Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/4 E. 2022/221 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/4 Esas – 2022/221
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/4
KARAR NO : 2022/221
DAVA : Marka (Kurum Kararlarının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 04/01/2022
KARAR TARİHİ : 23/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/06/2022
DAVA:
Davacı vekili 04/01/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 2020/21586 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin 2009/13881 sayılı ve “…” ibareleri markasını gerekçe göstererek yaptığı itirazın reddedildiğini, bu ret kararına karşı davalının 10. Sınıf mallar bakımından reddedilmesi talebiyle yeniden inceleme taleplerinin TÜRKPATENT … sayılı YİDK kararı ile nihai olarak kısmen kabul edilerek başvuru kapsamından 10. Sınıftaki “cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar” mal ve hizmetler yönünden reddedildiği, oysa müvekkili şirketin 2020/21586 numaralı “…” ibareli marka başvurusuna davalı şirket tarafından yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, davalı şirketin karara itirazı üzerine verilen YİDK kararı ile müvekkili şirket marka başvurusunun 10. sınıf: “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar” bakımından kısmen reddine karar verildiğini, müvekkili şirketin bir yazılım ve bilişim şirketi olduğunu, davalı şirketin ise ilaç şirketi olduğunu, markaların 6769 sayılı SMK m. 6/1 uyarınca benzer olmadıklarını, markaların aynı veya benzer mal ve hizmetlerden oluşmadığını, davalı markasını sadece 5. sınıfta “Tıbbi müstahzarlar” mallarında tescilli olduğunu, müvekkili şirket marka başvurusunda 5. sınıfın bulunmadığını, müvekkili şirket markasının bir mobil uygulama ve tıbbi cihaz olarak kullanılacağını, davalı markasının reçete ile eczanelerde satılan bir ilaç olarak kullanıldığını, taraf markalarının kullanım alanlarının tamamen farklı olduğunu, taraf markalarının iltibas yaratma ihtimali bulunmadığını, benzer ihtiyaçları gidermeyeceklerini ve birbirleri yerine ikame edilmelerinin mümkün olmadığını, birinin diğerini tamamlama imkanı bulunmadığını, markaların hitap ettiği tüketici kesiminin uzman ve bilinçli tüketiciler olduğunu, ilaç ve benzeri ürünlerin tüketicilerinin doktorlar ve eczacılar olduğunu, markalardaki küçük değişikliklerin tüketiciler yönünden ayırt ediciliği sağlamaya yeterli olduğunu, müvekkili şirket markasının logosunun ayırt edicilik sağlayacak düzeyde olduğunu, markaların bütün olarak bıraktığı izlenim itibariyle farklılaştıklarını, markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı şirketin cevap dilekçesinde müvekkili markasından “ilaç” olarak bahsettiğini, bu hususun gerçek ile bağdaşmadığını, taraf markalarının kullanım alanlarının tamamen farklı olduğunu, tüketicileri markaları aynı raf ve reyonda görmesi ve aynı kullanım için diğerini tercih etmesinin imkansız olduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru markasının tamamının itiraza mesnet markada yer aldığını, itiraza mesnet markanın sonunda yer alan harfin farklı olduğunu, bu tek harf farklılığının işitsel ve görsel olarak markaları farklılaştırmadığını, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunduğunu, markaların bütünüyle bıraktıkları izlenimin ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline neden olacağını, başvuru konusu marka kapsamından “Sınıf 10: Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar” malları çıkarılarak iltibas tehlikesinin önlendiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; işbu davada mühim olanın tarafların markayı fiilen hangi mallarda kullandıkları, hangi sektörde faaliyet gösterdikleri ve benzeri hususlar olmadığını, önemli olanın markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerin benzer olup olmadığı hususu olduğunu, taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, kelime ve şekil unsurunu içeren markalarda kelime unsurunun ön planda olduğunu, şekil unsurunun tali ve arka planda olduğunu, davacı markasını gören tüketicinin markayı “…” markası olarak algılayacağını, taraf markalarının esas unsurlarının kelime unsurları olduğunu, markalardaki kelime unsurlarının neredeyse tamamen aynı olduklarını, müvekkili markasının son harfi silinmek suretiyle davacı markasının oluşturulduğunu, davacı markasının esas amacının müvekkili markalarıyla iltibas yaratarak müvekkili markasının yüksek itibarı ve tanınmışlığından haksız fayda sağlanması olduğunu, markaların işitsel yönden çok benzer olduğunu, müvekkili markasının “… şeklinde, davacı markasının ise “… şeklinde telaffuz edildiğini, müvekkili markasındaki “N” sesinin işitsel yönden son derece tali, çekinik ve arka planda olduğunu, “N” harfinin yutulma ihtimalinin çok yüksek olduğunu, işitsel vurgunun markaların ortak olan kısımlarında olduğunu, “N” harfinin markaları farklılaştıramayacağını ve iltibasa engel olamayacağını, davacı markasın kullanılan kalp görselinin dava konusu mallar ve hizmetler yönünden markaya ayırt edicilik katmadığını, kalp görselinin sağlık kavramının evrensel sembolü olduğunu, sağlığa ilişkin mal ve hizmetler açısından hiçbir ayırt ediciliğinin olmadığını, davacı markasını gören ortalama tüketicinin markayı müvekkili markalarıyla ilişkilendireceğini, markayı müvekkili markasının serisi, devamı ve yeni bir versiyonu olarak algılayacağını, davacı tarafın her iki ilacın da parkinson hastalığına yönelik olduğunu kabul ve teyit ettiğini, bahse konu ürünlerin aynı hastalığa yönelik olmasının bunların arasında çok ciddi benzerlik olduğunun kanıtı olduğunu, bahse konu malların kullanıcılarının parkinson hastaları olduğunu, bahse konu malların parkinson hastalığı bağlamında birbirlerini tamamladıklarını, davacı markası kapsamındaki “cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar” ile müvekkili markası kapsamındaki “tıbbi müstahzarlar” mallarının genel olarak benzer olduğunu, malların kullanım alanlarının birebir aynı olduğunu, satış ve pazarlama yolları ile satış mecraları arasında da benzerlik olduğunu, bahse konu ürünlerin doktorlar, ecza depoları vb. kişilere pazarlandığını, bu kişilerin ürünleri reçeteyle temin etmediklerini, dolayısıyla davacının reçeteye ilişkin savunmalarının kendi iddialarıyla çeliştiğini, söz konusu malların tüketiciler tarafından da doğrudan temin edilebildiğini, son kullanıcı niteliğindeki tüketicinin uzman veya bilinçli olmadığını, müvekkili şirketin “…” markasını bilen ve müvekkili ile özdeşleştiren tüketicinin davacının “…” markasıyla bir ürün sattığını gördüğünde iltibasın gerçekleşeceğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacıya ait 2020/21586 kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgeleri getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, Türk Patent YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 13/11/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 04/01/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 31/05/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu marka başvurusu kapsamında bulunan “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz”ların, davacı markası kapsamında yer alan emtia ile benzer olduğu, bununla birlikte “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için mobilyalar” emtiası bakımından taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığı, davacıya ait dava konusu marka başvurusu ile davalıya ait redde mesnet markanın görsel ve işitsel benzerlik taşıdığı, aralarında kavramsal benzerlik bulunmadığı, somut olayda “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz” emtiası bakımından karıştırılma ihtimali bulunduğu, dava konusu … sayılı YİDK kararının “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz” emtiası bakımından yerinde olduğu, “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için mobilyalar” emtiası bakımından yerinde olmadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun “…” ibaresinden oluştuğu, dava konusu olan 10.sınıftaki “10. sınıf: Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar.” mal ve hizmetlerin yer aldığı, itiraza mesnet markaların “…” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 05. sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Karşılaştırılan markalar arasında dava konusu marka kapsamında yer alan “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz”lar emtiaları yönünden “emtiaların aynı ya da benzer olması” şartının sağlandığı tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davaya konu marka başvurusu, tamamı kırmızı renkler ile oluşturulmuş bir kalp şekli ile şeklin altında konumlandırılmış “…” ibaresinden oluşmakta olup, kapsamında kelime ve şekil unsurlarını bir arada barındıran karma nitelikte bir markadır. “…” ibaresi, İngilizce bir kelime olup, gündelik dilde “soğuk” anlamına gelmekte ve “par-ki” şeklinde telaffuz edilmektedir. Markanın kelime unsurunu da oluşturan “…” ibaresi, markanın esaslı unsurudur.
Davalıya ait redde mesnet marka ise, standart bir yazı karakteri ile yazılmış, kapsamında renk ya da şekil unsuru bulunmayan bir kelime markasıdır. Kelimeyi oluşturan tüm harfler, büyük harflerle ve siyah renk ile yazılmıştır. “…” ibaresinin herhangi bir anlamı tespit edilememiş olup, kelimenin “par-kin” şeklinde telaffuz edilmesi muhtemeldir. Markanın tek unsuru olan “…” ibaresi, markanın esaslı unsurunu oluşturmaktadır.
Taraf markalarının kelime unsurları karşılaştırıldığında, dava konusunu oluşturan “…” ibaresinin, davalıya ait markanın ilk beş harfini oluşturduğu, dava konusu marka olan “…” ibaresinin sonuna getirilen “N” harfi getirildiğinde, davalıya ait marka ortaya çıkmaktadır. Bir diğer deyişle, taraf markaları arasında tek harf farklılığı bulunmaktadır ve bu farklı harf, markanın sonundaki harften kaynaklanmaktadır. Taraf markalarının “…” ve “…” ibarelerini esas unsur olarak içerdikleri gözetilerek, görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik karşılaştırması yapılmıştır. Bu ibareler, 5 ve 6 harf ile 2 heceden oluşan, “kısa” olarak nitelendirilemeyecek markalar olup, aralarında harf dizilimi anlamında sadece tek harf farklılığı bulunmaktadır. Son harfte yer alan bu farklılık taraf markaları arasındaki benzerliği kaldırmaya yetecek nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır.
Benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 09.09.2019 tarih ve 2018/3637 E. 2019/5173 K. sayılı kararında, “nigar” ve “nigah” markaları arasındaki benzerlik bulunduğu yönündeki Yerel Mahkeme kararını onamıştır. Somut uyuşmazlıkta, taraf markalarının esas unsurlarının ilk beş harfi ayniyet arz etmektedir. Kelimenin son harfinde yaratılan tek harf farklılığı, taraf markalarını birbirinden uzaklaştırmaya yetmemiştir. Taraf markalarının esas unsurları işitsel olarak karşılaştırıldığında ise davacının markasının “parki”, davalının markasının ise “par-kin” olarak telaffuz edileceği gözetildiğinde, taraf markalarının işitsel olarak benzer olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markalarının esas unsurları kavramsal olarak karşılaştırıldığında ise, davacıya ait markanın İngilizce bir kelime olup, anlamı olan bir kelime olduğu ve fakat davalıya ait markanın anlamı olan bir kelime olmaması nedeniyle, markalar arasında kavramsal benzerlik değerlendirmesi yapılamamıştır. Fakat davalı tarafa ait markanın, anlamlı bir kelime olmaması nedeniyle, “ayırt edici niteliği yüksek” bir marka olarak değerlendirilmiştir.
Somut olay bakımından taraf markalarının esas unsurları arasında görsel ve işitsel olarak yüksek seviyede benzerlik bulunduğu, anlamsal olarak ise benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya anlamsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır. Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Tüketici kitlesi, her bir mal ve hizmet türü için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak ortalama tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği makul düzeyde bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Yukarıdaki hususlar dâhilinde somut olayda, dava konusunu oluşturan 10. Sınıf emtialar, “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik” sektörlerinde kullanılan veya bu sektör ile bağlantılı alet, cihaz ve mobilyalardan oluşmaktadır. Bu emtialar, hem yüksek fiyatlı ürünler olup, hem de hitap ettiği tüketici kitlesi çok kısıtlıdır. Dolayısıyla bu mal yönünden, ilgili tüketicinin ortalamadan yükseğe değişen bilinç ve dikkat seviyesine sahip olan yetişkin kimseler olduğu değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; taraf markaları arasında “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz” emtiası bakımından sınıfsal benzerlik bulunduğu, davacıya ait dava konusu “…” ibareli marka ile redde mesnet davalıya ait “…” ibareli markanın karşılaştırılması neticesinde, taraf markalarının “…/…” ibaresini esas unsur şeklinde içermeleri karşısında, markalar arasında görsel ve işitsel olarak yüksek seviyeli benzerlik bulunduğu, zira aralarında tek harf farklılığı bulunduğu, farklılığın sonda yer aldığı, tüketicilerin dikkatinin markanın başına yoğunlaşması nedeniyle kelimenin başında oluşturulan benzerliğin tüketiciler nezdinde iltibasa yol açma ihtimalinin yüksek olması, sonda konumlanan farklılığın tüketicilerin taraf markalarını farklı olduğunu algılamaları için yeterli olmadığı, taraf markaları arasında kavramsal olarak benzerlik bulunmadığı, fakat davalıya ait markanın anlamı olan bir kelime olmaması nedeniyle ayırt edici niteliğinin yüksek olduğu, bu hususun taraf markalarının karıştırılma ihtimalini artırdığı, taraf markaları arasında sınıfsal benzerlik de bulunduğu gözetildiğinde, taraf markalarının tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğu, somut uyuşmazlık bakımından tüketicinin farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmadığı, somut olayda “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz” emtiası bakımından, markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu , “mobilyalar” emtiası bakımından tescil engeli koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, TÜRKPATENT YİDK nın … sayılı kararının 10. Sınıf “mobilyalar” emtiası ile sınırlı olarak iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-TÜRKPATENT YİDK nın … sayılı kararının 10. Sınıf “mobilyalar” emtiası ile sınırlı olarak iptaline İPTALİNE,
3-Fazlaya ilişkin talebin reddine
4-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı için AAÜT uyarınca 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Reddedilen kısım itibariyle AAÜT uyarınca davalılar için 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 2.621,88 TL yargılama giderinden payına düşen 1.310,94 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına
8-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.23/06/2022