Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/327 E. 2023/48 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/327 Esas – 2023/48
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/327
KARAR NO : 2023/48

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/08/2022
KARAR TARİHİ : 09/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/02/2023
DAVA:
Davacı vekili 15/08/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin …. sayılı ve “…” esas unsurlu ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı …’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, … ilanı üzerine müvekkili tarafından … itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak … tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili şirketin kek, bisküvi, çikolata, bar, kruvasan, gofret, kraker ve kremalı çikolata olmak üzere 8 ana kategoride 300’den fazla üründe 2012 yılından bu yana tescilli çok sayıda markasının yanında “…” markası ile de çeşitli gıda maddeleri üretimi ve satışı yapan bir şirket olduğunu, müvekkili şirketin …’da senelerdir ürettiği gıda ürünlerinde 2012 yılından beri tescilli olan “…” markasını kullandığını, müvekkili şirketin bu marka ile özdeşleştiğini ve geniş kitlelerce bilinir olduğunu, davalı şirketin 2020 yılında …’da kurulduğunu, davalı şirketin her türlü gıda, tekstil, tarım, medikal makinelerinin imalatı, alım satımı ve ithalat iharacatı alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirkete ait markalarda “…” ibaresinin ayırt edici unsur halinde geldiğini, doğrudan doğruya bir ürün ve hizmetin cinsini, vasfını veya herhangi bir halini belirtmediğinden ayırt ediciliği güçlü bir ibare olduğunu, davalı tarafın görsel, işitsel ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek nitelikte benzer marka seçtiğini, müvekkili şirket ile grup şirketleri ve davalı şirketin …’da aynı bölgede faaliyet gösterdiklerini, bu sebeple müvekkili şirketin bazı müşterilerinin müvekkili şirketin makine sektörüne girdiğini düşündüklerini, davalı şirketin markayı kötü niyetli olarak seçtiğini, davalı şirket yetkilisinin akrabalarının müvekkili şirket bünyesinde çalışan ve ticari ilişkide bulunan kişiler olduğunu, müvekkili şirket markalarından ve bilinirliğinden haberdar olunmasına rağmen dava konusu ibare ile başvuru yapılmasının kötü niyetin göstergesi olduğunu, müvekkili şirket markalarının tescilli olduğu 30. sınıftaki mal ve hizmetlerin davalı şirket markası kapsamındaki 07. sınıfta yer alan mal ve hizmetler ile bağlantılı olduğunu, tarafların aynı şehir ve neredeyse aynı mahallede faaliyette bulunmaları sebebiyle tüketilerin markaları aynı işletmeye ait markalar olarak algılayacaklarını, müvekkili şirket tarafından …. sayılı dosyası ile tecavüzün tespiti talep edildiğini, anılan dosyada düzenlenen bilirkişi raporunun müvekkili şirket lehine olduğunu, davalı markasının müvekkili markası ile iltibas oluşturacak biçim, yazı karakteri ve kompozisyon ile kullanıldığını, müvekkili şirket markasının … projesi kapsamında … nezdinde küresel bir Türk markası olarak kabul edildiğini belirterek, … …’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu marka başvurusunun 07. sınıfta yer alan bir kısım hizmetleri kapsadığını, itiraza dayanak davacı markalarının 30. sınıftaki mallarda ve başka sınıflardaki hizmetlerde tescilli olduğunu, taraf markalarının belli düzeyde benzer olmalarına karşın benzer/ilişkili mal ve hizmetlerde tescilli olmadıklarını, markaların kapsamında yer alan emtiaların farklı olduğunu, markalar arasında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunmadığını, tüketicilerin iki farklı marka karşısında olduklarının farkına varabileceklerini, markaların üreticileri arasında idari ve ekonomik bir bağ kurmayacaklarını, davalı markasını davacı markalarının serisi olarak algılamayacaklarını, dava konusu 07. sınıf ve tescil edilmek istenen malların yüksek düzeyde titiz alıcılara hitap ettiklerini, sık alınmayan, günlük alışverişe göre daha özenli davranılarak alınan ve nispeten yüksek meblağlı mallar olduğunu, davacının SMK 6/3 maddesi kapsamındaki iddialarını ispatlar ve kendisinin önceye dayalı gerçek hak sahibi olduğunu gösterir yeterli delil sunulmadığını, davacı markasının tanınmış marka olmadığını, davacı şirketin kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak … tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen … kararının davacıya 15/06/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 15/08/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 21/12/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Davacıya ait markalar ile dava konusu marka arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmakla birlikte, taraf markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin benzer olmadığı, bu nedenle taraf markaları arasında iltibas ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacı şirketin önceki tarihli, markasal ve ciddi kullanımını gösterir bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, davacı markasının tanınmışlığının ispatlanamadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 07.sınıftaki “07. Sınıf: Tarım, hayvancılık, ziraat sektörlerinde ve tahıl/meyve/sebze/gıda işlenmesinde kullanılan makineler ve robotik mekanizmalar, içecek yapım ve işleme makineleri. Ambalajlama makineleri, doldurma-tapalama ve kapatma makineleri, etiketleme makineleri, tasnifleme makineleri ve yukarıda sayılan makinelerle aynı işleve sahip robotlar ve robotik mekanizmalar (elektrikli plastik kapama/mühürleme cihazları [paketleme] dahil).” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza ve hükümsüzlüğe dayanak markaların ise …. sayılı ve “…” esas unsurlu ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 30, 31, 32, 35, 43 sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu başvuru ile davacı markaları, aynı veya aynı tür mal veya hizmetleti kapsamamaktadır. Dolayısıyla başvuruya konu emtiaların tümü yönünden emtiaların aynı ya da benzer olması şartının sağlanamadığı tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…” esas unsurlu ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır. … . Sayılı “…” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir. Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
Davaya konu marka başvurusu, “… …” ibaresi ile bu ibarenin başında yer alan stilize bir şekilde yazılmış “A” harfi şeklinden oluşmaktadır. … ibaresi ve “A” ibaresinden ibaret şekil unsuru mavi renk, … ibaresi ise sarı renk ile yazılmıştır. “…” ibaresinin herhangi bir anlamı tespit edilememiştir. Buna karşın “…” ibaresi, “Bir alet veya taşıtın hareket etmesini sağlayan mekanizması” anlamına gelmekte olup, davanın konusunu oluşturan emtialar bakımından, tanımlayıcıdır. Dava konusu marka başvurusunun, esas unsuru “…” ibaresi olup, markanın sol tarafında yer alan “A” harfinden oluşan şekil unsuru da, “…” ibaresine vurgu yapmakta ve markanın esas unsurunu ön plana çıkarmaktadır.
Davacıya ait markaların tamamı ya “…” ibaresinden oluşmakta ya da “…” kelimesine eklenen bir başka kelime unsurundan oluşmaktadır. Davacı markalarında “…” ibaresinden sonra gelecek şekilde konumlandırılmış “…,” gibi tali unsurlu kelimeler bulunmaktadır. Davacıya ait bir kısım markalarda ise “…” gibi ikinci bir esas unsur yer almaktadır. Fakat, davacı markalarının tamamında “…” ibaresi ön plandadır. “…” ibaresi, anlamlı bir kelime olmaması nedeniyle, orijinal bir ibare olup, ayırt edici niteliği yüksektir. Taraflara ait markaların esas unsurunun ayniyet taşıdığı ve markaların kapsamında yer alan ikincil kelime ve şekil unsurlarının markalar arasındaki benzerliği ortadan kaldırmaya yetmediği, markalar arasında yüksek seviyede görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunduğu sonucuna varılmıştır. Netice itibariyle somut olay bakımından, SMK m. 6/1’de sayılan “markaların aynı ya da benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır. Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.
Bu hususlar dâhilinde somut olayda, dava konusu markanın kapsamını oluşturan 07. Sınıf emtialar, günlük kullanıma tabi olmayan, belirli bir düzeyde uzmanlık gerektiren emtialardan olup, ilgili tüketicinin dikkat seviyesi ve bilinç düzeyi yüksektir. Bu emtialar yönünden, ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesinin yüksek olabileceği ve iltibas değerlendirmesinde dikkat düzeyi ortalamanın üzerinde olan ilgili tüketici kesiminin dikkate alınabileceği kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak taraf markaları bir bütün olarak yüksek seviyede benzer olmakla birlikte, taraf markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetler birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı mal ve hizmetler olduğu, dava konusu emtiaların özel bir tüketici kitlesine hitap eden emtialardan olduğu, tüketicinin taraf markalarını gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarında yer alan emtiaların birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olay bakımından, karıştırılma ihtimali şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nun 6/3 Maddesi Uyarınca Yapılan Değerlendirme
Davacı şirket, hem dava aşamasında hem de … nezdinde yaptığı itirazlarda, “eskiye dayalı kullanım” gerekçesine dayalı itiraz etmiştir. Marka tescilinde nispi red nedenleri arasında düzenlenen 6/3 maddesi uyarınca; başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine marka başvurusu reddedilir. Bu düzenleme ile markanın gerçek sahibinin eskiye dayalı kullanımını tescilden üstün tutarak gerçek hak sahibinin korunmasını sağlamaktadır. Bu iddiaların kabul edilebilmesi için, iddia sahibinin o işaret üzerinde ve ilgili mal ve hizmet üzerinde tescil tarihinden önce hak sahibi olması ve bunları ispat etmesi gerekmektedir. … kararlarında gerçek hak sahipliği ile ilgili şu tespitlere yer verilmiştir; “Olaya uygulanacak mülga 556 Sayılı KHK’nın 8/3 maddesinde düzenlenen “gerçek hak sahipliği” ilkesi uyarınca, marka tescilinden önce tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden markaya konu işaretin veya ibarenin yerelden daha geniş coğrafyada ve ciddi surette markasal kullanımı ve bu kullanımla markaya konu işarete belirli ölçüde ayırt edici nitelik kazandıranlar, markaya konu işaretin veya karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzerinin başkalarınca marka başvurusuna konu edilmesi halinde marka tescil başvurusuna itiraz etme ya da markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca söz konusu önceye dayalı kullanımların, marka başvurusuna karşı çıkılan tarafın kullanımlarından da önce olmalıdır. Bununla birlikte, KHK’nın 8/3. maddesi, markanın münferit kullanımları ile marka tescil kapsamı dışında kalan mal ve hizmetler yönünden kullanımlar önceye dayalı hak sahipliği vermeyecektir.”
“Olaya uygulanacak mülga 556 Sayılı Marka KHK’nın 8/3 maddesinde yer alan “Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez. a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise, b)Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,” hükmü uyarınca, gerçek hak sahipliği ilkesi gereği, … içinde, marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden yoğun ve sıkı kullanım sonucu işaret üzerinde önceye dayalı hak elde edilmiş olması halinde, o işaret üzerinde gerçek hak sahibi olan kişiye öncelik hakkı tanınır ve itirazı üzerine başvurunun reddine karar verilir. Şayet marka tescil edilmiş ise bu defa KHK’nın 42/b maddesi yollamasıyla aynı ilkeler uyarınca, markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir. Ancak söz konusu işaret üzerindeki kullanımın… içinde ve yerelden daha geniş bir coğrafyada, nizasız, fasılasız ve yoğun bir şekilde kullanılmış olması gerekir. İşaretin yurtdışındaki kullanımları, işareti kullanan kişiye yurtiçinde herhangi bir öncelik hakkı vermez. Keza işareti taşıyan mal ve hizmetlerin, yurtdışına çıkan … Cumhuriyeti vatandaşlarına pazarlanmış olması da, yurtdışındaki internet sitesine …’den alıcıların ulaşabiliyor olması da işaret sahibine KHK’nın 8/3 maddesi uyarınca yurtiçinde her hangi bir öncelik hakkı bahşetmeyecektir.”
“15.5.2005 havale tarihli bilirkişi raporunda, Dairemizin 28.5.2002 tarih …Sayılı kararı emsal alınmak suretiyle davacının yurtdışında önceki tarihlerde tescilli markaları bulunduğundan bahisle 556 Sayılı KHK’nin 8/3. fıkrası uyarınca 35. sınıf hizmetler yönünden hükümsüz kılınması gerektiği görüşü açıklanmışsa da, söz konusu madde koşullarının gerçekleşebilmesi için davacının anılan 35. sınıf hizmetler yönünden …’deki kullanımı sonucunda davaya konu işaret üzerinde davalıdan daha önceki tarihlerde öncelik ve üstün hak sahibi olduğunun kanıtlanması gerekli olup, davacı esasen tanınmıştık iddiasında da bulunmadığına göre marka korumasında ülkesellik prensibi uyarınca yurtdışındaki tescil ve kullanımı sebebiyle 556 Sayılı KHK’nin 8/3, fıkrasına dayalı öncelik ve üstün hak sahibi oldu sonucuna ulaşılamaz. Nitekim, bilirkişi raporunda emsal alınan Dairemiz kararına konu uyuşmazlıkta da söz konusu davanın davacısının …’deki fiili kullanımı sebebiyle öncelik ve üstün hak sahibi olduğu açıklanmıştır. O halde, davacı tarafın … markasını tescilsiz olarak …’de fiilen kullandığına dair olarak dayandım ve dava dilekçesi ekindeki delil listesinin 8. sırasında bildirdim deliller ve davalı delilleri birlikle değerlendirilmek suretiyle davaya konu işaret üzerinde davaya konu markanın kapsadığı 35. sınıfa muhtelif alt gruplarında sayılan hizmetlerden aynı veya benzer ya da farklı olan hizmetler de gözetilerek, 556 Sayılı KHK’nin 8/3. fıkrası uyarınca davacının öncelik ve üstün hak sahibi olup olmadığını belirlenmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
“Marka tescilinden önce, markaya konu işaretin tescil sahibinden önce ve tescil kapsamındaki mal veya hizmetler alanında üçüncü kişiler tarafından uzun süreli olarak ve yerelden daha geniş bir bölgede kullanılmış olması halinde, Dairemizin 19.10.2006 tarih ve ….. sayılı kararında da ifade olunduğu üzere, KHK’nın 8/3 maddesinden hareketle, söz konusu kullanımın tescilden sonra da korunması ve hukuka uygunluk sebebi olarak görülmesi gerçek hak sahipliği ilkesi ile kazanılmış haklar ilkesinin bir gereğidir.”
… kararlarında da ifade edildiği üzere, öncelik hakkı iddia eden tarafın …’deki kullanımı yerelden daha geniş bir coğrafyada olmalı, ciddi surette bir markasal kullanım olmalı ve bu kullanım ile markaya belirli ölçüde ayırt edici nitelik kazandırılması gerekmektedir. Ayrıca söz konusu kullanım, dava konusu markanın başvuru tarihinden önceki tarihe ilişkin olmalıdır. Davalı taraf, dava konusu marka için 24.10.2020 tarihinde …’na başvuru yapmış olup, somut uyuşmazlık bakımından dikkate alınması gereken tarih 24.10.2020 tarihidir. Davacı şirket, dava konusu markanın kapsamında yer alan 07. sınıf emtialar yönünden kullanımını ispatlamalı ve kullanımı ispatlayan belgeler 24.10.2020 tarihinden önceye ilişkin olmalıdır. Davacı tarafın dosyaya sunduğu deliller, aşağıdaki gibidir; Faturalar (2017-2022 tarih aralığına ilişkin, 19 adet) …’nın … teşviği ile ilgili davacı şirkete gönderdiği 17.06.2019 tarihli yazı, Fuar görselleri, market görselleri
Sunulan belgelerin içeriği “bisküvi, kek, goftret, kraker” emtiaları olup, 07. sınıfta yer alan emtialara ilişkin değildir. Sonuç olarak; dosya kapsamında davacının …’de kullanıma ilişkin olarak sunulan belgelerin içerik olarak GIDA sektöründe kullanımı gösterir belgeler olduğu, davacı yanın 07. sınıf ürünlerde faaliyet gösterdiğini ispatlar bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, davacı şirketin önceki tarihli, markasal ve ciddi kullanımını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-3-5-9 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın düşümü ile 99,20 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde … aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde … Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/02/2023

Katip ….
¸

Hakim ….
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.