Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/403 E. 2023/170 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/403
KARAR NO : 2023/170

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/10/2022
KARAR TARİHİ : 02/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/05/2023
DAVA:
Davacı vekili 03/10/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı ve “…”, “…”, “… ve …” ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı …’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, …. ilanı üzerine müvekkili tarafından … itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak … tarafından reddedildiğini, oysa Müvekkili şirket alanında öncü şirketlerden olup, “…” ve “…” karakteri ve çizgi filminin yapımcısı olduğu gibi işbu karaktere ve çizgi filmine ilişkin tasarım ve marka tescillerinin maliki ve çizgi filimden kaynaklanan fikri haklarının da sahibi olduğunu, müvekkilinin … isimli internet adresinin de sahibi olduğunu, … isimli … kanalında 5 milyona yakın üyenin bulunduğunu, işbu kanalın katılım tarihinin 06.11.2013 olduğunu, … isimli … sayfasını yaklaşık 80.000 kişinin beğenmiş olduğunu, davalı taraf markası ile müvekkili markasında yer alan harflerin tamamen birbiri ile aynı olduğunu, yalnızca N ve L harflerinin yerleri değiştirilerek yeni bir marka oluşturulmaya çalışılmış olduğunu, işbu harf değişikliğinin markaların genel algısını değiştirmediğini, davalı markasında herhangi bir ayırt edici görselin de yer almadığını, işitsel olarak düşünüldüğünde müvekkili markası … şeklinde okunurken karşı taraf markası …şeklinde okunduğunu, görüldüğü üzere son iki hece birbiri ile tamamen aynıyken ilk hecenin ise tersten yazım şeklinde olduğunu, bu sebeple işitsel benzerliğin de oldukça yüksek seviyede olduğunu, özellikle çocuklarda L ve N harflerinin karıştırılmasının yaygın olduğunu, okuma- yazma öğrenimi sırasında da L ve N harflerinin birbiri ile karıştırıldığı ve öğrencilerin zorluklar yaşadığının bilinen bir gerçek olduğunu, nitekim … arama motoruna “…” yazıldığında “…” videolarının listelendiğini, müvekkiline ait markaları ile davalıya ait dava konusu markaya bakıldığında emtianın birebir aynı olduğunu, müvekkiline ait “…” markalarının …’de her kesimden insan tarafından bilinen bir marka olduğunu, ilgili marka başvurusunun tescili halinde müvekkiline ait markanın tanınmışlığından haksız olarak yararlanılacak ve bu durumda müvekkilinin telafisi zor maddi ve manevi zararlarının oluşacağını, dolayısıyla ilgili marka başvurusunun SMK m.6/5 uyarınca reddedilmesinin gerektiğini, müvekkili markasının bir çizgi film karakterine ait olduğunu ve markanın nihai tüketici kitlesinin yüksek seviyede çocuklar olduğunu, bu sebeple nihai tüketici kitlesi açısından karıştırılma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu belirterek, … …’nun …sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru markasının bir bütün olarak “…” ibaresi ile İ harfinin nokta kısmının sarı renkli yıldız şeklinden oluştuğunu, davacı markalarından ikisinin ise karma marka niteliğinde olup, … ibaresi ile birlikte baskın şekil unsurlarından oluştuğunu, davacının itiraza konu üçüncü markasının ise “… ve …” ibarelerinden oluştuğunu, başvuru markası ile davacı markalarının genel izlenimleri ve bütünüyle bıraktıkları izlenim farklı olduğu gibi, anılan markalar, görsel, fonetik ve kavramsal açıdan da benzer olmadığını, taraf markaları arasında işaret benzerliği bulunmadığı için somut olayda tanınmışlık koşulları oluşmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline ait markanın “…” şeklinde görselleştirilmiş olduğunu, davacının markalarının ise “…” ve “… …” şeklinde ayrı ayrı esas unsurlar içerir markalar olup davacının, kullanım ispatı talebine konu ettikleri markaları olan … sayılı markalarının bütünsel anlamda figüratif bir yazım biçimi ile birlikte şekilsel birçok unsurdan meydana geldiklerini, davacının bir diğer markası olan “… ve …” markasının ise somut anlamları bulunmayan iki ayrı sözcüğün bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir tamlama olup tüketici nezdinde de derhal ve tereddütsüz olarak bu bütün üzerinden bir algı oluşturacağını, müvekkili markasının başlangıç sesi, harf dizilimi ve telaffuzu, markayı oluşturan kelimenin bütünsel algısı, davacıya ait markalardan tamamen farklılık taşımakta, bununla birlikte işaretler görsel anlamda da birbirleri ile hiçbir benzerlik dahi taşımadığını, muteriz firmanın sözde tanınmışlık iddiasını ileri sürmüş ise de mevzuatın 6/5 hükmünde aradığı kapsamda bir tanınmışlığının zaten bulunmadığını, müvekkili başvurusunun kötü niyetle yapılmış bir başvuru olduğunu ve haksız rekabet itirazlarını da dava gerekçeleri arasında eklemiş ise de mutat olarak ve somut gerekçelere dayalı bir şekilde ileri sürülmeksizin yalnızca doktrinel söylemlerle dayanılan bu dava gerekçelerinin dikkate alınmasının mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak … tarafından alınan …sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen … kararının davacıya 03/08/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 03/10/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 06/04/2023 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Dava konusu markanın kapsamında yer alan malların redde gerekçe markaların kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı, Dava konusu marka ile davacı markaları arasında işitsel, görsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı, Dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, Davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı, … …Sayılı … Kararı’nın yerinde olduğu…” ifade edilmiştir.
Davalının Kullanım İspatı Talebi Bakımından Değerlendirme
6769 Sayılı SMK’nın “Yayıma itirazın incelenmesi” başlıklı MADDE 19; “(1) Kurum, başvuru sahibinden itirazlara ilişkin görüşlerini süresi içinde bildirmesini ister. Kurum gerekli gördüğü takdirde taraflardan ek bilgi ve belge sunmalarını isteyebilir. Görüşlerin veya istenilen ek bilgi ve belgelerin süresinde Kuruma sunulmaması hâlinde itiraz, mevcut bilgi ve belgeler kapsamında değerlendirilir. (2) 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde …’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından …’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir. (3) İnceleme neticesinde markanın, başvuru kapsamındaki mal veya hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı için tescil edilemeyeceği sonucuna varılırsa, başvuru bu mal veya hizmetler bakımından reddedilir. Aksi hâlde itirazın reddine karar verilir.” hükmüne amirdir. Bu hüküm kapsamında, davalı tarafından, davacının redde gerekçe markalarından … sayılı markalarının dava konusu mallar bakımından kullanım ispatı talep edilmiştir.
Davacının dava dilekçesinde belirttiği internet sitelerinde yapılan araştırmalar neticesinde, davacının “…” markasının “oyuncaklar, kitap, okul çantası, elbise” mallarında kullanımının ispatlandığı tespit edilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, davalının kullanımını ispatladığı “elbise” mallarının dava konusu markanın kapsamındaki “24. Sınıf: Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. 25. Sınıf: Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler.” malları ile kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim, dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, tamamlama ilişkisi itibariyle aynı/aynı tür/benzer olduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak, davacının redde gerekçe markalarının tamamının SMK 6/1 kapsamında yapılacak değerlendirmede dikkate alınması gerekmektedir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 24, 25.sınıftaki “24: Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri. Kampçılar için uyku tulumları. 25: Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza ve hükümsüzlüğe dayanak markaların ise …. sayılı ve “…”, “…”, “… ve …” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 03, 05, 10, 12, 14, 15, 16, 20, 21, 22, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 32, 35 38, 41. sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda davalıya ait dava konusu markanın kapsamındaki malların tamamının davacının redde gerekçe … sayılı markalarının kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer, … sayılı markaların kapsamlarında ise ilişkili olarak yer aldığı tespit edilmiştir
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu “…” ibareli marka, beyaz zemin üzerine, siyah renkte, büyük harflerle, “…” ibaresinin yer aldığı, “İ” harfinin noktasının sarı renkte, yıldız şeklinde, kelime unsurunun ön planda olduğu bir markadır. Dolayısıyla, dava konusu markanın esas unsuru “…” ibaresidir.
Davacı markalarında siyah renkte veya çeşitli renkler kullanılarak “…” ibaresi birlikte “…” veya basit şekil unsurlarının yer aldığı kelime veya karma markalardır. Davacıya ait markaların ilk ikisinin esas unsurlarının “…”, üçüncüsünün esas unsurunun ise bütüncül olarak “… VE …” ibareleri olduğu sonucuna varılmıştır.
Hem dava konusu markanın esas unsuru “…” hem de davacının markalarının esas unsuru “…” ibarelerinin herhangi bir anlamının olmadığı tespit edilmiştir. Dava konusu marka ile davacının markası, marka işaretleri bakımından karşılaştırıldığında, her ikisinin de altı harften oluştuğu, ikinci ve son üç harflerinin aynı olduğu, markaların kelime unsurları arasındaki farklılığın birinci ve üçüncü harflerin birbirlerinin yerine kullanılmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu durumun iltibasa yol açacağı iddia edilse de, bu hususun her somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerekmekte olup, somut uyuşmazlıkta bu farklılığın görsel, işitsel, yazılış ve anlamsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, özellikle markaların ilk harflerinin farklı olmasının tüketici algısında markaları farklılaştırmaya yeterli olduğu, markalardaki farklılıkların benzerliklere kıyasla daha baskın olduğu dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacının markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak, her ne kadar dava konusu markanın kapsamında yer alan mallar redde gerekçe markaların kapsamında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer alsa da, dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve anlamsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-5-9 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın düşümü ile 99,20 TL bakiye karar harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde …. aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde…. Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.02/05/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.