Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/229 E. 2022/467 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/229 Esas – 2022/467
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/229
KARAR NO : 2022/467
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/06/2022
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2022
DAVA:
Davacı vekili 08/03/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin …. şekil” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili şirketin kurulduğu 1961 yılından bugüne kadar özellikle; bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler ve sair ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet göstermekte olduğunu; müvekkiline ait “…” markasının TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka olarak tescilli bir marka olduğunu; aynı zamanda “…” markasının WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı) nezdinde 23.02.2000 tarih ve 738 993 no ile tescil edildiğini; davalı tarafça … başvuru numaralı, “… …” ibareli marka tescil başvurusunda bulunulduğunu; başvurunun yayınına davacı şirket tarafından itiraz edildiğini; davacı şirket itirazının kurum nezdinde haklı bulunmayarak reddine karar verildiğini; konunun YİDK‟ya taşınması üzerine dava konusu YİDK‟nın 12.04.2022 tarih ve … sayılı kararının verildiğini ve davacı şirket itirazının reddedildiğini; dava konusu kararın hukuka aykırı olduğunu; müvekkili şirketin “…” ibaresini ilk defa 1979 yılında kullanmaya başladığını ve ilgili ibare adı altında pek çok farklı ürün ürettiğini; davacı şirkete ait … ibareli pek çok marka bulunduğunu; müvekkili şirketin “… … ŞEKİL” ibareli markasının tanınmış olduğunun tespiti adına gerçekleştirilen marka başvurusunun kurumca kabul edildiğini ve müvekkili şirketin tanınmış markasının T/01977 numarası ile markalar siciline işlendiğini; müvekkiline ait “…” ibaresini içerir nitelikte olan endüstriyel tasarımlarının bulunduğunu; müvekkiline ait “…” ibaresini esaslı unsur olarak içeren markalarının World Intellectual Property Organization nezdinde tescilli olduğunu; davacı adına TÜRKPATENTnezdinde tescilli pek çok “…” ibareli marka ve tasarım bulunmakta olduğunu; söz konusu markanın pek çok dünya ülkesinde tescilli olduğu gibi tanınmış marka statüsünde olduğunu ve kurum tarafından T/03138 sayısı ile tanınmış marka olarak da tescilli bulunduğunu; müvekkili şirket adına tescilli “…”ve “…” markaları tanınmış marka statüsünde olduğunu ve marka araştırması algı raporlarında “…” ve “…” ibarelerinin başlı başına bir markasal unsur olarak ortalama gıda tüketicisinde algılandığı ve yine aynı markasal algının doğrudan müvekkili şirkete özgülendiğinin ortaya koyulduğunu; dava konusu markada yer alan“…” kelimesini gören ve çok uzun yıllardan beri piyasada yer alan müvekkili şirketmarkası/ürününün oluşturduğu zihinsel bağın (link) yönlendirmesi ile tercih hakkını kullanacak olan ortalama gıda tüketicisi işbu dava konusu marka ile müvekkili şirket markaları arasında bir ilişki kurabileceğini; “…” ibaresi ile “…” ibaresi, fonetik ve kavramsal olarak birbirine yakınlık içeren ibareler olduğunu; davalı markasının şekil unsurunda mevcut olan ayıcık şeklinin de “…”markasında kullanılan şekil unsuru ayıcık ile oldukça yakın benzerlik içermekte olduğunu; aksi düşünülse ve SMK m.6/1 düzeyinde birbenzerliğin mevcut olmadığı söylense dahi mevcut benzerliğin her halükarda SMK m.6/5düzeyine uygun olduğunun anlaşılacağını; zira “…” ve “…” ibareli markalar ile “…” ibarelimarkaların benzer tüketici kitlesine hitap etmekte, ayniyet düzeyinde sınıfsal benzerliğin bulunmakta olduğunu; bir an için düşük seviyede işaret benzerliği mevcut olduğu kabul edilse dahi bu hususlar nazara alındığı takdirde davalı markasının, müvekkilinin tanınmış markası üzerinden haksız yarar sağlayacağı, markanın ayırt edici karakterini zedeleyeceğinin açık olduğunu; ortalama gıda tüketicisinin “… …” ibareli marka ile müvekkili şirketin “…” ve “…” ibareli markalarını benzer olarak algılayacağını; ortalama gıda tüketicilerinin tercih hakkını çok kısa bir süre içerisinde kullanmakta olduğunu; bu durumun iltibas ihtimalini güçlendirmekte olduğunu; taraf markaları arasında iltibas tehlikesinin oluştuğunu; tanınmış markaya bağlı sonuçların eldeki davada oluştuğunu; davalının başvurusunda kötüniyetli olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; somut olayda bütüncül değerlendirme yapılarak karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığının tespit edildiğini; davaya konu marka başvurusu ile redde mesnet gösterilen markaların hiçbir açıdan benzerliğinin söz konusu olmadığını; dolayısı ile markaların tüketici zihninde bir ilişkilendirmeye yol açmasının da mümkün olmadığını; davalı tarafından yapılan “… …” ibareli marka tescil başvurusu incelendiğinde markanın kendine özgü ve ayırt edici bir algı oluşturduğunu, kullandığı renklerin farklılığı ve bıraktığı görsel izlenim, bütünsel olarak değerlendirildiğinde davacının itiraza mesnet markalarından tamamen farklı bir marka olduğunu, markanın ayırt edici fonksiyonunun yerine getirildiğini, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağının sabit olduğunu; davacının “… …” ibareli markasının tanınmışlığının da bu sonucu değiştirmeyeceğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin lider-çatı … ve onun altında özel bir yazı kaligrafisi ile yazılmış …¸ kelime markasının bulunduğunu; davacının davaya dayanak markalarının … … ve … …, …’lu kelime markaları olduğunu; müvekkilinin … … markası ile davacının markalarının işitsel, görsel veya anlamsal olarak benzer olmadığını; davacı tarafın müvekkilinin dava konusu markası üzerinde yer alan şekillerden biri olan hayvan şekli üzerinden de benzerlik iddiasında bulunmakta olduğunu ancak bu iddianın da kabulünün mümkün olmadığını; özellikle çocuklara hitap eden ürünlerden olan bisküvi, çikolata ve benzeri ürün ambalajlarında hayvan figürlerinin kullanılmasının tüm dünyada son derece yaygın olduğunu; markaların karşılaştırmasında bütünsel olarak karşılaştırma yapılmasının esas olmakla birlikte tek tek ayı şekillerinin karşılaştırmasında dahi ayı görsellerinin aynı familyadan “ayı” olmaları dışında hiçbir benzerliklerinin bulunmadığını; taraf markaları arasında şekilsel benzerliğin de bulunmadığını; davacının … … ve … markalarının davalının dava konusu markası ile benzer olmadığını; … … markasının tanınmış marka olarak kabul edilmiş olmasının da karıştırılma ihtimalini peşinen doğurmayacağını; markaların görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olmadığını; davacının tanınmış markasının tek başına … değil … … ibaresi olduğunu; Ankara 5. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin …Esas sayılı dava konusu markanın tasarım olarak da korunması amacı ile 2020 01894 numaralı çoklu tasarımın tescil edilmesi üzerine davacının ikame ettiği davanın yapılan yargılaması sonucunda verilen 2021/354 Karar sayılı kararda, bu ibarelerin birbiri ile ilişkilendirilme ihtimallerinin bulunmayacağı yönünde karar verildiğini; müvekkili şirketin … markasının 2001 den bu yana tek ve esas unsur olarak 2001 19242 numara ile ve 2020 28785 numara ile tescilli olup … markası başkaca unsurlarla birlikte de tescil edilmiş ve kullanılmakta olduğunu; … markasının 22 yıla yakın süredir kullanım sonucu müvekkili şirket ile özdeşleşmiş olduğunu; … … ile bir başka seri oluşturulduğunu; davacı tarafça davalı şirketin 2020 86975¸ 2020/86979 sayılı marka başvurularına da itiraz edildiğini ve itirazların nihai olarak reddedildiğini, bunlarla ilgili davaların derdest olduğunu; müvekkili şirketin davacının pandasına benzer olmayan bir ayı görselini farklı bir üründe kullanmış olmasının onun kötüniyetli olduğuna karine teşkil etmeyeceğini; müvekkili şirketin özgün ve orijinal bir marka yarattığını ve bu markayı kullanmakta olduğunu; kötüniyet iddiasının asılsız olduğunu; davanın haksız olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 13/04/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 10/06/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 09/12/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…İltibas tehlikesinin oluşmadığını; Tanınmışlığa bağlı sonuçların oluşmadığını; Kötü niyetin hukuki değerlendirme gerektirmekle Sayın Mahkemenizin takdirinde olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 30.sınıftaki “30 Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise ….şekil” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 08, 05, 29, 30, 32.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda dava konusu 30.sınıf malların tamamının davacının emtialarında aynı/aynı tür olarak yer aldığı tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “… … dolgulu”, “… pasti”, “… …”, “…”, “…”, “…”, “… … müzik akademisi”, “… … şekil”, “… …”, “… … patim”, “… … pops”, “… … dolgulu”, “… …”, “… …”, “… … şekil”, “… şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davalının dava konusu … başvuru numaralı marka başvurusu kelime ve şekil ihtiva eden karma nitelikli bir markadır. Söz konusu markanın incelenmesinde markanın kelime unsurunun “… …” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir. Markada yer alan … sözcüğü İngilizce kökenli bir kelime olup Türkçede “davet et” anlamına gelmektedir. Söz konusu kelime markanın üst bölümünde yazılı bulunmaktadır. Markada yer alan diğer kelime unsuru … ise fantezi bir kelime olup anlamsal bir karşılığı bulunmamaktadır. Bu unsur markada … sözcüğünün altında daha büyük punto ile yazılı bulunmaktadır. Davalının marka başvurusunda yer alan şekil unsuru ise bir ambalaj görseli olup mor bir ambalajda kelime unsurlarının altında konumlandırılmış sandık üstüne oturmuş bir ayı figürü yer almaktadır.
Davacının adına tescilli 2016/38515, 2018/104315, 2018/21386, 2018/59305, 2018/72700, 2019/54025, 2018/18569, 2018/18553, 2016/38509, 2018/118985, 2015/87190, 2015/83395, 2015/100480 sayılı markaları ise “… … dolgulu”, “… pasti”, “… …”, “…”, “…”, “… … müzik akademisi”, “… … şekil”, “… …”, “… … patim”, “… … pops”, “… … dolgulu”, “… … şekil”, “… şekil” ibarelerinden oluşmaktadır. Davacının markaları genel olarak kelime ve şekil ihtiva eden markalar olup bir kısım markalarda ambalaj görselleri yer aldığı gibi bir kısmında ise salt kelime unsuru (…, … gibi) bulunmaktadır. Davacının markaları incelendiğinde markalarda yer alan çatı unsuru … ibaresi değerlendirme dışı bırakıldığında …, … ve … unsurlarının ön planda olduğu görülmektedir. Ayrıca davacının … unsurlu markalarında bir ayı şekli de yer almaktadır.
Öncelikle taraf markaları karşılaştırıldığında, davalının markasının şekil unsuru, görsel durumu ile davacının markalarının benzer olmadığı kanaatine varılmıştır. Zira markalar bir bütün olarak algılanır dolayısı ile markaları parçalara ayırarak değerlendirmek mümkün değildir. Tarafların markalarının rahatlıkla ayırt edilebildiği, markaların kompozisyonlarının, kullanılan renklerin birbirini çağrıştırmadığı, markaların birbirine yakınlaşmadığı açıktır. Davalının markasında bulunan salt ayı figüründen yola çıkarak markaları benzer bulmak mümkün değildir. Kaldı ki taraf markalarında yer alan ayı figürü birbirine benzememekte; davalının marka başvurusunda yer alan şekil unsuru salt bir ayı figüründen oluşmadığı gibi davalının marka başvurusunda sandık üstünde oturan davacının markaları ile rahatlıkla ayırt edilebilecek bir kompozisyon içinde bulunan ayı figürü bulunmaktadır. Ortalama tüketici zihninde ses şekilden daha fazla yer bulduğu için sadece şekil unsurundan yola çıkarak markaları benzer bulmak da mümkün değildir. Zira taraf markalarında yer alan ses unsurları da farklılaşmış bulunmaktadır. Davacının … …, … gibi kelime unsurları ihtiva eden markalarının şekil unsurları da farklı olup yine ambalaj görsellerinin kullanıldığı anılan davacı markalarında … … ürününün görseli yer almaktadır. Sonuç olarak markaların görsel olarak benzemediği kanaatine varılmıştır. Markalar anlamsal olarak benzer bulunmamıştır. Çünkü davalının marka başvurusunda bulunan … … ibaresi ile davacının markalarında bulunan “… … dolgulu”, “… pasti”, “… …”, “…”, “…”, “… … müzik akademisi”, “… … şekil”, “… …”, “… … patim”, “… … pops”, “… … dolgulu”, “… …”, “… … şekil”, “… şekil” ibareleri anlamsal bir benzerlik içermediği kanaatine varılmıştır.
Diğer yandan markalarda yer alan kelime unsurlarının işitsel olarak değerlendirilmesinde davacının … unsurlu markalarının davalı marka başvurusu (… …) ile işitsel olarak benzer olmadığı açıktır. Davacının … …, … unsurlu markaları ile davalının marka başvurusu karşılaştırıldığında ise, davalının markasında yer alan “… …” ibareleri davacının markaları ile işitsel olarak ayrıştırılabilir durumdadır. Zira davalının marka başvurusunun kelime unsuru farklı sesle (…) başladığı gibi … ibaresinin orta sesi de farklı olup bu kelimenin davacının markaları gibi (…) telaffuz edilmesi söz konusu değildir. Kaldı ki davalının markası bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının markalarından ayırt edilebilmektedir. Marka fonksiyonu yerine gelmekte, markaların farklı kaynaklardan geldiği algısı bir bütün olarak oluşmaktadır. Davalı markası şekil unsuru, kelime unsuru, genel kompozisyon ile davacının markalarının esaslı unsurundan farklıdır. Dolayısı ile markaların işitsel olarak da benzer olmadığı kanaatine varılmıştır.
İltibas tehlikesi madde metninde belirtilen koşulların bir bütün olarak gerçekleşmesi koşuluna bağlıdır. Salt markaların benzerliği yeterli olmadığı gibi salt emtia benzerliği de iltibası oluşturmamaktadır. Her ne kadar davalının dava konusu marka başvurusunun kapsamında yer alan 30.sınıf malların tamamı yönünden emtia ayniyeti/benzerliği koşulu somut olayda gerçekleşmiş olsa da taraf markaları benzer bulunmadığından iltibas tehlikesinin oluşması mümkün bulunmamaktadır. Tarafların markalarının genel kompozisyonları şekil ve ses unsurları, anlamsal karşılıkları bir bütün olarak farklı olduğundan markaların benzer olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının … … markası ile … … markalarının TÜRKPATENT tarafından tanınmış marka olarak kabul edilmesi de varılan sonucu değiştirmemektedir. Zira markalar benzer bulunmadığından tanınmışlığın ortaya çıkaracağı bir iltibas tehlikesinin de bulunmadığı sonucuna varılmıştır. 30.Sınıf mallara yönelen tüketici ortalama tüketici olmakla birlikte farklı unsurlar içeren taraf markalarını karıştırmayacak, markalar arasında bir bağ olduğunu düşünmeyecektir. Sonuç olarak iltibas tehlikesinin somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-5-9 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/12/2022