Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/52 E. 2022/276 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/52
KARAR NO : 2022/276
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/02/2022
KARAR TARİHİ : 15/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/09/2022
DAVA:
Davacı vekili 11/02/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2017/21232, 2021/19892, 190808 sayılı ve “… sepeti, “…”, “… şekil” ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…-i …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, 2020/141735 kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin 1997 Yılından beri adına tescilli 190808 numaralı “…” markasını bire bir içinde barındıran bir marka başvurusu olup aynı zamanda müvekkilinin 2017/21232 numaralı “… Sepeti” ibareli markalarıyla da bariz ve belirgin bir benzerlik içinde bulunan aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer bir marka başvurusu olduğunu; davalının başvurusunun kapsamını oluşturan malların da müvekkilinin “…” ibareli ve esas unsurlu marklarının tescil edildiği mal ve hizmetlerle bire bir aynı mallar ve hizmetler için yapılmış olup bu mallar ve hizmetlerin davalının tescil başvuru tarihinden yıllar evvel başta 190808 Numaralı “…” markası olmak üzere 2017/21232 Nolu “… Sepeti” ibareli marka tescil belgeleriyle müvekkil adına tescilli bulunduğunu, müvekkilinin tescilli “…” markasıyla 1997 Yılından beri ticari faaliyet yürütmekte , uzun yıllardan beri büyük reklam ve tanıtım harcamaları yaparak “…” markasını tüketiciler nezdinde özellikle tercih edilen bir marka haline gelmesini sağlandığını; “…” markası altında üretilen ürünler Türkiye’nin tüm bölgelerine pazarlanarak yaygın ve geniş tüketici kesimi tarafından tercih edilen bir marka olup , ülke genelinde faaliyet gösteren zincir marketlerin reyon ve raflarında yer alarak toplumun büyük bir kesimi tarafından tanınan ve bilinen bir marka haline gelmiş olduğunu; 6769 Sayılı Kanunun 6 nci maddesi hükmü gereğince reddedilmesi gerektiğini; başvuru sahibi tarafından 6769 Sayılı Kanunun 6/3 maddesi çerçevesinde kullanım ispatı talebi olmadığı halde davalı kurumun bu yönde resen bir değerlendirme yaparak kanaat oluşturmasının haklı ve hukuki olmadığını, davalının; marka başvurusuna karşı yapmış oldukları itiraz dilekçesi ekinde müvekkilinin “…” ibareli markasının kullanımına ilişkin pek çok fatura, ürün örnekleri, kullanımlara ilişkin satış ve pazarlama faaliyetlerine yönelik resim ve görseller ibraz edilmiş olduğunu, ancak davalı Türk Patent ve Marka Kurumu’nun sunulan bu belgeleri görmezden geldiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu 2020/141735 sayılı “…-i …” ibareli markanın “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.” mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının markası ile davacının itiraza mesnet markaları karşılaştırıldığında ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını; başvuru konusu “…-i …” ibareli markanın itiraz gerekçesi markalar ile iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer olmadıklarını; , başvuru konusu marka “…-i …” ibaresinin “…-i” ve ”…” kelimelerinin bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulmuş olduğunu; ortalama tüketicilerin bu ibareyi yapay parçalara bölerek içinden sadece “…” ibaresini seçip, ön plana çıkartmasının makul ve beklenebilir olmadığını; markaların görsel, işitsel ve kavramsal yönden bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle belirgin biçimde farklılaşmış olduğunu; somut incelemede, başvurunun “…-i …” ibaresi iki ayrı kelimenin bileşiminden oluşan bir marka olduğu, başvuru konusu marka ile itiraz gerekçesi markaların ortak unsuru olan ” … ” ibaresinin 5 harften oluşan görece kısa olan; ihtiva ettiği anlamı ile ticari alandaki yaygın kullanımı itibariyle tek başına markasal ayırt edici niteliği oldukça düşük bir ibare olması, bu bağlamda itiraz gerekçesi markaların da çekişme konusu mallar bakımından bir bütün olarak ayırt edici niteliği zayıf markalar olması, başvuruda yer alan ” … “ ibaresinin “…-i …” biçiminde kavramsal bir bütün olarak okunup algılanması, uyuşmazlık konusu markalarının kelime uzunlukları, harf ve hece sayılarının birbirinden farklı olması nedeniyle markaların bütünüyle bıraktığı görsel izlenimin de birbirinden önemli ölçüde farklılaşmış olması gibi hususlar birlikte dikkate alındığında, markalar arasındaki farklılıkların benzerliklere göre daha belirleyici rol oynadığı ve söz konusu farklılıkların somut olayda markalar arasında karıştırılma ihtimalini bertaraf edecek etkide olduğunu; markanın bütün olarak bıraktığı izlenim itibari ile diğerlerinden ayırt edici nitelikte olması gerektiğini, markanın içerisinde yer alan unsurlardan sadece birisine bakılarak ve diğer unsurlar ihmal edilerek ayırt ediciliğin varlığına veya yokluğuna hükmedilemeyeceğini; iltibasın belirlenmesinde, eski markanın sahip olduğu ayırım gücünün de dikkate alındığını; orijinal niteliği az olan ve bu nedenle ayırım gücü zayıf markalarla ilgili olarak iltibas tehlikesinin önlenebilmesi için, tescili istenen yeni markada ufak bazı değişikliklerin yapılmış olmasının yeterli olduğunu; tanıtma işareti olarak ‘zayıf’ bir marka seçen kimse, bunun sonuçlarına katlanmak, yani o tanıtma işaretinin, hatta ayrım gücü bakımından cüz’i sayılabilecek bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğunu; işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığını; markalar arasında ilişkilendirilme/karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağını; ihtilaf konusu ibarenin itiraz sahibi tarafından, başvuruya konu markanın başvuru tarihinden önce ve tescili talep edilen mallar ve hizmetler için Türkiye’de süreklilik arz eder biçimde ve ticari etki oluşturacak şekilde ve başvurunun tescilini engelleyecek mahiyette bir markasal kullanımın ispatlanamadığı kanaatine varıldığından hak sahipliği gerekçeli itirazın kabulünün mümkün olmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahıs cevap dilekçesinde özetle; 16.11.2020 tarihinde 2020/141735 numaralı “…-i …” ibareli marka başvurusu yaptığını ve tesciline karar verildiğini; “…” kelimesinin “damlayan şey, damla” anlamına geldiğini; “…-i …” markası ile “…” markasının şekil ve bütün olarak bıraktığı izlenim yönlerinden rahatlıkla ayrılabildiğini; davacının “…” markasını uzun yıllardan beri kullandığını iddia ettiğini; …m.9 hükmü gereğince markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerle ilgili olarak tescil amacına, işlevine uygun olarak ciddi ve gerçek kullanımının şart olduğunu; markanın hükümsüz kılınmasını önlemek amacıyla markanın evraklar ve ilanlar aracılığıyla kullanılmasının gerçek kullanım sayılamayacağını; Yargıtay 11.HD.12.11.2020 tarih ve 2020/1133 E. 2020/5023 K. Sayılı kararında son beş yıl içinde Türkiye sınırları içerisinde ciddi bir surette kullanılıp kullanılmadığı hususunda işin esasına girilerek inceleme ve değerlendirme yapılması gerektiğine dair hüküm kurulduğunu; davacının ciddi ve gerçek bir anlamda kullanımının olmadığını; “… Sepeti” markası gibi seri marka iddiasında bulunsa da “… sepeti” markasının fiilen kullanılmadığını; davacının her iki markası için markaların kullanılmadığı def’ini ileri sürdüklerini, davacı markasının kötü niyetli olarak tescil edildiğini beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davalı başvurusu olan 2020/141735 sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 11/12/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 11/02/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 09/ 06/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu marka ile davacı tarafın dayandığı markaları arasında 6769 Sayılı Kanun m.6/1 anlamında ilişkilendirilme ihtimali ve/ya karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı; somut olayda 6769 Sayılı Kanun m.6/3 koşullarının oluşmadığı …” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun 2020/141735 sayılı “…-i …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında dava konusu olan 29.sınıftaki “29 Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri, et mamülleri, et hülasaları, et suları, bulyonlar, yumuşakçalar ve kabuklu hayvanlar (su ürünleri), et, balık, meyve ve sebze konserveleri; kuru yemişler hariç kurutulmuş, pişirilmiş (konservelenmiş) meyve ve sebzeler, hazır çorbalar, hazır yemekler. Zeytinler, salamuralar, turşular. Süt ve süt ürünleri: Tereyağlar, margarinler, yenilebilir sıvı ve katı yağlar, Reçeller, marmelatlar, Yumurta, Jöleler, jelatinler, Kuruyemişler, Salata sosları, Patates cipsleri, patates kızartmaları. ” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2017/21232, 2021/19892, 190808 sayılı ve “… sepeti, “…”, “… şekil” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 29.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, Dava konusu marka kapsamındaki 29.sınıftaki malların tamamı ile davacının itiraza mesnet markalarının kapsamındaki malların aynı olduğu tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…-i …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “… sepeti, “…”, “… şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir. Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Anlamsal benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının anlamsal benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer anlamlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının anlamsal benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Markalar arasındaki benzerlik incelenirken, Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlik, Çağrıştırma, Bir bütün olarak markaların uyandırdığı toplu kanaat, Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, Markayı taşıyan mal veya hizmetin değeri ve alıcının bu mal ve hizmeti almaya ayırdığı zaman, kriterleri ele alınmalıdır.
Görsel değerlendirmede, dava konusu markanın isim tamlaması şeklinde “…” ve “…” kelimelerinden oluşan bir kelime markası olduğu ve şekil unsuru bulunmadığı görülmektedir. Davacının 2017/21232 no’lu markasının bir kelime markası olduğu, diğer markasının ise “…” + “şekil” unsuru taşıyan markalar olduğu tespit edilmiştir. Dava konusu marka “…-i …” şeklinde yazılmış olup, “…” ibaresi daha büyük, farklı yazı karakteri gibi unsurlarla ön plana çıkarılmamıştır. Bu nedenle markanın görsel olarak hafızada bırakacağı iz bütün olarak “…-i …” şeklinde olacaktır. Dava konusu markanın oluşturacağı bir bütün olarak görsel algı ve görsel hafızada bırakacağı markasal izin, davacı tarafın gerek şekil unsuru içeren markası, gerekse kelime markasından farklı olmayacağı, karıştırılma ya da ilişkilendirilmeye sebep olacak derecede benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
İşitsel değerlendirmede, taraf markaları yazıldığı gibi okunmaktadır. Dava konusu “…-i …” ibaresi “i” bağlayıcı ve birbirine bağlı olduğundan, birlikte telaffuz edilecektir. “…-i …” ibaresinin seslendirilmesi ile “…” ve “… sepeti” ibarelerinin seslendirilmesinin ortalama tüketici açısından karıştırılabilir olduğu; böylece taraf markaları arasında işitsel olarak benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Anlamsal değerlendirmede, “…” ibaresi Arapça kökenli olup, “damla” anlamına gelmektedir. (https://sozluk.gov.tr). “…” ibaresi Arapça kökenli olup “bedensel veya ruhsal bir hastalığın son bulması, hastalıktan kurtulma, onma” anlamına gelmektedir. (https://sozluk.gov.tr). Dava konusu marka “… Damlası” anlamına gelirken, davacı markaları “damla”, “damla sepeti” anlamlarına gelmektedir. Taraf markaları arasında anlamsal olarak benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Somut olayda taraf markalarının kapsadığı mallar aynı olmakla birlikte, dava konusu markanın bir bütün olarak bıraktığı markasal izlenimin görsel, işitsel ve anlamsal açısından benzer olarak değerlendirilmiş, ortalama müşteri kitlesi açısından dava konusu markanın, davacı markaları ile ilişkilendirilme ihtimali ve/ veya karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacının Önceki Kullanıma Dayanmasının Koşullarının Oluşup Oluşmadığı:
…m.6/3 hükmü gereğince başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir. …m.6/3 hükmünde açık bir şekilde “aynılık veya benzerlik” ifadesi kullanılmamış olmakla birlikte, “bir işaret için hak elde etmiş olma “koşulu nedeniyle tescilsiz hak ile başvuru arasında “aynılık veya benzerlik” bulunması gerektiği düşünülmektedir. Gerçek hak sahipliği için gerçek hak sahibi tarafından yapılan işaretin kullanımının belirli bir hizmet ile ilişkilendirilmesi ve markasal kullanım olarak nitelendirilebilmesi, en azından o işaret için belirli bir bölge ve ilgili çevrede ayırt edicilik sağlanması yeterli görülmektedir. Yargıtay tarafından kabul edilmiş olan “Gerçek Hak Sahipliği İlkesi” ile “marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir. Bir işaret ancak bir müddet kullanılarak, tanınması için yoğun ve devamlı yatırım yapılarak, ilanlar, reklamlar, tanıtıcı programlar, kampanyalar ve markasal etki yaratacak çalışmalarla bu niteliği elde edecektir.
Somut olay yukarıda açıklanan nedenlerle taraf markaları benzer olmadığı kanaati ile davacının önceki kullanıma dayanmasının koşullarının somut olay açısından oluşmadığı sonucuna varılmıştır. Kaldı ki dosyada mevcut davacı delilleri incelendiğinde, önceki tescilsiz kullanımı ispatlamak amacıyla bir kısım ürün görselleri ve faturalar sunulduğu tespit edilmiştir. Ürün görsellerinde tarih kaydı bulunmadığı için tarihsel öncelik tespit edilememiştir. Önceki kullanıma ilişkin faturaların bir kısmının içeriklerinin okunamadığı; 6 adet faturanın dava konusu markanın başvuru tarihi 16.11.2020 tarihinden sonraki tarih olan 2021 yılına ait olduğu; faturaların bir kısmının mükerrer olarak sunulduğu; 2009 yılına ait 2 adet ; 2012 yılına ait 4 adet ; 2013 yılına ait 5 adet; 2014 yılına ait 1 adet; 2015 yılına ait 4 adet, 2016 yılına ait 3 adet, 2018 yılına ait 1 adet; 2020 yılına ait 11 adet fatura sunulduğu; davacının “…” ibaresini kullandığı faturaların “peynir” ürünlerine ilişkin olduğu; “… sepeti” ibaresinin faturalarda bulunmadığı tespit edilmiştir. Dosyada mevcut fatura adedi ve faturalarda yer alan satış miktarları ile dava konusu uyuşmazlığın 29.sınıf kapsamında olduğu, faturalarda yer alan ürünün de “peynir” olduğu dikkate alınacak olursa, davacının “…” ve “… sepeti” işaretlerinin kullanım yoğunluğu, yaygınlığı vb. kriterler açısından markasal etki oluşturmaya yeterli olmadığı, böylece mevcut delillerin davacını önceki kullanıma dayanması koşullarını sağlamaya yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar bilirkişi heyeti dava konusu marka ile itiraza mesnet davacı markaları arasında iltibas tehlikesinin oluşmadığını belirtmiş ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.216 tarih ESAS NO: 2014/11-696 KARAR NO: 2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesi hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenmesi gerekli olduğundan, raporun aksi yönde taraf markaları arasında görsel, işitsel, anlamsal açıdan ve dahi genel görünümleri itibariyle benzerlik bulunduğu, karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimali koşullarının somut olayda oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın Kabulüne, Türkpatent YİDK nın … sayılı kararının taleple bağlı kalınarak 29.sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.” emtialar yönünden kısmen İPTALİNE, dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın Kabulüne,
2-Türkpatent YİDK nın … sayılı kararının taleple bağlı kalınarak 29.sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.” emtialar yönünden kısmen İPTALİNE,
3-Dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
4-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.648,08 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/09/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 172,10.-TL
Posta Masrafı 175,98.-TL
Bilirkişi Ücreti 2.300,00.-TL
Toplam 2.648,08-TL