Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/268 E. 2023/72 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/268
KARAR NO : 2023/72

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/01/2019
KARAR TARİHİ : 23/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/02/2023
DAVA:
Davacı vekili 25.01.2018 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı …’e başvuruda bulunduğunu, …kod numarasını alan başvurunun, …. ilanı üzerine müvekkili tarafından …. itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak … tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu markalar arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunduğunu, söz konusu markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, müvekkile ait markaların en belirgin özelliğinin kullanılan … harfi olduğunu ve müvekkil markalarının bu yönüyle diğer tüm markalardan ayrıldığını, “…” markasının … nezdinde tanınmış marka olarak tescil edilmiş olduğunu, orta bilinç düzeyindeki tüketici ve hatta alt bilinç düzeyindeki tüketici nezdinde dahi davalı markası olan … markasının müvekkile ait markalardan bir tanesi olduğunun değerlendirilebileceğini, … harfinin tasarımının müvekkile ait markaların tasarımına birebir benzemekte olduğunu, karıştırılma ihtimalinde önemli olan hususun halkın iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir bağlantı kurması olduğunu, işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından olumlu bir intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırmasının dahi karıştırılma ihtimali için yeterli ölçü kabul edildiğini, bu nedenle davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, … sayılı … kararının iptaline ve …sayılı “…” ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; Markaların bütüncel olarak değerlendirilmesi gerektiğini, markanın bütün olarak bıraktığı izlenim itibariyle diğerlerinden ayırt edici nitelikte olması gerektiği, bu nedenle markanın içerisinde yer alan unsurlardan sadece birisine bakılarak ve diğer unsurlar ihmal edilerek ayırt ediciliğin varlığına veya yokluğuna hükmedilmemesi gerektiğini, özetle dava konusu marka, bütün itibariyle bırakılan izlenim dikkate alındığında, davacı markaları ile benzerlik teşkil etmediğini ifade etmişler. Davalı … sonuç olarak davacıya ait marka ve dava konusu markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imaj; ibarelerin ayırıcı birçok unsuru içeren bütününde odaklanmamaktadır ve bu suretle iltibasa sebebiyet vereceğinden söz edilmesinin imkansız olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, markalar arasındaki tek ortak harfin “…” harfi olduğu ve müvekkilinin markasındaki “…” ibaresinin yazılış ve tasarım karakterinin farklı tamamen olduğu, Başlı başına tek bir harfi markalaştırarak kendi tekeline almasının hukuka aykırı olduğunu, Davacının sunmuş olduğu markalardan biri hariç diğerlerinin neredeyse hiç kullanılmadığını, dava dışı … hakkında açılan davalar açısından da davaların derdest olduğunu, dava dışı dosyalarda bilirkişi raporlarına itiraz edildiğini ve tahkikat aşamasında kesinleşen bir bilirkişi raporunun olmadığını, dava dışı …’in taraf olduğu dosya ve bu dosya somutunda husumet taraflarının farklı olması hasebiyle davacının sunmuş olduğu raporun bu dosya kapsamına esas teşkil etmesinin mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
… KARARI:
Mahkememizin 15/10/2019 tarih ve … sayılı davanın kısmen kabulüne dair verilen kararı, …. sayılı ilamıyla ve özetle:
“…Dava, … kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava konusu başvuru ve dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25/7 ve 29/2 maddelerinin yollamasıyla aynı Kanun’un 19/2. maddesine göre; markanın nispi sebeplerle hükümsüzlüğü istemiyle açılan davalar ile marka hakkına tecavüz iddiasıyla açılan davalarda davacıya karşı, dayanılan markanın ilgili mal ve hizmetler bakımından …’de ciddi olarak kullanılmadığı def’i ileri sürebilir. Bu durumda Mahkemece markanın …’de ciddi biçimde kullanılıp kullanılmadığı bir ön sorun olarak incelenerek hasıl olacak sonuca göre hükümsüzlük ve tecavüz davaları hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir (…. Sayılı Kararı).
Somut uyuşmazlıkta da; davalı başvuru sahibi tarafından davalı Kurum nezdindeki itirazlarında ileri sürülmemekle birlikte süresinde verilen cevap dilekçesiyle, davacının itirazına mesnet marklarından dava dilekçesinin 2 nolu bendinde 2. sırada belirtilen “… …” markası dışında diğerlerinin kullanılmadığı savunulmuş olmasına rağmen ilk derece mahkemesince davalının kullanmama defi hakkında herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
HMK’nın 341. vd. maddelerinde bir kanun yolu olarak düzenlenen istinafın amacı, ilk derece mahkemesince verilen kararın denetlenmesi ve kararın yerinde görülmemesi halinde yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasıdır. Burada, temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesi kararı yalnızca hukuka uygunluk yönünden değil maddi yönden de denetlenmektedir. İlk derece mahkemesi kararı yerinde değilse kural olarak istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırması ve ilk derece mahkemesi yerine gerekirse yeniden yargılama da yaparak karar vermesi gerekir. Ancak, HMK’nın 353/1-a. maddesinde düzenlenen yargılamaya ilişkin bazı temel usul hatalarının bulunması halinde ise istinaf incelemesi sonunda yeniden karar verilmesi söz konusu olmayıp, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması hali de düzenlenmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince, taraflarca gösterilen delillerin hiç değerlendirilmeden karar verilmesi ve delillerin ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi halinde taraflar, maddi vakıa denetimi yönünden iki dereceli incelemeden mahrum kalacak ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilecektir.
Somut olaya bu açıdan bakıldığında, davalı başvuru sahibi tarafında ileri sürülen ve esasa etkili bulunan kullanmama def’i hakkında hiçbir delil toplanmamış ve değerlendirilmemiştir. Bu itibarla, yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece, davalı başvuru sahibi tarafından ileri sürülen kullanmama def’i ve bu husustaki deliller değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir göre bir karar verilmesi gerektiğinden davalı … vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca, her ne kadar davalı başvuru sahibi tarafından yargılama sırasında ve istinaf dilekçesinde; davacının itirazına mesnet markalarından bir kısmının kullanılmadığı iddiasıyla …. esas sayılı dava dosyasında açılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiği ileri sürülmüşse de Dairemizce bahsi geçen dava dosyasına Uyap sisteminden gönderilen inceleme talebi üzerine mahkemece verilen cevaptan,… esas sayılı dosyasında açılan dava tarihinin 07/01/2019 olduğu ve dava dosyasının … ‘ye devredilerek … esasına aldığı anlaşılmış olup işbu dava tarihinin 24/12/2018 olduğu gözetildiğinde; bahsi geçen dava dosyasında ve işbu dava dosyasında markanın kullanımının ispatlanması gerektiği dönemler farklı bulunduğundan Dairemizce davacının işbu davada itirazına mesnet bir kısım markalarının iptali için açılan … esas sayılı dava dosyasının bekletici mesele yapılmasının gerekli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Kaldırma kararının niteliğine göre davalı … vekilinin tüm, davalı … vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir…”gerekçesi ile kaldırılmış; usul ve yasaya uygun görülen özetlenen kaldırma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce talimat marifetiyle alınan bilirkişi raporunda özetle; “Davacı adına TPMK nezdinde tescilli “…,…” no ile tescilli markaları ile davalı adına tescil edilen “…” no ile tescilli markaların benzer olduğu, söz konusu markaların tescil kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerin aynı olduğu, 25. ve 35. sınıflardaki mal ve hizmetlerin orta düzeyde tüketiciye hitap eden mal ve hizmetler olduğu, orta düzeydeki tüketicinin dikkat ve özen düzeyi göz önüne alındığında, davalının “…” markası ile davacının “…,….” markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetlerde kullanması halinde tüketicinin iltibasa düşme tehlikesinin mevcut olduğu, hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu, Ancak, davalının SMK 19/2 uyarınca ileri sürdüğü kullanmama define ilişkin değerlendirme ve tespitlerin sayın mahkemece kabulü halinde hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı, Davalı tarafından SMK 19/2 uyarınca kullanmama definin ileri sürüldüğü “….” markalarına ilişkin olarak 25. ve 35. sınıfta yer alan mal ve hizmetler açısından ciddi kullanım durumu incelendiğinde davacının markalarını; dava tarihi olan 09/06/2020 tarihinden önceki 5 yıl içinde tescil kapsamı dahilindeki emtialarda ciddi biçimde kullanmadığı, markanın işlevine uygun ciddi biçimde kullanılmasına ilişkin ispat zorunluluğu davacı tarafa ait olmasına, ticari defter ve belgelerin incelenmesi için itirazının defalarca talep edilmesine rağmen davacı tarafın defter ve belge sunmaması, bu konuda yardımcı olunmaması ve ön inceleme için sunulan CD’nin bozuk olması sebebiyle herhangi bir inceleme yapılamadığı, bu şekliyle davacı tarafın markalarını kendisine düşen ispat yükümlülüğünü yerine getirmediği, bunun sonucunda davacının davaya dayanak gösterdiği markalarını ciddi biçimde kullandığına dair ispat yükümlülüğünü yerine getirmediği, davacının davaya dayanak markalarını işlevine uygun ciddi biçimde kullanmamış olduğu…” belirtilmiştir.
Mahkememizce alınan uzman bilirkişilerden alınan 23/01/2023 havale tarihli bilirkişi raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Davacı adına tescilli olan ve davalı yanca kullanmama define konu edilen markaların yalnızca ayakkabı emtiası yönünden kullanıldığı; ilgili emtianin dışında kalan mal ve hizmetler yönünden ise bir kullanımın olmadığı …” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 25, 35. sınıftaki “25 Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. 35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için İşlenmiş veya işlenmemiş deriler ve postlar, yapay deriler, köseleler, astarlık deriler. Derilerden, deri taklitlerinden veya diğer malzemelerden mamul taşıma amaçlı başka sınıflarda yer almayan eşyalar: çantalar, cüzdanlar, deri veya kösele kutular ve sandıklar, anahtar muhafazaları, bavullar, valizler. Şemsiyeler, güneş şemsiyeleri, güneşlikler, bastonlar. Kırbaçlar, koşum takımları, eyerler, üzengi ve eyer kayışları. Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) ” mal ve hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise “… ….”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 02, 03, 07, 08, 09, 10, 12, 14, 15, 16, 18, 21, 25, 27, 28, 30, 32, 33, 35, 36, 38, 40, 41, 42, 43, 44, 45.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir. Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki malların ve hizmetlerin, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “… ” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu “…” ibareli marka, sınırları kalın kırmızı bir hatla belirlenmiş, iç dolgusu ise koyu mavi “…” harfinden oluşmaktadır. Davacı markalarından “…”, “…”, “…” ve “…” ibareli markalar, sınırları kalın siyah, iç dolguları ise yavru ağzı veya kırımızı, kollarından biri incelen şekilde uzayan, sınırlarını oluşturan siyah hattın bazı noktalarda köşeli bazı yerlerde ise köşeli olmayan şekilde, stilize edilmiş münhasıran “…” harfinden oluşmaktadır.
Davacı markalarından “… ” ibareli markalar yukarıda bahsi geçen “…” ibareli markalardan birini içerecek şekilde sırasıyla “… ibarelerini içermektedirler. Davacı markalarından “… …”, ve “… …”, ibareli markalar, sınırları kırmızı, içinde merkezde kesişen çizgiler olan, iç dolgusunda gri renginin hakim olduğu, “… ” ibareli markanın simetrik, “… …” ibareli markanın ise asimetrik kollarının olduğu, “…” ibaresinin altında “…” ibaresi bulunan stilize edilmiş markalardır. Davacı markalarından “…l” ibareli markalarda … unsuru bulunmakla birlikte esas unsur “…” ibaresidir.
Davacı markalarından “… ” ibareli markalar, sınırları siyah hatla belirlenmiş, iç dolgusu turuncu veya beyaz olan, “…” harfine benzer uç uca birleştirilmiş iki bumerang görünümlü … unsurunun yanında “…” ve “…” ibarelerini içermektedir.
Davacı markalarından “… …” ibareli marka sınırları kalın kırmızı, iç dolgusu siyah, kollarından biri incelen şekilde uzayan, sınırlarını oluşturan hattın köşeli şekilde olduğu, stilize edilmiş “…” harfinin yanında esas unsuru “…” ibaresi olan bir markadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, dava konusu “…” ibareli marka ile, davacı markalarından “…”,”…”, “…” ve “…” ibareli markaların münhasıran “…” harfinden meydana gelmesi, sınırlarının kalın hatlarla belirgin hale getirilmiş olmaları, markaların iç dolgularının belirgin bir renkle yapılması, markalarda ortak olarak kırmızı renginin kullanılması, dolayısıyla tertip tarzı itibariyle benzer olmaları, ihtiva ettikleri farklılıkların tüketici nezdinde markaları ayırt edebilecek derecede olmaması hususları dikkate alındığında, dava konusu “…” ibareli marka ile “…”, “…”, “…” ve “…” ibareli davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel ve görsel benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak, dava konusu marka ile davacı markalarının kapsamlarındaki mallar/hizmetlerin aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olması, marka işaretleri bakımından işitsel ve görsel benzerlik bulunması nedeniyle dava konusu “…” ibareli marka davacıya ait … sayılı ve “…” ibareli, … sayılı ve “…” ibareli, … sayılı ve “…” ibareli ve … sayılı ve “…” ibareli markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Kullanmama Def’ine Yönelik Yapılan Değerlendirme
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun Markanın kullanılması başlıklı 9. Maddesi: “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından …’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir. (2) Aşağıda belirtilen durumlar da birinci fıkra anlamında markayı kullanma kabul edilir: a) Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması. b) Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması. (3) Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edilir.” hükmünü havidir. …kanun maddesi uyarınca markanın kullanımından bahsedebilmek için öncelikle markanın ciddi şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu çerçevede kanunun 9.maddesinin doğuracağı hukuki sonuçları perdelemek veya engellemek amacıyla sembolik ve göstermelik olarak markanın kullanılması halinde kanunun aradığı şekilde ciddi bir kullanımdan söz etmek mümkün olmayacaktır.
Mevzuatımızda markanın ciddi olarak kullanılması kavramının anlamı tam olarak açıklanmamış ve kavram her somut uyuşmazlık özelinde incelenmek üzere açık bırakılmıştır. … 2017 tarihli Kullanım İspatı Klavuzunda kullanım ispatının amacı: “Bu düzenleme ile tescilli markaların piyasada etkin şekilde kullanılmasının sağlanması ve kullanılmayan markalar gerekçe gösterilerek yapılan itirazlar sonucu yeni müteşebbislerin yapay bir pazara giriş engeli ile karşılaşmamaları hedeflenmektedir.” şeklinde ifade edilmiştir.
… Hukuk Genel Kurulunun 09.02.2011 tarihli, … . Sayılı kararında tescilin sağladığı mutlak nitelikteki marka hakkının korunmasından “gerçekten kullanılan markaların” yararlanmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Dİğer taraftan markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla gerçekleşecek kullanımlar da 9. madde anlamında birer “kullanım”dır. Markanın büyük veya küçük ölçülerde veya renkli ya da renksiz kullanılması markayı ayırt edici hale getiren … veya sözcüğün fon kısmında yer alan renkten farklı bir renk kullanılması gibi haller bu kapsamda değerlendirilecektir.
‘Gerçek Kullanım’ ile neyin kastedildiği …içtihat hukuku uyarınca açıklığa kavuşturulmuştur. Konu ile ilgili temel davalar 11 Mart 2003 tarihli … ile 27 Ocak 2004 tarihli … ‘dir.
… Mahkemesi 2003 tarihli … kararında uyarınca ciddi kullanımdan anlaşılması gereken: Markanın ciddi olarak kullanılmasından bahsedebilmek için markanın fiili olarak kullanılması gerekir. Tek gayesi marka hukukundan doğan haklarını devam ettirmek olan simgfesel kullanımlar ciddi kullanım olarak değerlendirilemez. Marka, ancak tescil edilmiş olduğu mal ve hizmetlerde tescil amacına ve esas işlevine uygun olarak kullanılmalıdır. Ciddi kullanımdan söz edebilmek için markanın işletmenin kendi içerisinde değil, tescilliği olduğu mal ve hizmetler yönünden piyasada kullanılması gerekmektedir. Ciddi kullanıma ilişkin olarak markanın kullanımına yönelik Pazar payı ve benzeri tüm faktörler dikkate alınmalıdır. Ciddi kullanım incelemesinde somut olayın özelliklerine ek olarak incelemeye konu mal veya hizmetlerin nitelikleri ile piyasa şartlarının da göz önünde tutulması önem arz ede. Ciddi kullanımdan kast edilen miktar yönüden büyüklük değil, piyasa ve incelemeye konu mal veya hizmetlerin özellikleridir.
“Ansul kararı uyarınca: …’nın ‘gerçek kullanım’ ile ilgili belirlemiş olduğu ilkeler aşağıdaki gibi sıralanabilir: a. Gerçek kullanım markanın fiili kullanımı demektir (para.35). b. Anlaşılmalıdır ki bu kullanım sadece sembolik bir kullanım olmamalı ve marka ile sağlanan hakları korumaya yönelik olmamalıdır (para.36). c. Gerçek kullanım, markanın esaslı unsuru ile uyumlu olmalı, marka tescillendiği mallar ve hizmetler için tüketicinin ya da son kullanıcının gözünde orijinalliğin garantisini sağlamalı, herhangi bir kafa karışıklığına sebebiyet vermemeli ve ürün ya da sağlanan hizmet diğerlerinden ayırt edilebilir olmalıdır (para.36). d. Gerçek kullanım, o marka ile korunan ve tescil edildiği mallar ve hizmetler için geçerli bir kullanım olmalı ve sadece alt yükleniciler arasında dâhili bir kullanımı içermemelidir (para.37). e. Gerçek kullanım, piyasaya sürülen ya da sürülmekte olan mallar ve hizmetlerle ilgili olmalı, tüketicileri korumaya yönelik hazırlıklar ve özellikle reklam kampanyaları da dikkate alınmalıdır (para.37). f. Gerçek kullanım olup olmadığının değerlendirilmesinde, markanın ticari istismar amacıyla kullanılıp kullanılmadığı da hesaba katılmalıdır. Özellikle, ilgili tüm unsurlar ve koşullar dikkate alınarak, markanın tescil olunduğu mallar ve hizmetler açısından bulunduğu ekonomik sektörde bir piyasa yaratmak ya da varlığını sürdürmek için mi tescillendiğine bakılmalıdır (para.38). g. Sadece davaya konu olan olayın şartları değil, incelemeye esas konu olan mallar ya da hizmetler ile markanın piyasada kullanım sıklığı da piyasa koşullarını değerlendirirken bu meyanda dikkate alınmalıdır (para.39). h. Markanın kullanımının gerçekliği nicel olarak kullanımın kayda değer olmasına her zaman bağlı değildir. İlgili uygun piyasada malların ve hizmetlerin özellikleri de o derece önemlidir (para.39).
2003 yılındaki Ansul kararından hemen sonra, … kararı gündeme gelmiş, gerçek kullanım hakkında …’ın getirmiş olduğu ilkeler daha da geliştirilmiştir.
…’nin İşleyişine Dair Mahkeme Kararlarından olan … davasında, marka mal ve hizmetleri tanımlama amacıyla piyasada kullanılıyorsa gerçek kullanımın var olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla, çok küçük miktarlardaki kullanım haricinde ya da hiç kullanılmama hali dışında, ürün gerçekten efektif olarak belli bir piyasada pazara sunulmuş ise tescil edildiği marka bakımından gerçek kullanımın varlığına hükmedilir. Şayet, piyasada hali hazırda markanın tescil edilmiş olduğu mallar bulunmuyor ya da hizmetler etkili, düzenli ve istikrarlı bir şekilde faaliyette değilse, gerçek kullanımın varlığından bahsedilemez. Tüketiciler açısından da marka, tescillendiği mal ve hizmetlerin kökeninin kimliğini garanti altına almak olan kendi temel işlevi ile uyum içerisinde kullanıldığında o markanın ‘gerçek kullanımı’ vardır; gerçek kullanım yalnızca marka tarafından verilen hakların korunması için olan göstermelik kullanımını içermez.” (… )
Markanın ciddi kullanımında markanın kullanım sıklığı, düzenli kullanım olup olmadığı, tescil ile korunan mal veya hizmetlerin özellikleri, kullanım yapılan coğrafi bölge, kullanım ölçeği ile piyasa şartlarının da göz önünde bulundurulması gerekir.
Ciddi kullanım kavramına ilişkin açıklamardan sonra, marka sahibinin davaya konu markasını hangi dönem aralığında ciddi ve kesintisiz olarak kullanılması gerektiğinin ortaya konulması özenm arz etmektedir. Konuya ilişkin olarak çok fazla kaynak bulunmamakla birlikte … tarafından kaleme alınan … kitabının 4. Baskısının 984. sayfasında konuya ilişkin olarak yasal düzenleme uyarınca tescilden itibaren 5 yıl süreyle kullanılmayan markanın iptal edileceği, SMK 26. Maddesi uyarınca kanundan önceki dönemde tescil edilen ancak kullanılmayan markakalar yönünden uygulamanın geçmişe yürümeme ilkesine aykırı olmayacağı, bununla beraber 6 Ocak 2017 ile 10 Ocak 2017 tarihleri arasındaki 4 günlük yasa boşluğu döneminin de 5 yıllık süreye eklenmesi icap edeceği, böylece 10 Ocak 2017’den sonra açılacak iptal davalarında kullanmama süresi 5 yıl yerine 5 yıl 4 gün olarak hesaplanacağı ifade edilmiştir.
Buna göre dosya somutunda yapılacak incelemede kanundan önceki dönemde tescil edilen markalar yönünden dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıl 4 günlük süre incelememize konu edilecektir. Huzurdaki dava 24.12.2018 tarihinde açılmıştır. Buna göre dosya somutunda 20.12.2013- 24.12.2018 tarihleri arasında davacı tarafın kullanım ispatına konu markalarnı ilgili sınıflarda ciddi ve kesintisiz bir şekilde kullanıp kullanmadığı husususun incelenmesi gerekecektir.
Yapılan incelemeler neticesinde, davacı adına yukarıda ayrıntılarıyla bildirilen sınıflarda tescilli bulunan markaların yalnızca ayakkabı emtiası yönünden kullanıldığı tespit edilmiştir. Sunulan belgeler somutunda davacının ayakkabı emtiasının dışında kalan mal ve hizmetler yönünden ise bir kullanımı tespit edilememiştir.
Bütün bunlara göre yapılan değerlendirme neticesinde 25. Sınıf “Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler.” ile 35. Sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtiaları yönünden … iptali ve hükümsüzlük koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise; dava konusu markanın davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlama, tanınmış markanın itibarına zarar verme, tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi hususların değerlendirilmesi için ilk şart dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik olmasıdır. Yukarıdaki bölümlerde bahsedildiği gibi, somut olayda, dava konusu marka ile, davacının T 01504 sayılı “…” ibareli tanınmış markası arasında aynılık/benzerlik dolayısıyla karıştırılma ihtimali bulunmamaktadır. Öte yandan, dava konusu marka ile aralarında karıştırılma ihtimali bulunan “…” ibareli davacı markalarının da tanınmış marka olmadıkları değerlendirilmektedir.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut davada davalı şahsın başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Usul ve yasaya uygun bulunan … sayılı ortadan kaldırma ilamıyla belirtilen ve uyulan gerekçelerle; Davanın Kısmen Kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-… … nın … sayılı kararının 25. Sınıf “Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler.” ile 35. Sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtialar yönünden kısmen İPTALİNE,
3-…sayılı markanın 25. Sınıf “Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler.” ile 35. Sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” emtialar yönünden kısmen HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
5-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL ‘nin düşümü ile bakiye 144,00 TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Kabul edilen kısım yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Reddedilen kısım yönünden davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 8.149,79 TL yargılama giderinden payına düşen 4.074,90 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Kabul ret oranına göre, davalı … tarafından yapılan 148,60 İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcı, 54,40 TL İstinaf Karar Harcı olmak üzere toplam 203,00 TL yargılama giderinden payına düşen 101,50 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, kalanının bu davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Kabul ret oranına göre, davalı şahıs tarafından yapılan 148,60 İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcı, 54,40 TL İstinaf Karar Harcı, 84,50 posta gideri olmak üzere toplam 287,50 TL yargılama giderinden payına düşen 143,75 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, kalanının bu davalı üzerinde bırakılmasına,
11-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde … aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde … Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/02/2023

Katip … Hakim …
¸ ¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 77,00.-TL
Posta Masrafı 1.072,79.-TL
Bilirkişi Masrafı 7.000,00.-TL
Toplam 8.149,79.-TL