Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/263 E. 2022/442 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/263
KARAR NO : 2022/442

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/07/2022
KARAR TARİHİ : 22/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/12/2022
DAVA:
Davacı vekili 04/07/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin …. sayılı ve “… …”, “…& …”, “…& …”, “…” ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa
davacı şirketin 1903 yılında kurulduğunu ve davacının adına tescilli pek çok marka olduğunu ve markalarının tanınmış marka statüsünde olduğunu; … … renklerinin davacı ile özdeşleştiğini ve seri marka haline geldiğini; taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu; davalının söz konusu başvurusunun tescili halinde davacının markalarının tanınmışlığı nedeni ile haksız yararlanma, markanın itibarına zarar verme ve ayırt edici karakterini zedeleme unsurlarının gerçekleşeceğini; davalının söz konusu markayı seçmesinin tesadüf olmadığını ve bu durum davalının kötüniyetli tescil talebinde bulunduğunu da gösterdiğini; davalının markasının SMK madde 6/1, 6/3, 6/5, 6/9 maddeleri gereğince reddi gerekirken davacının itirazının reddine dair verilen YİDK kararının iptali gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; tarafların markaları arasında işaret ve emtia benzerliğinin birlikte gerçekleşmemesi nedeni ile iltibas tehlikesinin oluşmadığı; SMK madde 6/1, 6/3, 6/5, 6/9 maddeleri gereğince yapılan itirazların ise ispatlanmadığı bu nedenle dava konusu kararın yerinde olduğu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahıs cevap dilekçesinde özetle; dava konusu marka başvurusunun 43.sınıf hizmetlere ilişkin olduğunu; davacının markalarının kapsamında 43.sınıf mal ve hizmetlerin yer almadığını; taraf markaları arasında iltibas tehlikesinin oluşmadığını; renklerin bir kişinin inhisarına bırakılmasının mümkün olmadığını; davanın haksız olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 05/05/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 04/07/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 08/12/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…iltibas tehlikesinin oluşmadığı; Tanınmışlığa bağlı sonuçların oluşmadığı; Eskiye dayalı kullanımın ispat olunmadığı; Kötü niyetin takdirinin Sayın Mahkemenize ait olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 43.sınıftaki “43 Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2011/38279, 2011/39251, 2012/08836, 2011/05809 sayılı ve “… …”, “…& …”, “…& …”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 01, 02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13, 14, 15,16, 17, 18, 19, 20, 22, 23, 26, 27, 30, 31, 32, 33, 34, 36, 37, 39, 40, 42, 44, 45.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda dava konusu marka başvurusu ile aynı/ benzer/ ilişkili emtia listesinde kayıtlı olan marka 2011/39251 sayılı marka olup davacının diğer markalarının kapsamında 43.sınıf mal ve hizmetler yer almamaktadır. Dolayısı ile emtia benzerliğinin davacının markalarından 2011/39251 sayılı markası yönünden oluştuğu diğer markalar yönünden oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “… …”, “…& …”, “…& …”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Yukarıda ayrıntılı olarak davacının itirazına mesnet markalarından davalının dava konusu marka başvurusu ile aynı/ benzer/ ilişkili emtia listesinde kayıtlı olan markanın 2011/39251 sayılı “…&…” markası olduğu, davacının diğer markalarının kapsamında 43.sınıf mal ve hizmetlerin yer almadığı belirtilmiş; davacının anılan markasının da davalının marka başvurusu ile benzer olmadığı ayrıntılı olarak ifade edilmiştir. Hal böyle iken iltibas tehlikesinin taraf markaları arasında oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davacıya ait olan 2011/38279, 2012/08836 markaları ile ve davalı markasının benzer olmasına rağmen birbirinden tamamen farklı mal ve hizmetleri kapsamaları dolayısıyla SMK m. 6/1‟deki “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile… kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği” ve “halk tarafından iliĢkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali” şartının sağlanmadığı değerlendirilmektedir.
Davacının 2011/39251 sayılı markası ile davalı markasının kapsadığı hizmetlerin benzer olmasına rağmen işitsel, görsel bakımdan büyük ölçüde farklı olduğu ve “halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali” şartının sağlanmadığı değerlendirilmektedir. Bu sebeplerle taraf markaları arasında iltibas tehlikesinin oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının Eskiye Dayalı Kullanım/Gerçek Hak Sahipliği İddiası Yönünden Değerlendirme: Mevzuatımızda yer alan düzenlemeler uyarınca başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilmekte veya tescil edilmiş ise hükümsüz kılınabilmektedir. Burada söz konusu olan; tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ayırt edici nitelikteki herhangi bir işarettir. Dolayısıyla bu kullanıma dayalı üstün bir hakkın varlığı, işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasına bağlıdır. Ticaret sırasında kullanma, marka hukukuna özgü kullanma suretiyle gerçekleşir. Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nispi ret nedenine konu teşkil eden durum, işaretin itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işaret ile kaynağı arasında nispeten bir aidiyet kazandırılmış olmasıdır. Yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesi ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescil engellenebilir. Bu nedenle tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir. Başka bir ifadeyle mevzuat anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada en azından belli bir oranda bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile tanınmışlık olgusu karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır.
Bir diğer ifadeyle, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir. Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetler ve bu mal veya hizmetlerle yüksek düzeyde benzerlik gösteren mal veya hizmetler ile sınırlı olacaktır. Aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacaktır. Bununla birlikte tescilsiz kullanımın son derece sınırlı olduğu veyahut kullanımların somut deliller ile ortaya konulamadığı hallerde önceye dayalı hak sahipliğinin ispatlanamamış olduğu yorumunda bulunulması gerekecektir. Başka bir ifadeyle markanın münferit kullanımları ile marka tescil kapsamı dışında kalan mal ve hizmetler yönünden kullanımlar önceye dayalı hak sahipliğinin ispatı açısından yeterli görülmeyebilecektir. Davacı taraf dosyaya delil olarak, Markalar Dairesi Başkanlığı‟nın 17.09.2021 tarihli kararı, TÜRKPATENT YİDK‟nın 28.04.2022 tarih ve … sayılı kararı, davacı adına kayıtlı markalar, https://www…com.tr/ URL adresli web sitesinde satışa sunulan ürünlerin görselleri, bilirkişi incelemesi, keşif, tanık beyanları, Yargıtay kararlarını delil olarak bildirmiştir. Anılan deliller, eskiye dayalı kullanım iddiasını ispata yeter düzeyde bulunmamaktadır. Dolayısı ile dosya kapsamındaki delillerden eskiye dayalı kullanımın ispat olunmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Davacı taraf dosyaya delil olarak, Markalar Dairesi Başkanlığı‟nın 17.09.2021 tarihli kararı, TÜRKPATENT YİDK‟nın 28.04.2022 tarih ve … sayılı kararı, davacı adına kayıtlı markalar, https://www…com.tr/ URL adresli web sitesinde satışa sunulan ürünlerin görselleri, bilirkişi incelemesi, keşif, tanık beyanları, Yargıtay kararlarını delil olarak bildirmiştir. Davacının itirazına mesnet … …, …&Whıte, …&…, …&… ibareli markalarının tanınmışlığına dair bir veri dosya kapsamında yer almadığı gibi taraf markalarının benzer bulunmadığı eldeki davada, davalının marka başvurusunun 43.sınıf olduğu da dikkate alındığında tanınmışlığa bağlı sonuçların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-3-5-9 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/12/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.