Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/42 E. 2022/277 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/42
KARAR NO : 2022/277
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/02/2022
KARAR TARİHİ : 15/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/09/2022
DAVA:
Davacı vekili 07/02/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2018/573607 sayılı “şekil” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davacının … Holding …’nin fikri haklarının sahibi konumundaki bağlı iştiraki olduğunu, …’ın 1874’ten bu yana dünyanın önde gelen asansör, yürüyen merdiven ve yol üreticilerinden biri olduğunu, …’ın Türkiye’de 1911 yılından beri faaliyet gösterdiğini, yuvarlak içerisindeki pergel şeklindeki şirket logosununun ilk olarak 1910 yılında kullanılmaya başlandığını, günümüzde halini almış olan bu logo tasarımının TÜRKPATENT nezdinde de 07, 09, 35, 37, 38, 42 ve 45. Sınıflara giren mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere 2018 57307 sayı ile tescilli olduğunu, ayrıca bu logonun dünyada 175’ten fazla ülkede tescilli bir marka olduğunu, davacının bu logoyu uzun yıllardır Türkiye’de ve dünya çapında her türlü ticari faaliyetinde kullanageldiğini ve bunun sonucunda bu logonun davacı ile özdeşleşerek ayırt edicilik ve tanınmış marka statüsünü kazandığını, davacının bu marka altında, ….Kulesi gibi çok bilinen binalarda ve Türkiye geneline yayılmış bir çok kamu binasında asansör bakım onarım gibi hizmetlerini sürdürmekte olduğunu, hal bu iken davalı firmanın aynı şekli ihtiva eden markasının tesciline, davacının tescilli/tanınmış markasından doğan haklarına dayalı olarak dosyaladığı itirazların davalı TÜRKPATENT tarafından reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, dava konusu edilen markada kullanılmış olan “…” ve “…” ibarelerinin konu markaya ayırt edicilik katmadığını, zira davaya konu markada ilk anda göze çarpan ve markanın bütününe hakim olan baskın unsurun şekil unsuru olduğunu, zaten de “…” ibaresinin “asansör”ün İngilizcesi olduğunu ve markasal hüviyette ayırt ediciliğinin bulunmadığını, “…” ibaresinin de şekil unsuruna nazaran çok küçük puntolarla yazılmış olduğunu, taraf markalarında kullanılan şekillerin gri renkleri, dairesel biçimleri ve işaretlerin alt kısmına yerleştirilmiş üçgenler nedeniyle ayırt edilemeyecek derecede benzer şekiller olduğunu, nitekim davalı TÜRKPATENT’in de bu şekil özelliklerini haiz markaları davacının itirazları üzerine reddedegeldiğini, huzurdaki davaya konu YİDK kararının bu emsal kararlarla da çeliştiğini, şekil unsurları benzer olan markalar arasında karıştırılma ihtimali olduğuna dair emsal bir çok yargı kararının da bulunduğunu, ayrıca taraf markalarının aynı/aynı tür mal ve hizmetlerde kullanılacağını, davacının markalarının tüm dünyada ve Türkiye’de özellikle asansör sektöründe tanınmış olduğu göz önünde bulundurulduğunda, davaya konu markanın birebir aynı sektörde kullanılmasının markalar arasındaki karıştırılma ihtimalini daha da arttıracağını, bu durumun davalının tescil başvurusunun kötü niyetli olduğunu ve davacının markasının tanınmışlığından haksız olarak yararlanmak istendiğini de gösterdiğini, zira davalının dava konusu marka başvurusunda bulunurken davacının markasından ve aynı sektördeki faaliyetlerden haberdar olmamasının mümkün olmadığını belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının birbirlerinden farklı olduğunu, dava konusu edilen markada geçen şeklin, markada kullanılmış olan “…” ibaresinin baş harfini andırdığını, ortalama tüketicinin bu işareti parçalara ayırmak ve içinden şekil unsurunu ön plana çıkarmak suretiyle algılamayacağını, markalar benzemediği için de davacının tanınmışlık iddialarının somut olaya bir etkisi olmadığını, davacının SMK m. 6/5 ve m. 6/9 hükümlerinde geçen koşulların somut uyuşmazlıkta gerçekleştiğini de ispat edemediğini beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; davacının markasının mevzuattaki şartlar doğrultusunda tanınmış bir marka olmadığını, zaten TÜRKPATENT nezdinde de “tanınmış marka” statüsüne alınmamış olduğunu, davacının markasında bir daire ve alt ortasında bir üçgen kullanılmış olduğunu, dava konusu edilen markadaki şekil unsurunun ise, markanın esas unsuru olan “…” kelimesinin baş harfine benzediğini, tarafların faaliyet gösterdiği sektördeki alıcıların bilinçli olduğunu ve taraf markalarını karıştırma ihtimallerinin bulunmadığını, davalının ilgili sektörde uzun yıllardır faaliyet gösteren, saygın bir firma olduğunu ve markasını davacının markasına benzetmeye çalışmasının davalıya itibar kazandırabilecek bir çaba olmayacağını, yani davacının kötü niyete dayalı itirazlarının mesnetsiz olduğunu ve taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını beyan ederek, davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan 2022-M-9932 sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 06/12/2021 tarihinde tebliğ edildiği, son günün pazar gününe denk gelmesi nedeniyle 07/02/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 20/06/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Karşılaştırılan işaretlerin, işaretlerde geçen/kullanılmış olan baskın şekil unsurunun yakın tertip tarzları nedeniyle görsel açıdan benzer olduğu, Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtialar açısından, emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, Yukarıda yer alan sebeplerden dolayı, karşılaştırılan markalar arasında, iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davacının “markasının tanınmışlığı” iddiasının davalının markasının tesciline/hükmüne engel olabileceği, davacının “kötü niyet” iddialarının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği, dava konusu edilen 29.11.2021 tarihli ve … sayılı YİDK Kararının, bu değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı, davacının hükümsüzlük isteminin, bu değerlendirmeler ile uyumlu olduğu, …” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 07, 35, 37.sınıftaki “07 Kaldırma, taşıma ve iletme makineleri: asansörler, yürüyen merdivenler, vinçler, aynı işleve sahip robotik mekanizmalar. Kara taşıtları için olanlar hariç motorlar, elektrikli motorlar, bunların parçaları ve tertibatları: hidrolik, pnömatik kontroller, kara taşıtları için olanlar hariç frenler, balatalar, krank milleri, dişliler, silindirler, pistonlar, türbinler, filtreler; kara taşıtlarında kullanılan ve bu sınıfta yer alan parçalar: taşıtlar için yağ, yakıt ve hava filtreleri, egzozlar, egzoz manifoldları, silindirler, silindir başları, pistonlar, karbüratörler, yakıt dönüşüm cihazları, enjektörler, yakıt tasarruf cihazları, pompalar, valfler, marşlar, dinamolar, bujiler Rulmanlar, bilyalı veya masuralı yataklar. Elektrikli açma kapama mekanizmaları. 35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (07. Sınıfa giren ve yukarıda sayılmış olan emtiaların) bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) 37 İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri. Sınai makinelerin ve cihazların, büro makinelerinin ve cihazlarının, haberleşme cihazlarının, elektrikli ve elektronik cihazların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri. Asansör tamiri ve bakımı hizmetleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise 2018/573607 sayılı “şekil” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 05, 06, 09, 35, 37, 38, 42, 45.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, taraf markalarının kapsamına giren emtialar, aynı sınıflara giren emtialardır; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen mal ve hizmetlerin büyük bir kısmı, davacının markasının kapsamında birebir yer almaktadır. Bunların dışında kalan mal ve hizmetler de, davacının markasının tescilli olduğu mal ve hizmetlerin sadece farklı bir şekilde ifade edilmiş halleridir/özeti niteliğindedir20. Aslında farklı ifade edilmiş bu mal ve hizmetlerin hepsi benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır, dağıtım kanalları ve satış yerleri de aynı veya benzerdir, birbirlerinin yerine ikame edilebilirler ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri vardır ve bu emtialar üzerinde benzer markaları gören tüketiciler markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurabilirler. Bu nedenle; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen emtiaların tamamı açısından da, somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının da gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel Benzerlik Alanında Değerlendirme
Davacının markası, kelime unsurundan yoksun bir şekil markasıdır; işarette iç içe geçmiş iki çemberden oluşan dairesel bir figürün altına, dairenin iç kısmına doğru uzanan bir üçgen şekli konuşlandırılmış ve renk unsuru olarak da gri renk kullanılmıştır. Dava konusu edilen marka ise, kelime, şekil ve renk unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir markadır; işaretin sol başına, iç içe geçmiş gri renkli iki çember ve çemberlerin sağ alt köşesine yerleştirilmiş biri mavi biri kırmızı iki üçgen konumlandırılmış, ortasında koyu mavi renkli büyük harflerle büyük puntolarda “…” ibaresi ve işaretin en sonuna da, küçük puntolarla yine mavi renkli harflerle sadece baş harfi büyük olacak şekilde “…” ibaresi yazılmıştır. Dava konusu işarette geçen ve Türkçe’de “asansör” anlamına gelen “…” ibaresinin bir cins isim olması nedeniyle, bilhassa da uyuşmazlık konusu olan “asansörle ilintili mal ve hizmetler” açısından markasal hüviyette bir ayırt ediciliği bulunmadığı hususunda herhangi bir tereddüt yoktur. İşarette geçen “…” ibaresi ise, Türkçe’de ve yaygın olarak bilinen dillerde bir anlamı olmayan, orjinal bir ibaredir ve markasal hüviyette ayırt ediciliği yüksektir. Yine de; işarette kullanılmış olan şekil unsurunun işaretin en başında yer alması ve “…” kelime unsurundan daha büyük puntolarla tasarlanmış olması nedeniyle, dava konusu edilen markada “…” ibaresinin görsel açıdan ilk anda dikkat çeken tek unsur olduğu söylenememektedir. Her ne kadar, basit şekil unsuru yanında baskın kelime unsurları ihtiva eden markalarda “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur” ise de, dava konusu edilen markanı baş kısmında, kelime unsuruna nispeten daha büyük puntolarda kullanılmış olan şekil unsurunun “basit” olduğunun ve işarette geri planda kaldığının ve markanın genel görünümü itibariyle “…” kelimesinin tek başına ön plana çıktığının kabulü mümkün görülmemiştir.
Dava konusu edilen markada kullanılmış olan ve geri planda kalmayan şekil unsuru ile davacının markasının tek unsuru olan şeklinin, gerek tertip tarzları, gerekse hakim renkleri itibariyle görsel açıdan yakın benzer şekiller olduğu değerlendirilmektedir; her iki şekilde de iç içe geçmiş iki çember, bu çemberlerin alt kısmına konuşlandırılmış üçgen(ler) ve baskın olarak da gri renk tonu kullanılmıştır. Yerleşik içtihada göre; potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Davacının şekil unsuru içeren markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının şekil esas unsurlardan biri olarak ihtiva eden markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir. Bu durumda, dava konusu edilen markada geçen “…” ibaresinin ön plana çıkarak, markaları benzer olmaktan alıkoymasının daha yüksek bir ihtimal olduğunu söylemek mümkün görülmemiştir. Davacının markası bir şekil markası olduğundan, yani bir okunuşu veya anlamı olmadığından, markaların kulakta bıraktıkları “tını” ile zihinde uyandırdıkları algının karşılaştırılması mümkün olmamıştır. Netice itibariyle somut olayda, karşılaştırılan işaretlerin görsel açıdan benzediği kanaatine varılmıştır.
SMK m. 6/1 kapsamında bir iltibasın varlığının tespitinde doktrin ve yargı kararlarında esas olarak şu ilkeler ortaya konmaktadır: Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, Çağrıştırma, Bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, Markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman. Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir.
Somut olay açısından bakıldığında; davacının tek bir şekilden ibaret markası ile davalının bu şekile yakın benzer özellikleri haiz bir şekli de ihtiva eden markası, şekil unsurunun davalının markasına kattığı ayırt ediciliğin yüksek olması nedeniyle, görsel açıdan benzer bulunmuştur. Dava konusu işarette geçen “…” ibaresinin yazım özellikleri ve tanımlayıcı niteliği itibariyle işaretin markasal hüviyette ayırt ediciliğine katkısının olmadığı, “…” ibaresinin de tek başına ön plana çıkmadığı, ayrıca da davacının şekil markasının asansörle ilişkili sektörde davacının uzun yıllara sarih, Türkiye dahil geniş bir coğrafya geneline yaygın, yoğun ve ciddi kullanımı ve tanıtımı neticesinde, yani kullanım sonucunda ayırt edicilik kazanmış olduğu, koruma kapsamının arttığı fiili gerçekleri de gözetildiğinde, karşılaştırılan markalarda şekil unsurunun benzerliğin/ortaklığın dikkat çekici hale geldiği tespit edildiğinden, taraf markalarının karıştırılabileceği değerlendirilmiştir. Ayrıca davacının markasının tescilli olduğu, 07, 35 ve 37. Sınıflara giren mal ve hizmetlerin davalının markasının kapsamına alınmak istenilen mal ve hizmetler ile aynı/benzer/türdeş emtialar olduğu da tespit edilmiştir.
Her ne kadar bu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ortalama alıcı kitlesinin bilgi/ bilinç/ dikkat/ özen/ algı seviyesi düşük olmasa da, taraf markaları arasındaki benzerlik nedeniyle, bu mal ve hizmetlerde yakın benzer özellikleri haiz bir şeklin markasal hüviyette farklı firmalar/tacirler tarafından kullanılması halinde alıcıların söz konusu mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, davalının markasının, davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; taraf markaları arasında görsel açıdan benzerlik bulunduğundan ve taraf markaları aynı/benzer/türdeş mal ve hizmetlerde kullanılacak olduğundan, davacının markası ile dava konusu edilen markanın karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunduğu ve hükümsüzlük şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olayda ise; “şekil” işaretinin/markasının/tanıtma vasıtasının “asansör ve benzer işleve sahip makineler” sektöründe davacının uzun yıllara sarih yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde Türkiye genelinde kullanıldığı ve tanıtıldığı, bu markanın bu sektörde iyi bilindiği ve tanınmışlığa ulaştığı, davacı ile özdeşleştiği, davacının dava dosyasına sunmuş olduğu belge ve delillerden anlaşıldığından, dava konusu marka başvurusunda bu şeklin çok yakın benzeri bir unsurun kullanılmış olması ve davalının söz konusu işareti, davacının markasının tanınmış olduğu sektörde, aynı/benzer/türdeş mal hizmetlerde kullanması halinde, haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi veya tanınmış markanın ayırt edici karekterinin zedelenmesi şartlarının gerçekleşebileceği ihtimalinin söz konusu olabileceği, davalının bu markasal kullanımının “davacının yeni bir yetkili bayisi” olarak hizmet veriliyor şeklinde algılanabileceği göz önüne alındığında, davalının başvuruya konu markasının, davacının markasının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşabileceği düşünüldüğünden, davacının tanınmışlıkla ilgili iddiasının, dava konusu markanın, kapsamına alınmak istenilen mal ve hizmetlerin tamamı yönünden, tesciline/hükmüne engel olabileceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne, TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline, … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-… sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
4-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15,000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.669,08 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.15/09/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 172,10.-TL
Posta Masrafı 196,98.-TL
Bilirkişi Ücreti 2.300,00.-TL
Toplam 2.669,08-TL