Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/205 E. 2023/25 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/205
KARAR NO : 2023/25

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 30/05/2022
KARAR TARİHİ : 26/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/01/2023
DAVA:
Davacı vekili 30/05/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin … nezdinde … sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun … resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin …. sayılı ve “…”, “…” ibareleri markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kısmen kabulüne karar verilerek başvurunun 25, 35. Sınıftaki bir kısım emtialar yönünden kısmen reddedildiğini, bu kısmi karara karşı müvekkilin yeniden inceleme taleplerinin bu kez … … sayılı … kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, oysa verilen … kararının hatalı olduğunu, müvekkili markası ile davalı yanın redde gerekçe markalarının benzer olmadığını, müvekkili markasının “…’ten fazlası” anlamına geldiğini, “…” ifadesinin “temel giyim ürünlerini” tanımladığını, müvekkilinin “…” diyerek, alışılagelen temel ürünlerden fazlasını yani klasik ama kaliteli, ince düşünülmüş, detaya önem verilmiş ürün sunulduğunu vurguladığını belirterek, …’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; … kararının hukuka uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline ait “…” ibareli marka ile dava konusu “…” ibareli marka arasında iltibas yaratacak derecede benzerlik bulunduğunu, markaların görsel, kavramsal ve telaffuz açısından benzer olduklarını, bütün olarak bakıldığında göze çarpan, dikkati çeken, akılda kalan, ayırt ediciliği sağlayan, marka olma vasfına haiz olan esas unsur “…” ibaresi olduğunu, müvekkilinin “…” esas unsurlu tescilli birçok markası olduğundan davaya konu markanın da müvekkili markalarının türevi gibi algılanacak olduğunu, benzer başvurular ile ilgili olarak müvekkili lehine kararlar aldıklarını belirterek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu … …’nun … sayılı kararı ile davacıya ait kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgeleri getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davacı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak … tarafından alınan … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. … kararının davacı başvuru sahibine 19/04/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 30/05/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 21/11/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu … sayılı başvuru kapsamında reddine karar verilen 25. Ve 35.sınıftaki mal ve hizmetlerin tamamının, redde gerekçe davalı markaları kapsamındaki mal ve hizmetler ile aynı, aynı tür olduğu, Benzerliği tespit olunan emtialarda, taraf markaları arasında, ilgili tüketiciler nezdinde, ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırma ihtimaline yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 25, 35. sınıftaki “25.sınıf: “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler.Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. 35.sınıf: “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri.Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir” mal ve hizmetlerden oluştuğu, itiraza mesnet markaların “…”, “…” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 25, 35. sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka başvurusu kapsamında reddine karar verilen 25. Sınıf mallar ve yine 35. Sınıf hizmetlerin tamamı, davalı yanın redde gerekçe her iki markası kapsamında da birebir yer almakta olup taraf markalarının benzer tüketici gruplarına yönelik, benzer ihtiyaçları karşılayan, birbiri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde bulunan, dolayısıyla birbirleri yerine tercih edilebilir ya da ikame edilebilirlikleri bulunan, satış ve pazarlama yöntem ve teknikleri benzer olan türdeki mal ve hizmetleri oldukları tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu markanın “…” şeklinde bir sözcük grubu markası olduğu, markanın üst bölümün “…” kelimesinin, alt bölümünde ise “…” ibarelerinin yer aldığı görülmektedir. Üst kısımdaki “…” sözcüğünün … “daha, daha fazla, üstün” gibi anlamları bulunan … bir kelime olduğu, kelimenin yazımında sondaki “E” harfinin stilize bir şekilde, yan çevrilmiş “M harfina benzer biçimde yazıldığı, alt kısımdaki “…” söz öbeğinin ise “basitten” gibi bir anlama sahip olduğu, esasen markanın bütün olarak anlamlı bir hale bürüneceği ve “basitten/basit olandan daha fazla” gibi bir anlamı taşıdığı görülmekle birlikte davacı yanın da belirttiği üzere “…” ibaresinin giyim sektöründeki temel giyim ürünleri için bir isimlendirme olduğu, dolayısıyla ayırt ediciliğinin normal şartlarda zaten zayıf olarak kabul edilmesi gerektiği, ancak ortalama bir tüketici açısından dava konusu markadaki sözcüklerin bu anlamları ile algılanmayacağı, zira bahsi geçen sözcüklerinin tamamının … sözcükler olduğu, bu nedenle tüketicinin bu sözcüklere bir anlam yükleyerek algılama eğilimi göstermeyeceği, markadaki “…” kelimesinin bütün içerisinde ön plana çıkan sözcük unsuru olarak, diğer iki sözcükten daha büyük yazımı ve üstte konumlandırması nedeniyle markanın asli/esas unsuru olarak algılanacağı kanaatine varılmıştır.
Davalı yanın redde gerekçe markaları ise “…” ve “…” şeklinde olduğu, görüleceği üzere davalı yanın münhasıran “…” sözcüğünü ve yine bu sözcüğün “e” harfinin stilize bir şekilde yazımı ile görsel efekt katılmış versiyonu üzerinde hak sahibi olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu tespitler çerçevesinde taraf markalarının bütünsel algıları itibariyle, aralarında, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik ilişkisi içerisinde olup olmadıklarının tespiti gerekmektedir. İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve ayırt edici niteliğinin ne denli yüksek olduğudur.
Taraf markalarında ortak unsur olan ve yine markaların hakim/esas unsuru şeklinde kullanılan “…” ibaresinin, … bir kelime olduğu, kavram olarak “daha, fazla, üstün” gibi anlamlara gelmesinden ötürü özgün ya da yaratılmış ibareler kadar yüksek ayırt ediciliği bulunan bir kelime olduğundan bahsedilmesi mümkün değil ise de ortalama düzeyde … bilen ülkemiz tüketicisi nezdinde anılan ibarenin anlamının bilinecek olduğu kesin olmamakla birlikte “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu emtialar açısınndan tanımlayıcı ya da yaygın kullanımı bulunan, tüketicinin aşinalık içerisinde olduğu sözcüklerden olduğu, kaldı ki anılan ibarenin bizzat davalı markalarının münhasır esas unsuru olduğu, dava konusu markada da benzer şekilde ön plana çıkan, görsel algıda ilk algılanan, telaffuz esnasında öncelikli olarak telaffuz edilecek olan “…” sözcüğünün bu ortak kullanımının, tüketicinin taraf markalarının en azından iktisadi anlamda aynı kaynağa ait olduklarını düşünmesine yol açacak bir benzerliğe sebebiyet vereceği kanaatine varılmıştır.
Zira Tüketicinin daha evvel “…” markası ile uyuşmazlık konusu tekstil ürünleri ve bu ürünlerin satış hizmetlerinde veyahut başvuru kapsamındaki sair hizmetlerde karşılaştığı bir durumda bu markaya yönelik hafızasal deneyiminin, dava konusu “…” esas unsurlu marka ile karşı karşıya kaldığında uyarıcı bir etken olacağı, zira “…” ibaresi kısa sözcük markası olmakla birlikte hatırda kalıcı ve ayırt edici niteliği bulunan bir kelime olduğu, bu kelimenin bağımsız ayırt edici karakterini yitirmeksizin markasal olarak kullanıldığı durumlarda, tüketicinin önceki ve sonraki iki marka arasında bağlantı kurmasının mümkün olabileceği kanaati oluşmuştur.
Dolayısıyla somut durumda da tüketicinin, dava konusu bu markayı, davacı yanın önceki markasının kök unsurunu taşıyan, yazım biçimi ve tali unsurları itibariyle revize edilmiş bir versiyonu olarak algılama ve buna bağlı olarak sonraki markayı, öncelikle iktisadi kaynağı açısından önceki marka ile ilişkilendirme ihtimali kuvvetle muhtemel olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Sonuç olarak taraf markalarının birebir aynı hizmetleri kapsadıkları bir durumda, işaretler arasında karıştırılma ihtimalinin önüne geçilebilmesi adına tercih edilen işaretler arasındaki görsel, işitsel ve anlamsal farklılıkların çok daha somut olması gerektiği, ancak somut uyuşmazlıkta “…” ve “…” ibarelerinden oluşan markaların, ortak olarak “…” ön sesini taşıdıkları gibi bütünsel algıda tüketicide yarattıkları izlenimde de aynı iktisadi kaynağın seri nitelikteki markaları gibi algılanabilecek sonuçlar doğurabileceği, uygulamada da kabul edildiği üzere tüketicinin aklında iki markanın birbiri ile ilişkili olduğu yönünde ciddi bir ihtimal beliriyorsa ve markaya güvenle mal ve hizmetlerin karıştırılma ihtimali doğuyorsa, markalar arası iltibasın veya en azından iltibas tehlikesinin kabulü gerekeceği, “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler açısından ayırt ediciliği bulunan bir kelime olduğu, dava konusu markadaki “…” şeklindeki sair sözcük unsurlarının hem tali nitelikteki yazımı hem de bütünsel algıda “…” ibaresini geri plana iter nitelikte olmayışı gözetildiğinde, ilgili tüketicilerin de taraf markaları arasında iktisadi ya da idari bir bağ bulunduğu zannına kapılabileceği, bu durumun ise tam olarak karıştırılma ihtimalinin bir karşılığı olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 172,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile 99,20 TL bakiye karar harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde… aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde …. Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.26/01/2023

Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.