Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/332 E. 2023/6 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/332
KARAR NO : 2023/6

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/08/2022
KARAR TARİHİ : 12/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/01/2023
DAVA:
Davacı vekili 17/08/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin ….” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… mobilya” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davacının 1973 yılından beri mağazacılık ve perakende sektöründe faaliyet gösteren, Türkiye’nin neredeyse her şehrinde “…” ve “… HOME” ibareli yüzlerce mağazaları, bayileri bulunan, dünya genelinde başta İngiltere, Almanya, Hollanda olmak üzere birçok ülkede faaliyet gösteren, kendi ürünlerini piyasaya arz eden, büyük ölçekli ve herkes tarafından bilinmekte olan, sektörün öncü grup şirketlerinden biri olduğunu, ayrıca davacının sınai mülkiyet alanına verdiği önemle markaları için büyük yatırımlara imza atmakta olduğunu, davacının ağırlıklı olarak ev ve mutfak eşyalarını kapsayan yemek takımları, tencereler, çatal bıçak setleri, elektrikli ev aletleri, ev tekstil ürünleri, halılar, kilimler, perdeler, nevresim takımları gibi birçok ürünün satışını Türkiye’nin birçok yerinde bulunan mağazalarında, bayilerinde ve kendine ait www…com.tr, www…com, www…com uzantılı web siteleri başta olmak birçok online platform üzerinden gerçekleştirmekte olduğunu, davacının TÜRKPATENT nezdinde 07, 08, 11, 20, 21, 22, 24, 27, 29 gibi birçok sınıfta ve bunların aynı zamanda satışı hizmetlerini kapsayan 35. Sınıfta tescilli onlarca “…”lı markasının bulunduğunu, ayrıca davacının “…” markasının tanınmışlığının TÜRKPATENT tarafından da kabul edilerek T/02532 sayı ile sicile şerh edilmiş bulunduğunu, hal bu iken davalı şahsın diğer davalı TÜRKPATENT nezdinde dosyaladığı … sayılı “…” ibareli markanın tesciline davacının “…”lı seri ve tanınmış markalarına dayalı olarak dosyaladığı itirazların TÜRKPATENT tarafından nihai olarak reddinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira davalının markasının asli unsuru olan “…” ve davacının markası olan “…” kelimeleri incelendiğinde her iki kelimenin de 6 harften oluştuğu, ilk harf dışında diğer 5 harfin, harflerin dizilimi ve hece düzeni seviyesinde aynı olduğunun görülebileceğini, bu markalar arasında gerek vurgu gerekse telaffuz itibariyle ayırt edilemeyecek nitelikte fonetik açıdan benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunduğunu, dava konusu edilen YİDK kararının özellikle davacının tanınmış olduğu ev ve mutfak gereçleri, mobilyalar ve benzeri emtialar ile bu emtiaların pazarlama ve satışı hizmetleri açısından haksız olduğunu, dava konusu edilen markanın davacıya ait “…” markasının tanınmışlığını sulandırması, markanın tanınmış olma fonksiyonundan haksız yarar sağlaması ve seri markalarından biri olarak algılanması olasılıklarının yüksek olduğunu, davalının dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını, zira davalının davacının tanınmış markasından haberdar olmaması ihtimalinin bulunmadığını belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… mobilya” ibareli markanın … sayılı kararının 35. Sınıf altında; “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için 07. Sınıftaki ‘Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler; yıkama makineleri (çamaşır/bulaşık yıkama makineleri, ısıtmalı olmayan santrifüjlü çamaşır kurutma makineleri dahil); zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları’ ve 11. Sınıf altında ‘Soğutucular ve dondurucular. Pişirme, kurulama ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: fırınlar, elektrikli tencereler, elektrikli su kaynatıcıları, mangallar, barbeküler, elektrikli çamaşır kurutucuları, saç kurutucuları ve el kurutma cihazları’nın bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” yönünden kısmen iptaline, … başvuru numaralı markanın yargılama sırasında tescil edilmesi halinde yukarıda anılan hizmetler yönünden kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; somut olayda karşılaştırılan markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanmadığını, markaların görsel, işitsel, kavramsal açılardan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden farklı olduklarını, bu nedenlerle ortalama tüketici nezdinde çekişme konusu hizmetler açısından markalar arasında bir iltibas tehlikesinin bulunmadığını, diğer taraftan somut olayda davacının SMK m. 6/3, m. 6/5, m. 6/6 ve m. 6/9 hükümlerinin uygulanması koşullarının oluştuğunu ispat edemediğini, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahsa usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 13/07/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 17/08/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 14/12/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…1) Karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu, 2) Davalının markasının kapsamına giren ve dava konusu edilen hizmetlerin tamamı açısından, davacının muhtelif markaları yönünden emtia ayniyeti/ benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, 3) Dava konusu edilen emtiaların satışı hizmetlerinin hitap ettiği tüketici/alıcı kesiminin, bu emtiaları satın aldıkları anda bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyelerinin düşük olmadığı, 4) Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde yer alan değerlendirmelerden dolayı, (3) nolu bentteki tespite rağmen, karşılaştırılan markalar arasında, dava konusu edilen tüm hizmetler yönünden karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunduğu, 5) Davacının “gerçek hak sahipliği” ve “ticaret unvanından kaynaklanan hak” iddialarının davalının markasının tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı, 6) Davacının “tanınmışlık” iddiasının davalının markasının dava konusu edilen hizmetler yönünden tesciline/hükmüne engelinin/etkisinin olabileceği, 7) Davacının “kötü niyet” iddiasının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği, 8) Dava konusu edilen 04.07.2022 tarihli ve … sayılı YİDK kararının, (4) ve (6) nolu bentlerdeki tespitler ile kısmen uyumlu olmadığı, 9) Davacının markanın hükümsüzlüğü talebinin, (4) ve (6) nolu bentlerdeki tespitler ile kısmen uyumlu olduğu …” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… mobilya” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 20, 35.sınıftaki “35 Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (07. Sınıfa giren “Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler; yıkama makineleri (çamaşır/bulaşık yıkama makineleri, ısıtmalı olmayan santrifüjlü çamaşır kurutma makineleri dahil); zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları.” ve 11. Sınıfa giren; “Soğutucular ve dondurucular. Pişirme, kurulama ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: fırınlar, elektrikli tencereler, elektrikli su kaynatıcıları, mangallar, barbeküler, elektrikli çamaşır kurutucuları, saç kurutucuları ve el kurutma cihazları.”) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) ” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise 2004/35379, 2006/04912, 2007/15627, 2012/54502, 2012/59674, 2013/100640, 2013/67406, 2014/99788, 2015/00013, 2015/21406, 2017/32719, 2018/19659, 2019/00224, 2019/00227, 2020/123999, 2020/149069, 2020/74715, 2020/85817, 2020/85822, 2020/85936, 2020/85937T/02532 sayılı “… şekil”, “…”, “…”, “… home kh”, “…”, “…”, “… şekil”, “karacaavm şekil”, “… elegance”, “…”, “…”, “… card”, “… kart”, “… nefes”, “… home”, “… perde”, “… yatak”, “… mobilya”, “… container”, “… container store”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 01- 45.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davalının markasının kapsamına giren ve dava konusu edilen hizmetlerin tamamı açısından, davacının muhtelif markaları yönünden, somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… mobilya” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “… …” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davacının markalarının tamamı, “…” ibaresini basit şekil unsurlarıyla birlikte veya sadece kelime öbekleri içerisinde, “…” gibi, Türkçe veya İngilizce olsa dahi halk nezdinde günlük konuşma diline yansıdığı cihetle anlamı yaygın olarak bilinen/bilinebilecek tasviri/tanımlayıcı cins isimlerle birlikte ihtiva eden işaretlerdir.
Davacının bir kısım markasında basit figürlerin, işaretlerin markasal hüviyette ayırt ediciliklerine katkısının düşük olduğu değerlendirilmektedir, zira; böyle, basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla/baskın özelliklerde yazılmış ve konuşlandırılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. İşaretlerde “…” haricinde geçen kelimelerin de, yerleşik/bilinen anlamları itibariyle markasal hüviyette ayırt edicilikleri bulunmadığından, davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı tüm markalarında “…” ibaresinin esas unsur olduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu edilen marka ise renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir markadır; işaretin sol baş kısmına mavi-beyaz renklerde geometrik bir figür konuşlandırılmış, bu figürün yanına büyük puntolu mavi renkli düz yazım karakterindeki harflerle, sadece baş harfi büyük olacak şekilde “…” ibaresi ve onun da yanına, yeşil renkli düz yazım karakterindeki küçük harflerle düşük puntolarla “mobilya” ibaresi yazılmıştır. Bu işaretin kompozisyonu içerisinde de, “söz görünümden yüksek sesle konuşmakta” ve basit figüratif unsur, işaretin markasal hüviyette ayırt ediciliğine, büyük puntolarla yazılmış “…” ibaresine nispeten daha az katkıda bulunmaktadır. İşarette kullanılmış üçüncü unsur olan “mobilya” ibaresi de, davacının markalarında geçen talî kelimelerde olduğu gibi, bir cins isim olduğundan markasal hüviyette ayırt edicilikten yoksundur. Bu nedenlerle, dava konusu edilen markanın da görsel açıdan baskın/esaslı unsurunun, büyük puntolarla ve baskın renklerle yazılmış “…” ibaresi olduğu sonucuna varılmıştır.
Somut uyuşmazlık, taraf markalarında esas unsur konumunda kullanılmış olan “…” ve “…” kelimelerinin mevcudiyetinden hareketle, taraf markalarının benzer olup olmadığı hususunda toplanmaktadır. Zira; aralarında bir/birkaç harf farkı olan sözcüklerin, birbirleriyle “benzer işaretler/sözcükler” sayıldığına dair Yargıtay’ın artık iyice yerleşmiş pek çok emsal kararı vardır. Somut uyuşmazlıkta karşılaştırılan kelimelerin de sadece baş harfleri farklıdır, ihtiva ettikleri diğer beş harf, dizinleri de aynı olacak şekilde birebir aynıdır. Bu kelimelerin markasal hüviyette ayırt edicilikleri incelendiğinde; “…” ibaresinin Türkçe’de ve yaygın olarak bilinen dillerde yerleşik herhangi bir anlamı yoktur. Diğer taraftan; her ne kadar “…” kelimesinin Türkçe’de yerleşik/bilinen bir anlamı mevcut ise de, bu kelimenin bu anlamı itibariyle markasal hüviyette soyut ve somut ayırt ediciliğinin düşük olduğu söylenememektedir; bir hayvan adının işletmelerin mal ve hizmetlerini birbirlerinden ayırt etmeye yarayabileceği değerlendirilmektedir. Zaten de; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Buna özellikle, zayıf unsurlardan oluşan markaların seri marka olarak ve yaygın şekilde kullanıldığı durumlarda rastlanmaktadır. Böyle durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edilmektedir. Dava konusu somut olayda da, davacının dava dosyasına sunmuş olduğu belge ve delillerden, TÜRKPATENT tarafından da “tanınmış marka” statüsüne alındığı anlaşılan “…” markasının, sofra, pişirme, ev tekstil ürünleri ve küçük ev aletleri sektörlerinde uzun yıllara sarih ve Türkiye genelinde yaygın kullanım neticesinde tanındığı anlaşıldığından, “…” ibaresini ihtiva eden davacı markalarının kullanım sonucunda belirli bir ayırt edicilik kazanmış olduğu, koruma kapsamının arttığı, davacının “…”lı markalarıyla “seri marka” yarattığı ve bunun sonucunda da dava konusu benzerliğin/ortaklığın dikkat çekici hale geldiği tespit edildiğinden, davalının markasının, davacının markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu değerlendirilmiştir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…” ibareli markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının ihtimal dahilinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu açıklamalar doğrultusunda markaların işitsel olarak karşılaştırılmasında, taraf markalarında esas unsur hüviyetinde kullanılmış olan “…” ve “…” ibareleri arasında sadece baş harfleri yönünden farklılık bulunduğundan ve ibarelerde geçen diğer beş harf, dizinleri de dahil aynı olduğundan, ayniyete yakın bir biçimde okunan bu ibarelerin varlığının, markaları kulakta bıraktıkları “tını” itibariyle işitsel açıdan da yakınlaştırdığı değerlendirilmiştir. Diğer taraftan; “…” ibaresinin yukarıda incelenen yerleşik/bilinen anlamından dolayı, yerleşik bir anlamı haiz olmayan “…” ibaresinden farklılaştığı düşünülebilecek ise de, bu ibarelerdeki yakın harf benzerliği gözetildiğinde, işaretlerin tüketici zihninde yarattığı algının da yeterli derecede farklılaştırmadığı sonucuna varılmıştır.
Netice itibariyle; somut olayda, karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzediği kanaatine varılmıştır.
Somut olay açısından bakıldığında, karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzediği; davalının markasının, davacının “…”lı markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu sonucuna varılmıştır.. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği de gözetildiğinde, davacının “…”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir alıcının, davalının “…”lı markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulmasının ihtimal dahilinde olduğu değerlendirilmiştir. Ayrıca, davacının muhtelif markaları özelinde, davalının markasının kapsamına giren ve huzurda dava konusu edilen tüm hizmetler yönünden somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti/benzerliği/ türdeşliği şartının da gerçekleştiği, her ne kadar bu hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyeleri düşük olmasa da, söz konusu hizmetlerde “…/…”lı işaretlerin markasal hüviyette farklı kişi ve kuruluşlar tarafından kullanılması halinde alıcıların söz konusu hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin mevcut olduğu, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu veya ortak bir çalışma/iş yapıldığını düşünebilecekleri, davalının markasının, davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği sonucuna varılmıştır.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; somut olayda karşılaştırılan markalar arasında, dava konusu edilen tüm hizmetler yönünden iltibas tehlikesinin/ karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 6/3 Maddesi Uyarınca Yapılan Değerlendirme
6769 sayılı SMK’nın “marka tescilinde nispi ret nedenleri”nin düzenlendiği 6. maddesinin 3. fıkrasında; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” denilmektedir. Bu hüküm markanın gerçek sahibinin eskiye dayalı kullanımını tescilden üstün tutarak gerçek hak sahibinin korunmasını sağlamaktadır. Bu madde hükmünde yer alan itirazın kabul edilebilmesi için itiraz sahibinin o işaret üzerinde başvuru tarihinden önce hak sahibi olması veya rüçhan hakkını elde etmesi ve bunları ispat etmesi gerekmektedir. Tescil, bir markanın daha özel hükümlerle korunmasını sağlar. SMK, istisnai olarak, marka hakkının tescile dayanmadan ilk kullanım yoluyla da elde edilebileceğini ve korunabileceğini de kabul etmiştir. Ancak, bu hakkın ne zaman ve nasıl oluşabileceğinin kriterlerini düzenlememiştir. 6769 sayılı SMK’nın “Marka Tescilinde Nispi Ret Nedenleri” başlıklı 6. maddesinde, marka olarak tescil ettirilmek istenen işaret üzerinde tescil başvurusundan önce hak kazanmış kişilerin hukukunu korumaya yönelik hükümler bulunmaktadır. Söz konusu maddenin 3. fıkrasına göre bir işaret üzerinde, bu işaretin –üçüncü bir kişi tarafından-marka olarak tescili amacıyla başvurusu yapılan tarihten veya başvuru tarihinde belirtilen rüçhan tarihinden önce, bir hak elde edilmiş ise, bu hakka sahip kişi, söz konusu işaretin tesciline itirazda bulunabilir. Bu hüküm, işaret üzerinde ilk kullanma yoluyla haksız rekabet hükümlerine göre kazanılan hakkı üstün tutmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda hak sahibinin işaretin sonradan bir başkası tarafından kullanılmasını yasaklaması TTK 57/5 ve 58/I, b’den kaynaklanmaktadır.
İtiraz hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasını (SMK 6/3) gerekli kılar. “Ticaret sırasında kullanma” ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Markasal kullanım, öğretide işareti taşıyan mal ve/veya hizmetlerin köken itibariyle diğer mal ve/veya hizmetlerden ayırt edilmesini sağlamaya yönelik olduğunun alıcılar tarafından anlaşılmasını mümkün kılacak şekilde kullanılması biçiminde tanımlanmaktadır. Ancak markaların kaynak gösterme fonksiyonu dışında reklam, iletişim, kalite, yatırım ve garanti fonksiyonlarının da bulunduğu göz ardı edilmemelidir. Madde metninde bahsedilen tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi işaretlerdir. İtiraz veya dava hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasıdır. Ticaret sırasında kullanma ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Ancak SMK’da “piyasada maruf hale getirme” şartından söz edilmese de bu şartın “zımnen” 6/3 maddesi hükmünde yer aldığını kabul etmek gerekir. Buna göre tescilsiz bir işaret üzerinde bir hakkın doğması ve korunması için, o işarete kullanım yoluyla hukuken korunması gereken bir ekonomik değer kazandırmak gerekir. Bu ise işaretin “asgari bilinirlik düzeyi”ne ulaşması ile mümkündür. Asgari bilinirlikten anlaşılması gereken, işaretin kullanım sonucunda belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinir hale gelmesidir. Aksinin kabulü, piyasada işareti “ilk” kullanan kişiye korunma sağlanacağı anlamına gelir ki, bu “SMK hükümleri uyarınca sağlanan korunmanın tescil ile elde edileceği” ilkesini anlamsız hale getireceği gibi hakkaniyet ile de bağdaşmaz.
Bu açıklamalar doğrultusunda davacı taraf; dava konusu edilen “…” ibaresinin, davalının markasının tescili kapsamına alınmak istenilen emtiaların satışı hizmetlerde, kendisi tarafından uzun yıllardır ciddi ve yoğun bir biçimde, Türkiye genelinde kullanıldığını ve bu şekilde gerçek hak sahipliğinin doğduğunu tevsik eden herhangi bir delili, dava/marka işlem dosyasına sunmuş değildir. Bu nedenle de; somut olayda, davacının önceki kullanıma dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının, davalının markasının dava konusu edilen hizmetlerde tesciline bir etkisinin olamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olayımızda; dava konusu edilen görselli markada davacının ticaret unvanının ayırıcı unsuru olan “…” ibaresi geçmediğinden, yani; dava konusu edilen marka davacının ticaret unvanını, mesnet mevzuat hükmünde geçen ifadenin aksine, “içermediğinden”, davacının ticaret unvanına dayalı bir hak/koruma talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının taleple bağlı kalınarak 35. sınıf altında; “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için 07. Sınıftaki ‘Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler; yıkama makineleri (çamaşır/bulaşık yıkama makineleri, ısıtmalı olmayan santrifüjlü çamaşır kurutma makineleri dahil); zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları’ ve 11. Sınıf altında ‘Soğutucular ve dondurucular. Pişirme, kurulama ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: fırınlar, elektrikli tencereler, elektrikli su kaynatıcıları, mangallar, barbeküler, elektrikli çamaşır kurutucuları, saç kurutucuları ve el kurutma cihazları’nın bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtiaları ile sınırlı olarak iptaline, dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının taleple bağlı kalınarak 35. Sınıf altında; “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için 07. Sınıftaki ‘Doğrama, öğütme, ezme, çırpma ve ufalama için mutfakta kullanılan elektrikli aletler; yıkama makineleri (çamaşır/bulaşık yıkama makineleri, ısıtmalı olmayan santrifüjlü çamaşır kurutma makineleri dahil); zemin, halı veya döşeme temizleme amaçlı elektrikli makineler, elektrikli süpürgeler ve bunların parçaları’ ve 11. Sınıf altında ‘Soğutucular ve dondurucular. Pişirme, kurulama ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: fırınlar, elektrikli tencereler, elektrikli su kaynatıcıları, mangallar, barbeküler, elektrikli çamaşır kurutucuları, saç kurutucuları ve el kurutma cihazları’nın bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtiaları ile sınırlı olarak iptaline,
3-Dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
4-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın düşümü ile 99,20 TL bakiye karar harcın davalılardan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 3.226,90 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/01/2023
Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 172,90.-TL
Posta Masrafı 254,00.-TL
Bilirkişi Ücreti 2.800,00.-TL
Toplam 3.226,90.-TL