Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/310 E. 2022/450 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/310 Esas – 2022/450
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/310
KARAR NO : 2022/450

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/08/2022
KARAR TARİHİ : 27/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022
DAVA:
Davacı vekili 02/08/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin …. sayılı “… … süt şekil”, “… … süt şekil”, “…”, “…”, “…”, “… şekil” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… kurukahve … şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itirazın kısmen reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkili markasının gıda sektöründe T/02541 numarası sayısı ile tanınmış marka olarak kabul edildiğini, dava konusu markadaki ek unsurların ayırt edici olmadığını, “…” ibaresinin coğrafi yer adı olduğunu, “kurukahve” ibaresinin ise ürün adı olduğunu, dava konusu markanın bu haliyle müvekkili markalarından uzaklaşmasını sağlayacak bir ek unsur taşımadığını, müvekkili markaları ile benzer unsurları içerir çok sayıda marka hakkına verilmiş yargı kararları bulunduğunu, dava konusu markanın da 30. Sınıfta tescili talep edildiğini, dava konusu markada şekil unsurundaki çift “S” barındıran ibarede, “S” harfinin birinin “M” harfinden gelen bir çizgiyle uzaklaştırıldığı, bunun da müvekkiline ait markaya daha da yaklaşılmasına sebebiyet verdiğini, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olacağını, müvekkil markalarını taşıyan ürünlerin 7’den 70’e herkes tarafından bilinen ve aranan ürünler olduğunu, davalı başvurusunun kötü niyetle yapılmış bir başvuru olduğunu, belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… kurukahve … şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; kurum kararının yerinde olduğunu, davanın reddinin gerektiğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahsa usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 06/06/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 02/08/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 02/12/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Dava konusu … sayılı marka kapsamında 30. sınıfta kalan “Makarnalar, mantılar, erişteler. Bal, arı sütü, propolis. Mayalar, kabartma tozları. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Pekmez” emtialarının da davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 29 ve 30. sınıfta yer bir kısım gıda ürünleri ile benzer nitelikte mallar oldukları, Rapor kapsamında da izah olunduğu üzere dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimalini ortaya çıkarabilecek düzeyde bir benzerlik ilişkisinin mevcut olduğu,…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, … yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … sayılı “… kurukahve … şekil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 30.sınıftaki “30.sınıf: Makarnalar, mantılar, erişteler. Bal, arı sütü, propolis. Mayalar, kabartma tozları. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Pekmez.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise … sayılı “… … süt şekil”, “… … süt şekil”, “…”, “…”, “…”, “… şekil” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 05, 29, 30, 32.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan gıda ürünlerinden birebir aynı olanların YİDK kararı sonucunda çıkartılmasına karar verildiği görülmüş olmakla birlikte esasen dava konusu başvurunun spesifik bir ürün grubuna özgülenmiş gıda ürünlerini kapsamadığı, aynı şekilde davacı yanın önceki tarihli markalarında da çok sayıda farklı nitelikteki gıda ürününün tescil kapsamlarında yer aldığı, bu ürünlerin bir çoğunun günlük hayatta birlikte tüketime uygun, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte ürünler oldukları, örneğin dava konusu başvuru kapsamında, davacı yanın itirazları sonrasında kalan gıda ürünlerinde, “Mayalar, kabartma tozları” emtialarının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamındaki “her türlü un, irmikler, nişastalar” malları ile tamamlayıcılık/birlikte kullanım ilişkisi içerisinde olduğu, keza yine “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.” emtialarının, davacı yanın önceki tarihli markası kapsamındaki “Jöleler, jeletinler., kakao, pudingler, gevrekler” ürünleri ile benzer amaçlara hitap ettikleri, ve “Sütlü tatlılar, sıvı talılar, kazandibi , sütlaç, sup, tavuk göğsü, krem karamel, muhallebiler, aşureler” gibi tatlı ürünleri ile benzer ihtiyacı gideren ürünler olarak değerlendirilebilecekleri, zira bu ürünlerin her birinin farklı türde de sunum ve pazarlama teknik/yöntemleri mevcut ise de aynı zamanda ve yaygın olarak her biri fırın/pastane/tatlıcılık mamulü olarak da tüketiciye belli bir ambalaj sunumu içerisinde sunulan türden ürünler oldukları, dolayısıyla aralarında günlük hayatta karşıladıkları ihtiyaçlar ve satış/sunum kanal ve biçimleri itibariyle bir benzerlik bulunduğu, dava konusu markadaki “arı sütü, propolis” gibi ürünlerin davacı yanın önceki markasındaki “Tıbbi amaçlı olmayan ve tamamlayıcı gıda maddeleri niteliğindeki perhizle ilgili olan veya olmayan ürünler için bitkisel ve vitamin bazlı ürünler olarak kullanılan proteinler, karbonhidratlar, madensel maddeler, az miktarda bulunan kimyasal elementler, aminositler, yağ asitleri.” Gibi ürünlerle benzer nitelikteki takviye gıda şeklinde başka gıdalarla birlikte tüketilen ürünlerle benzer ilişkide olduğu, keza “bal, pekmez” gibi ürünlerin tüketciler nezdinde “marmelat ve reçeller” ile rekabet halinde olduğu, tariflerde ve günlük kullanımda toz şeker, kesme şeker ve pudra şekeri yerine ikame ürün olabildiği (çaya şeker yerine bal katmak, kurabiyeye şeker yerine pekmez eklemek, tariflerde şekeri bal ile değiştirmek…), günlük hayatta ve özellikle kahvaltı ürünlerinin tüketiminde balın süt, tereyağı ve kaymak gibi gıda ürünleri ile birlikte tüketilen (tek pakette satılan ballı tereyağı karışımı, bal ilaveli süt satışı), yine tamamı aynı iktisadi kaynakça piyasaya sürülmesi mümkün, doğrudan birbirleri ile bağlantılı/birlikte tüketimi yaygın nitelikteki gıda ürünleri oldukları, başvuruda kalan sair malların da günlük tüketimde en yaygın tüketimi bulunan gıda ürünleri olmalarından ötürü hemen hemen tüm ürünler ile bağlantılı ya da ortak pazarda aynı iktisadi kaynakça satışa konu edilmeleri mümkün bir ilişkilerinin bulunduklarını değerlendirilebilecek olduğu tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… kurukahve … şekil” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı …. sayılı “… … süt şekil”, “… … süt şekil”, “…”, “…”, “…”, “… şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu genel ilkeler çerçevesinde dava konusu marka incelendiğinde “… kurukahve … şekil” şeklindeki başvurunun dekoratif nitelikte bir şekil unsuru (ters dönmüş lale figürü benzeri), bu şekil unsurunun içerisinde dumanı tüten bir bardak görseli, bardak görselinin ağız kısmını tamamen kaplayacak şekilde yerleştirilmiş “…” kelimesi, “…” kelimesinin sonuna eklenmiş ve bardağın kulbunu oluşturacak şekilde konumlandırılmış ikinci bir “s” harfi, bardağın iç kısmında oldukça küçük harf karakterleri ile yazılmış “kurukahve …” ibarelerinden oluşan bir bileşke marka olduğu görülmektedir. Markadaki “kurukahve” sözcüğü, görselde yer alan dumanı tüten bardaktakinin “kahve” içeceği olduğu algısını pekiştirir mahiyettedir. Bu halde dava konusu markanın bütüne hakim unsurunun “…” sözcüğü olduğu, nitekim marka görselindeki dumanı tüten kahve algısı ile de tüketiciye verilen ilk izlenimin “…” kelimesinin kavramsal karşılığı olan “güzel” anlamı ile kullanıldığı, her ne kadar “…” şeklindeki yazımda bir an için anılan ibarenin İngilizce’deki “bayan” anlamı ile kullanıldığı gibi bir yorum yapılabilirse de gerek marka görselinin bütünsel algısı gerek gıda ürünleri ilgili tüketicisi gerekse de markadaki sair kelimelerin de Türkçe sözcükler olmalarından ötürü, tüketicinin dava konusu markayı gözlemlediği halde bile markayı “…” kelimesi ile eşleştireceği ve ikinci “s” harfini pekiştirme amaçlı olarak tekraren kullanılmış biçimde yorumlayacağı sonucuna varılmıştır.
Davacı yanın markalarının ise tamamında “…” ibaresinin münhasıran ya da çeşitli ek görsel ya da sözcük unsurları ile birlikte esas unsur olarak kullanıldığı görülmektedir. Davacı yan markalarının “…” şeklindeki görseli, tüketiciler tarafından da bilinen ve tanınan görselidir. Bu bağlamda tespiti gereken husus taraf markaları arasında Kurum tarafından da tespit edilen benzerlik halinin, YİDK kararı sonrasında başvuruda kalan ve bahsi geçen emtialar açısından da karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik halinin var olup olmayacağı, tüketicinin buna bağlı olarak dava konusu markayı da davacı yanın seri markalarından biri olarak algılayıp algılamayacağıdır.
Dava konusu marka şekil ve ek sözcük unsurlarından oluşmakla birlikte şekil unsurunun bütünsel ayırt ediciliği etki eder ve akılda kalıcılığı yüksek nitelikte bir unsur olmadığı, süsleme niteliğinde ve yalnızca görsel algıya hitap eder standart bir özellikle olduğu, keza markada tali nitelikte konumlandırılmış “kurukahve” ve “…” ibarelerinin de münhasıran ayırt edici nitelikleri bulunmayan kavramlar oldukları gibi marka bütünü içerisinde de tamamen geri planda olduğu, keza dumanı tüten kahve fincanı görselinin de gıda ürünlerinde ve özellikle kahve sektörü açısından sıkça karşılaşılabilecek türde şekillerden olduğunun değerlendirilebileceği, “…” ibaresinin bütün halinde markanın merkezi konumunda kullanıldığı, markadaki ikinci “s” harfinin de yine bu “…” kelimesinden bağımsız bir görünümde kullanılsa da “…” sözcüğündeki anlamı kuvvetlendirici bir algıyı markaya kattığı değerlendirilebilir.
Bu haliyle dava konusu marka ile davacı yanın “…” esas unsurlu seri marka niteliğindeki markaları arasında, işaretlerin birbirlerinden uzaklaşmalarını sağlayacak yeterli düzeyde bir fark bulunmadığı, tüketicilerin taraf markalarını her koşulda yanyana karşılaştırma imkanı mevcut olmayacağından, “… kurukahve …” ve “…” şeklindeki markaların her birinin aynı iktisadi kaynağa ait olduklarını düşünebilecekleri, zira dava konusu markada “…” ibaresi üzerindeki algıyı geri plana iter nitelikte ek unsurların bulunmadığı, taraf markaları görsel anlamda birbirleri ile benzerlik taşımasalar da “…” sözcük unsurunu ortak olarak içerdiklerinden kelimesel açıdan güçlü bir benzerlik ilişkisinde oldukları, yine aynı sebeplerle işitsel ve kavramsal olarak da işaretler arasında güçlü bir benzerliğin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı yanın gerek işlem dosyasındaki dayanak markalarından gerekse de dava dosyasında bahsi geçen sair markalarından “…” kelimesini sabit tutarak ve yanına çoğu zaman ayırt ediciliği bulunmayan ibareler eklemek suretiyle de alternatif marka yaratma alışkanlığı gözetildiğinde, “… kurukahve” şeklindeki dava konusu marka ile davacı markaları arasındaki işaretsel benzerliğin son derece yüksek olmasından ötürü bu markanın da davacı markalarının bir serisi olarak algılanacağı kanaatine varılmıştır.
Nitekim ilgili tüketici, söz konusu markalar arasındaki belirli farkları algılamaya muktedir olsa bile, yukarıda anılanlar ışığında ve markaların kapsamındaki malların ayniyeti karşısında, markalar arasında ciddi bir bağlantı kurma olasılığı bulunmaktadır. Zira her iki markada da “…” ibaresi ortak unsur olup bu durum işaretler arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlikler oluşturduğu gibi her iki taraf markasında da markalardaki sair ek unsurlar yeterli ayırt edicilik sağlamamaktadır. Markaların şekli unsurlarda farklılaşması, teşebbüslerin farklı mal ve hizmetleri için markalarını görsel anlamda da revize etme yatkınlıkları düşünüldüğünde somut açıdan işaretlerin kaynaklarını doğrudan farklılaştırmamaktadır. Hal böyleyken her iki taraf markasını taşıyan ürünler ile aynı ya da ayrı zamanlarda karşı karşıya kalması muhtemel tüketicinin, önceden deneyimlediği marka ile yüksek düzeyli benzerlik gösteren sonraki markayı birbirine karıştırabileceği ve sonraki markayı, önceki deneyiminin hafızasında kalan izlenimi doğrultusunda o markaymış gibi tercih edebileceği, dolayısıyla markaları birbirlerinin serisi olarak algılayabileceği, bu algıda markadaki ikincil unsur olan “kurukahve” ibaresinin de bütüne kattığı anlamda, davacı yanın “gıda sektörüne özgü” bilinirliğine işaret edişinin de etkisinin olacağı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak taraf markalarının YİDK kararı sonrasında başvuru kapsamında kalan gıda ürünleri bakımından da benzerlik ilişkisinde olduklarının kabulünün gerekeceği, keza yine dava konusu başvuru ile davacı yan markalarının görsel itibarla farklı figüratif unsurlar taşımalarından ötürü aralarında benzerlik bulunmasa da her iki markanın da “…” esas unsurunu hakim sözcük unsuru olarak taşımaları, dava konusu markada başkaca hiçbir ek ayırt edici unsurun yer almayışı gibi nedenlerle taraf markaların kelimesel, işitsel ve kavramsal olarak aralarında güçlü bir benzerlik bulunduğu, bu benzerliğin ortalama düzeydeki dikkat ve seçicilik seviyesine sahip tüketiciler nezdinde, tüketicinin iki farklı marka karşısında olduğunu rahatlıkla algıyabilse dahi iki tarafa ait markaların da iktisadi anlamda aynı işletmenin farklı gıda ürünleri açısından farklı ambalaj/görseller algında ve fakat “…” markası ile yarattığı markalar olduğunu düşünerek haraket etmeleri sonucunu doğurabileceği, nitekim davacı yanın “…” markalarının “gıda sektöründe” tanınmış nitelikte olmasının – ki bu hususun gerek Kurum tarafından gerekse de muhtelif yargı kararları ile de tespit edildiği anlaşılmaktadır- tüketicinin edinmesi muhtemel bu algıda etkileyici rol oynayacağı, hal böyleyken taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkabilecek olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, Davanın KABULÜNE, TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline, Dava konusu yapılan marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-Dava konusu yapılan marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
4-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 3.139,90 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı,diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.27/12/2022