Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/631 E. 2021/59 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/631 Esas
KARAR NO : 2021/59

####

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 07/06/2013
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 03/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

İDDİA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden …’in ev hanımı olduğunu, …’in ise herhangi bir işi bulunmadığını, 2012 yılının Mart ayında …Gıda… Ltd. Şti.’nin bankadan çektiği krediye kefil olduklarını bu kredi nedeniyle dava dışı … …’ın ve …’in taşınmazları üzerine ipotek tesis edildiğini, ayrıca müvekkillerinin bankaya 1.000.000,00 TL bedelli bir senet verdiklerini, borcun yapılandırılması sırasında ayrıca 2 adet 500.000,00 TL bedelli senetler alındığını, asıl borçlunun daha sonra aynı kredi sözleşmesine dayanarak başkaca krediler kullandığını bankanın kredi borçlarının ödenmemesi üzerine birden fazla icra takibi başlattığını, kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişikliklerin kefalet için öngörülen şekle uyulmadığından hüküm doğurmayacağını, takip dayanağı yapılan sözleşmede sorumlu olunan miktar yer almadığı gibi mütelsil kefil olunduğuna ilişkin ibarelerin müvekkillerini eli ürünü olmadığını belirterek müvekkilleri hakkında … Müdürlüğü’nün …. sayılı dosyaları ile başlatılan icra takipleri nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespitine, banka elinde bulunan 1.000.000,00 TL ve 500.000,00 TL bedelli iki adet bono nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesine talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçelerinde özetle, davacı … adına kayıtlı taşınmaz üzerindeki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ve genel kredi sözleşmelerine dayalı olarak başlatılan icra takipleriyle 500.000,00 TL’lik bonoya dayalı icra takiplerinin yapılmasına B.K. 487/1 maddesi uyarınca bir engel bulunmadığını, sözleşmelerin geçerli olduğunu savunarak davanın reddiyle kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Birleşen … ATM’nin … esas esas sayılı dava dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı şirketle imzalanan kredi sözleşmesinin davalı tarafından müşterek borçlu ve mütelselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, sözleşmeden doğan borcun ödenmemesi nedeniyle kredi hesabını kat edilerek icra takibi başlatıldığını, takibin davalının haksız itirazı nedeniyle durduğunu belirterek itirazın iptaliyle %20 inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE :
Dava, asıl davada genel kredi sözleşmelerine ve bonoya dayanılarak başlatılan icra takipleri nedeniyle menfi tespit, birleşen davada takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
… Müdürlüğü’nün … ve … sayılı dosyaları ile başlatılan icra takiplerinin kesinleştiği anlaşılmıştır.
… Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında genel kredi sözleşmesine dayanılarak başlatılan icra takibinin davalının itirazı üzerine durdurulduğu birleşen davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Takibe konu genel kredi sözleşmeleri, kat ihtarı ve banka kayıtları dosyaya kazandırılmıştır.
Bankacılık konusunda uzman bilirkişiden alınan 25.11.2014 havale tarihli raporda TBK’nın 586. maddesindeki hükümlerine göre davalı banka tarafından, davacı müteselsil kefilleri başvuru şartlarının gerçekleştiği belirtilerek davacıların icra takipleri dayanağı sözleşme ve bonolar nedeniyle borçlu oldukları tutarlar hesaplanmıştır. Bilirkişi raporuna davacı yanın itirazı üzerine alınan ek raporda da davacı …’e ait taşınmaz üzerine tesis edilen ipoteğin adı geçenin kendi kefaletinin teminatı olarak verilmemiş olması ve diğer icra takiplerinin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla yapılmış olmasında yasal düzenlemelere aykırı bir durum bulunmadığı bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu ve ek raporu kefalet sözleşmelerinin yasada öngörülen şekle uygun biçimde yapılmış olması nedeniyle davacı müşterek borçlu, müteselsil kefiller yönünden hüküm doğracağından, mahkemece benimsenmiş, davacılar vekilinin itirazlarına itibar edilmemiştir.
Birleşen davada yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda da davalı …’in 11.2.2013 tarihli 1.000.000,00 TL ve 16.3.2012 tarihli 1.000.000.00 TL limitli sözleşmelerde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu kat ihtarının asıl borçlu ve davalı kefile tebliğ edildiği, davalının takip tarihi itibariyle toplam 374.370,708 TL borçlu olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun denetlenebilir olduğundan mahkemece benimsenmiştir.
Mahkemece asıl davada davanın reddine, birleşen davada davanın kabulüne, alacak hesaplanabilir olduğundan %20 oranında inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verildiği, davacı birleşen dosya davalılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/8770 esas, 2016/15665 karar sayılı ilamı ile “1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacılar-birleşen dosya davalısı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Birleşen dava yönünden; birleşen davanın temelini oluşturan icra takibinde davalı …’e ödeme emri 21/05/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup, adı geçen tarafından 25/07/2013 tarihinde takibe itiraz edilmiştir. Görüldüğü gibi itiraz 7 günlük itiraz süresi geçtikten sonra yapılmış olduğundan takip bu kişi yönünden kesinleşmiştir. Nitekim İcra Dairesince de itirazın reddine karar verilmiştir. Kesinleşen takibe karşı itirazın iptali davası açılamaz. Zira böyle bir durumda alacaklının hukuki yararı bulunmamaktadır. Hukuki yarar 6100 sayılı HMK’nın 114. maddesindeki dava şartları arasında sayılmış olup aynı kanunun 115. maddesine göre mahkeme dava şartlarını yargılamanın her aşamasında gözetmek zorundadır. Bu itibarla birleşen davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden bahisle dosyanın bozulmasına” karar verildiği görülmüştür.
Davacılar-birleşen dosyada davalı vekilinin karar düzeltme talebinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/4667 esas 2020/4772 karar sayılı ilamı ile karar düzeltme talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; asıl dosyada davalı banka ile dava dışı ASRS şirketi arasında genel kredi sözleşmesi tanzim edildi, davacılarında kefil oldukları ve …’in taşınmazı üzerine ipotek tesis edildiği, ayrıca davacıların davalı bankaya bono verdikleri, banka tarafından verilen kredinin ödenmemesi üzerine takip başlatıldığı, davacı kefillerin kefalet sorumluluklarını artıran sözleşmede ön görülen yasal şekillere uymadığını ve bundan dolayı sorumlu olmadıklarını bu nedenle bonolara dayalı olarak yapılan takipten dolayı davacıların borçlu olmadığının tespiti talebiyle dava açıldığı, birleşen dosyada ise davacı banka tarafından dava dışı şirket ile tanzim edilen genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalayan davacı … aleyhine geri ödenmeyen krediden dolayı yapılan takibe vaki itirazın iptali talebiyle açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yargılama sonucunda asıl davanın reddine birleşen davanın kabulüne karar verilmiş temyiz üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi tarafından asıl davaya yönelik temyiz taleplerinin reddine karar verilmiş, birleşen dava yönünden ise davalının icra dairesine yaptığı itirazın 7 günlük itiraz süresi geçtikten sonra yapılmış olduğundan takibin kesinleştiği bu durumda itirazın iptali davası açmada davacının hukuki menfaatinin bulunmadığı ve bu nedenle davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddinin gerektiği gerekçesi ile bozulduğu, bu durumda asıl dava yönünden verilen karar kesinleşmiş olduğundan yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, birleşen dava yönünden ise davalının takibe itirazı süresinde olmayıp takip kesinleştiğinden davacının bu durumda davalı aleyhine itirazın iptali davası açmada hukuki yararı bulunmadığından HMK 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Açıklanan gerekçeye ve dosya kapsamına göre;
1-Asıl dava yönünden verilen karar kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
a-Asıl dava yönünden verilen karar kesinleşmiş olup yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
b-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
2-Birleşen ….ATM’nin … esas sayılı dosyası yönünden davacının davalı aleyhine açtığı davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine,
a-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 2.235,40 TL harçtan düşümü ile fazla alınan 2.176,10 TL harcın kararın kesinleşmesi ve istek halinde davacıya iadesine,
b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
c-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiklerinden A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
d-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/02/2021

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza