Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/57 E. 2022/333 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/57 Esas – 2022/333
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/57
KARAR NO : 2022/333

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/02/2022
KARAR TARİHİ : 06/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2022

DAVA:
Davacı vekili 16/02/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin …” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… … bilimleri” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalının … sayılı “… … bilimleri” ibaresi için 41. Sınıfta yer alan hizmetlerde başvuru yaptığını, bu başvuruya müvekkili tarafından yapılan itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı ve YİDK tarafından reddedildiğini, müvekkilinin Türkiye genelinde 140 adet … Bilimleri Eğitim Kurumlarının bulunduğunu, TÜRKPATENT nezdinde tescilli … BİLİMLERİ esas unsurunu içeren tescilli markalarının da olduğunu, tescilli marka, ticaret unvanı ve işletme adlarının yanı sıra www.fenbilimleri.com alan adının sahibi olduğunu, … BİLİMLERİ markasının 1997 yılından beri büyük emek harcanarak yoğun ve yaygın kullanımı, tanıtım çalışmaları sonucu eğitim ve öğretim hizmetleri ve ürünleri bakımından tanınmış marka haline geldiğini, … BİLİMLERİ markasına ilişkin 2010 yılında Kültür Üniversitesi ve 2015 yılında Nişantaşı Üniversitesi ve 2020 yılında … Üniversitesi tarafından yapılan “Marka Bilinirlik Araştırma Raporları” da müvekkilin markalarının tanınmışlığını ispatlar nitelikte olduğunu ve … BİLİMLERİ ibaresinin müvekkiline ait bir marka olarak algılandığını ve bu suretle ayırt edici hale geldiğini davaya konu olan “… … bilimleri” markası ile müvekkiline ait markalarının ayırt edilmeyecek kadar benzer olduğunu, davalının markası ile müvekkilinin markalarının esaslı unsurunun “… BİLİMLERİ” ibaresi olduğunu, davalının “… … BİLİMLERİ” ibareli marka başvurusu ve diğer başvurularının kötüniyetli olup müvekkilinin uzun yıllardır kullandığı ve kullanılmakla ayırt edicilik kazandırdığı ve tanınmış marka haline getirdiği “… BİLİMLERİ” esas unsurlu markalarına yanaştırma ve müvekkil markalarının itibarından haksız yarar elde etme amaçlı olduğunu, davalı başvurusu ile müvekkili markalarını orta düzeydeki tüketicilerin ilişkilendirileceğini, zaten davalının amacının da bu olduğunu, davalının, müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalının, müvekkilinin tanınmış … BİLİMLERİ ve ŞEKİL markalarını, Medeni Kanunun 3. Maddesi gereğince meslekten olarak bilmesine veya bilmesi gerekmesine rağmen, birebir aynısını ve ayırt edilemeyecek derecede benzerlerini haksız ve hukuka aykırı olarak tescil ettirmek istemesindeki amacın, müvekkilinin sahibi olduğu müşteri çevresinde karışıklık oluşturarak, müvekkilinden değil yanılarak kendisinden hizmet almayı sağlamak, müvekkilinin ayırt edicilik seviyesi yüksek markalarının sahip olduğu imajı transfer etmek, müvekkilini eğitim sektöründe engellemek ve zarara uğratmak, markasına zarar verme ve zamanla müvekkilini piyasadan uzaklaştırmak olduğunu, davalının marka başvurusuna konu olan ibarenin müvekkilinin ticaret unvanından doğan haklarını ihlal ettiğini, müvekkili aleyhine haksız rekabet yarattığını, davalının marka başvurusunun kötüniyetli olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… … bilimleri” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; diğer davalı şirkete ait … başvuru markası ile davacı şirkete ait itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer markalar olmadığını, markalarda ortak olarak yer alan “… bilimleri” ibaresinin ayırt edicilik vasfı nispeten zayıf bir unsur olduğunu, bu ibarenin, “Evrendeki olguları birbirine bağlayan sebepleri, bilimsel yasalarla (kanunlarla) açıklamaya çalışan, doğa olaylarının oluş nedenlerini ortaya koyan, gözlem ve deneye dayanan çalışmalarla elde edilen akademik disiplinler grubunun genel adı” olduğunu, bilim dünyasında ve özellikle eğitim-öğretim hizmetleri alanında yaygın kullanılan, bu tür hizmetler için doğrudan tanımlayıcı olan ve ayırt edici niteliği bulunmayan bir ibare olduğunu, bu durum ve markaların benzer olmaması durumu birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmadığını, davacının SMK 6/5, 6/6 ve 6/9 maddeleri kapsamındaki itirazlarının mesnetsiz olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın belirttiği markalar incelendiğinde, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin dahi bulunmadığı, zira markalar arasındaki esaslı unsurların farklılık içerdiğini, davacının belirttiği markalardan tescilli olan markalar incelendiğinde, marka isimlerinin “çizgi üstü … bilimleri okulları” “… bilimleri dünyası eğitim ciddi kurumların işidir” şeklindeki ibarelerinin marka adı olarak belirlendiğini, müvekkili markası incelendiğinde ise esaslı unsurun “… … bilimleri” olarak belirlendiğini, dolayısı ile markalar arasındaki esaslı unsur farklılığı sebebiyle markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı tarafın her ne kadar esaslı unsurunu “… bilimleri” olarak göstermeye çalışsa da tescilli markalarının esaslı unsurunun tek başına “… bilimleri” olmadığını, keza “… bilimleri” ibaresi genel nitelikte olup tek başına esaslı unsur olarak değerlendirilemeyeceğinden marka adının bir bütün olarak esaslı unsur kabul edilmesinin gerektiğini, davacı tarafın müvekkilinin tanınmış marka haline geldiğini iddia etmekte, ancak bu hususa dair ortaya herhangi bir somut delil koymadığını, davacı dava dilekçesinde markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu iddia etmiş, tüketicilerin “… bilimleri” ibaresini karıştıracağını iddia etmiş olduğunu, ancak ortalama tüketicinin “… bilimleri” ibaresinin anlamını bileceği ve dolayısı ile bu ibarenin bir ders adı aynı zamanda bir bilim dalı olduğunun farkında olacağı düşünüldüğünde davacının iddialarının yersiz olduğunu, bu doğrultuda bir eğitim dalının ve MEB’de verilen bir dersin adı olan ibarenin ortalama tüketici tarafından ayırt edilebileceği, ayrıca bu ibarenin davacı tarafa özgülenmesi mümkün olmayacağından işbu davanın reddedilmesinin gerektiğini, davacı taraf TPMK tarafından dava konusu olmayan farklı başvurulara dair kararları belirterek ayırt edicilik kazandığının TPMK tarafından da kabul edildiğini iddia ettiğini, ancak her olay kendine münhasır olduğundan ve müvekkil markası ile davacı markası arasındaki ilişki, ilgili TPMK kararlarındaki hususlardan farklı olduğundan, bunların değerlendirmeye esas alınmaması gerektiğini, davacı marklarının esas unsuru “… bilimleri” ibaresi olmadığı gibi ticaret unvanının da yalnızca bu ibare olmadığını, davacının ticaret unvanının, … Bilimleri Merkezi Eğitim Hizmetleri Anonim Şirketi’nin tamamından oluştuğunu, TTK’nin ticaret unvanı tanımında da şirket türünün ticaret unvanından sayıldığını, bu nedenle davacı ticaret unvanının “… bilimleri” ibaresi olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olacağını, Türk Patent ve Marka Kurumunun internet sitesinde yer alan marka araştırma bölümünde 41. Sınıfta “… bilimleri” ibaresi araştırıldığında 83 adet sonuç çıktığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 20/12/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 16/02/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 04/08/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından benzerlik bulunmadığı, Dava konusu markanın kapsamındaki “Emtiaların Aynı Veya Benzer Olup Olmadığı” başlıklı bölümde belirtilen hizmetler ile davacının markalarının kapsamındaki malların aynı/ aynı tür / benzer / ilişkili olduğu, Dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, Davacının eskiye dayalı kullanım gerekçeli itirazının yerinde olmadığı, davacının tanınmışlık gerekçeli itirazının yerinde olmadığı, davacının SMK 6/6 gerekçeli itirazının yerinde olmadığı, davacının haksız rekabete ilişkin itirazının yerinde olmadığı, kötü niyet olup olmadığı değerlendirmesinin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, … sayılı YİDK kararının yerinde olduğu yönündeki …” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… … bilimleri” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 16, 41.sınıftaki “16 Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. 41 Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2014/108592, 2014/108601, 2015/43274, 2015/43279, 2016/103882, 2016/103895, 2…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 16, 41.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda davalının tescil kapsamında bulunan “16. Sınıf: Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. 41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” malları/hizmetlerinin davacının tescilli markaları kapsamında aynı/aynı tür/benzer, ayrıca dava konusu markanın kapsamındaki 16. sınıfa ait mallar, davacının 2018/80553 sayılı markasının kapsamında yer alan 35. sınıftaki 16. sınıfa ait malların satış hizmetleri ile ilişkili olduğu tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… … bilimleri” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “… …” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir. Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
Dava konusu marka beyaz zemin üzerine, siyah renkte ve ilk harfleri büyük “… … Bilimleri” şeklinde yazılmış kelime markasıdır. Marka görselinde ek şekil veya figüratif unsurlar bulunmamaktadır. Markada yer alan tüm kelimeler aynı font ve puntoda tertip edildiğinden bir bütün olarak “… … Bilimleri” kelimelerinin bütüncül olarak ana unsur olduğu düşünülmektedir. Davacının mesnet markalarında ihtilaflı “… Bilimleri” ibaresi, “…, …Okulları, Merkezi, Eğitim Kurumları, Dershaneleri, Yayınları” gibi kelimeler ve ek figüratif unsurlar ile birlikte geçmektedir. Taraf markaları arasında görsel benzerlik değerlendirmesinde; Dava konusu markada ihtilaf konusu “… Bilimleri” ibaresinin yer almasına rağmen, taraf markalarında ek kelime/ şekil unsurlarının bulunması, tertip tarzlarının farklılaşması ve marka bütünlüğü açısından davacının mesnet markaları ile aralarında yeterli ayırt edicilik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
İşitsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Davalı ve davacı markaları Türkçe olup, yazıldıkları gibi seslendirilmektedir. Her ne kadar ortak “… Bilimleri” ibaresi mesnet markalarda bulunuyor olsa da, soldan sağa, yukarıdan aşağıya okuma kuralı gereğince, davalı markasının “…” şeklinde seslendirilmeye başlıyor olması işitsel yakınlaşmaya engel düzeyde olduğu kanaatine varılmıştır.
Anlamsal Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme:
Anlamsal benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilecektir.
Davacı markalarının bir kısmı “…, …, …” gibi ayırt edici kelimeler ile birlikte, gibi figüratif unsurlar da içermektedir. Bu durum, markanın bütün olarak incelenmesi kuralı gereğince, taraf markaları arasında anlamsal benzeşmeyi giderir niteliktedir. Ayrıca, dava konusu markanın baş kısmında, davacı markalarında geçmeyen bir kelime de bulunmaktadır.
Bununla birlikte davalı markasındaki “… bilimleri” kelimeleri, davacının tescil kapsamında bulunan 16. Sınıftaki kitaplar, dergiler ve 41. Sınıftaki eğitim ve öğretim hizmetleri için sıklıkla kullanılan bir ibaredir. Söz konusu ibare “ Fizik, kimya, biyoloji gibi bilimlerin ortak adı (TDK)” olarak bilinen, ayırt ediciliği son derece düşük bir kavramdır.
İlgili başvuru kapsamındaki hizmetler yönünden, ayırt edici gücü görece zayıf bir ibare olan, “… bilimleri” ibaresinin davacı markalarında kullanılması, davalı ve davacı markalarının, ayırt ediciliği zayıf olan bu ibare dışında ihtiva ettiği diğer, kelime ve şekli unsurlar ve tertip tarzları bakımından herhangi bir benzerlik taşımadıkları görülmüştür. Sadece zayıf unsurun ortak olmasının markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı, EUIPO mutabakat metninde belirtilmiştir. Söz konusu metnin 5.4 maddesinde “Sadece ayırt ediciliği düşük olan bileşenlerin örtüşmesi karıştırılma ihtimali meydana getirmez. Markalar aynı zamanda benzer şekil unsurları ve/veya kelime unsurları içeriyorsa, markaların genel izlenimi oldukça benzer veya aynı ise karıştırılma ihtimali mevcut olacaktır.” ifadeleri; 5.3. maddesinde “Markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır. Örtüşmeyen bileşenlerin benzerlikleri / farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınacaktır. ” şeklinde tanımlanmıştır. Ayırt ediciliği düşük olan markaları kendilerine marka olarak seçen firmalar yine bu ibarelerden türetilen farklı markaların tescillerine katlanmak zorundadır, aksi halde cins, çeşit vasıf gibi genel kullanıma konu olabilecek birtakım ibarelerin belirli sahiplerin tekeline girme tehlikesi bulunmaktadır. Ezcümle davacı tarafından eğitim öğretim hizmetlerinde “… bilimleri” ifadesine kullanım yolu ile ayırt edicilik kazandırılmışsa da, kavramsal olarak ayırt edici niteliği bulunmayan bu sözcük tamlamasının ayırt edici bir kısaltma/kelime grubu ile kullanılması m. 5/2 kapsamında bir korumaya dahil olmayıp davacının bu tescile katlanmak zorunda oldukları değerlendirilmiştir.
Yukarıda açıklananlar doğrultusunda, dava konusu marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından görsel, işitsel ve anlamsal olarak karıştırılmaya yol açacak derecede benzerlik bulunmadığı kanaatine varılıştır. Sonuç olarak, her ne kadar dava konusu markanın kapsamında yer alan mallar/hizmetler ile redde gerekçe markaların kapsamındaki mallar/hizmetler aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olsa da, dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve anlamsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Eskiye Dayalı Kullanım Bakımından Değerlendirme
6769 s. SMK’nın 6. Maddesinde sınırlı sayıda düzenlenen nispi ret nedenlerinden biri olan 6/3 bendinde “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Burada kastedilen marka tesciline konu edilmeksizin ve fakat markasal bir etki doğuracak mahiyette ve yeterlilikte, ticaret hayatında kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi işaretlerdir. Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nisbi ret nedenine konu teşkil eden bu durum, işaretin, itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işarete ayırt edici nitelik kazandırılmış olmasıdır. Yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesinde belli oranda kullanan ile anılmaya başlamış ve ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescilin engellenmesi mümkündür. Ancak tescilin engellenebilmesi için, markanın tescili için yapılan başvuru veya başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş olması ve hakkın sahibine, daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyor olması gerekmektedir. Ancak tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir.
Başka bir ifadeyle 6/3 maddesi anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile 6769 s. SMK m.6/5 kapsamındaki tanınmışlık olgusu ile karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır. Bir diğer ifadeyle, 6769 sayılı SMK m.6/3 kapsamında, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir.
ATAD huzurunda görülen bir uyuşmazlıkta, önceye dayalı hak istisnasını mesnet göstermek suretiyle 40/94 sayılı Marka Tüzüğü 8/4 m. uyarınca sonradan bir hak ileri sürebilmek için; Hak iddia edilen işaretin ticaret sırasında kullanılmış olması, Yerel coğrafi bölgeden daha geniş bir coğrafik alanda işaretin kullanılması, İşaret sahibinin, bu işaretin başkalarınca kullanılmasını önleyebilecek ölçüde (iç hukukların sağladığı boyutta mesela; işaretin bilinir hale getirilmesi/ tanıtılması gibi) hak sahibi olması, İşaret üzerindeki hakkın, karşı çıkılan markanın başvuru tarihinden önceki bir zaman diliminde elde edilmiş olması, şartların hep birlikte gerçekleşmiş olması aranmıştır. Tabi ki bu kriterler, somut olayın şartlarına göre ayrı ayrı ele alınarak yorumlanmalı ve uygulanmalıdır. Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetlerle sınırlı olacaktır. Aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacaktır.
Yasal düzenlemeler, doktrin ve yargı kararlarında kabul gören bu görüşler çerçevesinde somut uyuşmazlığa bakıldığında; dosya kapsamındaki belgelerin incelenmesi neticesinde, davacının “… Bilimleri” ibaresi üzerinde eğitim sektöründe eskiye dayalı kullanımının bulunduğu, davacı tarafından dava konusu markanın esas unsuru konumundaki bütüncül olarak “… … Bilimleri” ibaresinin Türkiye’de uzun süredir dava konusu mallar/hizmetler üzerinde kullanıldığına dair herhangi bir delil sunulmadığı görülmüş, dolayısıyla davacının dava konusu markanın esas unsuru konumundaki bütüncül olarak “… … Bilimleri” ibaresi üzerinde dava konusu mallar/hizmetler bakımından eskiye dayalı kullanımının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 6/6 Bendi Kapsamında Değerlendirme
6769 s. SMK’nın 6. Maddesinde sınırlı sayıda düzenlenen nispi ret nedenlerinden biri olan 6/6 bendinde “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu maddeden de anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, işletme adı, internet alan adı, endüstriyel tasarım tescili gibi sınaî hak sahiplerinin ve telif hakkı gibi fikri hak sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür. Bu halde, dava konusu marka tescillerinin davacıya ait telif hakkını veya herhangi bir fikri/sınai mülkiyet hakkını içermesi halinde, başvurunun önceki hak kapsamında kalıp kalmadığı incelenmelidir. SMK 6/6. Madde hükmü ile korunan hakların ortak özelliği, aynı maddenin 3. bendindeki işaretlerden farklı olarak tescil edilmiş olmalıdır. Şu kadar ki, bunların kullanım sonucu ayırt edici hale gelmeleri gerekmez. Davacıya ait ticaret unvanının kılavuz unsurunun ayırt edici niteliği zayıf “… BİLİMLERİ MERKEZİ” ibaresidir. Yukarıda SMK 6/1 bendi kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde, dava konusu “… … Bilimleri” esas unsurlu markası ile davacıya ait markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı detaylarıyla açıklanmıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda, davacının ticaret unvanı ile dava konusu marka arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, dolayısıyla davacının SMK 6/6 maddesi kapsamında yapmış olduğu itirazın da yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Haksız Rekabet Bakımından Değerlendirme
Haksız rekabet, rakipler arasında ya da tedarik eden ve müşteri arasında dürüstlük kuralına uygun olmayan ticari uygulamalardır. Ticaret hayatında dürüstlük kuralına uygun olmayan tüm eylem ve işlemlerdendir. Haksız rekabetten söz edebilmek için aldatıcı hareket ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışın bulunması şarttır. Haksız rekabetin üç unsuru bulunmaktadır: İktisadi rekabet, Aldatıcı hareket ve dürüstlük kuralına aykırı çeşitli davranışlar, rekabet hakkının kötüye kullanılması. İktisadi rekabetten söz edebilmek için ortada ekonomik bir faaliyetin olması gerekmektedir. Ekonomik bir etkinlik olmaksızın iktisadi rekabetten ve dolayısıyla haksız rekabetin varlığından bahsedilemez. İktisadi rekabet ticaret hayatının önemli unsurlarından olduğu için çeşitli kanunlarla korunmuş ve desteklenmiştir. İktisadi rekabet bir haktır ve bu hak kullanılırken dürüstlük kuralına aykırı davranılmaması gerekmektedir. Bir firmanın kendisine rakip olan diğer bir firmayı kötülemesi, onun müşteri çevresini yanıltıcı hareketlerde bulunması vb. dürüstlük kuralına aykırıdır ve dolayısıyla haksız rekabet teşkil eder. Dürüstlük kuralı ile sınırları belli olan rekabet hakkının sınırları aşılmışsa burada kötüye kullanma vardır. Her haksız fiilde olduğu gibi, haksız rekabetin doğmasına neden olan fiil ile oluşacak zarar veya zarar tehlikesi arasında nedensellik bağı olması gerektiğini de belirtmek gerekmektedir.
Somut olayda, hem markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı hem de dosya kapsamında yukarıda ifade edilenler doğrultusunda, davacının haksız rekabete ilişkin iddiasını kanıtlayacak somut delil olmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının haksız rekabete ilişkin itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-3-5-6-9 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.06/10/2022