Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/202 E. 2022/420 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/202 Esas – 2022/420
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/202
KARAR NO : 2022/420

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 25/05/2022
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/12/2022
DAVA:
Davacı vekili 25/05/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 2020/113682 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin 2010/72157, 2010/72159, 2014/28807 sayılı ve “… r&d”, “… ar-ge”, “…” ibareleri markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kısmen kabulüne karar verilerek başvurunun kısmen reddedildiğini, bu ret kararına karşı müvekkilin yeniden inceleme taleplerinin bu kez TÜRKPATENT … sayılı YİDK kararı ile reddine karar verildiği, oysa müvekkilinin ‘’…Yayıncılık Anonim Şirketi’nin kurucusu olduğunu, yayıncılık sektöründe faaliyet gösteren ve …olarak yayımlanan … Gazetesi’nin imtiyaz sahibi olduğunu, davalı markaları ile müvekkiline ait markanın farklı alanlarda faaliyet gösterdiğini ve tamamen farklı alıcı kitlelerine hitap ettiğini, davalı itirazında gerekçe gösterdiği markalarının tescilli olduğu sınıfların tümünün yazılım ve haberleşme gibi sınıflardan ibaret olduğunu kısacası telekomünikasyon sektörüne ilişkin olduğunu, müvekkilinin ise yayıncılık sektöründe faaliyetinin bulunduğunu, dolayısıyla YİDK kararının iptalinin gerektiğini, davalıya ait sicil kayıtlarından görüleceği üzere Nace Kodu 61.20.02- Kablosuz telekomünikasyon faaliyetleri (kablosuz ağlar üzerinden internet erişiminin sağlanması ve uydu üzerinden yapılanlar hariç) olduğunu, kısmi ret kararına gerekçe gösterilen markalar ile müvekkil markasının hitap ettiği tüketici kitlesinin farklı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte markalar arasında benzerlik bulunduğu tespit edilse de bu benzerliğin markalar arasında iltibasa yol açmayacak derecede olduğunu, markaların ortak unsur içermediğini, markaların okunuşlarının ve yazılışlarının tamamen farklı olduğunu, redde dayanak gösterilen markaların kök ibarelerinden biri olduğu belirtilen … ibaresinin vasıf bildirici nitelikte bir ibare olduğunu ve kimsenin tekeline bırakılamayacağını, TPMK web sitesi üzerinden yapılacak marka araştırmasında birçok firmanın … ibareli marka başvurularının tescil edildiğini, vasıf bildirici bu ibarenin kimsenin tekeline verilemeyeceğinin açıkça görüldüğümü, davalı markaları ile müvekkil markasına bütünsel olarak bakıldığında müvekkil markasının asli unsurunun … ibaresi olduğu dikkate alındığında markaların karıştırılmayacağını, ortalama tüketicinin her iki markanın farklı markalar olduğunu ayırt edebileceğini, SMK’nın 9.maddesi uyarınca itiraza mesnet olan markaların tescil tarihleri üzerinden 5 yıl süre geçmiş olmasına rağmen davalı firmanın söz konusu markalar açısından tescil ettirilen sınıflarda ciddi bir kullanımın olmadığını, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin söz konusu olabilmesi için ileri sürülen markaların kullanılıyor olmasının gerektiğini, YİDK kararında belirtilen markalar açısından davalının ciddi kullanım addedilebilecek herhangi bir kullanımının bulunmadığını kısmen redde mesnet oluşturan … r&d, … ar-ge, … markalarının ciddi kullanımı bulunmazken tescil başvurusuna ilişkin itirazın kötü niyetli olduğunu ve verilen ret kararın haksız olduğunu, belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; davalılardan Türk Patent vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu markanın diğer davalının itiraza mesnet markalarının tescilli olduğu 35,38 ve 41.sınıflarda aynı tür mal ve hizmetler için tescil ettirilmek istendiğini, sınıfsal benzerliğin bulunduğunu, ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin doğacağını ve markaların birbiriyle ilişkilendirilebilir olduğunu, sınıfsal benzerliğin markaları birbirine yakınlaştırdığını, dava konusu markada …sözcüğünden farklı olarak kırmızı renkte çok daha büyük puntolarla göze çarpacak şekilde yazılan … sözcüğünün öne çıkarıldığını, işarette baskın ve vurgulu karaktere sahip unsurun … ibaresi olduğunu, davacı markasında şekil unsuruna yer verildiği iddia edilse de markada ayırt ediciliğe sahip bir şekil unsurunun bulunmadığını, markada yer alan 2 sayısının şekil unsuru olarak değerlendirilemeyeceğini, davalıya ait markalarda ise asli unsurunun … sözcüğü olduğunu, markaların işitsel, görsel ve kavramsal olarak aynı olduğunu genel görünümleri arasındaki benzerliğin de oldukça bariz olduğunu, markaların esas unsurları arasındaki bu benzerliğin ilgili tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalini doğuracağını, markaların aynı mal/hizmetleri de kapsadığı dikkate alındığında çifte benzerlik şartların oluştuğunu ve iltibasın oluşacağını, davacının birçok seçenek içerisinden davalı markası ile aynı esas unsurunu kullanarak davalı markasına yakınlaşma çabası içerisinde olduğunu, davalı markalarının 35,38,41 ve 42.sınıflarda yer alan mal ve hizmetleri ile … ibaresi arasında nitelik, amaç, vasıf vb. özellikleri bildiren doğrudan bir bağ bulunmadığını, SMK 5/1 madde kapsamında mutlak bir tescil engeline sahip bir işaretin ‘’kimsenin tekeline bırakılamayacağı ve bu sebeple davacı adına da tescil edilebilir olduğu’’ yorumun hükmün özüne ve amacına aykırı olacağını, davacının yaptığı açıklamalarla markasının tescil edilemeyeceğini gösterdiğini, YİDK kararının hukuka uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin Dünyaca tanınan Vodafone markasının lisansörü olarak Türkiye’de faaliyet gösteren yaklaşık 17.5 milyon aboneye hizmet veren bir GSM kuruluşu olduğunu, müvekkilinin en önemli markalarından biri olan … ve … kök ibareli seri markalar olduğunu, müvekkilinin yoğun reklam ve tanıtım faaliyetleri ile … ibareli markaları tanınır hale getirdiğini, tüm bu faaliyetler sonucunda … kök ibareli markaların müvekkili ile özdeşleştiğini, … (…) markasının müvekkili tarafından kullanımdan dolayı ayırt edici hale geldiğini, ilave veya ekli her markanın tüketici nezdinde müvekkil şirketle özdeşleşerek müvekkile ait seri markaların devamı olarak algılanacağını, dava konusu markanın müvekkilinin … ve … kök ibareli tüm markaların asıl ve ayırt edici unsurunu( …) oluşturduğunu, bu haliyle müvekkile ait markaların devamı izlenimi yarattığını, bu seri markaların kullanımından ve tanınmışlığından yaralanarak haksız yarar elde etmeye çalışıldığını, dava konusu markada … ibaresinin ön planda olduğunu, …ibaresinin ön planda olmasa dahi markaya ayırt edicilik katmayan bir ibare olduğundan marka incelemesinde dikkate alınmayacağını, tüketicinin müvekkile ait seri markaları satın almak isterken itiraza konu başvuru sahibinin … ibaresini taşıyan mal ve hizmetlerini satın alabileceğini, taraf markalarının farklı olduğunu anlasa bile bu markaların aynı veya bağlantılı şirketlere ait olduğu izlenimi edinebileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacıya ait kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgeleri getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davacı başvurusu olan 2020/113682 sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 31/03/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 25/05/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 24/10/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Taraf markalarındaki “…” ortak unsurunun 6769 s. SMK 5/1-c maddesi kapsamında değerlendirilebilecek işaretlerden olmadığı, uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde ayırt edici niteliğinin bulunduğu, Dava konusu marka ile davalı markaları arasında benzerlik olduğu, Dava konusu markada yer alan emtiaların davalının 2010/72159, 2014/28807 sayılı markaları kapsamındaki emtialar ile aynı/aynı türde emtialar olduğu, 6769 sayılı SMK’ nın 6/1 hükmü açısından dava konusu marka ile davalının 2010/72159, 2014/28807 markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu, Davacı yanın, işlem dosyasında SMK m. 19/2 kapsamında kullanım ispatı talebinde bulunmadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun “…” ibaresinden oluştuğu, başvuru kapsamından çıkarılan “35.Sınıf Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. reklam amaçlı tasarım hizmetleri, alıcı ve satıcılar için online pazaryeri(internet sitesi) sağlama hizmetleri Büro hizmetleri: sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalatihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. 38.Sınıf Radyo ve televizyon yayın hizmetleri.Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil).Haber ajansı hizmetleri. 41.Sınıf Eğitim ve öğretim hizmetleri.Sempozyum,konfera ns, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri.Tercüme hizmetleri” mal ve hizmetlerden oluştuğu, itiraza mesnet markaların “… ar-ge”, “…” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 09, 35, 38, 41, 42. sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davacı markasının emtia listesindeki redde konu olan tüm malların davalının redde mesnet gösterdiği markanın tescil kapsamında yer aldığı tespit edilmiştir.
2010/72157 sayılı “… r&d” davalı markasının, YİDK karar tarihi itibariyle 10 yıllık koruma süresinin dolduğu ve yenileme işlemlerinin yapılmadığından incelemeye alınmamıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “… ar-ge”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu marka beyaz zemin üzerine siyah renk ile yazılan “haftalık” ve kırmızı renk ile yazılan “…” ibarelerinden oluşturulmuştur. Markada “…” ibaresinin hem büyük puntolarla hem de kırmızı renk ile vurgu yapılarak “Haftalı” ibaresine oranla oldukça ön planda tutulduğu görülmektedir. Davalı markaları ise beyaz zemin üzerine siyah renk ile yazılan, … Ar-ge, … Şekil unsurlarından oluşturulmuştur. Markaların görsel olarak yüksek düzeyde benzerlik gösterdiği, tüketicinin dava konusu markayı davacının markalarının yeni bir versiyonu, güncellenmiş hali olarak düşünebileceği sonucuna varılmıştır.
Dava konusu marka …, davalı markaları ise …., şeklinde telaffuz edilecektir. Bu kapsamda markaların baskın unsurlarının … ibaresi diğer unsurların tali unsur olarak markada yer alması karşısında dava konusu markada yer alan …ibaresinin davalı markasından yeteri kadar uzaklaşmaya yeterli olmadığı, bu sebeple ibarelerin söyleniş tarzları, kulakta bıraktıkları tını, ses uyumları, vurguları bakımından taraf markaları arasında işitsel anlamda benzerlik olduğu kanaatine varılmıştır.
Gerek öğreti, gerekse EUIPO ve ECJ uygulamaları, markaların ayırt edicilik vasfı taşıyıp taşımadığına büyük önem atfetmektedir. Bu önem, markalardaki tanımlayıcı ve jenerik unsurların değerlendirme dışı bırakılacak olmasından ileri gelmektedir. Diğer bir deyişle “Markadaki ayırt edici olmayan unsurlar, karıştırılma ihtimali bakımından dikkate alınmazlar”. Yani, inceleme esnasında örtüşmeyen birleşenlerin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edici özellikleri ele alınacaktır. Düşük seviyede ayırt ediciliği olan unsurların aynı olması kendiliğinden karıştırılma ihtimaline yol açmayacaktır.
Kavramsal benzerlik, iki markanın ortalama tüketici nezdinde, bu kişilerin zihinlerinde bıraktıkları iz ve imaj bakımından söz konusu olabilmektedir. Bir markanın tüketicisinin zihninde bırakacağı iz anlam karşılığı ile olabilmektedir. Buna göre; başvuruda yer alan …ibaresinin Türkçe’ de yaygın kullanılan ve anlamı itibari ile ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, dava konusu markada oldukça geri planda kullanılan ‘’2’’ rakamının şekil unsuru olarak değil, … ibaresini işaret eden ‘’O2’’ simgesi olarak kullanıldığı ve markaya herhangi bir ayırt edicilik katmadığı düşünülmektedir. Ar-ge ibaresinin( Araştırma ve Geliştirme ibaresinin kısaltması olarak kullanılmaktadır.) ilgili tüketici nezdinde anlamı bilinen oldukça sık kullanılan ibareler olması nedeniyle bu ibarelerin ayırt ediciliğinin düşük olduğu ve belirtilen bu markalarda ayırt ediciliği yüksek unsurun … ibaresi olduğu değerlendirilmektedir. İngilizce bir ibare olan … ibaresi Türkçe’de … anlamını taşımakta, tdk.gov.tr sitesinde bu ibarenin anlamı ‘’Atom numarası 8, atom ağırlığı 16 olan, hidrojenle birleşerek suyu oluşturan, rengi, kokusu ve tadı olmayan, havada beşte bir oranında bulunan bir gaz’’ şeklindedir. Bütünsel açıdan inceleme yapıldığında dava konusu markanın davalı markalarından farklılaşmayı sağlayacak yeteri düzeyde ayırt edici kelime ve şekil unsurlarına sahip olmadığı değerlendirilmektedir. Dava konusu markada kırmızı renk ile vurgu yapılarak … ibaresine ağırlık verilmesi, bu ibareye oranla …ibaresinin oldukça geri planda kalması vurgunun … ibaresine yoğunlaşmasından dolayı dava konusu marka ile davalının hitap ettiği tüketici kitlesinin bilinç düzeyi yüksek tüketici kitlesinden oluşması karşısında kapsam benzerliği içeren 2010/72159, 2014/28807 tescil numaralı markaları arasında özellikle sözcük unsurları bakımından söz konusu olan görsel ve işitsel benzerliklerin yanı sıra bu benzerliklerin etkisiyle anlamsal açıdan da ilişkilendirilmeleri söz konusu olabilecek işaretlerin bütünsel olarak benzerlik içerdikleri dolayısı ile tüketicilerin başvuru markasını davalının yeni bir versiyonu, yeni bir çeşidi, hizmeti sanabileceği, iktisaden birbirine bağlı işletmelerden geldiğini düşünebileceği açıklanan sebepler ile markaların karıştırılma ihtimalini içerdiği kanaatine varılmıştır.
Netice itibariyle davacı vekili, SMK’ nın 9.maddesi uyarınca itiraza mesnet olan markaların tescil tarihleri üzerinden 5 yıl süre geçmiş olmasına rağmen davalı firmanın söz konusu markalar açısından tescil ettirilen sınıflarda ciddi bir kullanımın olmadığını, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin söz konusu olabilmesi için ileri sürülen markaların kullanılıyor olmasının gerektiğini ifade etmektedir. Ancak davacı tarafın işlem dosyasında bu kapsamda, başka bir ifadeyle SMK m. 19/2 düzenlemesi uyarınca kullanmama def’i ilk itirazını ileri sürmediği görülmektedir.
6769 s. Kanun Madde 5/1-c Açısından Değerlendirme
Davacı vekili, itiraz sahibinin … ibaresinin vasıf bildirici nitelikte bir ibare olduğunu ve bu ibarenin kimsenin tekeline verilemeyeceğini ifade etmektedir.
6769 sayılı SMK’nın 5/1-c maddesi “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler. ” in marka olamayacağını belirtmektedir.
Bu madde sadece ürün ve hizmetlerin adının tescilini değil, ürün veya hizmetlerle ilgili herhangi bir şekilde vasıf bildiren her türlü işaretin tescilini yasaklar. Bu hüküm kapsamına giren ibarelerin tek bir işletme adına tescil edilmesini engeller. Hüküm kapsamına giren ibarelerin herkes tarafından serbestçe kullanılmasını sağlayarak kamu yararına bir amaç gözetir. Bu madde kapsamına giren işaretler de mal veya hizmetlerin ticari kaynak gösterme biçimindeki asli işlevini de yerine getiremezler.
Marka hukukunda yerleşik içtihat gereği; “bir işaret, olası anlamlarından en az birisinin marka kapsamında bulunan mallarla veya bir işaret, olası anlamlarından en az birisinin marka kapsamında bulunan mallara veya hizmetlere ilişkin karakteristik özellik belirtmesi durumunda marka olarak tescil edilmemelidir.” (bkz. Avrupa birliği adalet Divanı, OHIM v. Wrigley kararı, C-191/01, 23/10/2003, paragraf 32).
SMK’nın 5/1-c maddesi, sadece ürün/hizmetin adının tescilini değil, ürün/hizmetle ilgili herhangi bir şekilde vasıf bildiren her türlü işaretin tescilini yasaklar. Yani incelemenin ibarelerin tescil kapsamındaki emtialar göz önünde bulundurularak yapılması gerekmektedir. … ibaresi “renksiz, kokusuz bir gaz, bir kimyasal element’ anlamını taşımakta olup, ilgili ibarenin tescil kapsamında yer alan mal/hizmetler açısından herhangi bir vasıf bildirmediği, doğrudan doğruya, mal ve hizmet ile sıkı ilişkisi nedeniyle malın veya hizmetin bir özelliğini veya kompozisyonunu düşündürmediği veya kapsamındaki emtiaları doğrudan çağrıştırıp akla getirmediği, tescil kapsamında yer alan sınıflar açısından ayırt edici olmadığının söylenemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Somut olayda, her ne kadar davacı tarafından davalı markalarının ayırt edici olmadığı ifade edilse de, davanın konusu YİDK kararının iptaline ilişkindir. Sonuç olarak davalı markaları TÜRKPATENT sicilinde tescilli markalar olup, davalı şirketin tescilli markasının kendisine sağladığı hukuki korumadan yararlanacağı sonucuna varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği AAÜT uyarınca için 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki …süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/12/2022