinde “yemin” deliline dayandığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece; davacının davalı ile aralarında adi ortaklık bulunduğu iddiasını HMK’nın 200.maddesi kapsamında yazılı delille ispat edemediği kabul edilerek, davacıya, iddiasını ispat zımnında, adi ortaklığın varlığı hususunda davalıya yemin teklif etme hakkının kullandırılması ve yaptırılacak yeminin sonucuna göre ortaya çıkacak uygun hukuksal sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekirken, bu yön gözardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir..” gerekçesi ile bozulmuştur.
6- Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere, Yüksek Dairece karar, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin HMK 200/1 maddesi uyarınca uygun yasal delillerle ispatlanamadığından ve son tahlilde davacıya yemin delilinin hatırlatılması gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
7- Gerek bozmaya konu mahkememiz ilamında gerekse Bozma ilamında da isabetle vurgulandığı üzere HMK’nın 200/1.maddesi gereğince; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 2.500,00 TL’yi geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Sözü geçen maddenin 2.fıkrası gereğince, senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati halinde tanık dinlenebilir.
8-Ne varki bu durumda, somut olayda adi ortaklık sözleşmesinin diğer sözleşmelerden farklı olduğunun öncelikle irdelenmesi elzemdir. Öte yandan dava konusu olaya HMK nun 202. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı hususunun da belirlenmesi ve bu iki husus nazara alınarak davacının davasını tanık delililiyle ispatlayıp ispatlayamayacağının değerlendirilmesi gerekir.
9- Buna göre, bozmaya konu kararda da bahsedildiği üzere;Türk Hukukunda adi ortaklık, Borçlar Kanunu’nun 620. maddesinde düzenlenmiş olup, anılan madde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.
Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır.” hükmünü taşımaktadır.
Adi ortaklığın kuruluşu belirli bir şekle tabi tutulmamış olup, sözlü veya ispat kolaylığı bakımından yazılı sözleşme ile kurulabilmektedir. Somut olayda da taraflar arasında yazılı şekilde kurulmuş bir ortaklık ilişkisi bulunmamaktadır.
10- Her ne kadar adi ortaklık ilişkisi her hangi bir şekle bağlı değilse de, bu kural geçerlilik şekli bakımından söz konusu olup, ihtilaf çıktığında adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükü, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer. Adi ortaklıkta yazılı sözleşme, geçerlilik koşulu değil, bir ispat aracıdır.
11- Bu doğrultuda, 200/1 hükmünün getirdiği ispat şeklinin sözleşmeler bakımından da uygulanması gerektiği kabul edilse dahi bu adi ortaklık sözleşmesi ile diğer sözleşmeler arasında bir ayırıma gidilmesi gerekmektedir.
Şöyle ki TBK 620/1 hükmü uyarınca adi ortaklık sözleşmesi iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir adi ortaklık sözleşmesini diğer sözleşmelerden ayırarak karakterize eden unsur bu sözleşmede sözleşmenin tarafı konumundaki kimselerin menfaatlerinin karşılıklı değil aynı yönde olması, tarafların ortak bir amacı ulaşmak için işbirliği yapmayı birbirlerine taahhüt etmeleridir. Nitekim adi ortaklık sözleşmesinde tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden farklı olarak taraf menfaatleri karşılıklı değil aynı yönde olduğu ve taraf edimleri arasında mübadele ilişkisi bulunmadığı için tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelere ilişkin TBK hükümlerinin kıyas yoluyla adi ortaklık sözleşmesi ne uygulanmasına doktrinde ağırlıklı olarak olumsuz bakılmaktadır. (BARLAS, Nami, Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, 4. Baskı, İstanbul, 2016 sf 126-133)
Her halükarda adi ortaklık sözleşmesinde taraf edimleri arasında mübadele ilişkisi bulunmadığı yani tarafların bu sözleşmeyi akdederken birbirlerine karşı alacak hakkı kazanmak amaç ve iradesini taşımadıkları belirtilmelidir. Madem ki adi ortaklık sözleşmesinin yapılması ile taraflar birbirlerine karşı klasik bir alacak hakkı iktisap etmeyi hedeflememekte, ortak amaç doğrultusunda işbirliği yapmayı birbirlerine taahhüt etmektedirler o halde; klasik alacak haklarının ispati bakımından 200/1. maddede öngörülen senetle ispat zorunluluğu da adi ortaklık sözleşmelerine uygulanmamalıdır. (bu bentte yapılan alıntı için bkz. (Ayoğlu, Tolga, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Doçent Dr, Adi Ortaklık İlişkileri Bakımından Senetle İspat Zorunluluğunun Uygulanabilirliği Üzerine Düşünceler, Hakemli Makale, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 12 Yıl 2017 İstanbul, sf 151-152)
12-Ayrıca önemle ifa de etmek gerekir ki somut olayda ispat yükü üzerine düşen davacı taraf iddiasını sadece tanık deliline yaslamamış dayandığı diğer delillerle de ispat yükünü karşılamıştır. Bozmaya konu kararın ilgili bendinde de ifade edildiği üzere; Davacı vekili, dava dilekçesi ve eklerinde delil olarak davalının gönderdiği ihtarnameye, ilgili gazete ve dergi nüshalarına, Ticaret Sicil kayıtlarına, SGK Kayıtlarına muhasebe kayıtlarına, kira sözleşmesine, davalının kefil sıfatıyla imzaladığı bonolara ve tanık deliline dayanmaktadır. Buna göre Davacının dayandığı diğer deliler olan SGK kayıtları ve davacı şirketle ilgili sicil kayıtları da davacının iddialarını teyit eder durumdadır. Bu cümleden olmak üzere, dava dilekçesine ekli kira sözleşmesindeki ve bonolardaki davalının kefaleti de taraflar arasındaki ilişkinin işçi işveren ilişkisi olmadığı savını kuvvetlendirmektedir.
13- Dava dilekçesine ekli dergi ve mecmualardaki ifade ve fotoğraflardan da davalının posizsyonun işçi statüsünde olmadığı görülmektedir. Bu minvalde, davacının sunduğu bu fotoğrafların ve fotoğrafların HMK nın 202/2 maddesi uyarınca “yazılı delil başlangıcı” olarak görülüp görülmeyeceği ve yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilirse bu halde tanık beyanlarının da dikkate alınması gerektiği düşünülmelidir.
Konuyla ilgili olarak HMK Madde 202. madde hükmü şu şekilde düzenlenmiştir.
“(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.”
6100 sayılı HMK’nun 199.maddesinde belge kavramı ‘‘Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film,görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.’’ şeklinde düzenlenmiştir.Bu halde davacı yanca delil olarak dayanılan dergi, mecmua ve bunlarda bulunan fotoğraflar da 6100 sayılı HMK’nun 199. maddesi anlamında belge niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.(Konuyla ilgili emsal kararlar: YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/406 Karar : 2018/7889 Tarih : 12.07.2018, YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/27905 Karar : 2015/34445 Tarih : 25.11.2015, YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/7722 Karar : 2014/9296 Tarih : 10.06.2014, YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/14558 Karar: 2017/6605 Tarih: 19.09.2017)
Somut olayda da; Dava dilekçesine ekli dergi ve mecmualardaki ifade ve fotoğraflardan da davalının posizsyonun işçi statüsünde olmadığı anlaşılmakta ve dinlenen tanık beyanları da taraflar rasındaki ilişkinin bir adi ortaklık ilişkisi olduğunu ortaya koymaktadır.
14- Bu doğrultuda; Tüm dosya kapsamı, tarafların dayandığı deliller, tanık beyanları ve göreve dair yol gösterici Yargıtay bozma ilamları dikkate alındığında, dava konusu olayda ispat yükünün davacıda bulunduğu, davacının dinletmiş olduğu tanık ifadeleri ve diğer yazılı deliller ile taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu ispatladığı, eş anlatımla işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını ispatladığı, bu sebeple davalının davacıya gönderdiği 01.04.2013 tarihli ihtarnameye istinaden davacının davalıya borçlu olmadığı sonucuna ulaşılmış, yukarıda açıklanan gerekçeler çerçevesinde mahkememiz eski kararında direnilmesine ve davanın kabulüne yönelik aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Açıklanan gerekçeye ve dosya kapsamına göre;
1-Mahkememizin 14/05/2019 tarih, 2014/1245 E. 2019/364 K. Sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
Davanın KABÜLÜ İLE,
01/04/2013 tarihli noter ihtarnamesinde belirtilen 66.262,08 TL miktar bakımından davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Alınması gereken 4526,30 TL harçtan peşin alınan 1131,60 TL harcın düşümü ile kalan 3394,75 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Peşin ve başvuru harcı olarak alınan 1155,90 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Davacının bozma öncesi ve sonrası dosya, pul, davetiye, yazışma ücreti olarak sarf ettiği 463,50 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-…Ü.T. uyarınca belirlenen 9.414,07 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 24/02/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır