Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/460 E. 2023/204 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/460 Esas – 2023/204
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/460
KARAR NO : 2023/204

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/11/2022
KARAR TARİHİ : 18/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/05/2023
DAVA:
Davacı vekili 28/07/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı ve “…” esas unsurlu ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı …’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, …. ilanı üzerine müvekkili tarafından …. itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak … tarafından reddedildiğini, oysa kararın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirketin 1961 yılından bugüne özellikle bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler vs. ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin “…” ibaresini ilk olarak … yılında tescil ettirdiğini, müvekkili şirkete ait “…” ibaresini esas unsur olarak ihtiva eden birçok marka bulunduğunu, müvekkili şirkete ait “…” ibaresini içerir nitelikte endüstriyel tasarımları da bulunduğunu, müvekkilinin “…” esas unsurlu markasının … nezdinde … numara ile tanınmış marka olarak kayıtlı olduğunu, dava konusu marka ile müvekkili şirket markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduklarını, dava konusu markanın “…+…” ibaresinden oluştuğunu, müvekkili markasını doğrudan içerdiğini, dava konusu markada yer alan “…” ekinin marka başvurusuna hiçbir ayırt edicilik kazandırmadığını, “…” markasının müvekkiline ait “…” markasının ardışık markası veya ürün serisine ait yeni bir ürün izlenimi verdiğini, tüketicilerin dikkatinin doğrudan “…” ibaresi üzerinde yoğunlaşacağını, dava konusu marka başvurusunun kapsadığı mal/hizmetlerin müvekkili markalarının kapsadığı mal/hizmetler ile bire bir aynı/benzer ve doğrudan bağlantılı olduğunu, markalar arasında ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğunu, markaların kullanıldığı ürünlerin gıda sektörüne ait ve günlük kullanıma yönelik hemen her marketten kolaylıkla elde edilebilen ve çabuk tüketilebilen ürünler olduğunu, ürünlerin alımında tüketicilerin göstereceği dikkat derecesi ile harcayacağı zamanın normalden daha az olduğunu, tüketici grubunun önemli bir kısmını ayırt etme ve dikkat kabiliyeti ortalama bir erişkine nazaran daha az olan çocukların oluşturduğunu, müvekkili şirketin “…” ibareli markalarının tanınmış marka olduğunu, “…” ibaresini taşıyan ilk ürünün “… … Bisküvi” olduğunu, bu ürünün üretimine 1990 yılında başlandığını, “…” ibaresinin hangi ticari işletmeyi çağrıştırdığına ilişkin yapılan kamuoyu araştırmalarında tüketicilerin 2/3’ünün markanın müvekkili şirkete ait olduğunu ifade ettiklerini, müvekkilinin büyük çabaları sonucu markanın tanınır hale geldiğini ve tüketici nezdinde müvekkili şirket ile anıldığını, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, davalı Kurumun iddiasının aksine 5. sınıf emtianın hitap ettiği tüketici kitlesinin algılama ve dikkat düzeyi düşük kitle olduğunu, ilgili ürünlerin günlük gıda tüketim ürünleri içerisinde değerlendirilmese de tıbbi, profesyonel bir dikkat ve özen gerektirecek, reçete zorunluluğu olan ürünler arasında yer almadığını, orta ölçekli market raflarında dahi satışının gerçekleşebildiğini, hedef kitlesinin doktor, diş hekimi ya da eczacılar olmadığını, müvekkiline ait “…” markasının zayıf marka olmadığını, tanımlayıcı olarak kabul edilemeyeceğini, aksine yüksek ayırt ediciliğe sahip olduğunu, dava konusu markanın tescili halinde müvekkiline ait tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zarar göreceğini ve dava konusu markanın haksız yarar elde edeceğini belirterek, … …’nun … …’nın … sayılı kararının 05. Sınıfta yer alan “Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler” mallar, 29. Ve 30. Sınıfın tamamı ile 35. Sınıf içerisinde yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için mallarının bir araya getirilmesi hizmetler” hizmet sınıfının altında mevcut; 5. Sınıfta yer alan “Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler” malları ile 29 ve 30. Sınıfın tamamı yönünden iptaline ve davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusunun tescil edilmesi halinde 05. Sınıfta yer alan “Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler” mallar, 29. Ve 30. Sınıfın tamamı ile 35. Sınıf içerisinde yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için mallarının bir araya getirilmesi hizmetler” hizmet sınıfının altında mevcut 05. Sınıfta yer alan “Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler” malları ile 29 ve 30. Sınıfın tamamı yönünden hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu “…” markasının tescil edilmek istendiği 5’inci sınıftaki malların hedef kitlesinin doktorlar, eczacılar, veterinerler, diş hekimleri gibi yüksek düzeyde titiz alıcılar olduğunu, hedeflenen tüketici kitlesinin satın alım anında daha özenli ve dikkatli olacağını, markalar arasındaki iltibas ihtimalinin ortadan kalkacağını, uyuşmazlık konusu tüm sınıflar açısından hem ortalama tüketici hem de bilinçli tüketicileri taraf markaları arasındaki bariz farklılığı algılayacaklarını, markaların birbirleriyle ilişkilendirilmeyeceğini, taraf markalarının farklı bir bütünsellik içerisinde tüketiciye sunulduğunu, esas unsurlarının tamamen farklı olduğunu, markalar arasındaki çakışmanın ayırt edici olmayan/zayıf bileşenlerde kısmen gerçekleştiğini, “…” ibaresinin düşük ayırt ediciliğe sahip olduğunu, dava konusu markanın esas unsurunun bir bütün halinde “…” ibaresi olduğunu, taraf markalarının görsel, işitsel ve genel görünümleri itibarıyla birbirlerinden farklı olduğunu, markaların birbirinin serisi olarak algılanmayacağını, davacının SMK 6/5 kapsamında sunduğu bilgi ve belgelerin yetersiz olduğunu, … kararının yerinde olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahsa usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak … tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen … kararının davacıya 15/09/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 11/11/2023 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 13/04/2023 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Davacıya ait markalar kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile dava konusu marka kapsamında yer alan ve işbu davaya konu edilen mal ve hizmetlerin aynı/aynı tür/benzer olduğu, davacıya ait markalar ile dava konusu marka başvurusunun, görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadığı ve aralarında karıştırılma/ilişkilendirilme ihtimali bulunmadığı, davacı markasının tanınmış marka olduğu değerlendirilmekle birlikte, davacıya ait marka tanınmış olsa dahi, taraf markalarının benzer olmadığı, bu nedenle davalıya ait markanın davacı markasının tanınmışlığı gerekçesi ile haksız yarar sağlayacağı, davacı markasının itibarına zarar verilmesi veya davacı markasının ayırt edici karakterinin zedelenmesine sebebiyet vereceğine dair bir kanaat oluşmadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … sayılı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 03, 05, 29, 30, 35.sınıftaki “05. Sınıf: Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler 29. Sınıf: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 30. Sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez 35. Sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, prop olis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza ve hükümsüzlüğe dayanak markaların ise …. sayılı ve “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 05, 29, 30, 32, 38, 41, 42, 45. sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda dava konusu edilen tüm mal ve hizmetler bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…” esas unsurlu ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu marka başvurusu, sadece keline unsurundan oluşan, kapsamında herhangi bir renk ya da şekil unsuru içermeyen bir kelime markasıdır. “…” ibaresinden oluşan dava konusu markanın herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. “…” ibaresi yazıldığı gibi okunmakta/telaffuz edilmektedir. “…” ibaresi, dava konusu marka başvurusunun esaslı unsurudur.
Davacıya ait markalarda ise davacı markalarının çoğunluğunun “…” ibaresi ile “…” ibaresini içerdiği, markaların bir kısmının ürün ambalajını da içerir görsellerden oluştuğu görülmektedir. “…” ibaresini içeren markalarda, “…” ibaresi üst satırda, “…” ibaresi ise alt satırda konumlandırılmış ve “…” ibaresi, “…” ibaresine nazaran daha küçük punto ile yazılmıştır. Davacı markaları arasında, düz yazı ile yazılmış, herhangi bir şekil unsuru içermeyen “…”, “…+”, “… …”, “… …”, “…, “… …”, “…”, “…” markalarının da bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı adına kayıtlı markalar, “…+kelime” şeklinde oluşturulmuş olup, “…” kelimesinin sonuna kelime eklenerek yeni marka başvuruları yapılmıştır. Davacı markalarının ortak unsuru olan “…” ibaresi, …. nezdinde “Biçim, şekil. Bir şeyin istenilen ve olması gereken durumu. İstenilen şeylerin yazılması, doldurulması için hazırlanmış basılı belge.” anlamlarını içermektedir. “…” ibaresi, dava konusu edilen 05, 29, 30. Sınıf emtianın perakendeciliği hizmetleri bakımından, tanımlayıcı değildir. “…” ibaresi, gıda sektöründe “diyet” grubu ürünleri akla getirmekle birlikte, jenerik olarak kullanılan bir ibare değildir. Dolayısıyla, tanımlayıcı olarak kabul edilmemiştir. Esasen davacı tarafın dosyaya sunduğu mahkeme kararlarında da, “…” ibaresinin tanımlayıcı olarak kabul edilmediği, ayırt edici vasfının bulunduğu yönünde hüküm verildiği tespit edilmiştir. Buna karşın, “…” ibaresi anlamı herkes tarafından bilinen bir kelime olması, gündelik hayatta sıklıkla kullanılan bir ibare olması sebebiyle, ayırt ediciliğinin, orijinal bir ibare gibi yüksek olarak değerlendirilemeyeceği, standart düzeyde bir ayırt ediciliğinin bulunduğu kanaatine varılmıştır. “…” markası, davacı adına … sayı ile kayıtlı tanınmış marka olduğu tespit edilmiştir.
Davacının hem ticaret unvanının hem de çok sayıda (yaklaşık 1000 adet) önceki tarihli markalarının “…” ibaresini barındırdığı gözetildiğinde, “…” ibaresinin çatı markası niteliği taşıdığı, davacı markalarında yer alan “…” ve diğer kelime unsurlarının esas ve baskın unsur olduğu, tüketicilerce marka olarak algılanacak kısmın “…” ve “…” ile birlikte bulunan diğer kelime unsurları olduğu kanaati oluşmuştur. Taraf markaları arasındaki uyuşmazlık “…” ibaresini ortak olarak içermelerinden kaynaklanmaktadır. Fakat bütünsel olarak incelendiğinde, taraf markalarının bütünsel olarak birbirinden farklılaştığı, davalı markasında “…” ibaresi, “…” ibaresinin bir parçası olduğu, tek başına kullanılmadığı, diğer unsurlardan farklı yazılarak ön plana çıkarılmadığı tespit edilmiştir. Bir diğer deyişle, davacı markalarının esas unsuru “…” ibaresi iken, davalı markasında “…” ibaresi ön plandadır. “…” ve “…” kelimeleri, gerek görsel gerekse işitsel olarak farklı olduğu kanaatine varılmıştır. “…” ibaresinin anlamlı bir kelime olmaması nedeniyle, anlamsal benzerlikten de söz edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda, “aynı/benzer” olarak işaretlenen dava konusu emtialar “yiyecek-içecek” grubuna dahil, hemen her yaştan ve kesimden tüketiciye hitap eden ürünler olup, özel bir tüketici kesimine hitap etmeyen, nispeten kısa zaman aralığında tercih yapılarak satın alınan, sık tüketilen gündelik ürünler olup, yüksek fiyatlı olarak nitelendirilemeyecek ürünlerdir. Dolayısıyla dava konusu emtiaların hitap ettiği tüketici ve alıcı kitlesinin, ilgili emtiaları satın alırken sahip olduğu bilgi/bilinç/dikkat/özen seviyelerinin düşük olduğu mütalaa edilmektedir. Öte yandan somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan 05. Sınıftaki emtiaların ise tıbbi içerikli gıda ürünleri olduğu, bu ürünlerin ilgili tüketicilerinin ve/veya alıcılarının çoğu zaman yetişkin kimselerden veya ebeveynlerden oluşacağı, bu kişilerin doğrudan kendi bedenleri, çocuklarının bedenleri veya besledikleri evcil hayvanlarının bedenleri için kullanacakları bu gıda ürünlerini alelade bir şekilde değil mutlak bir ön araştırma ya da profesyonel bir satış danışmanının yönlendirmeleri sonucunda satın alacağı, bu satın alım esnasında tercihlerinde dikkat düzeyi görece yüksek bir şekilde ve bilinçli bir şekilde hareket edecek oldukları düşünülmektedir. Dolayısıyla, taraf markalarında benzer olarak kabul edilen emtialar yönünden ilgili tüketicilerin hem makul düzeyde bilgiye, düşük seviyede dikkat ve özene sahip sıradan tüketicilerden hem de dikkat, özen, bilgi düzeyi daha yüksek olan bilinçli tüketicilerden oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak, taraf markalarının emtia sınıfları arasında ayniyet/benzerlik bulunmakta ve markalar ortak olarak “…” ibaresini markaları kapsamında barındırmaktadır. Fakat taraf markaları gerek bütünsel olarak gerekse esas unsur bazında farklıdır. Dava konusu marka bir bütün olarak “…” ibaresinden oluşurken, davacıya ait markalar ile arasında tek benzerliğin “…” ibaresi olması, ortak kelime olan “…” ibaresinin tanımlayıcı olmamakla birlikte, anlamı olan bir kelime olması nedeniyle ayırt edici niteliğinin yüksek olarak değerlendirilemeyeceği, dava konusu markada “…” ve “…” ibarelerinin bir araya getiriliş şeklinin orijinal olması ve bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacının dayanak markalarından uzaklaştığı, davacının “…” ibareli markalarına getirilen kelime unsurunun “…” ibaresinden sonra getirildiği, buna karşın dava konusu markada farklı unsurun “…” kelimesinden önce getirildiği, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin tespitinde; markaların başlangıç kısmının, son kısımlarına göre tüketici kitlesi üzerinde daha etkili olacağı, kelimelerin başındaki farklılığın markaları ayırt etmesi için yeterli olacağı, somut uyuşmazlık bakımından ortak olarak belirlenen “…” kelimesinin dava konusu markada sonda yer alması, taraf markalarında yer alan diğer unsurlar nazarında hiçbir benzerlik bulunmaması, tüketicinin taraf markalarını benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olay bakımından markaların ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-5 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın düşümü ile 99,20 TL bakiye karar harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde …aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde …. Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.18/05/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.