Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/51 E. 2022/246 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/51 Esas – 2022/246
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/51
KARAR NO : 2022/246

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/07/2019
KARAR TARİHİ : 07/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2022
DAVA:
Davacı vekili 09.07.2019 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2017/29810, 2015/84820 sayılı “…”, “… …” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin ilk olarak “…” ibaresini 2006 yılında kullanmaya başladığını, Medya Organizasyonun öğrenci topluluğunda Medya Organizasyon başkanı olarak, ilk yıllarda küçük bir öğrenci topluluğu halinde ancak zamanla büyümeye başlayan şekilde tüm Türkiye’de ismini duyuran bir marka yarattığını, uzun yıllardır ünlü sanatçılar, …, … gibi ünlü turizm firmalarıyla çalıştığını, dolayısıyla markası için ciddi yatırımlar yaptığını, özellikle ses sahne, … alan süslemeleri, basılı broşürler, basın … firması anlaşmaları, açık hava reklamları ve yıllar içerisinde Türkiye’de birçok yerli – yabancı ünlü sanatçılarla iş birliği …. ile marka bilinirliği arttırıldığını, son dönemde “…” markasının dava dışı 3. kişi adına tescilli olduğu tespit edildiğinden, markadaki “A” harfini atarak ve logo aynı kalmak suretiyle “…” olarak kullanmaya başladığını ve 2017/29810 no ile “…” markası için tescil başvurusunda bulunulduğunu, 2017/29810 no.lu “…” markasının sahibi olduğunu ancak “…” ve “…” markaları üzerinde uzun yıllardır kullanım sonucu gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkiline ait “…” ibareli markalar ile tesciline itiraz edilen davalı “…” markası arasında bağlantı kurma ihtimalinin bulunması nedeni ile müvekkilinin haklarının ihlalinin söz konusu olduğunu, müvekkilleri adına tescilli olan 2017/29810 no.lu “…” markasına dair, işbu itiraz konusu marka sahibi tarafından itirazlar edildiğini, “…” ibaresinin benzer olduğu iddialarında bulunulduğunu, ancak bu itirazların kabulüne dair kararın iptali için, müvekkili tarafından Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2018/301 E. no ile dava açıldığını, bu davanın da kısmen müvekkili lehine sonuçlandığını ve müvekkiline ait “…” markasının 41 ve 35. sınıflarda tescili gerektiği, markanın kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığının açık bir şekilde tespit edildiğini, müvekkilinin söz konusu markayı uzun yıllardır Türkiye’de ve oldukça tanınmış organizasyonlarda kullandığını, markaya da yatırımlar yapıldığını, dava konusu tescil sınıflarında marka tüketici nezdinde kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığını, davalı yanın başvurusunun kötüniyetli olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın, kendisine ait 2017/29810, 2015/84820 sayılı ve “…”, “… …” ibareli markalar ile davalı taraf markasının, iltibasa yol açacak derecede benzer olduğunu, aynı ve benzer mallar için tescil edildiğini, bu nedenle de başvurunun reddi gerektiğini iddia ettiğini, somut olay incelendiğinde, YİDK karar tarihinde, itiraz gerekçesi 2017/29810 sayılı ve “…” ibareli markanın hükümden düşmüş olduğunu, diğer bir ifadeyle tescilli olmadığını ve başvuru işlemlerinin de devam etmediğinin görüldüğünü, söz konusu marka başvurusunun 2018-M-4483 sayılı YİDK kararı ile reddedilmiş olduğundan, dava konusu … sayılı markanın incelenmesinde dikkate alınmasının mümkün olmadığını, bu nedenle ve hukuka uygun olarak, 2017/29810 sayılı davacı markası incelemeye esas alınamadığını, dava konusunun … sayılı ve “…” ibareli marka olduğunu, markanın münhasıran kelime unsurundan oluştuğunu, ibare bir bütün olarak markanın esas unsurunu oluşturduğunu, “Benim Festivalim” anlamına gelen markanın, davacının itiraza mesnet 2015/84820 sayılı markası ile farklı bir birlik ve bütünsellik içerisinde tüketiciye sunulduğunun görüleceğini, davacının 2015/84820 sayılı markası incelendiğinde, markanın kelime, şekil ve renk unsurlarını esas unsur olarak ihtiva ettiğini, markanın “…” ibaresiyle başlamakta olduğunu, ibarenin koyu renkte kalın harfler kullanılarak oluşturulduğunu, ibaredeki “Y” harfi yerine özgün bir logo kullanıldığını, söz konusu ibare ve logo davalı markasında yer almadığını, markanın bütün olarak okunup algılanacağından, davacı markasındaki “…” unsurunun ve “Y” harfi yerine kullanılan logonun markalar arasında iltibası kaldıracak farklı esas unsur kullanımları olduğunun görüleceğini, davacı markasında yer alan “…” ibaresi ile davalı markasında yer alan “…” ibarelerinin, görsel işitsel ve anlamsal düzeyde farklı olduğunu, farklı kelimelerle başlayan markalardan “…” “mayıs festivali”, “…” ise “benim festivalim” anlamına geldiğini, inceleme yapılırken, ibareler arasındaki belirgin anlamsal farkın da göz ardı edilmemesi gerektiğini, davacı taraf, dava konusu marka başvurusuna karşı, “…/…” ibareleri üzerinde gerçek ve öncelikli hak sahibi olduğunu, eskiye dayalı kullanımları ve ibare üzerinde gerçek hak sahibi olması nedeniyle başvurunun reddedilmesi gerektiğini iddia ettiğini, söz konusu iddianın hukuka aykırı olduğunu, davacının, kötüniyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, 35 yıla yakın zamandır … Travel, Türkiye’de “kültür turizminin” öncüsü olarak birçok yeniliğe imza attığını ve yeni adımlar ile kültür turizmciliğine liderlik ettiğini, müvekkilleri şirket adına “…” markası ilk defa 2002 yılında tescil ettirildiğini, daha sonra da “…” ibaresini esas unsur olarak içeren pek çok seri marka oluşturduğunu, dava konusu müvekkilleri adına tescilli … sayılı “…” markasının müvekkillerinin “…” ibareli markalarının serisi niteliğinde olduğunu ve müvekkilleri adına tescilinin hukuka uygun olduğunu, dava dilekçesinde yer alan listede yer alan markalardan da görüldüğü üzere müvekkilleri adına “…” ibaresi esas unsur olmak üzere oluşturulmuş marka tescillerinin 2002 yılına kadar uzanmakta olduğunu, müvekkilleri … Turizm ve Ticaret A.Ş. ticaret unvanın da esas unsurunu oluşturan “…” sözcüğü ile başlayan seri markalar yaratıldığını ve söz konusu markaların TÜRKPATENT nezdinde tescil ettirildiğini, müvekkillerinin dava konusu marka başvurusunun “…” ibaresi ile oluşturulmuş olan markalarının serisi niteliğinde olduğunu, “MY” ibaresinin Türkçede “BENİM” anlamına geldiğini, ayırt edici niteliği haiz olmayan ve pek çok firma tarafından da esas markaya eklenmek suretiyle seri marka oluşturulan bir ibare olduğunu, sadece Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde dahi “MY” ibaresi ile başlayan 4771 marka kaydının bulunduğunu, bu durumun, müvekkillerinin 2002 yılından bu yana tescilli olarak korunan markasının esas unsurunu korumak ve “MY” ibaresi eklemek suretiyle tescili talep edilen dava konusu markanın tescilinin hukuka uygun olduğunu gösterdiğini, söz konusu Mahkeme kararında davacının iddia ettiği gibi, davacının gerçek hak sahipliğinin belirlenmesi söz konusu olmayıp, davacı markasının müvekkilleri markaları ile iltibas teşkil ettiği hususunun yinelendiğini, müvekkilleri adına tescil edilen 2018 58810 sayılı dava konusu “…” markasının kötü niyetli olduğunu kabul edilemeyeceğini, işbu davanın YİDK karar iptal davası olduğundan YİDK kararının verildiği tarihteki koşullara göre değerlendirme yapılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
ANKARA BAM 20.HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI KARARI:
Mahkememizin 11/02/2020 tarih ve 2019/286 esas, 2020/79 karar sayılı davanın kısmen kabulüne dair verilen kararı, Ankara BAM 20.Hukuk Dairesinin 31/12/2021 tarih ve 2020/606 esas, 2021/1736 karar sayılı ilamıyla ve özetle
“…. Dava, YİDK marka kararı iptali ile hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
22/7/2020 tarihli 7251 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” halinde bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine gönderilmesine, duruşma yapmadan kesin olarak karar verir.
Somut uyuşmazlıkta da davalının marka başvurusuna davacı tarafça itiraz edildiği, davacının itirazının YİDK tarafından reddedildiği, iş bu davanın da söz konusu YİDK kararının iptali için açıldığı, davacının hem itiraz aşamasında hem de dava aşamasında itirazına mesnet gösterdiği markalarından 2017/29810 sayılı markasına ait başvurusunun reddedildiğinden bahisle incelemeye esas alınmadığı anlaşılmaktadır.
Oysa davacının itirazına mesnet gösterdiği marka başvurusu dava konusu davalının marka başvurusundan önceki tarihli olup, davacının itirazına mesnet alınması gerekmektedir. Bu bağlamda marka başvurusunun Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından reddedilmesi önemli olmadığı gibi, bu başvurunun reddine dair YİDK kararına yönelik olarak dava açıldığı, başvurunun halen ayakta olduğu da anlaşılmaktadır.
Buna rağmen ilk derece mahkemesince görüşüne başvurulan bilirkişi heyet raporunda davacının 2017/29810 sayılı itirazına mesnet markası değerlendirmeye alınmadığı gibi mahkemece de dikkate alınmamıştır.
Bu itibarla davacının gerek marka başvurusuna itiraz aşamasında dayandığı gerekse dava dilekçesinde belirttiği itirazına mesnet 2017/29810 sayılı markası da değerlendirilmek suretiyle somut uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu gerekliliğe uyulmaması, 6100 sayılı HMK’nın 7251 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik 353/1-a-6. maddesi uyarınca “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” halini oluşturur.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözden kaçırılarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, taraf vekillerinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile kaldırılmış; usul ve yasaya uygun görülen özetlenen kaldırma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 19/06/2022 havale tarihli ek raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; ” …Davaya konu 2018 58810 sayılı davalı şirket markasının, dava konusu edilen 35., 39. ve 41. sınıfta yer alan hizmetlerin tamamının, davacı şirketin itirazına dayanak ve inceleme kapsamında sayılması gereken 2015 84820 ve 2017/29810 sayılı markalarında yer alan hizmetler ile aynı / aynı tür olduğu, Davaya konu 2018 58810 sayılı davalı şirket markası ile davacı yana ait davaya ve itiraza mesnet 2015 84820 sayılı markası arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/(1) maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, c- Davaya konu 2018 58810 sayılı davalı şirket markası ile davacı yana ait davaya ve itiraza mesnet 2017/29810 sayılı markası arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/(1) maddesi anlamında benzerlik ve bu benzerlik neticesinde karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, Davacı yanın, eylemli kullanımları uyarınca kazanılmış hakkının bulunduğu, Davaya konu 2018 58810 sayılı “…” ibareli markanın 41. sınıfta tescilli “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil).” hizmetleri açısından, davacı yanın önceye dayalı kullanımları/kazanılmış hakkı gerekçeleri ile hükümsüzlük şartlarının oluştuğu, Heyetin yukarıda belirtilen inceleme yöntemleri, bilimsel ve teknik dayanakları kapsamı ile birlikte Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından itiraza konu markanın reddedilmesinin önemli olmadığı, bu başvurunun reddine dair YİDK kararına yönelik olarak dava açıldığı, başvurunun halen ayakta olduğu gerekçesi karşısında, varılan sonucu ile farklı nitelikte olan dava konusu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 09.05.2019 tarih ve … sayılı kararının yerinde olup olmadığının takdirinin Sayın Mahkemede olduğu…” belirtilmiştir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 20/06/2018 tarihinde “…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 35, 38, 39, 41.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının 2017/29810, 2015 84820 sayılı “…”, “… …” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35, 38, 39, 41.sınıftaki “35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. 38 Radyo ve televizyon yayın hizmetleri. Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil). Haber ajansı hizmetleri. 39 Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri. 41 Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2017/29810, 2015/84820 sayılı “…”, “… …” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 35, 39, 41, 43.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka ile davacı yanın markaları karşılaştırıldığında, dava konusu marka kapsamında aynı/aynı tür ve benzer hizmetler ile birlikte, kullanım amaçları, işlevleri ve birbirleri ile olan ilişkileri (alternatif veya tamamlayıcı olması) bakımından yapılan değerlendirmede, davaya konu markanın dava konusu edilen 35., 39. ve 41. sınıfta yer alan hizmetlerin tamamının davacı yanın markalarında yer alan hizmetler ile aynı / aynı tür olduğu tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…+şekil”, “… …+şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Anlamsal olarak yapılan karşılaştırmada, davaya konu markanın ve davacı şahsın 2017/29810 başvuru numaralı markasının “my” + “…” şeklinde iki ayrı kelimeden oluştuğu, içerdikleri ibarelerinin aynı olduklarının kabul edilmesi gerektiği, tarafların önceki raporda bu yönde bir itirazları bulunmamakla birlikte, İngilizce olan bu iki kelimeden, “my” ibaresinin birinci tekil şahıs iyelik katan kelime olduğu, “bana ait, benimle ilgili, ilişkili” anlamlarına geldiği, “…” ibaresinin “…” ibaresi ile eş anlamlı olduğu, belirli bir neden veya durumdan dolayı toplanma anlamına geldiği1, davacı şahsın 2015 84820 sayılı markasında yer alan diğer kelime olan “…” ibaresinin Türkçe özel isim olduğu, “…” ibaresinin ise “may” ve “…” ibarelerinin birleşiminden olduğu kabul edildiğinde “may” ibaresinin İngilizce “mayıs” anlamına geldiği, kök rapordan farklı olarak incelemeye dahil edilen 2017/29810 sayılı markada yer alan “…” ibaresi ile davaya konu markada yer alan “…” ibarelerinin anlamsal olarak aynı olduğu, bu hali ile “benim festivalim” anlamlarına gelebileceği, davacı yanın diğer markasının ise “… mayıs festivali” anlamlarına gelebileceği sonucuna varılmıştır.
İşitsel açıdan yapılan karşılaştırmada, 2017/29810 sayılı markada yer alan “…” ibaresi ile davaya konu markada yer alan “…” ibarelerinin okunuşlarının aynı olduğu, “…” / “… …” ibareleri arasında ise ortak “…” ibarelerinin okunuşları aynı nitelikte olduğu, fakat, İngilizce “my” ibaresinin Uluslararası Fonetik Alfabe (IPA) kapsamında /maɪ/ şeklinde, “may” ibaresinin ise /meɪ/ şeklinde okunmakta olduğu dikkate alındığında özellikle “…” ibaresinin Türkçe okunması halinde, ibareler benzerlik hatta ayırt edilemeyecek kadar benzerlik taşıdığının kabul edilmesi gerektiği, diğer taraftan davacı yanın markasında yer alan “…” ibaresi ile birlikte tespit edilen benzerliğin düştüğü sonucuna varılmıştır.
Görsel olarak yapılan karşılaştırmada, davaya konu markanın kelime markası olduğu, beyaz fon üzerine siyah tonlarda, büyük harf ile “…” ibaresinden oluştuğu, davacı yanın 2015 84820 sayılı markasının kelime ve şekil unsuru içerdiği, beyaz fon üzerine kırmızı tonlarda tek satıra gelecek şekilde özel yazı karakteri ile büyük harfle “…” ibaresi, ibarenin “y” harfinin aynı zamanda şekil olması ile birlikte devamında küçük harfle “…” ibaresini barındırdığı, 2017/29810 sayılı markanın kelime ve şekil unsuru içerdiği, beyaz fon üzerine kırmızı/beyaz tonlarda tek satıra gelecek şekilde özel yazı karakteri ile büyük harfle “…” ibaresini içerdiği, ibarenin etrafında ise şeklin kompozisyon edildiği, davacı yanın markalarında yer alan şekil unsurlarının ibarelerin anlamları ve marka kompozisyonlarındaki konumları karşısında ayırt ediciliklerinin olmadığı, kelime unsurlarının ön plana çıktığı, görsel olarak da davacı yanın “…” ibaresini içeren markası ile davalı yana ait “…” ibaresi arasında görsel anlamda da benzerlik olduğunun kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Marka hukuku açısından taraf markalarının, fonetik, anlamsal ve görsel olarak bir bütün halinde değerlendirilmesi esas olacağından, taraf markalarında yer alan “…”/“… ve “…”/“…” ibarelerin benzer nitelikte olduğu, okunuşlarının da İngilizce/Türkçe okunması halinde aynı olacağının kabul edilmesi gerektiği, bununla birlikte, davacı markalarından 2015 84820 sayılı markasında yer alan “…” unsuru ve şeklin markalardaki söz konusu benzerlik derecesini düşürdüğü, davacı markasında yer alan “… …” ibaresi içerisindeki “…” ibaresinin de markanın esas unsuru olarak sayılması gerektiği, yukarıda tespitler çerçevesinde söz konusu markanın davaya konu marka ile benzer kabul edilmeyeceği, diğer taraftan hükümden düşen 2017/29810 sayılı markanın içerdiği unsurlar, ibarelerin okunuşlarındaki ve anlamlarındaki aynılık markaların birbirlerine yakınlaştırmakta, davacı her ne kadar davacı yanın markasında görsel öğeler yer almakta ise bu öğelerin ayırt edicilikleri olmadıkları değerlendirmekle davaya konu marka ile 2017/29810 sayılı markanın bu hali ile karıştırılma ihtimaline neden olabilecek derecede benzer oldukları kanaatine varılmıştır.
Davalı yanın, dava konusu “ …” markasını gören bir tüketici, bu markayı davalının “… şekil ” markasının serisi, alt markası yahut yeni bir versiyonu sanabilecektir. Davaya konu marka ile davacı yanın itirazına mesnet markası arasında, tescili talep edilen 35. 39. ve 41. sınıfta yer alan hizmetlerin tamamı açısından 6769 sayılı SMK’nın 6/(1) maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Önceki Hak Açısından Değerlendirme;
Bu kapsamda davacı yan itiraz aşamasında ve dava ile hükümsüzlük talebine ilişkin önceye dayalı kullanımlarını gerekçe göstermektedir. Davacı yanın, davaya konu markaya ait başvuru tarihi olan 20.06.2018 tarihinden öncesine ait kullanımları incelenmiş, davacı yanın sunmuş olduğu deliller içerisinde 2010 yılından 2019 yılına kadar, “…” ve “…” unsurlu markalara ait çeşitli görsellerin bulunduğu görülmüş, bu görsellerin bazılarının sosyal medya paylaşımları, bazılarının ise etkinlik tanıtım dokümanları afişleri, faturalar olduğu tespit edilmiştir.
Davacı yanın eylemli kullanımlarının, şenlik, …, gösteri, konser şeklinde kısacası kültür ve sanat etkinliği ile sınırlı olduğu davacı yanın sunmuş olduğu delillerden tespit edilmiştir.
Davaya konu marka ile davacı yanın eylemli kullanımına konu “…” ibareli markasal kullanımlarının, karşılaştırmadan da anlaşılacağı üzere benzer hizmetleri içerdiği kabul edilmiştir. Bununla birlikte, yukarıdaki bentte, benzerlik değerlendirmesi için yapılan tespit uyarınca, “…” ibaresi ile “…” ibaresi arasında benzerlik olduğu kabul edilmiş, “…” ibareleri arasında da okunuş açısından da yakınlaşma ihtimalinin yüksek olduğu, görsel ve işitsel benzerlik etkisiyle, ilgili tüketici tarafından markaların anlamsal olarak da birbiriyle ilişkilendirilmesinin mümkün olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Heyet, kök rapordaki tespitlerini yenilemekle, markaların bütünsel olarak birbirleri ile benzer oldukları, irtibatlandırılmalarının mümkün olduğu, işbu bent açısından da kabul edilmiştir. Davacı yanın söz konusu kullanımı, yukarıdaki tabloda kırmızı ile gösterilen hizmet ile sınırlıdır. Somut olayda davacı yan, davaya konu … sayılı “…” markasının başvuru tarihinden önce tescilsiz kullanmış olduğu işaret kapsamında hak elde ettiği değerlendirilmiş, 41. sınıfta yer alan “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil).” hizmetleri açısından hükümsüzlük nedeninin oluştuğu kabul edilmiştir.
Somut davada davaya konu marka ile davacı yanın itirazına mesnet markası arasında, tescili talep edilen 35. 39. ve 41. sınıfta yer alan hizmetlerin tamamı açısından 6769 sayılı SMK’nın 6/(1) maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunduğu hizmetleri açısından hükümsüzlük nedeninin oluştuğu kabul edilmiştir.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Somut davada davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Usul ve yasaya uygun bulunan BAM 20. Hukuk Dairesi’nin 31/12/2021 tarih ve 2020/606 esas, 2021/1736 sayılı kaldırma ilamında belirtilen ve uyulan gerekçelerle; davanın kısmen kabulüne, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının 35, 39 ve 41. Sınıflar yönünden iptaline, … sayılı markanın 35, 39 ve 41. Sınıf mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya dair istemlerin reddine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının 35, 39 ve 41. Sınıflar yönünden iptaline,
3-… sayılı markanın 35, 39 ve 41. Sınıf mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
4-Fazlaya dair istemlerin reddine,
5-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 44,40 TL harçta düşümü ile 36,30 TL bakiye harcın davalılardan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
6-Davacı kendini vekille temsil ettirdiği için 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Reddedilen kısım itibariyle davalılar kendilerini temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 2.480,78 TL yargılama giderinden payına düşen 1.240,39 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine göre davalı kurum tarafından yapılan İstinaf Karar Harcı 54,40 TL, İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcı 148,60 TL, posta gideri 87,31 TL olmak üzere toplam 290,31 TL yargılama giderinden payına düşen 145,15 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, kalanının davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine göre davalı şirket tarafından yapılan İstinaf Karar Harcı 54,40 TL, İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 203,00 TL yargılama giderinden payına düşen 10,50 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, kalanının davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.07/07/2022