Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/9 E. 2022/215 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/9 Esas – 2022/215
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/9
KARAR NO : 2022/215

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/01/2022
KARAR TARİHİ : 23/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/06/2022
DAVA:
Davacı vekili 10/01/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin ….” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, 202020/70111 kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalı şirket markasındaki görsel unsur esasen bir artı şeklinde olup bu unsurun doğrudan “artı” anlamına gelen müvekkil markasındaki “…” ibaresini çağrıştıracağını; dolayısıyla kelime ve şekil unsuru içeren markalarda kelime unsurlarının her zaman ön planda olduğunu; şekil unsurlarının da her zaman arka planda olduğunu; arka plandaki şekil unsurlarının da esas unsur olamayacaklarını; müvekkil markalarındaki “…” ibaresi dışındaki unsurların istisnasız tamamının tali, tanımlayıcı ve ayırt edici nitelikten yoksun olduğunu; “Yetişkin” ibaresi ile bunun İngilizce karşılığı olan “…” ibaresi ilgili mal ve hizmetlerin yetişkinlere yönelik olduğunu, “çocuk” ile bunun İngilizce karşılığı olan “kids” ibaresi ilgili mal ve hizmetlerin çocuklara yönelik olduğunu; “Gıda takviyesi” ve bunun İngilizce karşılığı olan “supplement” ibaresi zaten doğrudan ilgili mallar yönünden cins ve çeşit belirttiğini; “….” ilgili malların kalsiyum içerdiğini belirtmesi yönünden vasıf bildirdiğini; “daily” ibaresi “günlük” anlamına gelmekte olup malların günlük kullanıldığını belirttiğini; ….” ibareleri sırasıyla “hatırla” ve “hafıza” anlamına gelmekte olup ilgili malların hatırlamayı ve hafızayı güçlendirdiğini belirttiğini; “max” ibaresi malların maksimum etki gösterdiğini”, “multi” ibaresi ise çoklu anlamına gelmesi yönünden malların çoklu etki gösterdiğini ifade eder. “Naturel” ve “organic” ibareleri de sırasıyla “doğal” ve “organik” anlamlarına gelmekte olup vasıf belirttiğini; “pro” ibaresi “profesyonel” ibaresinin kısaltması olup ilgili malların profesyonel olduklarını ifade ettiğini; “…” dışı ibarelerin tali, tanımlayıcı ve ayırt edici nitelikten yoksun olduğunu; … ve …ibarelerinin görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olduğunu; ibareleri oluşturan 7 harften 6 adedinin aynı olduğunu; Y ve N harfinin de görsel olduğunu, ibarelerin okunuşlarının … ve … şeklinde olduğunu; İngilizce YOU ibaresinin “siz” ve Fransızca NOU ibaresinin “biz” anlamına geldiğini, markaların “artı biz” ve “artı siz” olarak anlaşılacağını ve anlamsal olarak benzer olduğunu, müvekkilinin markaları ve dava konusu markanın 5.sınıfta aynı ürünleri kapsadığını, dava konusu markada 5.sınıfta müvekkilinin markası kapsamında olmayan “ilaç ihtiva eden kozmetikler”, “yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler”, “kötü kokuları giderici maddeler” ve “ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” mallarının da mevcut olduğunu, ancak bunların müvekkil markası kapsamındaki mallardan ayırt edilmelerinin mümkün olmayıp bu malların da fiilen neredeyse tamamen aynı mallar olduğunu; “…” ibaresinin Google’da aratılması halinde müvekkiline ait “…” markasını taşıyan mallara yönelik sonuçlar alınmakta olduğunu; bunun da markaların fiilen karıştırıldığının kanıtı olduğunu; davalının marka başvurusunun dürüstlük kuralına, basiretli tacir ilkesine ve haksız rekabet kurallarına aykırı olup kötüniyetli olduğunu; davalının başvurusunun, müvekkilinin markalarının ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın bilinirliğinden haksız yararlanmasına, marka itibarına zarar vermesine neden olduğunu ve müvekkilinin markalarının ayırt edici karakterini zedelediğini, müvekkilin mülkiyetinde olan … markasının bir seri marka olduğunu, bu kökten üretilmiş ve şimdiye kadar tescil edilmiş onlarca marka bulunduğunu; davalının markasının bu markaların her biri açısından ihlal oluşturduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; taraf markalarının karıştırılacak derecede benzer olmadıklarını; hem başvuru markasında hem de davacı markalarında … ibaresi ortak olarak kullanılmış ise de, … ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu; “NOU” ve “YOU” ibareleri arasında kavramsal farklılık olduğu gibi, görsel ve işitsel olarak da farklılık bulunduğunu; başvuru markasının bir bütün olarak şekil unsuru ile birlikte davacı markalarından oldukça farklı olduğunu; anılan markaların okunuşu ve söylenişi farklı olduğu gibi, taraf markalarının genel izlenimlerinin de farklı olduğunu; özellikle 5. sınıfta yer alan ilaçlar açısından da, ürünlerin, reçeteli ve ancak eczane gibi işyerlerinde satılması mecburiyeti karşısında, bunların ortalama alıcı kitlesinin doktor ve eczacılar olduğunun kabulü ve iltibas ihtimalinin bu gruptaki alıcılar yönünden değerlendirilmesinin zorunlu olduğunu; ilaçların nihai kullanıcıları hastalar olmakla birlikte, bunu ancak bir doktor reçetesine bağlı olarak satın alıp tükettiklerini; eczacıların da bunları ancak doktor reçetesine bağlı olarak hastalara vermekte olduğunu; doktorun hastasına ilaç tavsiyesinin, sözlü değil reçeteye yazmak suretiyle yazılı biçimde olduğunu; doktor tarafından düzenlenmiş bir reçeteye bağlı olarak, bir ilacı hastaya veren eczacının da, objektif bir yaklaşımla reçetede yazan “…” isimli ilaç yerine, “…” isimli ilacı vermesi ya da doktorun özensizlik ve acele ile el yazısı ile yazdığı bir reçeteyi okurken, her iki kelimeyi birbirine karıştırmasının mümkün olmadığını; Yargıtay 11.HD.nin emsal bir kararında Lipidil ve Lipidrol marka ilaçlar arasında benzerlik bulunmadığı ve bu ürünün bilinçli kullanıcı grubuna (doktor ve eczacılar) hitap ettiği ve bu grubun iki markayı ayırt edebileceği sonucuna varılmış olduğunu; Yargıtay’ın mahalli mahkemenin, doktor tarafından ve genellikle okunaksız şekilde yazılan reçetelerin eczacı veya kalfası tarafından karıştırılabileceği görüşünü subjektif bulmuş ve objektif ilkelere göre markaların bilinçli kullanıcı yönünden ayırt edilemeyecek ölçüde benzer olmadıkları gerekçesi ile kararı bozmuş olduğunu; tanınmış markanın farklı mal veya hizmetlerde kullanılmasının, markanın itibarına zarar verip vermediği ve haksız avantaj sağlayıp sağlamadığı hususunun her somut durumda ayrıca ele alınıp incelenmesi gerektiğini; bir markanın tanınmış olması, o marka ile benzerlik içeren markaların tesciline her durum ve şart altında engel olunabileceği anlamına gelmediğini; somut olayda, “…” ibareli markanın başvuru konusu 5. sınıfta yer alan mallar için kullanımının, davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağı veya markanın ayırt edici karakterine veya itibarına zarar vereceği sonucuna ulaştıracak herhangi bir haklı sebep ortaya konmamış olduğunu; somut olayda başvurunun kötü niyetle yapıldığını gösterir kanıtların itiraz ekinde sunulmadığını ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet iddiasının yerinde olmadığını; dava konusu marka başvuru kötü niyet açısından irdelendiğinde, markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanaate ulaşılmadığını; davacının sunmuş olduğu delillerin; davalının marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabule yeterli bulunmamış olup, davacının, davalının başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 6/9 maddesi anlamında kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edememiş olduğunu; davaya konu YİDK Kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle: davalı şirketi ilk etapta Almanca’da “YENİ” anlamına gelen …’yu kullanarak “…” markası için tescil talebinde bulunmak istediğini, İstanbul Valiliği ilgili biriminden gelen cevabından anlaşılacağı üzere “…” tıbbi literatürde Nötrofil’in(bağışıklık sistemine saldıran bakterilere karşı savaşan beyaz kan hücreleri) kısaltması olduğundan ve Takviye Edici Gıdaların Onay İşlemleri Uygulama Talimatı’na göre;”bir hastalığı tedavi etme, önleme veya iyileştirme özelliğine sahip olduğu beyan edilen ve organ ismi kullanılan ifadeler ticari marka ve isim olarak kullanılmaz.” hükmü gereği bu başvurunun uygun bulunmadığını; müvekkilinin, birçok latin kökenli dilde “YENİ” anlamına gelmekte olan “nou” üzerinden bir marka oluşturmak isteyerek “…” olarak başvuruda bulunmuş olduğunu; davacının iddia ettiği üzere; Fransızca “biz” anlamına gelecek şekilde “nou” eklenmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını; Müvekkiline ait markaya bakıldığında; siyah ve küçük harfle yazılmış “n” ile başlayan nou devamında gold renk ve daha küçük puntoyla yazılmış ingilizce artı anlamına gelen … kelimesi ve bu kelimenin etrafını saran yine gold renk artı işaretinden oluştuğunu; davacıya ait marka incelendiğinde ise; yeşil fon üzerine beyaz renk büyük harfle yazılmış “…” ve U harfinin üzerinde de yaprak şekli olduğunun görüleceğini; fonetik olarak da dava dilekçesinde yanlış değerlendirmelere yer verilmiş olduğunu; müvekkiline ait markanın “” şeklinde telaffuz edildiğini; markanın telaffuz ve fonetik açısından bir benzerliğinin bulunmadığını; “…” markası renk, yazım şekli ve etrafını saran artı şeklindeki işaretle beraber bir bütün olarak tescil edilmek istenmiş olduğunu; gıda takviyesi ve ilaç kategorisinde tescil edilen markalar açısından ortalama tüketici kabul edilebilecek hedef kitlenin doktor, eczacı, ilaç mümessili gibi meslek grupları olduğunu; somut olarak değerlendirildiğinde davaya konu markanın tescil edildiği ürün grubu için renk, şekil ve genel imaj olarak tamamen farklı olan bu iki markanın tüketicisi tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını; “…” markası tanınmış marka kabul edilemeyeceğini; müvekkilinin davacının markasından kötüniyetli olarak yararlanmak gibi bir kastı olmadığını; tek benzer yanın “…” yani ingilizce de artı anlamına gelen kelime olduğuna dikkat edilirse işbu ingilizce sözcüğün kullanımının da davacı şirket tekelinde olmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 15/11/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 10/01/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 05/05/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu marka ile davacı tarafın dayandığı markaları arasında 6769 Sayılı Kanun m.6/1 anlamında ilişkilendirilme ihtimali ve/ya karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, somut olayda 6769 Sayılı Kanun m.6/3 koşullarının oluşmadığı, davacı markalarının tanınmış olduğu iddiasının yeterli delil, bilgi ve belge ile ispatlanamadığı, dava konusu marka bakımından 6769 Sayılı Kanun m.6/5 koşullarının oluşmadığı, davacının, kötü niyet iddiasının dayanaksız kaldığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 05.sınıftaki “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç): diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise ….” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 03, 05, 10, 29, 35.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka kapsamındaki 5.sınıftaki malların tamamı ile davacının itiraza mesnet markalarından 5.sınıfta tescilli olan markalarının kapsamındaki malların aynı olduğu tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış”…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “… ….” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Güncel mevzuat gereğince iltibastan söz edilebilmesi için işaret aynılığı / benzerliği ile mal veya hizmet aynılığı / benzerliği bir arada bulunmak zorundadır. Bunun yanı sıra halk (ilgili tüketici kitlesi) tarafından markaların karıştırılma ihtimali ve karıştırılma ihtimalinin markalar arasında ilişki olduğu ihtimalini kapsaması gerekmektedir. Karıştırılma tehlikesinde malların ve hizmetlerin türü önemlidir. Ayrıntılı değerlendirme ve inceleme sonucu alınan yüksek değerli mal ve hizmetlerde günlük ihtiyacı karşılayan görece düşük değerli mal ve hizmetlere kıyasla karıştırma tehlikesi daha azdır. Marka korumasının kapsamını genişleten haller gibi daraltan haller de ayırt edicilik unsuru ile ilgilidir. Bu bağlamda korumanın kapsamının daraldığı, marka sahibinin üçüncü kişilerin benzer veya yakın kullanımlarına katlanma zorunluluğunun doğduğu ilk hal, markanın ayırt ediciliğinin zayıf olması halidir. Markanın ayırt ediciliğinin zayıf olarak değerlendirilmesine yol açan temel husus ise, tescili istenen işaretin niteliğidir. Söz gelimi; ticari hayatta yaygın kullanılan sözcük ve işaretler, özellikle cins isimleri, bir ülkede yaygın kullanılan kişi ad ve soyadları, günlük dilde sıklıkla kullanılan sözcükler, bir malın şekli veya ambalajından oluşan işaretler nitelikleri gereği sınırlı düzeyde ayırt ediciliğe sahiptir. Bütün olarak, sadece bu tür işaretlerden oluşan markaların koruma kapsamı da aynı ölçüde daralmaktadır.
Somut olayda dava konusu “…” ibaresi ve şeklin bir bütün olarak bıraktığı markasal izlenimin görsel, işitsel ve kavramsal açısıdan dava konusu marka kapsamındaki malların, insan sağlığı üzerinde doğrudan etkiye sahip olduğu da dikkate alındığında, hitap ettiği genel ve ortalama müşteri kitlesi açısından davacının “…” esas unsurlu markaları ile ilişkilendirilme ihtimali ve/ya karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
SMK 6/3. Maddesi Uyarınca Yapılan Değerlendirme:
Davacının önceki kullanıma dayanmasının koşullarının oluşup oluşmadığı SMK.m.6/3 hükmü gereğince başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf markaları benzer olmadığından, davacının önceki kullanıma dayanmasının koşullarının somut olay açısından oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.23/06/2022