Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/118 E. 2023/129 K. 04.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.

3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/118 Esas
KARAR NO : 2023/129

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … -…

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 14/03/2016
KARAR TARİHİ : 04/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/04/2023

BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN …. .SAYILI DOSYASINDA:
DAVACI : … – (TC:…)- …
DAVALI :…
DAVA : TPE … Marka Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 27/05/2016
KARAR TARİHİ : 08/06/2016
ASIL DAVADA İDDİA:
Davacı vekili 14.03.2016 harç tarihli dava dilekçesiyle; müvekkilinin …, sayılı marka tescil başvurusu yaptıklarını, başvurularının … … kurulunca 7/1-a ve c bentleri uyarınca reddedildiğini, oysa marka tescilleri için önce … ’nde yayın kararı verilmesi sonucu tescil kararı verilerek eksik ücretin yatırılmasının talep edilmesinin ardından, … tarafından resen yeniden inceleme yapılarak 556 sayılı KHK’nın 7. maddesinin ilgili alt fıkraları gereğince marka başvurularının reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, zira tescilin kesinleştiğini, tescil belgesi verilmemiş olsa bile tescili kesinleşmiş markalar üzerinde yeniden inceleme yapılarak karar verilmesinin marka hukukuna aykırı olduğunu, davaya konu … kararlarının tümünde itirazlarının karşılanmadığını, bir açıklama yapılmadığını, aynı niteliklerde ve aynı tarihlerde tescil belgesi gönderilmiş dava konusu markalara benzer nitelikte markalar olduğunu, marka başvurularının bülten yayın süre bitiminden 8-9 ay sonra … işlemi yapılmasının doğru olmadığını, il ve ilçe isimlerine … ve … ilave edilerek oluşturulan tüm bileşke markaların, 556 sayılı KHK’nın 5. maddesindeki unsurlara haiz, ayırt edici nitelikte olduğunu ve tescil edilmek istenilen mal/hizmetler bakımından doğrudan tasviri işaret niteliğinde olmadığını, farklı anlamları olan ve aynı zamanda ilçe/semt ismi olarak kullanılan kelime markası olarak tescil edilmiş onlarca marka olduğunu, dava konusu markaların İstanbul’un ilçe isimlerinin yanı sıra kendi başına bir anlamları olduğunu, telaffuz edildiğinde hemen akla ilçe isimlerini getirmediğini belirterek, …, sayılı … kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA İDDİA:
Davacı 27.05.2016 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; … nezdinde yaptığı başvuruların … kod numaralarını aldığını, …’nun bu başvuruları reddettiğini, bu ret kararlarına itirazda bulunduğunu ve itirazlarının da reddedildiği, oysa bu kararların hukuka aykırı olduğunu belirterek, … sayılı … kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, … aleyhine … kararlarının iptali istemiyle açılan mahkememizin… esas sayılı dosyası ile bu dosyanın birleştirilmesini istenmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu markaların bir kısmının 2 aylık dava açma süresi geçtikten sonra davalarının açıldığını ve bu nedenle reddi gerektiğini, dava konusu … kararlarının her birinin ayrı ayrı incelenmesi gerektiğinden davanın tefrik edilmesi gerektiğini, davaya konu markalarda “…, … ve …” ibarelerinin yer aldığını, başkaca da bir şekil veya ibareye yer verilmediğini, anılan ibarelerin coğrafi yer adı olduğunu ve tüketicinin geneli tarafından bilindiğini, … kararlarında da yerleşim adlarının tek başlarına bir kişiye tekel hakkı verecek şekilde tescilinin mümkün olmadığının belirtildiğini, “… …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …” marka başvurularında ise 36. sınıfta bulunan “gayrimenkul işleri, … komisyonculuğu hizmetleri, apartman yöneticiliği hizmetleri”nin, yine “…, …” ibareli markalardan 43. Sınıf “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri” nin çıkartılmasının hukuka uygun olduğunu, zira ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten işaretlerin tescil edilemeyeceğini, davaya konu markalardan bir kısmının ise yerleşim adları ile “…” ve “…” ibaresinin birleştirilmesi ile oluşturulmuş markalar olduğunu, yerleşim yerlerinin tek başına bir ayırt ediciliğinin olmadığını, bir kişinin tekeline verilemeyeceğini, reddedilen mal ve hizmetler açısından tanımlayıcı olduklarını, yapılan hizmeti nitelediklerini, bu şekli ile ayırt ediciliklerinin olmadığını, birleşen dava yönünden ise ; davaya konu markaların bir kısmının 2 aylık dava açma süresi geçtikten sonra davalarının açıldığını, bu nedenle reddi gerektiğini, davanın dava konusu … kararlarının her birinin ayrı ayrı incelenmesi gerektiğinden davanın tefrik edilmesi gerektiğini, davaya konu markalarda “…, …” ibarelerinin yer aldığını, başkaca da bir şekil veya ibareye yer verilmediğini, anılan ibarelerin coğrafi yer adı olduğunu ve tüketicinin geneli tarafından bilindiğini, … kararlarında da yerleşim adlarının tek başlarına bir kişiye tekel hakkı verecek şekilde tescilinin mümkün olmadığının belirtildiğini, “… …, … …, … …, … …, … …, … …, … …, … …” marka başvurularından 36. sınıfta bulunan “gayrimenkul işleri, … komisyonculuğu hizmetleri, apartman yöneticiliği hizmetleri” nin çıkartılmasının hukuka uygun olduğunu, zira ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten işaretlerin tescil edilemeyeceğini, davaya konu markalardan bir kısmının ise yerleşim adları ile “…” ibaresinin birleştirilmesi ile oluşturulmuş markalar olduğunu, yerleşim yerlerinin tek başına bir ayırt ediciliğinin olmadığının, bir kişinin tekeline verilemeyeceğini, reddedilen mal ve hizmetler açısından tanımlayıcı olduklarını, yapılan hizmeti nitelediklerini, bu şekli ile ayırt ediciliklerinin olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
… … DAİRESİ BAŞKANLIĞI ORTADAN KALDIRMA KARARI:
Mahkememizin 28.11.2017 tarih ve … sayılı reddine dair verilen kararı, … … Dairesinin 07.02.2019 tarih ve …sayılı ilamıyla ve özetle;
“…. 1- Dava, … … kararının iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.6100 sayılı HMK.’nın 304. maddesi uyarınca hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece hükmün tashihi yoluyla düzeltilebilir. Aynı Yasa’nın 305. maddesi uyarınca “Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.”
Yine HMK.’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin …’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
… sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, … sayılı …, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, … ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza … Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. … Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta da mahkemece taraflara tefhim edilen kısa kararda, dava konusu … kararlarının bir kısmı hakkında, 556 sayılı KHK.’nın 53. maddesi uyarınca hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiş, diğer bir kısım … kararları hakkındaki davaların da 556 sayılı KHK’nın 7/1-a ve 7/1-c maddeleri kapsamında reddine hükmedilmiş, daha sonra 28.11.2017 tarihli “tashih şerhi” ile bu hüküm fıkraları tamamen değiştirilmiş, 556 sayılı KHK.’nın 53. maddesi uyarınca, hak düşürücü süre yönünden davanın reddedildiği hüküm fıkrasına ise tashih şerhi ile oluşturulan yeni hükümde hiç yer verilmemiştir. Bu yeni ve değişik hüküm fıkraları, gerekçeli kararda da aynen yer almıştır. Mahkemece hüküm fıkrasında taraflara tanınan hak ve yüklenen borçların, bu şekilde tashih veya tavzih yolu ile değiştirilmesinin mümkün olmadığı gibi, taraflara tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında bu şekilde çelişki yaratılması da, az yukarıda açıklanan hükmün gerekçesi ile sonuç kısmının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan … Kararı gereğince, hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkemece kurulan hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı arasında çelişki olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle 10.04.1992 gün ve … Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ile kararın gerekçesi ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde, HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için Dairemizce asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2- İstinaf kararının neden ve şekline göre, asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesi ile ortadan kaldırılmasına karar verilmiş, usul ve yasaya uygun görülen özetlenen ortadan kaldırma ilamına mahkememizce uyularak yargılamaya devam olunmuş, davanın reddine karar verilmiştir.
… … DAİRESİ BAŞKANLIĞI ORTADAN KALDIRMA KARARI:
Mahkememizin 13.06.2019 tarih ve … sayılı reddine dair verilen kararı, … … sayılı ilamıyla ve özetle;
“…Dava, dava dilekçesinde belirtilen … kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere dava 39 adet marka başvurusunun reddine dair… … kararının iptali istemine ilişkin olup, davacı tarafça bu marka başvurularının reddine dair kararlara yönelik işbu davalar birleştirilerek açılmıştır.
Ancak davacı vekilinin istinaf itirazlarının içeriğinden de anlaşılacağı üzere, esasen 39 ayrı davanın konusunu oluşturacak olan uyuşmazlıkların tek bir dava dosyasında çözülmesi mümkün bulunmadığı gibi, usul ekonomisinden beklenilen faydanın da bu şekilde gerçekleşmeyeceği açıktır. Diğer yandan her birisi ayrı bir marka başvurusuna ilişkin olarak verilen ayrı … kararının iptali istemine ilişkin bulunan davalar arasında, Kanunun öngördüğü anlamda birlikte görülmesini gerektirecek bir bağlantı da bulunmamaktadır. HMK’nın 167. maddesinde de, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için mahkemenin, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebileceği hükmüne yer verilmiştir.
Bu kapsamda mahkemece, aralarında kanunun aradığı anlamda bir bağlantı bulunmayan, 39 tane ayrı davanın konusunu oluşturması gereken, … … kararının iptaline ilişkin talepler hakkındaki tahkikatın, aynı davada birlikte yürütülmesinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle tefrik kararı verilmesi gerekirken, aralarında kanunun öngördüğü anlamda bir bağlantı bulunmayan 39 tane davayı birlikte görülüp sonuçlandırılması hatalı olmuştur. …emsal uygulaması da bu yöndedir (…ve 17.02.2009 Tarih).
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklandığı üzere, dava konusunu oluşturan … kararlarının iptaline ilişkin davaların her birinin ayrı dava konusunu oluşturması nedeniyle ayrılmasına karar verilip, uyuşmazlıkların esasının bu husustan sonra incelenmesi gerekirken, işin esasının incelemesine girişilerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile ortadan kaldırılmasına karar verilmiş, usul ve yasaya uygun görülen özetlenen ortadan kaldırma ilamına mahkememizce uyularak yargılamaya devam olunmuş 06.04.2023 günü saat 10.40’a duruşma günü verilmiştir.
Davacı … 03.04.2023 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini beyan etmiştir.
Davacının feragat talebi nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın FERAGAT NEDENİ İLE REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harcın 179,90 TL* 2/3’ü olan 119,93 TL harcın peşin alınan 29,20 TL harcın düşümü ile 90,73 TL bakiye karar harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hasaba aktarılmasına, aksi halde … aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, tarafların yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde … Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/04/2023

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.