Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/380 E. 2023/173 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/380
KARAR NO : 2023/173

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/09/2022
KARAR TARİHİ : 02/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/05/2023
DAVA:
Davacı vekili 16/09/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin …. sayılı “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı …’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, …. ilanı üzerine müvekkili tarafından … itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak …tarafından reddedildiğini, oysa taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal ve sınıfsal olarak benzer olup, aralarında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, müvekkili şirketin “…” esas unsurlu seri markanın sahibi olduğunu, davalının başvuruda bulunduğu marka incelendiğinde, müvekkiline ait seri markaları bilen tüketicilerin, davalıya ait markayı da bu seri markalardan biri zannetmesinin kaçınılmaz olduğunu, seri markalar söz konusu olduğunda karıştırılma ihtimalinin, tüketicinin mal ve hizmetlerin kaynağına ilişkin olarak yanılgıya düşmesi ve hatayla markanın başka bir firmaya ait marka serisine dahil olduğunu düşünmesi olasılığından kaynaklandığını, dava dışı bir firmanın, işbu davaya konu ibarenin aynısını, yine aynı sınıfta, aynı görsel ile … sayılı başvuruya konu etmiş olduğunu, ilgili marka hakkında, …. sayılı kararı ile hükümsüzlük ve …kararının iptali kararının verilmiş olduğunu, ilgili davaya konu marka ile işbu davaya konu marka başvurusunun aynı olduğunu, dolayısıyla, dava konusu “…” ibareli markanın müvekkili markaları ile benzerliğinin mahkeme kararı ile sabit olduğunu, işbu uyuşmazlık ile ayniyet taşıyan marka kullanımı hakkında açtıkları …. sayılı dosyasına kaydedilen davada, “…” markasının, müvekkiline ait “…” ibareli markalar ile benzer bulunmuş ve davanın kabulüne karar verilmiş olduğunu, taraf markaları arasında sınıfsal benzerliğin de bulunduğunu, dava konusu marka 04. sınıfta yer alan “…” emtiasında tescil edilmek istendiğini, bu emtianın ise, müvekkiline ait markalarda yer alan “09. Sınıf: Sayaçlar: Elektrik sayaçları”, “9. Sınıf: Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları (elektrik, elektronikte kullanılan kablolar ve güç kaynakları dahil).” emtiası ve yine 39. Sınıfta yer alan “Elektrik dağıtım hizmetleri” ile yakından ilişkili olduğunu, nitekim elektrik enerjisinin üretilmesi, mutlaka depolanmasını ve dağıtılmasını gerektirdiğini, müvekkili firmaya ait “… VE …” esas unsurlu markaların tanınmışlığa ilişkin tüm kriterlere sahip olduğunu, müvekkili firmanın uzun yıllar sonunda “… VE …” ibaresini ihtiva eden markaları ile kendi mal ve hizmetini, diğer rakip mal ve hizmetlerden farklılaştırmış ve son derece yaygınlaştırmış olduğunu, dava konusu marka başvurusu kabul edildiği takdirde “…” ibareli marka tüketici nezdinde müvekkil firmaya ait markalarla iltibas oluşturacağından ve tüketicilerin “…” ibareli hizmetleri müvekkili firmaya ait olduğunu düşünerek tercih edeceğinden, karşı tarafça müvekkili firmanın tanınmışlığından haksız olarak yararlanılacak, “…” ibareli markalarının ayırt edici gücü istismar edilecek ve markanın itibarının zarar göreceğini, bu açıklamalar dahilinde, dava konusu marka başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın m. 6/5 gereğince reddedilmesi gerektiğini, dava konusu marka başvurusunun, kötü niyetin göstergesi olduğunu belirterek, … …’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Markalar arasında farklılıkların, benzer unsurlara göre daha belirgin bir biçimde ortaya çıktığı ve başvuru ile itiraz gerekçesi davacı markaların da görsel, işitsel ve kavramsal yönden bütünüyle bıraktıkları genel izlenim itibariyle, 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi anlamında karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıkları ve başvuru kapsamındaki malların hitap ettiği ortalama tüketiciler açısından, belirtilen markalar arasında ilişkilendirilme ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının markaları ile başvuru konusu marka arasında 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesinde belirtilen şartlar çerçevesinde benzerlik bulunmadığından ve davacı markasının tanınmış marka olmaması nedeniyle iltibası arttırabileceği yönündeki iddiaların mesnetsiz kaldığını, davalının, başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edememiş olduğunu, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yapmış olduğu “… …” marka başvurusu ile davacıya ait markalar arasında herhangi bir benzerliğin bulunmadığını, davacı taraf dava dilekçesinin içeriğinde farklı mahkemelerde verilen kararlara değinmiş ve ilgili dosyalardan verilen kararları dosyaya sunmuş olduğunu, ancak her dosyanın kendi özelinde değerlendirilmesi gerektiğini ve ilgili dosyalarda verilen kararların mahkemece dikkate alınmamasının gerektiğini, davacının itiraza gerekçe gösterdiği “…” ibareli markalarının tanınmış marka olmadığını, tanınmış markalar siciline kayıtlı olan, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere “…” ibareli marka olduğunu, bu bağlamda, tanınmış marka olduğundan bahisle SMK m.6/5 uyarınca hükümsüzlük iddiasının gerçeği yansıtmadığını, sadece markalar arasındaki benzerlik ya da karıştırılma ihtimali iddiasının başkaca somut delillerle ispatlanmadığı sürece tek başına, kötü niyet iddiasının kabulü için yeterli olmadığını, müvekkilinin marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğuna ilişkin dosyada hiçbir bilgi, belgenin bulunmadığını beyan ederek, davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak … tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen …kararının davacıya 19/07/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 16/09/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 04/04/2023 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Dava konusu markanın kapsamında yer alan dava konusu malların davacının redde gerekçe …. sayılı markalarının kapsamlarında ilişkili olarak yer aldığı, Dava konusu marka ile davacının “…” ibaresini içeren markaları arasında işitsel, görsel ve kavramsal benzerlik bulunduğu, Dava konusu marka ile davacı markaları arasında dava konusu mallar bakımından karıştırılma ihtimali bulunduğu, davacının tanınmışlık gerekçeli itirazının yerinde olmadığı, Kötü niyet olup olmadığı değerlendirmesinin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, … … Sayılı …Kararı’nın yerinde olmadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 04.sınıftaki “04: …” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise …. sayılı “….” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 01, 03, 04, 09, 29, 30, 32, 36, 37, 39, 41, 42, 43.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davalıya ait dava konusu markanın kapsamındaki dava konusu “….” mallarının davacının redde gerekçe …. sayılı markalarının kapsamlarında ilişkili olarak yer aldığı tespit edilmiştir. Şöyle ki; Dava konusu markanın kapsamındaki “04. Sınıf: ….” malının davacının …. sayılı markalarının kapsamlarındaki “09. Sınıf: Elektrik, hatlarında kullanılan her türlü kablolar ve teller. Güç kaynakları; Aküler, güneş pilleri, piller, bataryalar, kesintisiz güç kaynakları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları (elektrik, elektronikte kullanılan kablolar ve güç kaynakları dahil).”, “39. Sınıf: Elektrik dağıtım hizmetleri.”, “40. Sınıf: Enerji üretimi hizmetleri” malları/hizmetleri ile benzer alıcı çevresine hitap etmesi, benzer ihtiyaçları karşılaması, aralarında hammadde-mamül ürün ilişkisi bulunması nedeniyle ilişkili olduğu tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu “… …” ibareli marka, beyaz zemin üzerine, siyah renkte, büyük harflerle, “… …” ibaresinin yer aldığı, herhangi figüratif bir unsur içermeyen karma bir markadır. Davacının redde gerekçe diğer markaları, “…” ibaresi ile bu ibarenin yanına veya bitişik olarak “…” ibareleri ve bunların bazılarında “…” ibaresinin yer aldığı kelime markalarıdır. Dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin davacının redde gerekçe markalarındaki “…” ibaresi ile marka işaretleri bakımından karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar kapsamında; dava konusu marka ile davacının “…” ibaresini içeren markaları görsel, işitsel ve anlamsal olarak incelendiğinde; davalının “… …” ibaresini içeren markasıyla davacıların “…” ibaresini içeren markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunduğu, şöyle ki; başvuru görselindeki “…” ibaresinin davacının “…” ibaresini içeren markaları ile çok yakın düzeyde birbirine benzer ve bağlantılı bir marka olduğunun görüleceği, tüketicilerin yargılama konusu mallar için ayırdığı satın alma süresi içinde, davalının “…” ibaresini içeren başvuru markasını gördüğünde, derhâl ve hiç düşünmeden bunun davacıların “…” ibaresini içeren seri markalarından farklı bir marka olduğunu algılamayacağı, markaların aynı işletmenin markası veya idari-mali anlamda bağlantılı işletme markaları olarak algılayabileceği, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin dava konusu markanın ayırt edici niteliğini arttırıcı bir unsur olmadığı, her ne kadar “…” ibaresinin ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olsa da, davacının dosya kapsamına sunduğu bilgi ve belgelerden “…” ibaresini yaygın bir şekilde kullanması neticesinde arttırılmış ayırt ediciliğe haiz olduğu ayrıca dava konusu markanın ilk unsurunun “…” ibaresi olması nedeniyle tüketicinin algısının ilk ibarede olacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacının “…” ibaresini içeren markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve kavramsal olarak karıştırılmaya yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
“Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.” Elbette bu değerlendirme yapılırken markaların tescilli oldukları sınıflar da göz önünde bulundurulmalıdır. Markaları oluşturan işaretler arasındaki benzerlik, alıcıları satın almayı düşündükleri mal ve hizmet yerine, bir başka mal ve hizmeti almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı mal veya hizmet karşısında olduklarını bilmelerine rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasındaki idari – ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikeleri içinde ele alınmalıdır. Doktrinde kabul edildiği üzere iki marka arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü/hizmeti satın almayı tercih ederler. Dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünürler. Marka hukuku anlamında “imaj transferi” kavramının karşılığı olan bu durum sonraki markanın, önceki markanın ticaret sahasında sahip olduğu avantajdan yararlanması sonucunu da beraberinde getirmektedir. Bunun yanı sıra markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır
… iltibas ihtimalinin belirlenmesinde, ortalama tüketici testinin uygulanmasını isteyerek değerlendirmeye konu ürünün ortalama tüketicisini de makul düzeyde bilgili, dikkatli ve tedbirli olarak tanımlamıştır. Yine … kararlarında belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar/kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zekâ ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir. … uygulamasına göre, ortalama tüketicinin somut bir olayda göstermesi beklenen dikkat ve algılama düzeyi, malın veya hizmetin hitap ettiği hedef tüketici kitlesinin kim olduğuna göre de farklı olabilmektedir. Her somut davada markanın hitap ettiği tüketici kesiminin genel dikkat ve algı düzeyi de göz önünde bulundurulması gereken hususlardandır.
Netice itibariyle hem dava konusu malların/hizmetlerin tamamının redde gerekçe markaların kapsamında ilişkili olarak yer alması, hem de dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve anlamsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunması nedeniyle tüketicinin, davalının “… …” ibareli başvuru markasını gördüğünde davacı şirkete ait “…” ibareli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, yanılgı yaşayabileceği, dava konusu mallar yönünden markaların aynı işletmenin markası ve idari-ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme markaları olarak algılanabileceği hususları birlikte değerlendirildiğinde dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında dava konusu mallar bakımından karıştırılma ihtimalinin söz konusu olduğu kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay davacıya ait “…” ibareli markaların … nezdinde tanınmışlık kararı olmadığı gibi her ne kadar davacının “…” ibareli markalarını yaygın bir şekilde kullanıldığı anlaşılsa da, tanınmış olduğuna dair bir kanaat oluşmamış, öte yandan 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanabilmesi için bir markanın tanınmışlığının tek başına yeterli olmadığı, aynı zamanda dava konusu edilen markanın tanınmış markanın ayırt edicilik karakterini zedelemesi, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi veya tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinden birinin gerçekleşmesinin gerekli olduğu, somut olayda bu şartların gerçekleştiğine dair veya gerçekleşmesi ihtimali olduğunun dosya kapsamında herhangi bir delil ya da belge ile ispat edilemediği hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının tanınmışlık gerekçeli itirazının yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne, … …’nun … sayılı kararının iptaline, dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-… …’nun … sayılı kararının iptaline,
3-Dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Alınması gereken 179,90 TL harcın peşin alınan 80,70 TL harçta düşümü ile 99,20 TL bakiye karar harcın davalılardan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 3.716,90 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde … aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde … Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/05/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 172,90.-TL
Posta Masrafı 244,00.-TL
Bilirkişi Ücreti 3.300,00.-TL
Toplam 3.716,90-TL