Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/402 E. 2023/252 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/402 Esas – 2023/252
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.

3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/402
KARAR NO : 2023/252

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/10/2022
KARAR TARİHİ : 08/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2023
DAVA:
Davacı vekili 02/10/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla özetle; müvekkili şirketin …. sayılı “…”, “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı …e başvuruda bulunduğunu, …kod numarasını alan başvurunun,… ilanı üzerine müvekkili tarafından … itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz kısmen reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak …tarafından kısmen reddine karar verilerek 37 ve 42. Sınıftaki bir kısım mal ve hizmetler yönünden reddine karar verildiğini, oysa müvekkilinin faaliyet gösterdiği alanda “…” ibaresinin … sayılı tescilleri üzerinde hak sahibi olduğunu, müvekkilinin 13 yılı aşkın bir süredir aktif bir biçimde markasını kullandığını, davalı yanın ise anılan ibarenin birebir aynısını “…” ek unsuru ile birlikte …sayısı ile başvuru konusu ettiğini, Kurum tarafından markaların benzerliği kabul edilmişken bu kapsamda yapılan ayrımın hatalı olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markası ile yüksek düzeyli benzer olduğunu, “…” kelimesinin “…” ilinde faaliyet gösteren müvekkilinin bir ortaklık vasıtasıyla … iline genişlediği/şubeleştiği algısı yarattığını, bu durumun haksız rekabete yol açtığını, müvekkili markasının SMK m. 6/5 uyarınca tanınmış olduğunun kabulü gerektiğini, “…” ibaresinin kolay telaffuz edilebilir nitelikte olduğu göz önünde bulundurulduğunda, markanın perde arkasındaki işletmeden mal ve hizmet alarak yarar sağlayan alıcılar nezdinde kolaylıkla bir algı oluşturulabildiğini, tanınmış markaların daha geniş korumadan yararlanması gerektiğini, davalı başvurusunun kötü niyetli olduğunu, davalı marka başvurusunda, marka başvurusuna esas hizmetlerden sigorta, eğitim-öğretim, bilgisayar ve diğer ilgili hizmet türleri kooperatifin varlık amacı içerisinde yer almayan yer almasının da mümkün olmadığı birer paravan unsurlar olduğunu, kooperatifin tescil edildiği faaliyetle sınır olarak hareket edebileceğini, davanın tarafları olan kooperatiflerin ticaret unvanlarının oldukça benzer olduğu da gözetilecek olursa markanın kullanılma amacının hangi iş ve işlemlere yönelik olabileceği kolaylıkla yorumlanabileceğini belirterek, …’nun … sayılı kararının iptaline ve …sayılı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, müvekkili markasında “…” ibaresine “…” kelimesinin eklendiğini ve yazı stili, renk gibi unsurlar itibariyle markanın farklılaştığını, tarafların farklı illerde faaliyet gösterdiğini, davacı tarafın …çapında bir tanınmışlığı bulunmadığını, bunu kanıtlayamadığını, işbu davanın haksız yere açıldığını, müvekkili marka kapsamında kalan sınıflar ile davacı markası kapsamındaki sınıflar arasında bir benzerlik olmadığıın, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, “…” ibaresinin il/yer adları ile birlikte başka hak sahipleri adına da tescil edilmiş olunduğunu, davacı yanın bunlara dava açmadığını, “…”, “otonomi” gibi ibarelerin farklı hak sahipleri adına tescil edildiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, …den davalı şirkete ait …sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
Mahkememizin 08/06/2023 tarihli duruşmasında hüküm sonucu tefhim edilmiş olup, gerekçeli karar yazılmadan hüküm sonucunu tefhim eden Hâkim … vefat etmiştir. … ‘nın 23/06/2023 tarih … sayılı görevlendirme yazısı ile; gerekçeli kararı yazılamayan iş bu dosyanın … … Mahkemesi Hakimi … tarafından yazılması uygun görülmüştür. Bu nedenle iş bu gerekçeli karar; 6100 sayılı HMK m.299 hükmü uyarınca, tefhim edilen hükme uygun olarak Hâkim … tarafından yazılarak imzalanmıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davalı başvurusu olan …sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak … tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen …kararının davacıya 25/07/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 02/10/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 08/03/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu …sayılı başvuru kapsamında …kararı sonrasında kalan hizmetlerden yalnızca 41. Sınıftaki “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. “bakımından, taraf markaları arasında rapor kapsamına açıklanan nedenlerle benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut olduğu, Başvuruda kalan sair hizmetler bakımından ise taraf markalraının kapsamları arasında aynı ya da benzer bir emtia ilişkisinin bulunmadığı, Rapor kapsamında açıklanan nedenlerlele işaretler arasındaki yüksek düzeyli benzerlik ile birlikte benzerliği tespit olunan hizmetlerde karıştırılma ihtimalini meydana getirebilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olduğu, Davacı yanca dosya kapsamına sunulan delillerin SMK m. 6/3 kapsamındaki gerçek hak sahipliği iddialarını somutlaştıramadığı, Davacı yanca dosya kapsamına sunulan delillerin SMK m. 6/5 kapsamındaki tanınmışlık iddialarını somutlaştıramadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 36, 37, 41, 42.sınıftaki “36.sınıf: Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. … hizmetleri. 37.sınıf: İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri. Temizlik hizmetleri; dezenfeksiyon hizmetleri; haşere ilaçlama hizmetleri; temizlik araçları ve makinelerinin kiralanması hizmetleri. Mobilyalara ilişkin döşeme, tamir, restorasyon hizmetleri. Isıtma, havalandırma ve su tesisatının kurulması (tesis edilmesi), bakımı ve tamiri hizmetleri. Giysilerin temizliği, bakımı ve tamiri hizmetleri. Sınai makinelerin ve cihazların, büro makinelerinin ve cihazlarının, haberleşme cihazlarının, elektrikli ve elektronik cihazların tesisi, bakımı ve tamiri hizmetleri. Asansör tamiri ve bakımı hizmetleri. Saat tamiri hizmetleri. Madencilik, maden çıkarma hizmetleri. Ayakkabı, çanta, kemer tamiri hizmetleri. 41.sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (…). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri. 42.sınıf: Bilgisayar hizmetleri: bilgisayar programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve güncelleştirilmesi, internet arama motoru sağlama, hosting, bilgisayar donanımları alanında danışmanlık, bilgisayar donanımlarının kiralanması hizmetleri. Bu sınıfa dahil olup mühendislik, mimarlık, bilgisayar hizmetleri kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri; grafik sanat tasarım hizmetleri (reklam amaçlı tasarım ve peyzaj tasarımı hariç). Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri.” hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise … sayılı “…”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 12, 35, 39.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka kapsamında yer alan 41. sınıftaki “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri” ile davacı markaları kapsamında yer alan 35.sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil).” her ne kadar farklı sınıflarda yer alan hizmetler ise de alt grubu arasında işaretler arasındaki yakınlığa da bağlı olarak değerlendirilmesi mümkün olan bir birleşik hizmet ilişkisi, dolayısıyla bir benzerlik ilişkisi bulunduğu tespit ve kabul edilmiştir
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
…İptali Talebi Yönünden Yapılan Değerlendirme
5000 sayılı kanunun 15/C maddesi uyarınca … tarafından verilen nihai karar olan …kararlarının iptali istemiyle tebliğinden itibaren iki ay içinde dava açılabilir. Kanunda belirlenen iki aylık süre hak düşürücü süredir. Bu nedenle dava şartı niteliğinde olup resen dikkate alınır.
İptali istenen … sayılı …kararı davacı marka vekiline 25/07/2022 tarihinde tebliğ edilmiş, bu tarihte başlayan iki aylık hak düşürücü sürenin 25/09/2022 pazar günü olması nedeniyle 26/09/2022 pazartesi günü dolduğu tespit ve kabul edilmiştir. Dava iki aylık hak düşürücü süre dolduktan sonra 02/10/2023 tarihinde cuma günü açılmış olup SMK 172. Maddesi ile 5000 sayılı kanuna eklenen 15/C maddesi ile belirlenen hak düşürücü süre içinde açılmamıştır. Bu sebeple …kararının iptali istemi reddedilmiştir.
Hükümsüzlük Talebi Yönünden Yapılan Değerlendirme
Taraf markaları karşılaştırıldıklarında, “… …” ve “…” şeklindeki markalarda, davalı yana ait önceki markanın kendisi olan “…” ibaresinin birebir dava konusu markada da kullanıldığı, anılan ibarenin uyuşmazlık konusu benzerliği tespit olunan hizmetler bakımından doğrudan tanımlayıcı nitelikte bir ibare olmadığı, “…” ve “…” kelimelerinin birleşimi ile oluşturulduğu görülen bu ibarenin özgün, ayırt ediciliği yüksek veyahut orijinal ibareler kadar güçlü bir ayırt ediciliği olduğundan bahsedilmesi mümkün değil ise de asgari düzeyde sahip olduğu ayırt ediciliğin korunmasının gerektiği, dava konusu markada “…” ibaresi yanında yer alan ve esasen tali pozisyonda konumlandırıldığı açık olan “…” ibaresinin ülkemizin başkenti olan coğrafi bir yer adı oluşu da gözetildiğinde, bütünsel ayırt ediciliğe markasal bir katkı zaten sağlamayacağı, aksine böylesi bir durumda ayırt edici bir unsurun yanına tali konumda eklenen yer adlarının “yer, şube” algısını tüketiciye vermekte olduğu düşünülmektedir. Bu durumda taraf markalarının birebir aynı esas unsura haiz oluşundan kaynaklı işitsel, kavramsal ve görsel açıdan aralarında son derece güçlü bir ilişki ve benzerliğin mevcut olduğu, bu benzerliğin dikkat düzeyi yüksek tüketiciler nezdinde dahi işaretlerin iktisadi kaynağı noktasında yanılgı doğurabilecek mahiyette olduğu kanaati oluşmuştur.
Nitekim daha evvel, davacı markalarını görmüş, davacı markalarının tescilli olduğu mal veya hizmetlerden yararlanmış bir tüketicinin, işbu dava konusu sonraki markayı da aynı ya da benzer mal ve hizmetlerde gördüğünde, önceki tecrübe ettiği marka ile arasında iktisadi – idari bir bağ bulunduğu yanılgısına düşme ihtimali kaçınılmaz olacaktır. Zira tüketicinin, iki markayı her durumda yan yana görme ihtimali bulunmadığından önceki markanın zihninde bıraktığı görsel algının kendisini yönlendirmesi ile sonraki marka ile önceki marka arasında ilişki kurması muhtemeldir.
Dolayısıyla tarafların farklı hizmet sınıflarında tescillerinin bulunmasına rağmen hizmet sınıfları arasındaki bu ilişkinin varlığı ve markaları oluşturan işaretlerin esas unsurlar itibariyle birebir ayniyeti karşısında şüphesiz ki tüketici algısında hizmeti sunan markaların kaynakları konusunda bir tereddüt oluşturacak, iki farklı marka karşısında olduğunu dahi algılayamayacak olan tüketicinin hizmetlerin benzer idari – iktisadi kaynaklardan geldiği yanılgısına kapılması kuvvetle muhtemel olacaktır.
Neticesinde, dava konusu başvuru kapsamında kalan hizmetlerden 41. Sınıftaki “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” bakımından da taraf markaları arasında iltibas ihtimaline yol açacak düzeyde bir benzerliğin mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı Yanın Gerçek Hak Sahipliği İddialarının Değerlendirilmesi
Mevzuatımızda yer alan düzenlemeler uyarınca başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilmekte veya tescil edilmiş ise hükümsüz kılınabilmektedir.
Burada söz konusu olan; tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ayırt edici nitelikteki herhangi bir işarettir. Dolayısıyla bu kullanıma dayalı üstün bir hakkın varlığı, işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasına bağlıdır. Ticaret sırasında kullanma, marka hukukuna özgü kullanma suretiyle gerçekleşir.9 Bu nedenle tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir. Başka bir ifadeyle mevzuat anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada en azından belli bir oranda bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile tanınmışlık olgusu karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır.10Bir diğer ifadeyle, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir. Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetler ve bu mal veya hizmetlerle yüksek düzeyde benzerlik gösteren mal veya hizmetler ile sınırlı olacaktır. Aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacaktır. Bununla birlikte tescilsiz kullanımın son derece sınırlı olduğu veyahut kullanımların somut deliller ile ortaya konulamadığı hallerde önceye dayalı hak sahipliğinin ispatlanamamış olduğu yorumunda bulunulması gerekecektir. Başka bir ifadeyle markanın münferit kullanımları ile marka tescil kapsamı dışında kalan mal ve hizmetler yönünden kullanımlar önceye dayalı hak sahipliğinin ispatı açısından yeterli görülmeyebilecektir.
Bu genel ilkeler çerçevesinde uyuşmazlığa dönüldüğünde, davacı yanın gerçek hak sahipliği karinesine bağlı olarak 13 yılı aşkın bir süredir kullandığını iddia ettiği “…” markasını kullanımlarını gösterir delilleri dosyaya sunmadığı gibi eğer ki böyle bir kullanımı var ise hangi mal ve hizmetlerde olduğunu da somutlaştırmadığı, dolayısıyla mevcut deliller çerçevesinde SMK m. 6/3 kapsamında bir kanaate varılmasının da mümkün olamayacağı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık İddiaları Kapsamındaki Değerlendirmeler
6769 s. SMK 6/5 maddesi ise “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” Hükmünü amirdir. Tanınmış marka korunmasında en önemli konunun tanınmışlığın belirlenmesinde izlenilecek yöntem olduğu, her davada tanınmışlık olgusunun o davanın somut özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği, dolayısıyla her somut olayda tarafların dosyaya sunduğu belgeler, beyanlar ve ihtilafın niteliği, ürünün sunulduğu sektör ve çevre gözetilerek bahsi geçen kriterlerin tespit gerekmektedir.
Tanınmış markalar, tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetlerin yanı sıra kural olarak farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Böyle bir korumanın varlığı için önceki markanın tanınmışlığının tespit edilmesinin yanı sıra sonraki markanın tanınmış markanın aynısı ya da benzeri olması ve tanınmış markanın yüksek ayırt edicilik karakterine zarar vermesi, itibarına zarar vermesi, tanınmışlığından haksız yarar sağlanması risklerinden de en az birisini gerçekleştirme olasılığının mevcut olduğu yönünde bir kanaate hasıl olması gerekmektedir. Bu nedenle tanınmış marka korumasının şartları incelenirken öncelikle işaretler arasındaki benzerlik ilişkisinin değerlendirilmesi gerekir. Sonraki markanın, tanınmışlığı iddia edilen marka ile aynı, benzer olmaması ya da ilişkilendirilebilir bir benzerlik dahi taşımaması durumunda bir önceki paragrafta bahsi geçen diğer şartlar için herhangi bir inceleme yapılmasına dahi gerek yoktur. Aynı yönde … kararında, toplum zihninde herhangi bir bağlantı kurma durumunun yokluğunda, sonraki markanın kullanılmasının diğer şartların meydana gelmesine neden olmayacağını ifade etmiştir.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır12. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin(sulandırılma)tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır. Tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlike de azalmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu kabul edilmektedir.
Somut olayda davacı yanın markasının tanınırlığı hususundaki iddialarını somutlaştırır deliller işlem ve dava dosyasına ibraz etmediği, dolayısıyla davacı markasının tanınırlığına kanaat getirilmesi mümkün olmadığı gibi SMK m. 6/5 düzenlemesinde aranılan herhangi bir koşulun da yine meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yönünde bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
A-… …nın … sayılı kararının iptali talebine ilişkin davanın süresinde açılmadığından dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
B-…sayılı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin Davanın Kısmen Kabulüne,
2-…sayılı markanın 41. Sınıf “…” emtiaları ile sınırlı olarak HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve sicilden terkinine,
3-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
4-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın düşümü ile 99,20 TL bakiye karar harcın davalı …’nden alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olarak; kabul edilen kısım yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalı …’nden alınarak davacıya verilmesine,
6-Markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olarak; reddedilen kısım yönünden AAÜT uyarınca davalı … kendisini vekille temsil ettirdiği için 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-…kararının iptali istemine ilişkin olarak; davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 3.128,90 TL yargılama giderinden payına düşen 1.564,45 TL’nin davalı …’nden alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde … aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde … Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.08/06/2023
Katip ….
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 172,90.-TL
Posta Masrafı 156,00.-TL
Bilirkişi Masrafı 2.800,00.-TL
Toplam 3.128,90-TL