Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/75 E. 2022/275 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/75 Esas – 2022/275
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/75
KARAR NO : 2022/275

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 28/02/2022
KARAR TARİHİ : 15/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/09/2022
DAVA:
Davacı vekili 28/02/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 2020/40275 sayılı “….org” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin 2019/130636 sayılı ve “… … ‘geleceği dijitalleştiriyoruz'” ibareleri markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kısmen kabulüne karar verilerek başvurunun 35 ve 41. Sınıftaki bir kısım mal ve hizmetler yönünden reddedildiğini, bu ret kararına karşı müvekkilin yeniden inceleme taleplerinin bu kez TÜRKPATENT … sayılı YİDK kararı ile nihai olarak reddine karar verildiğini, oysa verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin KOBİlerin … dönüşümüne destek olmak adına … Kobim Platformunu tasarladığını, davalı şirketin faaliyet alanı ile müvekkilinin faaliyet alanının farklı olduğunu, “…” ibaresin sektöre genel bir kavram olduğunu, bu haliyle ayırt edici niteliğinin zayıf olduğunu, davalı markasının bütün olarak müvekkili markasından farklı olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davalı yanın “… …” ibaresi üzerinde hak elde edemeyeceğini, markaların görsel olarak da farklı olduklarını, kullanılan renk ve şekil unsurlarının farklılaştığı gibi yazı fontlarının da farklılaştığını, bu haliyle müvekkili markasının ayırt edici bir kompozisyon ve logoya sahip olduğunu, taraf markalarının birbirlerine benzemediğini, taraf markalarında yer alan şekillerin farklı olduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; kurum kararının yerinde olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddiaları aksine müvekkilinin markalarını uzun yıllardır kullandığını, müvekkilinin … dönüşüm alanında KOBİlere destek vermeyi amaçladığını, müvekkilinin markasının davacının tescilini istediği maka ile karıştırılabilecek düzeyde benzer olduğunu, aralarındaki tek farkın sonuna eklenen “m” harfi olduğunu, “m” harfinin bir iyelik eki görevi gördüğünü, yine “org” ibaresinin de “organization” kavramının kısaltması olarak kullanılan bir internet alan adı uzantısı olduğunu, bu gibi alan adlarının web sitelerinin kullanımı açısından teknik bir zorunluluk olduğunu, müvekkilnin markasında yer alan slogana rağmen müvekkili markasındaki ayırt edici unsurun “… …” olduğunu, markalardaki “D” harfleri açısından dahi ayırt edilemeyecek kadar benzerlik olduğunu, müvekkilinin faaliyet alanı ile davacı yanın faaliyet alanın benzer olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacıya ait 2020/40275 kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgeleri getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davacı başvurusu olan 2020/40275 sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 07/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 28/02/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 30/06/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu 2020/40275 sayılı marka başvurusu kapsamında reddine karar verilen 35 ve 41. Sınıf hizmetlerin tamamının, redde gerekçe davalı markasında da birebir yer aldığı, Rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle karşılaştırılan markaların birbirlerinden asgari düzeyde uzaklaşmalarına dahi neden olacak düzeyde bir farklılık taşımadıkları, birebir aynı hizmetlerde taraf markaları ile karşı karşıya kalacak olan tüketicinin, işaretlerin iktisadi – idari anlamda aynı kaynağa ait olduğu yanılgısı yaşayabileceği, bu durumun karıştırılma ihtimalini doğurabileceği,…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun 2020/40275 sayılı “….org” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35, 41. sınıftaki ” 35.sınıf:  Büro  hizmetleri;  sekreterlik  hizmetleri,  gazete  aboneliği  düzenleme  hizmetleri,  istatistiklerin  derlenmesi,  büro  makinelerinin  kiralanması  hizmetleri,  bilgisayar  veri  tabanlarındaki  bilginin  sistematik  hale  getirilmesi,  telefon  cevaplama  hizmetleri.  İş  yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve  mali  müşavirlik  hizmetleri,  personel  işe  yerleştirme,  işe  alma,  personel  seçimi,  personel  temini  hizmetleri,  ithalat‐ ihracat  acente  hizmetleri,  geçici  personel  görevlendirme  (başkası  adına  fatura  yatırma,  vergi  yatırma,  trafik  işlemleri  gibi  iş  takibi)  hizmetleri. Açık  artırmaların  düzenlenmesi  ve  gerçekleştirilmesi  hizmetleri  41.sınıf:  Eğitim  ve  öğretim  hizmetleri. Sempozyum,  konferans,  kongre ve  seminer  düzenleme,  idare  hizmetleri.” mal ve hizmetlerden oluştuğu, itiraza mesnet markaların 2019/130636 sayılı ve “… … ‘geleceği dijitalleştiriyoruz'” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 35, 41. sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka başvurusu kapsamından çıkartılmasına karar verilen 35 ve 41. Sınıf hizmetlerin tamamı, redde gerekçe davalı markası kapsamında da birebir yer aldığı tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “….org” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “… … ‘geleceği dijitalleştiriyoruz'” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. İşitsel benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup işitsel açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu genel ilkeler çerçevesinde dava konusu marka incelendiğinde “….org” şeklinde başvurunun, yeşil renk tonlarında “…”, “kobim” ve “.org” ibarelerinin alt alta sıralı yazımı ile oluşturulduğu, markanın hakim unsurlarının “… kobim” kelimeleri olduğu, “…” kelimesinin günlük dilde kullanımı bulunan bir ibare olarak bilinmesinin yanı s ıra “…” kavramının da “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler” için ticaret hayatında kulanılan bir kısaltma olduğu, “.org” ibaresinin ise günlük hayatta yaygın kullanılan alan adı uzantılarndan biri olduğu, markada “D” harfinin stilize bir görselle yazıldığı, dik çizgisinin küçük kareler/piksel görünümleri ile oluşturulduğu görülmektedir.
Davalı yanın ret gerekçesi markası ise “… … ‘geleceği dijitalleştiriyoruz'” şeklindeki olup turuncu siyah renklerde yanyana yazılmış “… …” ibareleri, bu ibarelerin altında oldukça küçük harf karakterler ile yazılmış “geleceği dijitalleştiriyoruz” sloganı ve aynı dava konusu markada olduğu dibi “D” harfinin dikey çizgisinin küçük kareler/piksel görünümleri ile stilize edilerek oluşturulmuş bir logodan meydana geldiği görülmektedir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldıklarında her iki markada da “… …” tamlamasının bütün olarak kullanıldığı, dava konusu markada alt alta yazım hali varken, davalı markasında tamlamanın yanyana yazıldığı, tamlamalar arasındaki tek farkın dava konusu markadaki “…” kelimesinin “kobim” olarak yazılmasından kaynaklı olduğu, ancak bu farkın görsel, işitsel ve kavramsal olarak somut bir uzaklaşma yaratmadığı, markalardaki sair renk ve sözcük unsurlarından (.org, “geleceği dijitalleştiriyoruz”) bütüne etki eder bir katkılarının olmadığı sonucuna varılmıştır.
Markalardaki ortak ve esas unsur “… …” tamlaması, kavramsal olarak küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin faaliyetlerinde, gelişen teknoloji çağı ve değişen dünya düzeninde dijitalleşmesine yönelik bir algıyı tüketiciye veren bir tamlamadır. Zira günümüzde “… dönüşüm” kavramı yerleşik bir kavram olarak karşımıza çıkmakta ve bu kavram ile ilişkili tanımlamalar da pek çok alanda yer almaktadır. Ancak “… …” ibaresinin sahip olduğu bu kavramsal karşılık itibariyle ayırt edici vasfı özgün ya da orijinal sözcükler/tamlamalar gibi yüksek olmasa da uyuşmazlık konusu olan ne 35 ne de 41. sınıftaki hizmetler açısından doğrudan tanımlayıcı olduğu yönünde bir kanaate varılması da mümkün olmamıştır. Böyle bir durumda, her ne kadar karşılaştırılan işaretlerin hakim ve ortak unsuru olan “… …” ibaresinin ayırt edici niteliği yüksek değil ise de tamlamanın bütünsel algısında “…” kelimesinin sonundaki “-m” harfindan ibaret farklılık hali dışında, işaretleri birbirlerinden uzaklaştırmayı sağlayacak hiçbir ayırt edici ek unsur bulunmadığı görülmüştür. Hatta öyle ki sözcüksel olarak oluşan bu benzerliğin yanında her iki taraf markasında da “D” harfi üzerinden yaratılan logolardaki benzerlik hali dahi son derece yüksektir. Bu bağlamda ilgili tüketicinin birebir aynı hizmetlerde taraf markaları ile karşı karşıya kalacağı bir durumda, iki işaret arasında yukarıda tespit edilen benzer özelliklerin bütüne olan etkilerinden ötürü tüketicinin önceden deneyimlediği varsayılan davalı markasının esas unsuru olan “dijitalkobi” ibaresinden yalnızca “…” şeklinde farklılaşmayı başaran ve görsel unsurlar itibariyle de benzerlik taşıyan dava konusu markayı da davalı yanın markasının kendisi olarak anımsayabileceği veyahut önceki markanın logosunun güncellenmiş/revize edilmiş yeni bir versiyonu olarak algılayabileği son derece kuvvetli bir ihtimal olarak ortaya çıkacaktr.
Doktrinde de kabul edildiği üzere kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın, önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir.
Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler. Tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği değerlendirilmektedir Dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünebileceklerdir.
Neticesinde dava konusu marka kapsamından çıkartılmasına karar verilen hizmetlerin, davalı yanın redde gerekçe markasında da birebir aynı şekilde yer aldığı, taraf markaları bütünsel algıları itibariyle karşılaştırıldıklarında işitsel ve kavramsal açıdan markaların birbirlerinden uzaklaşmalarını sağlayacak hiçbir ek ve ayırt edici unsur taşımadıkları gibi, görsel anlamda da özellikle “…” kelimesinin ilk harfini oluştan “D” harflerinin dikey çizgilerini oluşturan bölümde yer verilen figüratif eklentilerin dahi güçlü bir benzerlik taşıdıkları, böylesi bir durumda tüketici kitlesinin niteliği ne olursa olsun, tüketicinin bu iki işaretin iktisadi – idari kaynağı noktasında yanılgı yaşama ihtimalinin son derece yüksek olacağı, markaları birbirlerinden somut olarak uzaklaştıran veyahut “… …” tamlamasını markasal nitelikteki kullanımı geri plana iten bir kullanımın dava konusu markada mevcut olmayışından ötürü, davalı yanın redde gerekçe markası sicilde koruma altında olduğu sürece, taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin var olacağı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/09/2022