Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/309 E. 2022/459 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/309 Esas – 2022/459
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/309
KARAR NO : 2022/459
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/08/2022
KARAR TARİHİ : 27/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022
DAVA:
Davacı vekili 02/08/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı ve “… şekil”, “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… … classic alyans+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa İtiraza gerekçe olan “…” ibareli müvekkili markasının tüketici nezdinde tanınmışlığının yüksek olduğunu, “…” markasını gören ve müvekkilinin Türkiye’nin önde gelen firmalarından olduğunu bilen tüketicinin, “… … classic alyans” markası ile sunulan hizmetleri/malları da müvekkilinin malları ile ilintilendirebileceğini, hatta karıştırabileceğini, itiraza gerekçe olarak gösterilen müvekkili markaları ile itiraza konu olan marka tüketici nezdinde iltibas meydana getirecek düzeyde benzer olduğunu, müvekkili markalarının tüketiciler nezdinde tanınmışlığından ötürü, başka firmalara ait “…” ibareli markaların, müvekkilinin bir ürünü olarak düşünüleceğini, zira müvekkili şirketin “…” ibaresindeki üstün hak sahipliği, müvekkiline daha sonraki “…” ibareli markaların kullanımını yasaklama hakkını verdiğini, itiraza gerekçe olarak gösterilen müvekkili markası ile itiraza konu markanın aynı sınıfı kapsadığını, başvuru sahibi müvekkilinin markasını faaliyet gösterilen alanda bilmesine rağmen iltibas düzeyinde böyle bir başvuruda bulunduğunu, dolayısıyla kötü niyetli olduğunu, başvuru sahibi tarafından başka bir ifade kullanma olanağı mevcutken müvekkilinin “…” asli unsurlu markaları ile karıştırılması kaçınılmaz olan “… … classic alyans” ifadesini tercih etmesinin iltibas ve haksız rekabet şeklinde kendini gösterdiğini ve bu başvurunun reddinin gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… … classic alyans+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; Ortalama tüketiciler nezdinde bütün halde bıraktığı izlenim bakımından başvuru markası ve itiraz gerekçesi markalar farklılaşmaktadırlar. Başvuru markası ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar, ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer markalar olmadığını, davacı vekilinin iddialarının aksine, dava konusu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nun 6/1.maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, başvuru konusu marka davacı markalarına benzer olmadığından tanınmışlık huzurdaki davada etkili olmadığını, bu bakımdan, itiraz gerekçesi markasının tanınmışlığı iddiası, markaların benzer olmaması nedeniyle yerinde olmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahsa usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 06/06/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 02/08/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 18/11/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu markanın kapsamındaki malların davacının redde gerekçe markalarının kapsamında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından benzerlik olmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik dolayısıyla karıştırılma ihtimali bulunmaması ve davacıya ait redde gerekçe markanın tanınmışlığının ispat edilememiş olması nedeniyle, takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı, davacının tanınmışlık gerekçeli itirazının yerinde olmadığı, davacının SMK 6/6 md. kapsamındaki itirazının yerinde olmadığı, Kötü niyet olup olmadığı değerlendirmesinin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, TÜRKPATENT … sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… … classic alyans+şekil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 14.sınıftaki “14: Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil). Değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Tespihler.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise … sayılı ve “… şekil”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 01, 02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ,20, 21, 22, 23, 24, 26, 27, 28, 29, 31, 32, 33, 34, 35, 40, 41, 42, 43, 44, 45..sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda davalıya ait dava konusu markanın kapsamındaki redde konu “Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil).” mallarının davacının redde mesnet 2010/60147 sayılı markasının kapsamında aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… … classic alyans+şekil” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “… şekil”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaya göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılması gerekmektedir. Global değerlendirme gereği, markaların unsurları bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaya göre değerlendirme yapılmasıdır. Bununla birlikte markalar esas ve yardımcı unsur olmak üzere iki unsurdan meydana geldiği asla göz ardı edilmemelidir. Markayı benzerlerinden ayırt etmeye yarayan markada diğer unsurlara göre daha ön planda olan unsur esas unsur iken; esas unsura göre nispeten arka planda olan, malın ve hizmetin temel özelliklerini veya sair özelliklerini belirten ve esas unsura bağlı ve onunla ilişki içinde bulunanlar yardımcı unsurdur. Markaları benzerlerinden ayıran en önemli unsur esas unsurlardır. Markanın ayırt ediciliği ve iltibasa sebebiyet verip vermediği gibi hususlar esas unsur nazara alınarak tespit edilir.
Görsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
Dava konusu “… … classic alyans+şekil” ibareli marka, siyah zemin üzerine, büyük harflerle, italik, “… + “… + Classic Alyans” ibareleri alt alta, bu ibarelerin üzerinde iki alyans görselinin yer aldığı karma markadır. Davalıya ait markada yer alan iki adet yüzük resmi ile adeta davacıya ait markasındaki “…” ve “…” ibarelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma oluşturulmuşsa da ortalama tüketici bunu asıl olarak yüzük şekillerine algılayacaktır. Yüzük şekli ise kuyumculuk sektörü kapsamında tanımlayıcı nitelikte, ilgili malı tasvir eden veya sadece tali nitelikte, markaya ayırt edici nitelik katmaktan uzak bir unsur olduğunda bu unsur markaya ayırt edici bir katkıda bulunmamıştır. Ayrıca markadaki “Classic Alyans” ibaresi de kuyumculuk sektörü bakımından tanımlayıcı bir unsurdur.
Davacının redde gerekçe markaları kırmızı renkte eliptik basit bir şekil içinde, mavi renkte, küçük, kalın harflerle sırasıyla “…” ve “…” ibarelerinin yer aldığı kelime markalarıdır. Davacı markasındaki şekil unsuru ve kelimenin yazılış şekli, sadece tali nitelikte, markaya ayırt edici nitelik katmaktan uzak, basit grafik tasarım unsurlarından veya halkın sık sık tanıtım amaçlı kullanım yoluyla alıştığı yazı karakterinin süslenmesinden oluşmaktadır. Davacı markalarının esaslı unsuru “…” ve “…” ibareleridir.
Her iki markanın esaslı unsurları karşılaştırıldığında davacı markasındaki “…” unsuru ile davalıya ait “… …” markasının başında yer alan “…” ibaresinin benzer olduğu görülmektedir. Her iki markada da Türkçe’de yayın olarak kullanan “…” ibaresi yer almakla birlikte davalı Türkçe’de kullanımı yaygın olmayan “…” ibaresini de kullanarak markasına ayırt bir unsur ekleyip markanın genel görünümünü özgün bir unsur kattığını ve şekilde markaların görsel olarak farklılaştırdığı kanaatine varılmıştır.
İşitsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
İşitsel benzerlik karşılaştırma konusu işaretlerin telaffuzları itibariyle kulakta bıraktıkları sese göre ortaya çıkan bir benzerlik karşılaştırmasıdır. Burada sözcük veya ses markaları bakımından ortaya çıkan benzerlikten söz edilmektedir. İşitsel işaret benzerliği değerlendirmesinde özellikle işaretin telaffuzu ile hecelerin sırası ve sayısı dikkate alınır. Her iki markanın esaslı unsurları karşılaştırıldığında markalar arasında sadece markaların ilk kelimeleri bakımından bir benzerlik olduğu, ancak davalı markasındaki “…” ibaresinin davalı markasında oynadığı ayırt edici rol sebebi ile davalı markasının bir bütün olarak “… …” olarak telaffuz edildiği ve davacı markasından işitsel olarak farklılaştığı kanaatine varılmıştır.
Anlamsal Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
Somut olayda karşılaştırılan “…” ve “…” ve “… …” ibareleri marka kapsamında tescil edilen mal ve hizmetler bakımından tanımlayıcılıktan uzaktır. Markalardaki “…” ibaresinin sözlük anlamı “Birinin bir yere gelmesini isteme, davet”tir. (https://sozluk.gov.tr/). … ibaresindeki “DİBEK” ibaresinin sözlük anlamı “Taştan veya ağaçtan yapılmış büyük havan” (https://sozluk.gov.tr/) anlamına gelmekte olup davalı markasındaki … ibaresinin Türkçe’de yaygın kullanılan ve bilenen bir anlamının olmaması ve davalı markasının esaslı unsurundaki en etkili kısmı oluşturması; sözlükteki anlamı ile davacı markasındaki “…” ibaresinden önemli ölçüde ayrışması dolayısıyla davalı markasına önemli bir ayırt edicilik katmış ve markaların kavramsal olarak farklılaşmasını sağlamış olduğu değerlendirilmekte olup takdiri Sayın Mahkeme’nindir. Marka korumasının kapsamını genişleten hâller gibi daraltan hâller de ayırt edicilik unsuru ile ilgilidir. Bu bağlamda korumanın kapsamının daraldığı, marka sahibinin üçüncü kişilerin benzer veya yakın kullanımlarına katlanma zorunluluğunun doğduğu ilk hâl, markanın ayırt ediciliğinin zayıf olması hâlidir. Markanın ayırt ediciliğinin zayıf olarak değerlendirilmesine yol açan temel husus ise, tescili istenen işaretin niteliğidir. Söz gelimi; ticari hayatta yaygın kullanılan sözcük ve işaretler, özellikle cins isimleri, bir ülkede yaygın kullanılan kişi ad ve soyadları, günlük dilde sıklıkla kullanılan sözcükler, bir malın şekli veya ambalajından oluşan işaretler nitelikleri gereği sınırlı düzeyde ayırt ediciliğe sahiptir.
Bütün olarak, sadece bu tür işaretlerden oluşan markaların koruma kapsamı da aynı ölçüde daralmaktadır. Zayıf ayırt ediciliğin sonucu olarak, daha dar bir koruma alanına sahip olan bu markalar öğretide “zayıf marka” olarak adlandırılmaktadır. Esasen “güçlü” ya da “zayıf” marka ayrımının kanunî bir dayanağı bulunmamaktadır; ancak markaya tanınacak korumanın kapsamının belirlenmesinde önemli bir ayrım olarak öğretide ve yargı kararlarında kabul edilmektedir. Zayıf markalara, özgün markaların aksine benzer mal veya hizmetleri ya da tanınmış markanın aksine farklı mal veya hizmetleri kapsayacak biçimde koruma sağlamak olanaklı değildir. Zayıf bir marka tescil ettiren kişi, o işaret ile normal koşullarda iltibas oluşturabilecek benzer işaretlerin üçüncü kişiler tarafından kullanılmasına katlanmak durumundadır. Zira marka olarak tescil edilmiş olsa bile zayıf bir işaret üzerinde bir kişiye tüm mal veya hizmetleri kapsayacak şekilde inhisarî hak tanınamaz. Bu husus, yukarıda koruma kapsamının genişlediği hâller arasında sayılan ve karıştırılma ihtimalinin yükselmesine neden olan özgün markanın tam tersi bir durumu ifade etmektedir. Markanın birden fazla unsurdan oluştuğu hâllerde unsurların ayırt edicilik düzeyleri birbirinden farklı olabilir. Bu doğrultuda, bir marka zayıf unsurlar içerse dahi, bir bütün olarak değerlendirildiğinde zayıf marka olarak nitelendirilmeyebilir. Şüphesiz zayıf markada olduğu gibi, zayıf unsurlar içeren markada da unsurların ayırt ediciliği koruma kapsamını etkilemektedir. Şöyle ki; marka sahibi, markasının ayırt edicilik gücü yüksek unsurları bakımından SMK m. 7.2 çerçevesinde koruma elde edebilirken; zayıf unsurlarının üçüncü kişilerce kullanılmasına ise kural olarak katlanmak zorundadır. Temelde bir sözcüğün anlamsal içeriği o sözcüğün ayırt ediciliğini belirleyen en önemli husustur. Zira bir ülkenin konuşma dilinde yaygın olan sözcüklerin üçüncü kişiler tarafından kullanımının tümüyle engellenerek, sözcüğün sadece marka sahibinin tekeline verilmesi olanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu hâllerde marka sahibi, üçüncü kişilerin dürüst kullanımına katlanmak zorundadır. Dava konusu marka ile davacı markasında ortak olarak yer alan, toplumda yaygın bir şekilde kullanılan “…” ibaresinin toplumda yaygın olarak bilinen ve kullanılan ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olduğu sonucuna varılmıştır.
Karşılaştırmaya konu olan markalar görsel, işitsel ve anlamsal olarak incelendiğinde, her ne kadar dava konusu marka ile davacı markalarında “…” ibaresi ortak olarak yer alsa da, “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin zayıf olduğu, nitekim zayıf ibarelerin küçük eklemelerle ortalama tüketici nezdinde farklılaşabileceği, dava konusu markanın tüketici tarafından bütüncül olarak “… …” şeklinde algılanacağı, dolayısıyla bu durumun işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı, davacının “…” ibareli tescilli markasının ayırt edici niteliği zayıf marka olması nedeniyle üçüncü kişilerin markaları ile normal koşullarda iltibas ihtimali olsa dahi, üçüncü kişilerin bu kullanımlarına katlanmak durumunda olduğu hususları dikkate alındığında, dava konusu marka ile davacının redde gerekçe markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak karıştırılmaya yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Netice itibariyle her ne kadar dava konusu markanın kapsamındaki malların davacının redde gerekçe markalarının kapsamında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer alsa da, dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve anlamsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 6/6 Bendi Kapsamında Değerlendirme
6769 s. SMK’nın 6. Maddesinde sınırlı sayıda düzenlenen nispi ret nedenlerinden biri olan 6/6 bendinde “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu maddeden de anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, işletme adı, internet alan adı, endüstriyel tasarım tescili gibi sınaî hak sahiplerinin ve telif hakkı gibi fikri hak sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür. Bu halde, dava konusu marka tescillerinin davacıya ait telif hakkını veya herhangi bir fikri/sınai mülkiyet hakkını içermesi halinde, başvurunun önceki hak kapsamında kalıp kalmadığı incelenmelidir.
SMK 6/6. Madde hükmü ile korunan hakların ortak özelliği, aynı maddenin 3. bendindeki işaretlerden farklı olarak tescil edilmiş olmalıdır. Şu kadar ki, bunların kullanım sonucu ayırt edici hale gelmeleri gerekmez.
Ticaret unvanı “çekirdek” ve “ek” olmak üzere iki kısımdan oluşur. Ticaret unvanında “çekirdek” kısmı zorunlu olmasına rağmen, “ek” kullanılması kural olarak zorunlu değildir. Bununla birlikte, ticaret unvanı, “çekirdek” yanında “ek” de ihtiva ediyorsa bir bütün hâlinde korunur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2019/282, K. 2019/852, T. 4.7.2019) Ticaret unvanlarının karıştırılma (iltibas) ihtimali bakımından yapılan değerlendirmede öncelikle ticaret unvanlarının çekirdek ve ek kısımlarının bir bütün hâlinde gözetilmesi gereklidir. Ayrıca buna ilave olarak unvanlar arasında karıştırılma (iltibas) ihtimalinden bahsedebilmek için, esas itibariyle ticari işletmelerin faaliyet konularının aynı veya benzer olması gerekmektedir. Zira ticaret unvanlarının bağlı olduğu işletmelerin faaliyet konularının birbirinden farklılaştığı oranda, aynı ya da benzer unvanlar arasındaki karıştırılma (iltibas) ihtimali de azalmaktadır. Dolayısıyla faaliyet konuları değişik olduğu için farklı müşteri çevresine hitap eden işletmelerin aynı ya da benzer unvanlarının karıştırılma ihtimali az olmakla birlikte tamamen ortadan kalkmamaktadır. Başka bir deyişle ticaret unvanlarının ayırt edici “ek” unsurları aynı olmakla birlikte faaliyet konuları farklı ise unvanlar arasında kural olarak iltibas oluşmasa da tanınmış bir ticaret unvanının “ek” kısmının aynısının ve benzerinin farklı bir faaliyet konusu ile birlikte ticaret unvanı olarak tescili hâlinde karıştırılma ihtimalinin varlığının kabul edilmesi gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-1298, K. 2019/335, T. 21.3.2019)
Ticaret unvanlarında, “ek” kullanılması bir zorunluluk olmamakla birlikte, bu unsur, taraflara ait ticaret unvanlarının birbirinden ayırt edilmesine hizmet etmektedir. Davacının ticaret unvanı, “… GIDA TEMİZLİK MADDELERİ İNŞ. SAN. VE TİC. A.Ş.” olup ek unsurunun “…” olduğu değerlendirilmektedir Dava konusu markanın esas unsurunun bütüncül olarak “… …” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir. Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davacıya ait ticaret unvanının “ek” unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalının dava konusu markasının esas unsurunun “… …” ibaresi olduğu, dava konusu markanın esas unsuru ile davacının ticaret unvanının ek unsuru arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmış, dolayısıyla davacının SMK 6/6 kapsamındaki itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Ayrıca SMK 6/6 uyarınca ticaret unvanlarına tanınan korumanın, fiilen kullanıldığı faaliyet konularını kapsamakta olduğu, fiilen kullanılmayan konularda koruma sağlanırsa ticaret unvanları markalara karşı gereğinden fazla korunmuş olduğu da savunulmaktadır1. Somut olayda davacının markasını kuyumculuk alanında kullandığına ilişkin bir delil de yer almadığından bu açıdan da davacının SMK 6/6 kapsamındaki itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-5-6-9 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/12/2022