Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/2 E. 2022/175 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/2 Esas – 2022/175
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/2
KARAR NO : 2022/175

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 04/01/2022
KARAR TARİHİ : 09/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/06/2022
DAVA:
Davacı vekili 04/01/2022 harç tarihli dava dilekçesiyle; müvekkilinin, finans sektörünün önde gelen şirketlerinden birisi olduğunu, daha önceden TÜRKPATENT nezdinde tescilli “tasarruf finans” esas unsurlu çok sayıda markanın sahibi olduğunu, müvekkilinin, 18/09/2020 tarihinde 2020/110567 sayılı “…” markasına başvuruda bulunduğunu ancak başvurunun 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b ve c bentleri uyarınca reddedildiğini, TÜRKPATENT, tarafından benimsenen YİDK uygulamasında aynı sektörde buna benzer ibarelerin tesciline izin verildiğini, ancak her nasılsa müvekkiline ait başvurunun reddedildiğini, TÜRKPATENT nezdinde “tasarruf finans” ibaresini esaslı ya da münhasır unsur olarak içeren 37 ayrı marka başvurusunun ilana açıldığını ya da tescil edilmiş durumda olduğunu, bu marka tescillerinin, müvekkiline ait dava konusu marka üzerindeki hak sahipliğini de gösteren bir delil olduğunu, müvekkiline ait markada bulunan üç kelime unsurunun, özünde birbiri ile anlam ilişkisi bulunmadığını, özgün bir şekilde bir araya getirildiğini, en az kelime unsuru kadar dikkat çekici ve özgün bir şekil unsurunun da bulunduğunu, müvekkiline ait markanın tasviri nitelik taşımasının sadece teorik bir yaklaşımla tespit edilmeye müsait olmadığını, müvekkiline ait markanın sektöründe bütün halinde başvuruya konu şekilde kullanıma yönelik tek bir fiili sektörel örnek bile bulunmadığını, markada ayırt edicilik unsuru ve tasviri özellikleri tartışılırken markayı oluşturan ibarenin bugüne kadar ilgili alanda tasviri özelliği ile kullanılmamış olduğunun hatırlanması gerektiğini, müvekkiline ait “tasarruf finans” ibaresinin, reddedilen mal ve hizmetlerin hiçbirisi için sektörel teknik bir terim olmadığını, bir marka birden fazla unsur ihtiva ediyorsa, ayırt ediciliğin, bütünsel imajda aranması gerektiğini, Yargıtay’ın “…” kararında ayırt ediciliğin ayrı ayrı kelimelerde değil bütünde aranmasının gerektiğinin ifade edildiğini, tescil başvurusu yapılan markanın, haksız rekabete yol açısı bir yanının olmadığını, TÜRKPATENT’in şekil unsuru bile içermeden sadece kelime markası olarak tescil edilen “…” gibi markaların nasıl ve hangi açıdan müvekkiline ait markanın tabi tutulduğu ilkelerden sıyrılabildiğinin izaha muhtaç olduğunu belirterek, … numaralı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesinde özetle; İşbu davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b bendi gereğince, ayırt edici olmadığı gerekçesiyle reddedilen işaretlerin, markanın asli işlevini, yani mal ve hizmetlerin kaynağını işaret etme işlevini yerine getirememekte olduğunu, mal ve hizmetlerin kaynağını işaret etme işlevi; bir mal veya hizmeti satın alan tüketicilerin, eğer söz konusu mal veya hizmetle ilgili deneyimleri olumluysa bir sonraki sefere bunu tekrarlamalarına, ya da olumsuzsa aynı deneyimden kaçınmalarına imkan vermediğini (Avrupa Birliği İlk Derece Mahkemesi, T-324/01 ve T-l 10/02 sayı, 30/04/2003 tarihli, “Axions and Belce” karan, paragraf 29), bu doğrultuda, bir markanın ayırt edici karakterinin, ilk olarak, tescilin talep edildiği mal veya hizmetler açısından; ikinci olarak ise, ilgili mal veya hizmetlerin tüketicilerinden oluşan hedef halk kesiminin algısı açısından değerlendirilmesi gerektiğini (Avrupa Birliği İlk Derece Mahkemesi, T348/02 sayı, 27/11/2003 tarihli “Quick” kararı, paragraf 29), yine SMK’nın marka tescilinde mutlak ret nedenleri başlıklı 5. maddesinin 1/c bendinin ise: “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler, “in tescil edilemeyeceği hükmüne amir olduğunu, tanımlayıcı markaların tescil edilememesinin nedeninin, mal ve hizmetlerin karakteristik özelliklerini belirten terimlerin herkes tarafından serbestçe kullanımını sağlamak olduğunu, bir işaretin 5/1(c) maddesi açısından değerlendirilmesinde, işaretin marka olarak hitap edeceği orta düzeydeki tüketici kitlesi esas alınarak bu tüketicilerin tescili talep edilen işareti tescili talep edilen hizmetlerin menşeine/üreticisine işaret eden ayırt edici bir işaret olarak mı yoksa tescili talep edilen hizmetlerin karakteristik özelliklerini gösteren bir işaret olarak mı algılayacağı sorusunun cevaplandırılmasının gerektiğini, işaretin ayırt ediciliği, esas olarak farklı işletmeler tarafından üretilerek piyasaya sürülen mal ve hizmetlerin, bu malların ve hizmetlerin tüketicileri tarafından birbirinden ayırt edebilme işlevine işaret ettiğini, davaya konu markanın bir bütün olarak mal veya hizmetin vasfını belirttiğini, başvurunun, herhangi bir zihni çaba gerektirmeksizin doğrudan doğruya “finansal olarak tasarruf etme, tasarrufa yönlendirme oluşumu” anlamı dahilinde algı yarattığını, şekil unsurunun, başvurudaki ibarenin önüne geçerek esas unsur olma niteliği taşımadığını, davaya konu markanın, başvuru konusu mal ve hizmetler için tanımlayıcı olduğunu, başvurunun tescili halinde, herkesçe kullanılan bir ibarenin tekele bırakılacağını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER:
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, delilleri toplanmış, iptali istenen … sayılı YİDK kararı ve davacıya ait “tasarruf finans” ibareli başvuru sayılı marka işlem dosyası getirtilmiş, teknik ve özel bilgiyi gerektiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor objektif, dosya kapsamındaki delillerle tutarlı denetim ve hüküm kurmaya yeterli kabul edilmiş ve Mahkememizce de benimsenmiştir.
GEREKÇE
Uyuşmazlığın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Değerlendirilmesi ve Kabul
Dava Türk Patent YİDK’nun … sayılı kararının iptali istemine ilişkindir. Kararın davacı vekiline 15/12/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 04/01/2022 tarihinde açılan davanın SMK’nun 172.maddesi atfıyla 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Uyuşmazlığın özü, davacının 2020/110567 sayılı “…” ibareli başvurusu yönünden, 6769 sayılı SMK’nun 5/1-(b) ve (c) madde ve bentleri anlamında tescil engeli bulunup bulunmadığından ibarettir.
2020/110567 sayılı başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacının, 18/09/2020 tarihinde “…” ibaresinin 09, 16, 36, 41, 45.sınıfta yer alan “09 Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. 16 Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitimöğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. 36 Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri. 41 Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri. 45 Sosyal ağ oluşturma hizmetleri.” emtiasında kullanılmak üzere marka olarak tescili istemiyle davalı kuruma başvuruda bulunduğu, 2020/110567 kod numarasını alan başvurunun mutlak ret nedenleri yönünden incelenmesi sonucu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca, 6769 sayılı SMK’nun 5/1-(b) ve (c) bendi uyarınca reddine karar verildiği, bu kararın yeniden incelenmesi isteminin ise, Türk Patent YİDK’nun, … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği, anılan kararın iptali istemiyle Mahkememiz önündeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş, buna göre;
6769 Sayılı Kanun’un 5/1-b Maddesi Yönünden Değerlendirme:
Madde metninde geçen ayırt edicilik, “somut ayırt edicilik”tir. Somut ayırt edicilik ise, tescil ettirilmek istenen mal veya hizmete göre bir değerlendirme yapılmasını zorunlu kılar. SMK’nın 5/1-b maddesinde geçen herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmayan işaretlerden kasıt, madde gerekçesine göre, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerdir. Bu bentte geçen “herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmama” durumu, maddenin (a) bendinde düzenlenen “dördüncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler” den farklıdır. Zira dördüncü madde kapsamına giren işaretlerin, tescil ettirilmek istenen sınıftaki mal veya hizmetlere bakmaya bile gerek olmaksızın hiç marka olma şansları yoktur. Sözgelimi bir A4 sayfa dolusu yazıdan oluşan bir düz yazının minimum derecede de olsa ayırt ediciliği özelliği bulunmadığından, tescil ettirilmek istenen mal veya hizmete bile bakmaksızın marka olarak tescil edilemeyeceği söylenebilir. Burada, tescil istenen mal veya hizmetlere bakmaya gerek dahi yoktur. Oysa (b) bendinde yer alan “herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmama” durumunda, tescil ettirilmek istenen mal ya da hizmet bakımından, ortalama tüketicilerin bu işareti marka olarak görmeyecek olmaları söz konusudur ve bu gibi işaretlerin, kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanmak suretiyle de olsa ayırt edicilik kazanma ve dolayısıyla da marka olabilme olasılığı vardır.
Yukarıda açıklanan hususlar dahilinde somut uyuşmazlık ele alındığında, davaya konu “…+şekil” ibareli marka, belirli bir kompozisyon ve fikri yaratım kapsamında şekillenmiş olup belirli bir seviyede markasal algı yarattığı sonucuna varılmıştır. Anılan sebeple SMK 5/1-b maddesinin uygulama koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 Sayılı Kanun’un 5/1-c Maddesi Yönünden Değerlendirme:
Başvuruya konu işaretin tanımlayıcı olup olmadığı araştırılırken işaretin ihtiva ettiği tüm unsurlar ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu gerekliliğin arkasında yatan neden, ortalama tüketicilerin gündelik hayatta karşılaştıkları markaları parçalara bölerek inceleme yapmasından ziyade markaları bir bütün olarak algılaması gerçeğine dayanmaktadır. Bir işaretin ayırt edicilik karakteri, tüketicinin marka üzerinde uzun uzadıya düşünerek ulaşacağı sonuca göre değil, markayı gördüğü ilk anda ve derhal gösterdiği tepki dikkate alınarak değerlendirilmelidir.
Somut uyuşmazlık bu kapsamda ele alındığında, öncelikle birden çok kelime unsurundan oluşan markalarda, markanın bir bütün olarak sahip olduğu anlamın ayırt edici olup olmadığına dikkat edilmesi gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, çekişme konusu mal ve hizmetlerin geniş mal ve hizmet çeşitlerini içinde barındıran, en azından bir kısmı için tüketicilerin üzerinde uzun süre düşünüp araştırarak karar verdiği hizmetler olmadığı, tüketicilerin bilinç seviyesinin ortalama olduğu kabul edilmektedir. 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’nda ayrıntıları düzenlenen, “faizsiz finansman” sözleşmeleri ile tasarruf finansman şirketleri, “tasarruf finansman” sözleşmesi akdederek müşterilerden aldıkları “organizasyon ücreti” ile müşterilerin satın almak istedikleri gayrimenkul yahut araba için finansman sağlamaktadırlar.
Son olarak, davaya konu markada bulunan “platform” kelimesi, aynı alanda iştigal eden kimselerin ortak fikirlerini başkalarına iletmelerine imkân sağlayan birlikler/zeminler için her sektörde kullanıldığı tespit edilmiştir:
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na ve Türk Patent ve Marka Kurumu’na ait internet sitelerinden alınan görseller ve mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde, kanunda ve doktrinde “tasarruf finansman” olarak tanımlanan modelden türetilen “tasarruf finansman şirketi”, “tasarruf finansman sözleşmesi” vb. isimlerin, ilgili alanda hemen herkesçe kullanıldığı, yine kanunda geçen bu tanımlarda yer alan “tasarruf” ve “finans” kelimeleri kullanılarak türetilen dava konusu “…” ibaresinin, başvuru sınıfları arasında bulunan “36. Sınıf: Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri.” hizmetleri ile doğrudan ilişkili olduğu, ilgili sektörde pek çok firma tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir. Tüm bu bilgi ve belgeler ışığında Davaya konu markanın, sunulan hizmetin özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içerdiği kanaatine varılmış olup, anılan hizmetler bakımından 6769 sayılı SMK’nın 5/1-c maddesi uyarınca tescil engeli bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacının Müktesep Hak İddiası Yönünden Değerlendirme:
Davacı yan davaya konu ibarenin daha önceden müvekkili adına tescilli olduğunu, huzurdaki davanın bu seriden olduğunu ve müktesep hakkının bulunduğunu iddia etmiştir.
Somut uyuşmazlık incelendiğinde, davacının, önceki tarihli markalarının tescillerinin üzerinden 5 yıl geçmemiş olması, markanın esaslı unsuru korunarak türetilmiş markalar olamaması ve son olarak işbu davaya konu YİDK kararının, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b ve 5/1-c maddelerine dayanması, anılan maddeler bakımından “müktesep hak” kuramının uygulama imkânının bulunmaması karşısında davacının “müktesep hak” kuramından yararlanma şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
“Kullanım Sonucu Ayırt Edicilik” Kuramı Kapsamında Değerlendirme:
Son olarak, davacı yanın önceki tescillerine dayalı iddiası, “kullanım sonucu ayırt edicilik” kuramı kapsamında değerlendirilecektir. Bilindiği üzere 6769 sayılı SMK’nın 5/2. maddesi uyarınca bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez. Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini, diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işarettir. Marka olarak kullanılabilecek işaretlerin seçiminde serbesti olmasına rağmen tescil edilebilirlik bakımından bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde, sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ilgili mal veya hizmetler için ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerin tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
6769 Sayılı SMK’nın 5/1-c maddesi kapsamında detaylı olarak açıklandığı üzere, kanunda ve doktrinde “tasarruf finansman” olarak tanımlanan modelden türetilen “tasarruf finansman şirketi”, “tasarruf finansman sözleşmesi” vb. isimlerin, ilgili alanda hemen herkesçe kullanıldığı, yine kanunda geçen bu tanımlarda yer alan “tasarruf” ve “finans” kelimeleri kullanılarak türetilen dava konusu “…” ibaresinin, davacı tarafından kullanım yolu ile ayırt edici hale getirildiğine ilişkin dosyada herhangi bir delil bulunmaması karşısında 6769 sayılı SMK’nın 5/2. maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, Türkpatent YİDK nın … sayılı kararının 09, 16, 41, 45. Sınıflarda tüm emtialar yönünden, 36. Sınıf: “Sigorta hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri.” emtialar yönünden Kısmen iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın Kısmen Kabulüne,
2-Türkpatent YİDK nın … sayılı kararının 09, 16, 41, 45. Sınıflarda tüm emtialar yönünden, 36. Sınıf: “Sigorta hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri.” emtialar yönünden Kısmen İPTALİNE,
3-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı için AAÜT uyarınca 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine
6-Reddedilen kısım itibariyle AAÜT uyarınca davalılar için 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 2.481,60 TL yargılama giderinden payına düşen 1.240,80 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına
8-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/06/2022