Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/399 E. 2022/383 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/399 Esas – 2022/383
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/399
KARAR NO : 2022/383

DAVA : Marka (Marka ile İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/10/2010
KARAR TARİHİ : 03/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/11/2022
DAVA:
Davacı vekili 27.09.2010 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkilinin 138968, 95575, 2005/43000, 2000/28477, 2005/49025 sayı ve “diyet … …”, “… …”, “…”, “…”, “etimini” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TPE’ne başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davacı markası tanınmış olduğu gibi, işaretlerin ve malların benzer bulunduğunu bu nedenle davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, … sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı kurum vekili yanıtında özetle; davalı başvuru ile davacı markaları arasında işaret ve kapsamlarındaki mal/hizmetler bakımından benzerlik bulunmadığını, karıştırılma ihtimalinden de söz edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından tescili talep edilen “… …” ibaresinin davacının iddialarının aksine, davacıya ait markalardan farklı olduğunu, Zira müvekkilinin “…” markasının tanınmış olduğunu, davacının “…” markasının iyi bilindiğini; “-…” ekinin ekmekten geldiğini ve “EKMEK” ürünü için tanımlayıcı olduğunu; bu nedenlerle başvuru ile davacı markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, haksız yarar sağlanacağı ve markanın itibarına zarar vereceği savlarının da dayanaksız olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ BOZMASI:
Mahkememizce 20.12.2011 gün ve …. karar sayılı davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin …. karar sayılı ilamıyla ve özetle;
“1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Davacı vekilinin temyiz itirazına gelince, dava konusu “… …” ibaresine ilişkin 2009/07099 sayılı marka tescil başvurusu 35/8.sınıf ve alt gruptaki “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri”ni de kapsamaktadır. Davacı adına tescilli 95575 sayılı “…” ibareli markası ise 30. sınıftaki ürünler için tescilli oldukları anlaşılmaktadır. TPE Tebliğine göre farklı sınıflarda tescilli olsa dahi halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal veya hizmetlerin “benzer” olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Davalı şirket başvurusu Tebliğ’ in 35/8 alt grubunda genel olarak mağazacılık hizmetlerini içermekte olup, davalı şirket başvurusunda bu alt gruba giren hizmetleri belirli gruplardaki ürünlerin müşterilere sunulması hizmetleri ile sınırlandırmamıştır. O halde dava konusu başvurunun davacı adına tescilli markalarda sayılan ürünlerin müşterileri tarafından elverişli bir şekilde görülmesi ve satın alınması için bir araya getirilmesi hizmetlerini kapsayacağının da kabulü gerekir. Bu durum ise, halkın söz konusu ürünlerin ve hizmetlerin aynı şirketten ya da ekonomik olarak birbirine bağlı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini doğurmaktadır. Çünkü, davacı adına tescilli ticaret markalarının kapsadıkları ürünlerin ticareti ile 35/8. alt gruptaki hizmetler arasında yakın bağlantı bulunmakta ve birbirlerini tamamlamaktadırlar. Davalı şirketin 35/8.alt grupta genel olarak yazılan mağazacılık hizmetlerini kapsayan marka tescil başvurusunda, söz konusu hizmetlerin sunulacağı ürünlerin veya ürün gruplarının yukarıda açıklandığı biçimde ve karışıklık yaratmayacak bir şekilde belirtilmemesi nedeniyle, dava konusu başvurunun davacı adına tescilli markaların kapsadığı ürünlerin teşhir ve satışı hizmetlerini de içereceği ve Tebliğ’e göre mal ve hizmetler farklı sınıflarda olsalar dahi 556 sayılı KHK’ nin 8/1-(b) bendi anlamında benzer olacağı ve iltibas tehlikesine yol açacağı kabul edilmelidir. Bu açıklamalar ışığında mahkemece 35. sınıf yönünden davanın tamamen reddi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir” gerekçesiyle bozulmuş, önceki kararda aşağıdaki gerekçelerle ısrar edilmek gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmuş; mahkememizin 2014/44 esas, 201466 sayılı kararı ile bozma ilamına uyulmayarak direnilmesine karar verilmiş; bu karar taraf vekillerince temyiz edilmiş;
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun … karar sayılı ilamıyla ve özetle;
“A- Davalılar vekillerinin temyiz istemi yönünden yapılan incelemede;
Bilindiği üzere hukukî yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Davalılar vekillerinin temyiz itirazları Özel Dairece reddedilmiş olduğundan, artık direnme kararına yönelik temyiz talebinde bulunulmasında hukukî yarar bulunmamaktadır. O hâlde davalılar vekillerinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
B- Davacı vekilinin temyiz istemi yönünden yapılan incelemede;
Marka üzerindeki hak, mutlak bir hak olup, sahibine markanın başkası tarafından kullanılmasını yasaklamak da dahil inhisarı hak ve yetkiler ile maddi menfaatler ve sınırlı manevi haklar sağlar (Tekinalp, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 381). Marka koruması hem dava tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK hem de 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu (SMK) gereğince tescil yoluyla elde edilir. Bu husus 556 sayılı KHK’nın 6. maddesinde “Bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.” şeklinde belirtilmiştir. Buna “tescil ilkesi” denmektedir. Bu itibarla markanın sahibine sağladığı haklar kural olarak tescil ile oluşur ve üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayını tarihinden itibaren hüküm ifade eder (556 sayılı KHK m. 9/3).
556 sayılı KHK (SMK) ile marka üzerindeki öncelik hakkı markayı tescil ettirmek için önce başvuran ve tescil ettiren kişiye tanınmıştır. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 7/1-b ve 8/1-b (SMK’nin 5/1-ç ve 6/1) maddelerinde yer alan “tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış” ifadesinden açıkça anlaşılmaktadır. Buna göre markaya sağlanan koruma, tescil edilmek kaydıyla başvuru tarihinden itibaren başlamaktadır. Bu hususa ise “tescilde öncelik ilkesi” denilmektedir. O hâlde bir işaretin marka olarak tescili için önce başvuran ve marka olarak tescil ettiren kişi, markanın sahibi olur ve o işaret üzerinde marka ile ilgili mal ve hizmetler için inhisar hakkını kazanarak o işareti başkasının marka olarak tescil ettirmesini önleyebilir. Başka bir deyişle daha önce tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir işaret ya da ondan ayırt edilemeyecek kadar ayniyet içeren bir işaret, aynı mal ve hizmetler ya da aynı türdeki mal ve hizmetler için bir kere daha başkası tarafından marka olarak tescil edilemez, önce yapılan tescil sonraki tescilleri önler (Tekinalp, s. 383).
Tescil ilkesine göre marka, tescil edildiği mal ve hizmetler açısından ve bu mal ve hizmetler dolayısıyla korumaya kavuşur. Bir işaretin marka olarak seçilmesi ve bu işaretin hangi mallar veya hizmetler için kullanılacağının belirtilmesi ile marka üzerinde, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilecek nitelikte bir hak elde edilir. Marka sahibi sadece bu mal ve hizmetler açısından marka hukukunun kendisine tanıdığı yetkilerden faydalanabilir. Markanın kullanılacağı mal veya hizmetlerin belirlenmiş olmasına “markada belirlilik ilkesi” denilmektedir.
Markada belirlilik ilkesi gereğince hem markanın belli şartları taşıması hem de markanın konusu olan mal ve hizmetlerin belli veya belirlenebilir olması gerekmektedir. Tescile konu işaretin ne olduğunun sicilden tespit edilebilir olması gerektiği gibi, işaretin ilgili olduğu mal ve hizmetlerin de sicilden tespit edilebilmesi gerekir. Dolayısıyla markada belirlilik ilkesi, markanın ilgili olduğu mal ve hizmetler bakımından da uygulanmalıdır. Buna göre, ticaret markalarında markanın hangi emtiaları kapsadığının tespit edilebilir bir şekilde belirtilmesi gerektiği gibi, hizmet markalarında da tescile konu hizmetlerin belirlenebilir bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Markalar kullanım amacına göre ticaret markası ve hizmet markası olarak ikiye ayrılır. Ticaret markası, ürünlerle (mallarla) ilgili olarak kullanılan ve bir teşebbüsün mallarını diğer teşebbüslerin mallarından ayırt etmeye yarayan markalardır. Hizmet markaları ise teşebbüslerin sundukları hizmetler için kullanılan ve hizmetleri birbirinden ayırt etmeye yarayan markalardır. Türkiye’nin de taraf olduğu Markaların Tescili Amacıyla Mal ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırmasına İlişkin Nis Anlaşması’nda bulunan listedeki 01 ilâ 34. sınıflarda mallar, 35 ilâ 45. sınıflarda ise hizmetler listelenmiştir. Bu kapsamda Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından çıkarılan Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’de de genel olarak aynı liste benimsenmiştir.
Mağazacılık (perakendecilik) hizmeti 2016/2 sayılı Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’de yapılan sınıflandırmada 35. sınıfın 05. alt sınıfında (35.05) yer almaktadır. Bu sınıflandırmada mağazacılık hizmeti; “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için malların* bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). Bu kısımda mal veya mal grubu belirtiniz.” şeklinde tanımlanmıştır. Dolayısıyla mağazacılık hizmetinin söz konusu olabilmesi için öncelikle hizmete konu malların başvuru sırasında belirtilmesi ve bu malların elverişli bir şekilde görülmesi ve satın alınması amacıyla bir araya getirilmesi gerekir.
Mağazacılık hizmeti dava konusu başvuru tarihinde de yürürlükte bulunan 2007/2 sayılı Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’de 35.08 sınıfta yer almaktadır. Ancak bu Tebliğ’de mağazacılık hizmeti, müşterilerin elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için, malların bir araya getirilmesi hizmetlerinin tescil edilmesi ile herhangi bir ayırım olmaksızın tüm malları kapsamına alacak şekilde yer almaktaydı. 19.10.2011 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklik Tebliği ile 2007/2 sayılı Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’de değişiklik yapılmış ve mağazacılık hizmetine konu malların başvuru sırasında belirtilmesi zorunluluğu getirilmiştir. 2007/2 sayılı Tebliğ döneminde mağazacılık hizmeti için, hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın en geniş kapsamı ile marka tescil edilebilmekte ve tescil edilen marka, sahibine 01 ilâ 34. sınıflarda yer alan bütün malların satışını yapma imkânı vermektedir. Bu geniş yetki, markada belirlilik ilkesi ile çelişmekle birlikte mağazacılık hizmeti ile bu hizmete konu olabilecek 01 ilâ 34. sınıflarda yer alan malların benzerliği sorununu gündeme getirmektedir.
Ticaret markasının sahibi, markalı ürününü piyasaya sunmak için, markasını 35. sınıfında yer alan mağazacılık hizmetleri için tescil ettirmek zorunda değildir. Başka bir deyişle ticaret markasını alan kişinin, ürünü bu marka ile piyasaya sunmak için başka birinden izin alması veya satış için bir tescil yapması gerekmez. Zira ürünün satışı, marka ile sıkı bir ilişki içerisinde olduğundan ürünün satışını marka tescilinden ayırmak mümkün değildir. Markalı ürünün sadece satışı, mağazacılık hizmeti teşkil etmediği için markanın ayrıca 35. sınıftaki hizmetlerde de tescil edilmesi gerekmez. Eğer marka sahibi, mağaza açarak ürünlerinin satışını gerçekleştirmiyorsa (örneğin üretim yerindeki veya başka yerlerdeki showroom aracılığı ile tanıtım ve satışı gerçekleştiriyorsa), ayrıca 35. sınıfta markasını tescil ettirmesi gerekli değildir. Ancak ticaret markasının sahibi, kendi ürünlerini satacağı bir mağaza açmak isterse, artık müşterilerin malları elverişli bir şekilde “görmesi ve satın alması için” malların bir araya getirilmesi hizmetini gerçekleştirdiğinden bahsetmek gerekir. Bu durumda, ürünlerin tüketicilere sunulması için elverişli bir ortam oluşturan veya oluşturmak isteyen ticaret markası sahibi, markasını 35. sınıftaki mağazacılık hizmetleri için tescil ettirmelidir.
Bir ticaret markası, tek başına mağazacılık hizmeti üzerinde hak vermez. Aynı şekilde mağazacılık hizmetinde tescilli bir markada ürünler üzerinde kullanılamaz ve bu yönde bir hak bahşetmez. Zira birisinin ürün, diğerinin hizmet sınıfı olması itibariyle, bunların alanlarının farklı olduğu açıktır. Ticaret markası olan ve ürünlere işaret eden markalar ile hizmet markası olan ve mağazacılık hizmetlerine işaret eden 35.05 (35.08) sınıf arasındaki ilişki, farklı sınıflardaki benzer mal ve hizmetler için olan ilişkiden farklı değildir.
Bir ürünün marka sahibinin ürün satışı ile bu ürünle ilgili olarak mağazacılık hizmeti sunan kişiler, arzlarını aynı satış yerlerinde gerçekleştirmektedir. Aynı ürüne ilişkin olarak, ürün ve ürünün satışının gerçekleştiği hizmet arasındaki yakın bağlantı, bunların tamamlayıcı mal/hizmet olduğunu göstermektedir. Zira mağazacılık hizmeti ticaret markalı ürünlerin varlığı hâlinde söz konusudur. Bu itibarla her ne kadar ürün ile ürünün satış hizmeti aynı amaca hizmet etmese, aynı türde olmasa da bunlar tamamlayıcı oldukları için aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilir.
Markaların benzer olması durumunda mağazacılık hizmetlerinin sunulduğu mağaza ile burada satışı yapılan ürünlerin ticaret markası farklı kişilere ait olsa dahi tüketiciler mağazacılık hizmetinin ticaret markası sahibi tarafından verildiğini düşünebilir. Başka bir deyişle ticaret markasının ve mağazacılık hizmeti markasının farklı kişilere ait oldukları durumlarda, bunlara ilişkin işlemler farklı yerlerde yapılsa dahi, tüketiciler bunların aynı ticari işletmeye ait olduğunu düşünebilirler. Bu husus özellikle ticaret markasının kapsadığı ürünlerin, satış mağazalarında satılan ürünlerle ayniyet/benzerlik gösterdiği durumlarda söz konusu olur. Kişilerin markaların aynı kişiye ait olduklarını düşünmesi ise markanın menşei gösterme fonksiyonun zedelenmesine ve karıştırma ihtimaline yol açar.
Herhangi bir markanın 2007/2 sayılı Tebliğ döneminde genel olarak mağazacılık hizmeti (35.08) için tescil edildiği durumlarda sicil kayıtlarından bu hizmetin kapsamının ne olduğu anlaşılamamaktadır. Dolayısıyla markanın belirlilik ilkesi gerçekleşmemiş olmaktadır. Markanın belirliliği ilkesinin tam olarak uygulanabilmesi ve marka başvurusunda bulunacak üçüncü kişilerin sicil kayıtlarına bakarak iltibasa meydan vermeyecek mal ve hizmetleri belirleyebilmesi için, mağazacılık hizmetine ilişkin marka başvurusunda bulunulurken hizmete konu malların başvuruda belirtilmesi gerekmektedir. Bu yapılmadığı takdirde, 01 ilâ 34. sınıflarda yer alan mallardan bazıları için daha önce marka tescil ettirmiş bir kişi, mağazacılık hizmeti için tescil başvurusunda bulunulmuş benzer bir markaya itiraz edebilir. Zira ticaret markalı bir ürün, benzer ismi taşıyan bir mağazada satıldığı takdirde ortalama tüketici nezdinde sunulan hizmet ile ürünün aynı işletmeye ait olduğu intibaı oluşabilir ve iltibas gerçekleşebilir. Dolayısıyla ticaret markası sahibinin gerçekleşecek bu iltibas sebebiyle mağazacılık hizmeti için yapılan marka başvurusuna itiraz etmesi mümkündür. Zira genel olarak mağazacılık hizmeti için marka tescil ettiren kişinin markasını hangi malların satışı için kullanacağı bilinemez ve sınırlandırılamaz.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirket tarafından 13.02.2009 tarihinde “… …” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuruda bulunulduğu, tescil kapsamında 30 ve 35. sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, başvurunun ilan edilmesi üzerine davacı tarafından “…” ibareli seri markaları dayanak gösterilerek benzerlik ve tanınmışlık iddiasına dayalı olarak itirazda bulunulduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine yeniden inceleme isteminin de YİDK tarafından reddedildiği ve başvurunun 27.09.2010 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından davalı başvurusunda yer alan 30. sınıftaki malların davacı markalarının tescili olduğu mallar ile aynı ya da benzer olduğu anlaşılmaktadır. Davalı başvurusu 2007/2 sayılı Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ döneminde yapılmış ve 35.08 sınıfta yer alan mağazacılık hizmetlerinde herhangi bir sınırlandırılmaya yer verilmeden genel olarak başvuruda bulunulmuş ve bu hâliyle tescil edilmiştir. Dolayısıyla davalı şirket mağazacılık hizmeti yönünden 01 ilâ 34. sınıflarda yer alan tüm mallar yönünden faaliyet göstermesi mümkün hâle gelmiştir.
Mahkeme ilk kararında; davacının “…” ibareli markasının ekmek emtiası yönünden tanınmış olduğu, itiraza dayanak “…” ibaresini içeren seri markaları ile davalı şirketin “… …” ibareli başvurusunun 30. sınıftaki mallar itibariyle 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer olduğu ve ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle davalı şirket markasının 30. sınıf mallar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmiş; davalılar vekillerinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları ise Özel Dairece reddedilmiştir. Dolayısıyla davacının “…” ibareli seri markaları ile davalı şirketin “… …” ibareli markasının 30. sınıf mallar yönünden benzer olduğu hususu uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır.
Davalı şirket başvurusu 2007/2 sayılı Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 35.08 sınıfında yer alan genel olarak mağazacılık hizmetlerini içermekte olup davalı şirket başvurusunda bu sınıfa giren hizmetleri belirli malların müşterilere sunulması hizmetleri ile sınırlandırmamıştır. O hâlde 2007/2 sayılı Tebliğ döneminde yapılmış olsa da dava konusu başvurunun davacı adına tescilli markalarda sayılan ürünlerin müşterileri tarafından elverişli bir şekilde görülmesi ve satın alınması için bir araya getirilmesi hizmetlerini kapsayacağının da kabulü gerekir. Bu durum ise taraf markalarının benzer olduğu kabul edildiğine göre halkın söz konusu ürünlerin ve hizmetlerin aynı şirketten ya da ekonomik olarak birbirine bağlı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini doğurmaktadır. Zira davacı adına tescilli ticaret markalarının kapsadıkları ürünlerin ticareti ile 35/08 sınıftaki mağazacılık hizmetleri arasında yakın bağlantı bulunmakta ve birbirlerini tamamlamaktadır.
Markalar farklı sınıflarda tescilli olsa dahi halk nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal veya hizmetlerin “benzer” olarak değerlendirilmesi mümkündür. Bu itibarla davalı şirketin 35/08 sınıfta genel olarak yazılan mağazacılık hizmetlerini kapsayan marka tescil başvurusunda, söz konusu hizmetlerin sunulacağı ürünlerin veya ürün gruplarının yukarıda açıklandığı biçimde ve karışıklık yaratmayacak bir şekilde belirtilmemesi nedeniyle, dava konusu başvurunun davacı adına tescilli markaların kapsadığı ürünlerin teşhir ve satışı hizmetlerini de içereceği ve mal ve hizmetler farklı sınıflarda olsalar dahi 556 sayılı KHK’nin 8/1-(b) bendi anlamında benzer olacağı ve iltibas tehlikesine yol açacağı kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, usul ve yasaya uygun görülen özetlenen bozma ilamına mahkememizce uyulmuş ve kazanılmış haklar da dikkate alınarak bozma kararı uyarınca aşağıdaki şekilde karar verilmiştir
Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun K.sayılı bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuş, bozma ilamında belirtilen ve uyulan gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, Türkpatent YİDK’nun … sayılı kararının başvuru kapsamındaki 35.sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” hizmetler yönünden kısmen iptaline, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının başvuru kapsamındaki 30.sınıfa dahil mallar yönünden kısmen iptaline ilişkin kararı kesinleşmiş olduğundan bu sınıf mallar yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, … sayılı markanın 35.sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)” hizmetler yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, … sayılı markanın 30.sınıfa dahil mallar yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ilişkin kararı kesinleşmiş olduğundan bu sınıf mallar yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Türkpatent YİDK’nun … sayılı kararının başvuru kapsamındaki 35.sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” hizmetler yönünden kısmen iptaline,
3-TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının başvuru kapsamındaki 30.sınıfa dahil mallar yönünden kısmen iptaline ilişkin kararı kesinleşmiş olduğundan bu sınıf mallar yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-… sayılı markanın 35.sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” hizmetler yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
5-… sayılı markanın 30.sınıfa dahil mallar yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ilişkin kararı kesinleşmiş olduğundan bu sınıf mallar yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Fazlaya ilişkin istemlerin reddine,
7-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 17,15 TL’nin düşümü ile bakiye 63,55 TL karar harcının davalılardan alınarak Hazineye gelir kaydına,
8-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Reddedilen kısım yönünden davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,

10-Kabul ret oranı 1/2 kabul edilerek, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 1.786,70 TL yargılama giderinden payına düşen 893,35 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı TÜRKPATENT tarafından yapılan temyiz karar harcı toplam 48,85 TL, posta masrafı 280,00 TL olmak üzere toplam 328,85 TL yargılama giderinden payına düşen 164,43 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, kalanının bu davalı üzerinde bırakılmasına,
12-Davalı şirket tarafından yapılan posta masrafı 183,10 TL yargılama giderinden payına düşen 91,55 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, kalanının bu davalı üzerinde bırakılmasına,
13-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hasaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 361. Maddesi uyarınca tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 03/11/2022

Tehiri icra Karar Harcı 34,80.- TL
Toplam 1.786,70.-TL