Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/330 E. 2022/342 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/330
KARAR NO : 2022/342
DAVA : Marka (Marka ile İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/12/2017
KARAR TARİHİ : 13/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/10/2022
DAVA:
Davacı vekili 05.12.2017 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2014/90239 sayılı “…” ibareli tanınmış markanın sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATNET’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa, müvekkil şirketin “…” ibareli marka üzerinde üstün ve mutlak hak sahibi olduğu, davaya konu … sayılı “… …” ibareli markanın müvekkil şirketin “…” markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olup karıştırılmaya neden olacak nitelikte olduğunu, “…” markasında müvekkil şirketin “…” markasında kullanmış olduğu renklerin aynı şekilde ve tarzda kullanıldığını, “…” ibaresinin siyah renkte “…” ibaresinin ise mavi renkte karakterize edildiğini, davaya konu edilen davalı şirket “…” markasının müvekkil şirkete ait “…” markasının birebir kopyası mahiyetinde olup, “…” markasının kullanımının müvekkil şirketin sürdürmüş olduğu faaliyet çerçevesinde edinmiş olduğu tanınmışlıktan haksız şekilde yararlanmasına neden olacak mahiyette olduğunu, davalı şirkete ait başvurunun iyi niyetli bir başvuru olarak kabulünün mümkün olmadığını, “…” markasının tescilinin müvekkil şirketin “…” markasının tescil edilmiş olduğu aynı/benzer sınıfta gerçekleştiğini, açıklanan nedenler çerçevesinde TÜRKPATENT YİDK tarafından davalı şirketin … sayılı “… …” markasına yönelik verilen … sayılı kararının iptali ile anılan karar üzerine tescil edilmiş olan … sayılı “… …” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesin talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı başvuru markasında itiraz markasıyla kıyaslanmayacak derecede farklı şekil unsurunun ve renk kombinasyonunun bulunmakta olduğunu ve davacının itiraz markalarının hiçbirisinde yer almayan sözcükler/ibarelerin mevcut olduğunu, başvuruya konu marka örneğinde ön planda ve asli markasal unsur olarak yer alan “…” ibaresinde “…” ve “…” harflerinin farklı renklerle yazılarak ayrıştırılmak suretiyle “…” ibaresinin teknoloji/teknik anlam ve algısının öne çıkarıldığı bu suretle “…” ibaresinin markasal bütünlüğe etkisinin daha güçlü hale geldiğini, “…” ve “Bıst” ibarelerinin birer kısaltma olduğunu, bu kısaltmaların hem bıraktıkları ilk görünüm hem de intiba anlamında birbirinden tamamen farklı kelimeler olarak algılandığını, dava konusu “… …” ibareli markanın bir bütün olarak ele almak gerektiğini, itiraza gerekçe gösterilen “…” markasında “…” ve “…” markalarının farklı renklerle yazılmak suretiyle ayrıştırıldığını ve yine “…” ibaresi teknoloji anlamına vurgu yaparken “…” ibaresinin markasal algı ve vurgusunun belirgin hale geldiğini, markalarda ortak olarak kullanılan “…” ibaresinin teknoloji anlamındaki yaygın kullanımı ve zayıf ayırt ediciliği ve marka örneklerinde renk kullanımıyla “…” ve “Bıst” ibarelerinin markasal fonksiyonlarının ön plana çıkarılmış olması, her iki markanın yazı karakterlerinin, renk ve logo itibariyle tamamen farklı tasarımların kullanıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, kavramsal, işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı birlikte bir bütün olarak sahip oldukları algı itibariyle markalar arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil markası ile davalıya ait markaları arasında benzerlik bulunmadığını, bir bütün olarak incelendiğinde müvekkil markası ile davacı markalarının davacının iddia ettiğinin aksine birbirinden tamamen farklı olduğunu, laminasyon ve yüzey boyama makinelerinde kullanılan müvekkil markası ile borsa sektöründe hizmet veren davalı markalarının ortalama tüketici gözüyle karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkil markasının 556 sayılı KHK 8/4 tanınmışlık maddesi uyarınca hükümsüz sayılması talebinin reddinin gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
ANKARA BAM 20.HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI KARARI:
Mahkememizin 17/07/2018 tarih ve 2017/453 esas, 2018/285 karar sayılı davanın kısmen kabulüne dair verilen kararı, Ankara BAM 20.Hukuk Dairesinin …. karar sayılı ilamıyla ve özetle; “… Dava, YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük istemine istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davacının marka olarak kullanmak istediği “…” ibaresi ile davalının marka tescil başvurusunda bulunduğu “…” ibaresi arasında fonetik ve görsel açıdan benzerlik olduğu gibi kullanılan diğer unsurların da yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı, davalı başvurusu ile davacı markalarının 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi uyarınca 36, 41 ve 42. sınıfta yer alan mal ve hizmetler bakımından benzer olduğu, kötü niyet konusunda dosya kapsamında somut bir verinin bulunmadığı, davacının “…” ibaresini içeren markasının 556 sayılı KHK’nın 8/4 bendi anlamında tanınmış marka olduğunun ispatlanamadığı, bu nedenle de somut uyuşmazlıkta 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla, davacı ve davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir…” gerekçesi istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; davacı ve davalı kurum vekili bu kez temyiz başvurusunda bulunmuş;
YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ BOZMASI:
Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin …. karar sayılı ilamıyla özetle;
“…Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda aşağıda belirtilen hususlar dışında bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Davacının hükümsüzlüğe gerekçe gösterdiği markası …+Şekil, hükümsüzlüğü istenen davalı markası ise “… Intelligent Sharing Tecniques +Şekil” unsurludur. Her ne kadar her iki markada da “…” ibaresi bulunmakta ise de, “…” ibaresi teknoloji kelimesinin kısaltması niteliğinde olup, her iki markanın ayrı bir sözcük olarak ortalama tüketici kitlesi tarafından rahatlıkla algılanacak şekilde farklı harf ve karakterden oluştuğu, tescil kapsamındaki mal ve hizmetler bakımından teknoloji ibaresinin tanımlayıcı olduğu, markalardaki şekil ve harflerin farklı olduğu, davalı markasının markada yer alan “intelligent sharing tecniques” şeklindeki ibare ile düşünüldüğünde davalı markasının da kısaltma markası niteliğinde olduğunun anlaşıldığı, keza marka sahibinin isim kısaltmasını içeren davacı markasının da kısaltma markası olduğu, markalar arasında Dairemiz yerleşik uygulamaları gereği kısaltma markalarının ayırt edicilik düzeyinin zayıf ve koruma düzeyinin de düşük olduğu da göz önüne alınarak özellikle görsel ve kavramsal olarak karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzer olmadıkları ve hatalı değerlendirme sonucu davanın 36, 41, 42. sınıflardaki mal ve hizmetler yönünden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile bozulmuş, usul ve yasaya uygun görülen özetlenen bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
556 sayılı KHK’nin 8/1-b hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir;
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Dava konusu başvuru standart dava konusu marka başvurusu “… …” ibaresinden oluşmaktadır. Davacının itiraza dayanak olarak gösterdiği marka ise “…” ibaresinden oluşmakta olup, her ne kadar her iki markada da “…” ibaresi bulunmakta ise de, “…” ibaresi teknoloji kelimesinin kısaltması niteliğinde olup, her iki markanın ayrı bir sözcük olarak ortalama tüketici kitlesi tarafından rahatlıkla algılanacak şekilde farklı harf ve karakterden oluştuğu, tescil kapsamındaki mal ve hizmetler bakımından teknoloji ibaresinin tanımlayıcı olduğu, markalardaki şekil ve harflerin farklı olduğu, davalı markasının markada yer alan “intelligent sharing tecniques” şeklindeki ibare ile düşünüldüğünde davalı markasının da kısaltma markası niteliğinde olduğunun anlaşıldığı, keza marka sahibinin isim kısaltmasını içeren davacı markasının da kısaltma markası olduğu, markalar arasında kısaltma markalarının ayırt edicilik düzeyinin zayıf ve koruma düzeyinin de düşük olduğu da göz önüne alınarak özellikle görsel ve kavramsal olarak karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzer olmadıkları göz önüne alındığında markalar kapsamındaki işaretler arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b. maddesi anlamında iltibas tehlikesi bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
10.01.2017 gün ve 29994 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.12.2016 gün ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Geçici Madde 1/(1) hükmü uyarınca anılan kanunun yayımı tarihinden önce yapılmış marka tescil başvurularına, başvuru tarihinde yürürlükte bilinen 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasının zorunlu bulunması, YİDK kararının iptali ve buna bağlı tescil istemli davaların başvuru tarihindeki hukuki durum nazara alınarak sonuca bağlanmalarının gerekli olması karşısında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanarak sonuca bağlanmalarının icap etmesi nedeniyle yeni SMK’nın yargılamanın yukarıdaki biçimde sonuçlandırılmasını engellemediği düşünülmüştür.
Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 06/06/2022 tarih ve 2021/187 esas, 2022/4502 sayılı bozma ilamında belirtilen ve uyulan gerekçelerle; TÜRKPATENT YİDK kararının iptal talebine ilişkin davanın reddine, hükümsüzlük talebine ilişkin mahkememiz kararı temyiz edilmediği için kesinleşmiş olduğundan bu taleple ilgili yeni bir hüküm kurulmasına yer olmadığına, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-TÜRK PATENT YİDK kararının iptal talebine ilişkin davanın REDDİNE,
2-Hükümsüzlük talebine ilişkin karar kesinleşmiş olduğundan bu konuda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu 49,30 TL bakiye karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalı TÜRKPATENT tarafından yapılan 121,30 TL İstinaf Baş. Har., 44,40 TL İstinaf Kar. Harcı, 54,40 TL Temyiz Karar Harcı, 140,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 57,00 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
6-Davalı şirketin yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 361. Maddesi uyarınca tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/10/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.