Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. … 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
…
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/418
KARAR NO : 2023/248
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – (Mersis:…)
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. … –
DAVALILAR : 1- … – …
Av. … – ….
: 2- … – …
Av….- …
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/10/2022
KARAR TARİHİ : 08/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2023
DAVA:
Davacı vekili 13/10/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı ve “…”, “… şekil” ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı …’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, … ilanı üzerine müvekkili tarafından …. itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak … tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili şirketin … yılında kurulduğunu, trey üretimi sektöründe faaliyet gösterdiğini, … şehirde, 31 satış noktası ve 52 satış sonrası servis noktası ile müşterilerine hizmet verdiğini, müvekkili şirketin çok sayıda ödül ve başarı elde ettiğini, birçok ülkede faaliyetlerinin bulunduğunu, … li yıllardan beri birçok defa haberlerde yer aldığını, müvekkili markalarının 6, 12, 20, 22, 41, 07, 34, 42, 36. Mal ve hizmet sınıflarında tescilli olduğunu, müvekkili markasını taşıyan ürünlerin birçok dünya ülkesinde tüketiciye sunulduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, davalı yanın “… …” şeklinde … sayısı ile ve 39. Sınıf hizmetleri kapsar şekilde marka başvurusunda bulunduğunu, anılan başvuruya yönelik …. ve … sayılı markalara dayalı olarak itirazda bulunduklarını, bu itirazların Kurum tarafından reddolunduğunu, taraf markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, dava konusu markada ek olarak yalnızca “…” harflerinin yer aldığını, bu harflerin ayırt ediciliğe katkısının olmadığını, taraf markalarının kapsamlarının da yine benzer olduğunu, müvekkili markası kapsamında 12. Sınıfta yer alan mallar ile dava konusu 39. Sınıf hizmetlerin benzer olduğunu, mal ve hizmet benzerliği için illa ki sınıfsal ayniyetin aranmayacağını, nitekim tüm kara taşıtları ile kasa, damper, treyler, dorse, römork, vidanjör vb. tüm ürünler dava konusu marka kapsamında olan nakliye hizmetleri ve diğer ilişkili hizmetlerin sunulması için zorunlu olmakta olup işbu hizmetlerin müvekkili markası kapsamındaki ürünlerle birlikte gerçekleştirildiğini, müvekkili markasının hitap ettiği tüketiciler ile davalı markasının hitap ettiği tüketicilerin aynı grupta olduğunu, zira müvekkili markalarındaki 12. Sınıf emtiaların taşıma, nakliye, lojistik gibi ihtiyaçları olan aynı tüketici kitlesine hitap ettiğini, bu mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduklarını, taraf markaları arasındaki benzerlik ile birlikte bu durumun karıştırılma tehlikesini ortaya çıkardığını, taraf markaları farklı sektörlerde kullanılsalar dahi ortak unsurunun birebir aynı olduğunu, tüketicinin dava konusu markaya ulaşmak için arama motorlarını kullandığında müvekkili markalarının karşısına çıkacağını, müvekkili markalarının SMK m. 6/5 kapsamında tanınır olduğunu, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapılmış bir başvuru olduğunu, davalı başvurusunun müvekkili markasının ayırt ediciliğine zarar vereceğini, davalının 39. sınıftaki hizmetleri “… …” markası üzerinde kullanmasının kendisine haksız çıkar sağlamasına neden olacağını, müvekkili markalarının yalnızca …’de değil dünya çapında tanınır olduğunu, davalının böylesi bir markayı farklı hizmetler üzerinde kullansa dahi müvekkili markalarına zarar verecek olduğunu, bu durumun müvekkili markasının sulanmasına neden olacağını, müvekkilinin ayrıca “… ”ticaret unvanının ve “…” alan adının sahibi olduğunu, dava konusu markanın tescilinin müvekkilinin bu anlamdaki üstün haklarını da ihlal edeceğini belirterek, … …’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kurum kararlarının yerinde olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf markasının tanınmış markalar arasında yer almadığını, tarafın ticari faaliyeti tanınmış olduğunu iddia ettiği markasının sahip olduğu imajın müvekkili şirketin faaliyet alanıyla bir ilgisi bulunmadığını, davacı tarafın sahip olduğu markaya dayanarak farklı sınıf mal ve hizmetlerde otomatik koruma kazanmayı amaçladığını, müvekkilinin taşımacılık, nakliye, lojistik hizmet ve ticari faaliyetlerini yurt içinde/ dışında faaliyet gösterdiğini, herhangi bir üretimi olmadığını, taraf markalarının benzer olmadıklarını, aralarında iltibas ihtimalinin mevcut olmayacağını, davacı yanın arama motorlarında ilk sırada çıkmasını ve sosyal medya uygulamalarında … takipçisi bulunmasını tanınmışlık gerekçesine dayanak gösterdiğini, arama motorlarında kelimelerin başta çıkmasının tanınmışlık ile bir alakası olmadığını, yapılan arama geçmişi ve kelime algoritması ile reklama bağlı olarak değiştiğini, taraf markalarının mal ve hizmet sınıfları bakımından kapsamlarının tamamen farklı olduğunu, müvekkili markasının görsel olarak davacı markalarından farklı olduğunu, “…” kelimesinin “…” ve “…” ibarelerinin birleşimi ile oluşturulmuş zayıf bir marka olduğunu, müvekkili markasında ön planda yer alan unsurun “…” harfleri olduğunu, markaların sahip oldukları konseptin de farklı olduğunu, işitsel olarak da yine benzerlik taşımadıklarını, müvekkili markasının “ …” şeklinde telaffuz edilecek olduğunu, müvekkili markasında ilk etapta göze çarpacak unsurun, diğer bir ifadeyle, başvuru konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi olacağını, müvekkilinin tamamen yetişkinlerden oluşan müşteri çevresi tarafından yalnızca taşımacılık faaliyeti gösteren müvekkili markasındaki işbu esaslı unsurun fark edilememesi hayatın olağan akışına aykırılık teşkil edeceğini beyan ederek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA :
Mahkememizin 08/06/2023 tarihli duruşmasında hüküm sonucu tefhim edilmiş olup, gerekçeli karar yazılmadan hüküm sonucunu tefhim eden Hâkim … vefat etmiştir. … sayılı görevlendirme yazısı ile; gerekçeli kararı yazılamayan iş bu dosyanın … … tarafından yazılması uygun görülmüştür. Bu nedenle iş bu gerekçeli karar; 6100 sayılı HMK m.299 hükmü uyarınca, tefhim edilen hükme uygun olarak Hâkim … tarafından yazılarak imzalanmıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak … tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen … kararının davacıya 19/08/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 13/10/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 06/04/2023 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan 39. Sınıf hizmetleri ile davacı yana ait önceki tarihli dayanak markalar kapsamındaki 12. Sınıf mallar arasında ayniyet ya da benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut olmadığı, Bu nedenle SMK m. 6/1 koşullarının somut olayda meydana gelmediği, Davacı yanın işlem ve dava dosyasına sunduğu delillerden “…” markasının “…” üretimi ve satışı sektöründe, sektörel bir tanınmışlığının bulunduğu, bu tanınmışlığın, ayrıntıları rapor kapsamında açıklandığı üzere, dava konusu başvuruda yer alan “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, kurye hizmetleri.” bakımından SMK m. 6/5 koşullarının oluşabileceği, SMK m. 6/6 koşullarının somut olayda meydana gelmediği…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 39.sınıftaki “39.sınıf: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza ve hükümsüzlüğe dayanak markaların ise ….,…. sayılı ve “…”, “… şekil” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 12. sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka 39. Sınıftaki kara, hava veya deniz yoluyla yapılan her türlü taşıma hizmeti ve bu hizmetler ile bağlantılı hizmetleri, seyahat acenteliği hizmetlerini, depolama hizmetlerini park/ garaj hizmetlerini, elektrik dağıtım, su temin hizmetleri gibi hizmetleri kapsarken, davacı markaları ise 12. Sınıftaki kara, hava veya suda kullanılan motorlu veya motorsuz araçları ve araç parçalarını taşımaktadır. Taraf markalarının kapsamları bu çerçevede farklı mal ve hizmet sınıflarını içerdiği tespit edilmiştir.
Davacı yanın markaları kapsamındaki 12. Sınıf malları satın almak isteyen bir tüketicinin, 39. Sınıftaki hizmetleri satın almak için de aynı kaynağa yönelmeyecekleri, zira bu mal ve hizmetin esasen birbirinden farklı mal ve hizmetler oldukları, taşıma hizmetlerinde kara, deniz ya da hava taşıtlarının kullanılmasının tek başına bu mal ve hizmetleri benzer kılmadıkları gibi birbirinin tamamlayıcısı da yapmadıkları, ilgili sektörde yaygın olarak böyle bir uygulamanın bulunduğunu gösterir mahiyette davacı tarafça ortaya konulmuş bilgi ve belgelerin yer almadığı, başka bir ifadeyle ilgili sektörde söz gelimi treyler üreticisi işletmelerin nakliye hizmeti, depolama hizmeti, elektrik dağıtım hizmeti, seyahat acenteliği hizmeti gibi hizmetleri sunması veya bu hizmetleri sunan işletmelerin de aynı zamanda kendi markaları ile araç geliştirip piyasaya sürmeleri durumunun yaygın olmaması hususları da göz önüne alındığında bu mal ve hizmetlerin farklı olarak algılanacak oldukları sonucuna varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…”, “… şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
İltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin aynı ya da benzer ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı ya da benzer olması gerekir. Somut olay yönünden kanunda belirtilen benzerlik şartlarından “mal ve hizmetlerin” benzer ya da aynı olması şartı sağlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı Markalarının Tanınmışlık Düzeyi Yönünden Değerlendirilmesi
Bilindiği üzere, bir markanın tanınmışlık derecesi, ilgili toplumsal çevre içinde yer alan kişilerdeki, markanın ve kullanıldığı mal ve hizmet grubuna ilişkin bilgiyi ifade eder. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken husus, tanınmış markaların korunması için konulmuş olan hükümlerin amaçları dikkate alınmak suretiyle benzer olmayan mal ve hizmet alanının tespit edilmesidir. Her somut olayda tanınmış markanın aynısı veya benzerinin başka mal ve hizmetlerde kullanılmasının haksız avantaj sağlayıp sağlamayacağının, tanınmış markanın itibarının zarar görüp görmeyeceğinin ve ayırt edici karakterinin zedelenip zedelenmeyeceğinin incelenmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu noktada önem teşkil eden husus markanın tanınmışlığına kanaat getirilecek delillerin her somut uyuşmazlıkta ayrıca ortaya konulmuş olmasıdır. Tanınmışlığın araştırılması sırasında özellikle markanın kullanım süresinin, kullanımın kapsadığı coğrafi alanın, kullanımın yoğunluğunun, markayı taşıyan malların sahip olduğu pazar payının ve marka sahibinin bu markayı tanıtmak için yaptığı reklam ve tanıtım harcamalarının büyüklüğünün davanın somut özellikleri ile birlikte dikkate alınması gerekmektedir.
Bu çerçevede dava konusu “… …” görseline haiz marka ile davacı yanın “…” görseline haiz markalarının her ikisinin de esas unsurunun doğrudan “…” olduğu, dava konusu markanın ön sesini oluşturan “…” ibaresinin hem salt harf kombinasyonundan oluşması nedeniyle ilk anda algılanabilir bir sözcük unsuru (…) varken, bu sözcükten daha önce algılanmayacak oluşu hem de yazım biçimi itibariyle figüratif karakterli yapısından ötürü markanın esas unsuru olarak algılanamayacağı, taraf markalarının hakim ve ayırt edici sözcük unsurları itibariyle görsel, işitsel ve birebir aynı kelimeyi ihtiva etmelerinden ötürü kavramsal açıdan yüksek düzeyli benzerlik ilişkisi içerisinde oldukları, şekli anlamdaki farklılıkların bu benzerliği ortadan kaldırmaya elverişli olmayacağı değerlendirilmektedir. Dolayısıyla normal şartlarda taraf markaları, mal ya da hizmet benzerliği mevcut olsaydı, karıştırılma ihtimaline yol açabilecek bir sonuç doğurabileceklerdi.
Davacı yanın önceki markasının tanınırlığının bulunduğu “…” gibi ürünlerin, dava konusu marka kapsamında özellikle “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, kurye hizmetleri.” nin sunumunda kullanılan araçlar olduğu tereddütsüzdür. Bu araçların, ilgili hizmetlerdeki kullanımı anılan araçlar ve hizmetlerin doğrudan benzer olarak görülmesini mümkün kılmasa da söz gelimi tır/kamyon ile bir taşımacılık faaliyetinin yerine getirilmesinde tırın arkasındaki römork/treyler ya da tanker üzerinde “…” ibaresini gören ortalama zekadaki bir tüketicinin, daha evvelden “…” üretimi yaptığını bildiği davacı yanın, yeni bir hizmet kolu olarak taşımacılık hizmetlerinde faaliyetlerine başladığını, faaliyet alanını genişlettiğini düşünme ihtimali son derece yüksek olacaktır. Bu algının temelinde davacı yan markalarının sektörel tanınırlığı ile birlikte karşılaştırılan işaretler arasındaki yüksek düzeyli benzerlik halinin mevcut olması yer almaktadır. Nitekim dosya kapsamındaki mevcut delillerden de davacı yanın “…” markasını kullanım biçimleri ile davalı yanın “… …” markasını kullanım biçimlerinde, tüketicinin bu yönde bir algı edinme ihtimalinin oluşabileceği kanaati oluşmuştur.
Böyle bir durumda, davalı yan markasının, davacı yana ait sektörel tanınmışlığı bulunan markaların bu tanınmışlığını sulandırma ihtimali ortaya çıkabileceği gibi davacı markalarının bilinirliğinden haksız bir menfaat temini sağlanması sonucunu da ortaya çıkma ihtimalinin bulunabileceği, bu durumun ise SMK m. 6/5 koşullarının somut olayda meydana gelme ihtimalini doğuracağı ve başvuruda yer alan 39. Sınıftaki “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, kurye hizmetleri.” açısından bir tescil engeli olarak ortaya çıkacağı, ancak aynı değerlendirmenin başvuru kapsamında kalan sair hizmetler bakımından ise yapılamayacağı kanaatine varılmıştır.
Davacı Yanın SMK M. 6/6 Kapsamında Üstün Bir Hakkının Mevcut Olup Olmadığı Hususunun Değerlendirilmesi
Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. Bu düzenlemeden de anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkı sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine karşı itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür. Bu halde, ticaret unvanına dayalı olarak bir markanın tesciline itiraz ediliyor ise, tescilli ticaret unvanına ait sicil kaydındaki faaliyet konuları ile tescil edilmek istenen markanın kapsayacağı mal veya hizmet listesinin karşılaştırılarak, başvurunun önceki sınaî hak kapsamında kalıp kalmadığı incelenmelidir. Ayrıca yine tescilli ticaret unvanına dayalı kullanım ile itiraz edilen markayı oluşturan işaretin de ilgili tüketici nezdinde iltibasa yol açacak bir benzerlik taşımaları gerekmektedir. Bununla birlikte üstün hak sahipliğinin unvana dayalı edinildiği bir durumda önem teşkil eden bir diğer husus ticaret unvanının, markasal etki doğuracak düzeyde kullanılıyor oluşu, başka bir ifadeyle özünde farklı bir sınai hak çeşidi olan ticaret unvanının, öz niteliğinden sıyrılarak, ilgili tüketici nezdinde aynı zamanda markasal bir etki doğuracak şekilde kullanımıdır. Başka bir deyişle tek başına önceki tarihli bir ticaret unvanın varlığı, sonraki markaya karşı, önceye dayalı üstün bir hakkı kendiliğinden sağlamayacaktır. Zira tek başına ticaret unvanının varlığının sonraki bütün marka başvurularını önleyebileceği iddiası, çok tanınmış markalar için bile sağlanmayan korumanın ticaret unvanları için sağlanması anlamına gelecektir.
Somut uyuşmazlıkta davacı yanın … şeklindeki ticaret unvanın kılavuz unsurunun ve yine … alan adının, esasen tescilli “…” markası ile birebir aynı olduğu, davacının tescilli markaları kapsamındaki 12. Sınıfta yer alan malların üretim ve satışı hizmetleri dışında, dava konusu başvurunun kapsamında yer alan 39. Sınıf hizmetlerde fiili bir kullanıma dayandığını ispatlar delillerinin mevcut olmadığı bir halde SMK m. 6/6 kapsamında davacı yanın üstün bir hakkı mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, … …’nun … sayılı kararının 39.sınıf “kara,deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, kurye hizmetleri ” emtiası ile sınırlı olarak kısmen iptaline, … sayılı markanın 39.sınıf “kara,deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, kurye hizmetleri ” emtiası ile sınırlı olarak kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya dair istemlerin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-… …’nun … sayılı kararının 39.sınıf “kara,deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, kurye hizmetleri ” emtiası ile sınırlı olarak kısmen iptaline,
3-… sayılı markanın 39.sınıf “kara,deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, kurye hizmetleri ” emtiası ile sınırlı olarak kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
4-Fazlaya dair istemlerin reddine,
5-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın düşümü ile 99,20 TL bakiye karar harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Kabul edilen kısım yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesin
7-Reddedilen kısım yönünden davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine
8-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 3.412,40 TL yargılama giderinden payına düşen 1.706,20 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde … aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde … Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/06/2023
Katip …
¸
Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 385,40.-TL
Posta Masrafı 227,00.-TL
Bilirkişi Masrafı 2.800,00.-TL
Toplam 3.412,40.-TL