Emsal Mahkeme Kararı Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/196 E. 2021/189 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/196 Esas
KARAR NO : 2021/189

DAVA : Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/04/2019
KARAR TARİHİ : 17/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının dava dışı … Sağlık Hizmetleri Eğitim ve Tedavi Merkezi A.Ş.’nin tasfiye memuru olduğunu, davacının dava dışı şirketten … Mahkemesinin … esas sayılı dava sonucu nedeni ile toplam 21.794,32 TL alacaklı olduğunu, davalı tasfiye memurunun bu hususu bilmesine rağmen tasfiye işlemlerini tamamlandığını ve tasfiye işlemlerini de usule uygun yapmadığından bilerek davacıyı zarara uğrattığından davalıdan …ATM’nin …. karar sayılı ile hüküm altına alınan 18.445,56 TL asıl alacağın 15/03/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 566,90 TL harç, 601,86 TL yargılama gideri ve 2.180,00 TL vekalet ücretinin karar tarihi olan 20/03/2018 tarihinde işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı şirket ile davacı arasında yürürlükteki sağlık mevzuatı gereği zorunlu olarak Ankara İl Sağlık Müdürlüğüne sunulmak üzere Mesul Müdürlük Sözleşmesi yapıldığını, … Mahkemesi 13/03/2013 tarihli kararı ile davacı lehine 14.230,75 TL alacağa hükmedilmiş ise de temyizi üzerine Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi 13/05/2014 tarihli kararı ile “davaya ticaret mahkemesinin bakması gerektiği” gerekçesiyle bozulduğunu, tasfiye sürecinin de ilanlı olarak yapılan 09/04/2014 tarihli genel kurul ile şirketin tasfiyesine karar verilerek başladığını, Tasfiye Memuru olarak müvekkilinin seçildiğini, tasfiye ile ilgili diğer işlemlerinin şirket mali müşaviri tarafından takip edildiğini, ilanlı olarak yapılan 31/12/2015 tarihli genel kurul ile şirketin tasfiyesinin tamamlandığını, ticaret sicilden terkin ve ilgili kurumlara bildirim ve takip işlerinin şirket mali müşaviri tarafından takip edildiğini, şirket tasfiyesinin genel kurul tarafından karar verilerek müvekkilinin tasfiye memuru olarak atandığını, davacının ticaret mahkemesinde açtığı dava bilgisini tasfiye memuru olarak müvekkiline bildirmediğini, şirketin defter ve kayıtlarına göre davacı …’in şirketten alacağının sıfır olarak göründüğünü, şirketin kanuna uygun tasfiye süreci sonunda tasfiyenin tamamlandığını, şirketin tasfiyesi ile ortakların bu alacaklarını dava konusu yapmadığını, davacının hukuki yararı olmayan davada hakkını kötüye kullandığını beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE :
Dava, davacının dava dışı … … Sağlık Hizmetleri… A.Ş.’de mesul müdür olarak görev yaptığı fakat ücret alacağını alamadığı için açtığı dava devam ederken davalının tasfiye memuru olduğu ve dava sonucunu beklemeden kusurlu eylemiyle şirketin tasfiye ve kapanışını gerçekleştirmesi nedeniyle davacının alacağını alamadığı iddiasıyla alacağının davalı tasfiye memurundan tahsili talebinden ibarettir.
… Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının yapılan incelemesinde, alacaklı … tarafından borçlu Tasfiye Halinde … Sağlık Hizmetleri Eğitim ve Tedavi Merkezi A.Ş. aleyhine 33.715,56 TL alacağın tahsili için icra takibi yapıldığı, takibin devam ettiği görülmüştür.
Dava dışı … Sağlık Hizmetleri şirketinin celp edilen ticaret sicil kaydına göre; 21/03/2014 tarihli genel kurul kararıyla tasfiye kararı verildiği, tasfiye memuru olan …’ın atandığı, 31/12/2015 tarihinde tasfiye kapanışı yapılarak şirketin ticaret sicil kaydının silindiği, …ATM’nin 04/10/2017 tarih ve … sayılı kararıyla şirketin ihyasına karar verildiği ve ticaret sicil kaydına tescil edildiği anlaşılmıştır.
İcra dosyasında takibe dayanak olarak sunulan ….ATM’nin …. karar sayılı ilamının yapılan incelemesinde; davacı … tarafından … Sağlık Hizmetleri Eğitim ve Tedavi Merkezi A.Ş.aleyhine şirkette 2007, 2008 tarihleri arasında koordinatör ve tıbbi mesul müdür olarak görev yaptığı, ücret alacağının bulunduğu iddiasıyla dava açtığı, iş mahkemesi tarafından verilen kararın temyizi Yargıtay’ca ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile bozulduğu, dosyanın ticaret mahkemesine görevsizlik kararı ile gönderildiği, ticaret mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraf delilleri toplandıktan sonra bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış bilirkişi heyeti raporunda özetle; dava dışı … Sağlık Hizmetleri şirketinin 09/04/2014 tarihli genel kurul kararıyla tasfiyesine karar verildiğini, tasfiyenin 30/12/2015 tarihli genel kurul kararıyla sona erdiğini ve 31/12/2015 tarihinde tasfiye kapanışı yapılarak şirket kaydının ticaret sicilinden silindiğini, akabinde açılan dava sonucunda ticaret mahkemesince şirketin ihyasına karar verildiğini, davanın anonim şirket tasfiye memurunun sorumluluğuna dayandığını, Türk Ticaret Kanununa göre tasfiyede alacaklıların korunmasının temel ilke olduğunu, alacaklı oldukları şirket defterlerinden veya diğer belgelerden anlaşılan ve yerleşim yerleri bilinin kişilerin taahhütlü mektupla diğer alacaklıların ticaret sicil gazetesinde ve şirket internet sitesinde ve ayrıca esas sözleşmede ön görüldüğü şekilde birer hafta ara ile yapılacak üç ilan ile şirketin sona ermiş olduğu konusunda bilgilendirilmeleri ve alacaklarının tasfiye memurlarına bildirmeye çağrılmalarının gerektiğini, henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçları karşılayacak miktarda paranın notere depo edilmesi gerektiğini, bu işlemleri kusurları ile ihlal ettikleri takdirde tasfiye memurlarının hem şirket hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olduklarını, şirketin borca batık olması durumunda merkezin bulunduğu yerdeki ATM’ye bildirmesi ve mahkemece iflasın açılmasına karar verileceğinin düzenlendiğini, dava konusu olayda şirketin genel kurulu tarafından tasfiye kararı alındığında şirketin zaten borca batık durumda olduğunu, şirketin tasfiyesinden önce borca batıklık ihbarının yönetim kurulu tarafından yapılmadığını, tasfiye giriş bilançosunda hazır değer olarak yalnızca bankada 1.511,23 TL parasının bulunduğunu, bunun da tasfiye işlemlerinin tescil ve ilan masraflarına ancak yetebileceğini, yani esasen tasfiye memurunun alacaklılar için bloke edebileceği bir meblağın bulunmadığının tasfiye bilançosunda göründüğünü, tasfiye kararında tasfiye memuruna bir ücret takdir edemediği ve bir ücrette ödenmediğinin tespit edildiğini, ticaret mahkemesi kararı ve icra takip dosyasına göre davacının mahkeme ilamına dayalı 2018 tarihi itibariyle alacağının bulunduğu ve icra takibinde bu alacağına kavuşamadığı, bu durumda bir zararının mevcut olduğunu, tasfiye memurunun davacı zararından sorumlu olabilmesi için;
A)Davalı tasfiye memurunun davacı alacağından haberdar olması,
B)Davalı tasfiye memurunun kusuru ile tasfiyenin tamamlanmış olması,
C)Davalı tasfiye memurunun haksız olarak ödediği paraların bulunması,
D)Davalı tasfiye memurunun haksız ödemeleri yapmasa idi alacaklının alacağına kavuşmuş olması gerektiğini,
Somut olayda davacının alacağını tahsil için mahkemede açtığı davada davalı tasfiye memurunun haberdar olup olmadığına dair bilginin bulunmadığını, tasfiye kapanışı için gerekli ilanların yapıldığı, ancak davacı alacağını bildiği var sayılır ise taahhütlü mektuplu bildirmesi gerektiğini, bunun yerine getirilmediğini, müflis halde olan şirketin ticaret mahkemesine iflas bildiriminde bulunulması gerektiğini ve bulunulmadığını, ancak yukarıda belirtildiği üzere şirket genel kurulunun tasfiye kararı aldığı tarihte şirketin borca batık olduğunun dikkate alınması gerektiğini, tasfiye usulü konusunda tasfiye sonu bilançosu ve ekleri ile ticari defterler sunulamadığından değerlendirme yapılamadığını, davalı tasfiye memurunun haksız olarak ödediği bir para bulunmadığını, dava konusu borçlu şirketin iflas hali düşürüldüğünde davacı alacağının imtiyazlı olmayıp 4.sıraya kaydedilebileceğini, yapılan ödemelerin tespiti mümkün olmamakla birlikte tasfiye giriş bilançosunda yer alan vergi ve yükümlülüklerin ödendiği düşünülür ise bu ödemeler yönünden haksız ödeme yapıldığı sonucuna varılamayacağını, davacının parasını tahsil olağanının ancak ortakların sermaye artırımı yolu ile mümkün olduğunu, tasfiye giriş bilançosuna göre şirketin borca batık olup varlıkların – 169.413,80 TL olduğunu, davacının ilama dayalı 18.445,56 TL alacağı eklendiğinde şirketin borca batıklığının – 187.859,36 TL olduğunu, sermaye artırımına gitmesi gerektiğini, bu durumda davacının da şirketten alacaklı olmasına rağmen şirketin 7.143 payla ortağı olduğundan 26.837,59 TL ile sermaye artırımına katılması gerekeceğinden bu varsayımsal hesaba göre davacının alacağına kavuşamayacağını belirtmişlerdir.
İtiraz üzerine ilgili kayıt ve belgeler temin edilerek bilirkişilerden ek rapor aldırılmış bilirkişi heyeti ek raporunda özetle; şirketin 21/03/2014 tarihli genel kurul kararıyla tasfiyesine karar verildiğini, atanan tasfiye memurunun bu tarihten sonraki muhasebe işlemlerinden sorumlu olduğunu, incelenen defter ve tasfiye giriş bilançosu, tasfiye sonu bilançosu ve geçmiş yıllara ait gelir tabloları defter kayıtları ile uyumlu olduğunu, davacının 2014 yılında yapılan ve tasfiye kararı verilen genel kurul ile 2015 yılında yapılan genel kurul dışındaki bütün genel kurullara asaleten katıldığının tutanakla sabit olduğunu, 2012 yılında yapılan 2011 yılına ait genel kurul bilanço ve gelir tablosunun uygun olmadığını beyanla red oyu verdiğini, gerekçesinin tutanağa yazılmadığını ve buna dayalı herhangi bir takip başlatmadığını, davacının rapora itiraz dilekçesinde zarar ettirildiğini iddia ettiğini, ancak tüm genel kurullara katılan davacının mali tablolara dönük red oyu kullanmakla birlikte mali tabloların incelenmesi yada özel denetçi tayini ve benzeri bir talepte bulunduğunun genel kurul tutanaklarında yer almadığını, tasfiye memurunun sorumluluk döneminde (2014-2015) şirketin herhangi bir hasılat üretmediğini yalnızca tasfiye işlemleri dolayısıyla 2014 yılında 2.653,58 TL, 2015 yılında ise 5.156,48 TL tasfiye işlemleri gideri yapıldığını, bu nedenle kök rapordaki tespit ve değerlendirmeleri değişiştirir bir husus bulunmadığını belirtmişlerdir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; davacının ortağı ve mesul müdürü olduğu şirketten alacağı olduğu iddiasıyla iş mahkemesinde dava açtığı, verilen kararın temyiz üzerine Yargıtay’ca ticaret mahkemesi görevli olduğu gerekçesi ile bozulduğu, bozma sonucunda görevli ticaret mahkemesince davanın kısmen kabulü ile alacağını davalı şirketten tahsiline karar verildiği ve bu kararın icra takibine konulduğu ancak davalı şirket hakkında tasfiye kararı verilerek dosyamız davalısının tasfiye memuru olarak atandığı, davalı tasfiye memurunun davacının alacağını dikkate almadan şirketin tasfiye kapanışını yaparak terkin etmesi nedeniyle zarara uğramasına sebep olduğu iddiasıyla bu zararın davalıdan tahsili talebiyle derdest davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İcra dosyası, ticaret mahkemesinin tazminat kararı, dava dışı şirketin defter ve kayıtları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davacının dava konusu şirketin ortağı ve mesul müdürü olduğu, mesul müdürlükten dolayı ücret alacağının tahsili talebiyle açtığı dava sonucunda mahkemece alacağının tahsiline karar verildiği ve bunun tahsili için şirket aleyhine icra takibi yaptığı, şirketin tasfiye kapanışı yapılarak terkin edildiği için alacağının tahsil edemediği, ihyası için dava açarak şirketin ihyasını sağladığı anlaşılmıştır.
Davacı, davalı tasfiye memurunun tasfiyeyi usulüne uygun yapmayarak ve alacağını dikkate almadığından şirketin tasfiye kapanışını yapması nedeniyle zarara uğradığını iddia etmektedir. Dava konusu şirketin defter ve kayıtlarında davacının alacağına yönelik bir bilgi bulunmadığı gibi tasfiye tarihinde şirkete karşı açtığı alacak davasının bulunduğuna dair tasfiye memuruna bilgi verildiğine dair herhangi bir delil bulunmamaktadır. Tasfiye kararı şirket genel kurulu tarafından alınmış olup tasfiye kararı alındığı tarihte şirketin borca batık olduğu sabittir. Tasfiye memurunun sorumluluğu için tasfiyenin usulüne uygun yapılmaması, şirketin mal varlığı bulunduğu halde davacının alacağının ödenmemesi yada ihtilaflı alacağının depo edilmemesi halinde doğmaktadır.
Olayımızda tasfiye kararı alınıp davalı tasfiye memuru atandığında şirket borca batık halde olup tasfiye memurunun tasfiye işlemleri için yaptığı zorunlu harcamalar haricinde herhangi bir harcama ve ödeme bulunmamaktadır. Davacının alacaklı olduğuna dair kayıt bulunmadığı gibi ihtilaflı alacağının bulunduğu ve yargılamasının devam ettiğine dair bilginin tasfiye memuruna bildirildiğine dair bir bilgi de dosyaya sunulmamıştır. Netice olarak davalı tasfiye memurunun usule aykırı tasfiye işlemleri yaparak ve kusurlu olarak davacının zarara uğramasına sebep olduğu hususu ispatlanamadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydedilmesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL’nin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafca yatırılan gider avansından arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/03/2021

Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza