Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/53 E. 2022/284 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/53
KARAR NO : 2022/284

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 14/02/2022
KARAR TARİHİ : 22/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2022
DAVA:
Davacı vekili 14/02/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2015/24596, 2020/71984, T/01477 sayılı “… international+ şekil”, “…”, “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın kısmen reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa bu markanın aynı zamanda TÜRKPATENT nezdinde özel/01477 sayı ile davacı adına “tanınmış marka” statüsüne de alınmış bulunduğunu ve yurt dışında da marka olarak tescilli bulunduğunu, davacının mobilya ve ev aksesuvarları ürünlerinde kullanageldiği “…” markasının tanıtımı için yıllardır ciddi miktarlara yatırım yaptığını, bütün bunlara rağmen, davalı şahsın … sayılı “… …” markayı tescil ettirmek için yaptığı başvurunun ilanı üzerine, davacının tescilli ve tanınmış markalarına dayalı olarak dosyaladığı itirazların diğer davalı TÜRKPATENT tarafından nihai olarak reddedilmiş olmasının haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan yakın benzer olduğunu, taraf markalarında “…” ibaresinin esas unsur olarak kullanıldığını, nitekim bu hususların TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından da kabul edilerek dava konusu edilen markanın kapsamından 21. Sınıfa giren emtiaların 35. Sınıf altında toptan/perakende satışı hizmetlerinin çıkartıldığını, ancak 21. Sınıfa giren emtialar açısından dava konusu edilen markanın tescil edilecek olmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, çünkü davacının markasının tanınmış olduğunu, bu yüzden farklı emtia sınıflarına giren emtialar açısından da korunması gerektiğini, nitekim “…” ibaresini ihtiva eden markaların işbu dava dışı üçüncü kişi ve kuruluşlar adına tescili işlemine karşı davacının açmış olduğu davalarda inşa olunmuş bulunan Mahkeme ve Yargıtay kararlarının somut uyuşmazlığa emsal nitelikte kararlar olduğunu, nitekim bu kararlarda, İspanyolca’da ve İtalyanca’da “ev” anlamına gelen “…” ibaresinin bu anlamının ülkemizde yaygın olarak bilinmesinin beklenemeyeceği ve bu ibarenin markasal hüviyette ayırt ediciliğinin buulnduğu yönünde kararlar verildiğini, zaten de dikkat ve özen seviyesi yüksek olmayan tüketicilerin dava konusu edilen “… …” markasının davacının seri markalarından bir tanesi olduğunu zannetmelerinin kaçınılmaz olduğunu, davalı firmanın davacının tanınmış markasının ününden haksız bir biçimde faydalanmak amacıyla “… …” ibaresinden oluşan markayı tescil ettirmek istemesinin davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu YİDK kararının yerinde olduğunu, alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen marka tescil edilmediği zaman ve takdirde huzurdaki davanın davalı aleyhine açılmasının haksız ve yersiz olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, zira davalının davacının itirazlarına TÜRKPATENT nezdinde herhangi bir karşı görüş sunmamış olduğunu, nitekim davalının dava konusu edilen markanın tescili talebinden TÜRKPATENT’e sunmuş olduğu 24.02.2022 tarihli dilekçe ile vazgeçtiğini, yani davalının dava konusu edilen markasını geri çektiğini beyan ederek, davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 16/12/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 14/02/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 20/06/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “….Karşılaştırılan markalar arasında, görsel, işitsel ve kavramsal açılardan bir benzerlik bulunduğu, davalının markasının kapsamında kalan tüm emtialar ile davacının 2015 24596 sayılı markasının kapsamına giren 35. Sınıftaki bu emtiaların toptan/perakende satışı hizmetleri yönünden emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, (1) ve (2) nolu bentlerdeki değerlendirmeler nedeniyle, davacının 2015/24596 sayılı markası özelinde, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunduğu, Davacının “…” markasının mobilya sektöründe tanınmış bir marka olduğu, bu tanınmışlığın, davalının konusu edilen markasının, kapsamında kalan “elektriksiz ev ve mutfak gereçleri” şeklinde özetlenebilecek emtialar açısından tesciline engeli/hükmüne etkisi olabileceği, Davacının “kötü niyet” iddialarının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği, Dava konusu edilen 13.12.2021 tarihli ve … sayılı YİDK kararının, yukarıda (3) ve (4) nolu bentlerde yer verilen değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı, davacının hükümsüzlük talebinin, yukarıda (3) ve (4) nolu bentlerde yer verilen değerlendirmeler ile uyumlu olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … başvuru numaralı “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 21, 35.sınıftaki “21 Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri. ” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise 2015/24596, 2020/71984, T/01477 sayılı “… international+ şekil”, “…”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 11, 14, 16, 18, 20, 22, 24, 26, 27, 35, 37 ve 42.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davacının 2015/24596 sayılı markası özelinde, davalının markasının kapsamında kalan bütün emtialar açısından, emtia türdeşliği/benzerliği şartının gerçekleştiği tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “… international+ şekil”, “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu edilen marka, soluk renkli dikdörtgen bir zemin üzerine siyah renkli düz yazı karakterindeki büyük harflerle aynı puntolarda ayrı olarak yazılmış “…” ve “…” kelimelerinden müteşekkil bir işarettir, işarette kullanılan soluk renkli dikdörtgen zeminin sol üst ve sağ alt köşelerinde dik açıda kesişen ikişer çizgi konuşlandırılmıştır. İşaretin genel tertip tarzı ve genel görünümü itibariyle zemin şekli, rengi ve köşelerinde yer alan çizgiler geri planda algılanan birer ayrıntı niteliğini haizdir ve işaretin ilk anda algılanan, baskın unsuru, yazım ve tertip tarzı itibariyle aynı nitelikleri haiz olan kelimelerden müteşekkil “… …” kelime öbeğidir.
Davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı markalar incelendiğinde; bu markaların bir tanesinin (…) sırf kelime markası olduğu, diğerinin de kelime unsurları yanında bir de renkli şekil unsuru ihtiva ettiği görülmektedir. Bu markalarda ortak olan “…” ibaresi, her iki işarette de aynı kompozisyonda, siyah/soluk sarı renkli düz yazım karakterindeki küçük harflerle yazılmıştır, davacının karma markasında bu ibarenin üst kısmına, “c” harflerinden müteşekkil siyah renkli dörtgen bir şekil ve alt kısmına da çok küçük puntolarla yazılmış, tasviri/tanımlayıcı bir ibare olması nedeniyle markasal hüviyette ayırt ediciliği bulunmayan “international” ibaresi konuşlandırılmıştır. Davacının kelime markasında, “…” ibaresinin markanın esas/tek unsuru olduğu hususunda bir tereddüt yoktur, davacının karma markasında da, her ne kadar şekil unsuru, geniş bir alan kaplamakta ise de, koyu renkli harflerle büyük puntolarla yazılmış “…” ibaresinin de, ön planda algılanıyor olduğu göz ardı edilememektedir. Zaten de; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Bu sebeplerle; davacının karma markasında dahi, “…” ibaresinin, markanın esas unsuru olduğu sonucuna varılmıştır.
Taraf markalarında ortak olarak geçen “…” ibaresinin mevcudiyetinin, karşılaştırılan markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan birbirlerine yakınlaştırdığı, işaretlerin ihtiva ettiği diğer unsurların bu yakınlaşmanın önüne geçmekteki katkısının çok düşük olduğu, dolayısıyla davalının dava konusu edilen markasının, davacının “…”lı markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu düşünülmektedir. Yerleşik içtihada göre; potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Davacının “…”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “… …”lı kelime markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir. Nitekim; davacının gerek dava dosyasına sunmuş olduğu, gerekse dava konusu edilen markanın TÜRKPATENT işlem dosyasına sunduğu dilekçelerinde bahsetmiş olduğu emsal yargı kararları incelendiğinde, bu kararlara konu uyuşmazlıklarda da, somut uyuşmazlığa yakın benzer özelliklerdeki “…. ibareli markalar ile davacının “…” markasının benzer bulunduğu hususunda hükümler inşa olunduğu ve bu hükümlerin büyük bir kısmının, Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleştiği görülmektedir. Bu kararlarda vurgulandığı üzere; İspanyolca’da ve İtalyanca’da “ev” anlamına gelen “…” ibaresinin, bu tanımlayıcı anlamı nedeniyle markasal hüviyette soyut ayırt ediciliğinin bulunmadığından bahsetmek mümkün değildir; zira söz konusu diller ülkemizde yaygın olarak konuşulmamakta ve bilinmemektedir. Bu yüzden de, karşılaştırılan işaretlerde, markasal hüviyette ayırt ediciliği en yüksek unsur olan “…” ve “… …” kelime unsurlarının yaratmış olduğu yakınlaşmanın, markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer kıldığı yönündeki, emsal yargı kararlarıyla da örtüşen tespitte bulunmak mümkün görülmektedir. Zira; markaların esas unsurlarında geçen “…” ibaresi aynı şekilde okunduğundan, bu unsurların kulakta bıraktıkları tını itibariyle de yeterli derecede farklılaşmadığı sonucuna varılmıştır.
Markaların kavramsal açıdan karşılaştırılmasına göre de; yukarıda değinildiği üzere, taraf markalarında ortak olarak geçen “…” ibaresinin “ev” anlamının halk nezdinde bilindiği/bilinebileceği düşünülmediğinden, bu ibarenin tüketici zihninde ilk anda uyandırdığı algının da “marka sahibi tarafından yaratılmış orijinal bir ibare” veya “yabancı dilde bir anlamı olan ama bu anlamı bilinmeyen bir kelime” şeklinde, aynı algı olacağı değerlendirilmiştir. Bütün bunlara göre; somut olayda; karşılaştırılan işaretler arasında, görsel, fonetik ve kavramsal açılardan bir benzerlik bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; taraf markalarında ortak olarak geçen “…” ibaresinin mevcudiyetinin, karşılaştırılan markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan birbirlerine yakınlaştırdığı, işaretlerin ihtiva ettiği diğer unsurların bu yakınlaşmanın önüne geçmekteki katkısının çok düşük olduğu, dolayısıyla davalının dava konusu edilen markasının, davacının “…”lı markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu düşünülmektedir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…”lı markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “… …” ibaresini içeren markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması” ihtimalini doğuracağı değerlendirilmiştir. Ayrıca, davalının markasının kapsamında kalmış olan 21. Sınıftaki emtialar ile davacının 2015/24596 sayılı markasının kapsamında yer alan, 21. Sınıftaki emtiaların perakende/toptan satışı hizmetlerinin benzer/türdeş/ilintili emtialar olduğu tespit edildiğinden, her ne kadar bu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen seviyeleri düşük olmasa da, ilgili tüketicilerin/alıcıların bu markalar altında sunulan bu mallar ve bu malların satışı hizmetlerinin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma/yanılma ihtimalinin bulunduğu, tüketicilerin/alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayamayabilecekleri, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu veya ortak bir çalışma içine girdiklerini düşünmelerinin ihtimal dahilinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal açıdan bir benzerlik olduğundan, davacının 2015/24596 sayılı markası özelinde, somut olayda emtia benzerliği/türdeşliği şartının da gerçekleşmiş olduğu tespit edildiğinden, davacının bu markası ile dava konusu edilen markanın karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, Somut olayda ise; “…” ibaresinin/markasının/tanıtma vasıtasının mobilya sektöründe davacının uzun yıllara sarih yoğun kullanımı ile istikrarlı bir şekilde Türkiye genelinde tanıtıldığı, bu markanın “mobilya ürünleri” açısından piyasada tanınmış bir marka olduğu, davacı ve onun faaliyetleri ile özdeşleştiği, davacının dava/marka işlem dosyasına sunmuş olduğu belgelerden anlaşılmaktadır. Davacının markasının tanınmışlığı, TÜRKPATENT tarafından da …. sayılı kayıt kapsamında kabul ve tescil edilmiştir. Bu nedenlerle, dava konusu edilen markada bu ibarenin birebir aynısının esas unsur içerisinde geçmesi ve davalının söz konusu ibareyi, davacının markasının tanınmış olduğu sektörle ilintili ürünler olduğu değerlendirilen “elektriksiz ev araç ve gereçleri”nde kullanması halinde, haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi veya tanınmış markanın ayırt edici karekterinin zedelenmesi şartlarının gerçekleşebileceği ihtimalinin söz konusu olabileceği, bu nedenle davalının bu markasal kullanımının “davacının ürün yelpazesini genişleterek yine evlere hitap eden, elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri üretmeye de başladığı” şeklinde algılanabileceği göz önüne alındığında, davalının davaya konu markasının, davacının “…” markasının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşabileceği düşünülmüştür. Bütün bu nedenlerle, davacının tanınmışlıkla ilgili iddiasının, dava konusu markanın, kapsamında kalan tüm emtialar yönünden de tesciline/hükmüne engel olabileceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-Dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına
4-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.663,38 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/09/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 172.90-TL
Posta Masrafı 190,48.-TL
Bilirkişi Ücreti 2.300,00.-TL
Toplam 2.663,38-TL