Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/185 E. 2022/395 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/185 Esas – 2022/395
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/185
KARAR NO : 2022/395
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/05/2022
KARAR TARİHİ : 17/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/11/2022
DAVA:
Davacı vekili 15/05/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2010/65319, 2016/59755, 2013/51525, 2009/29882 sayılı ve “…”, “… …”, “… …”, “… yağ şekil” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… … süt” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın kısmen kabul edilerek 29. Sınıfa giren emtialar yönünden reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davacının 1944 yılından bu yana yürüttüğü ticari faaliyetleri ile Türkiye’nin en önde gelen gıda şirketlerini bünyesinde barındıran bir şirketler grubu haline geldiğini, yurt içinde ve yurt dışında aralarında sektörlerinin en tanınmış ve önde gelen markalarının da bulunduğu yaklaşık 10.000 tescilli markanın sahibi olduğunu, markalarının esas unsurunun birebir aynı “…” ibaresi olduğunu, dava konusu edilen markada geçen “…” kelimesinin bir coğrafi yer adı, “süt” ibaresinin de bir cins isim olması nedeniyle işarete markasal hüviyette ayırt edicilik katmadıklarını, davalı TÜRKPATENT’in davacının “…”lı markalarına dayalı olarak dava dışı üçüncü kişilerin “…”lı markalarına dosyaladığı itirazları kabul ettiğine dair somut uyuşmazlığa emsal olabilecek nitelikte kararlarının bulunduğunu, taraf markalarının tescili kapsamına giren/alınmak istenilen emtiaların hitap ettiği tüketici kitlesinin dikkat seviyesinin düşük olduğunu, ayrıca davacının “…”lı markalarla seri markalar yaratmış olduğunu, bu durumların taraf markalarının karıştırılma ihtimalini daha da arttırdığını, davalı firmanın dava konusu edilen markayı fiili kullanımlarında da “…” ibaresini ön plana çıkarıyor olduğunu, davacının “…” markasının tanınmış bir marka olduğunu, bu markaya davacı tarafından ayrılan reklam ve tanıtım bütçesinin büyük rakamlara ulaştığını, dava konusu edilen markanın tescili halinde bu markanın haksız bir yarar sağlayacağını, davacıya ait markaların ayırt edici karakterini zedeleyeceğini ve markanın itibarının zarar göreceğini, dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını, zira davalının davacının tanınmış markasından haberdar olmaması ihtimalinin bulunmadığını belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… … süt” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; karşılaştırılan markaların kapsamına giren aynı/benzer emtiaların dava konusu edilen markanın kapsamından TÜRKPATENT tarafından çıkartılmış olduğunu, geriye kalan emtialar açısından taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, ayrıca davacının SMK m. 6/5 hükmünde düzenlenmiş olan koşulların somut olayda gerçekleştiğini ve dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ispat edemediğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; davalının … Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bir iştirak şirketi olarak kamu hizmeti ifa ediyor olduğunu, belediye tarafından başlatılan “… … Süt” projesi altında çocuklara ücretsiz süt ve halka da ekonomik, sağlıklı çiğ süt dağıtımı gerçekleştirdiğini, taraf markalarının gerek SMK m. 5/1-ç, gerekse m. 6/1 hükmü kapsamında benzer markalar olmadığını, zira markalarda birbirlerinden çok farklı unsurlar kullanılmış olduğunu, ayrıca davacının iddialarının aksine tarafların ürünlerinin aynı ortamlarda satılmasının mümkün olmadığını, zira davalının ürünlerinin sadece spesifik bir proje kapsamında belediyeye ait işletmelerde satıldığını, kaldı ki “…” ibaresinin davacı tarafından yaratılmamış, bir anlamı haiz bir kelime olması nedeniyle markasal hüviyette ayırt ediciliği bulunmadığından davacının bu kelimenin başkalarının markalarında da kullanılmasına katlanması gerektiğini, nitekim “…” ibaresini ihtiva eden markaların davalı dışında başkaca belediyeler tarafından da sıklıkla kullanıldığını, belediyelerin vatandaşlara vermekte olduğu benzer hizmetlerde “…” ibaresinin markasal hüviyette kullanılmasının bir teamül haline gelmiş olduğunu, beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 07/04/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 15/05/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 12/10/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Karşılaştırılan işaretlerin/markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ve genel görünümleri itibariyle benzer olmadığı, Karşılaştırılan işaretlerde ortak olan “…” ibaresinin markasal hüviyette ayırt ediciliği düşük/zayıf bir ibare olduğu, davacının bu ibareye markasal anlamda korunması gereken ekonomik bir değer kattığının yeterli nitelikte/nicelikte/içerikte delil ile ispat edilemediği, Davacının sadece huzurdaki davasına mesnet aldığı 2004/14484, 2004/14485 ve 2004/14487 sayılı markaları özelinde, davalının dava konusu edilen markasının kapsamında kalmış olan tüm hizmetler ve davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı diğer markaları yönünden de, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan, 01, 05, 29, 30, 31 ve 32. Sınıflara giren emtiaların toptan/perakende satışı/ mağazacılık hizmetleri açısından emtia ayniyeti/ benzerliği/ türdeşliği şartının gerçekleştiği, Davalının markasının kapsamında kalmış olan 35. Sınıfa giren hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesinin yüksek olduğu, (1), (2) ve (4) nolu bentlerde yer alan sebeplerden dolayı, (3) nolu bentteki tespite rağmen, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı, Davacının “tanınmışlık” iddialarının dava konusu edilen markanın tesciline/hükmüne bir etkisinin/engelinin olmayacağı; davacının “kötü niyet” iddialarının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği, dava konusu edilen 06.04.2022 tarihli ve … sayılı YİDK Kararının, bu değerlendirmeler ile uyumlu olduğu, davacının hükümsüzlük isteminin, bu değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… … süt” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35.sınıftaki “35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel, işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (….) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2010/65319, 2016/59755, 2013/51525, 2009/29882 sayılı ve “…”, “… …”, “… …”, “… yağ şekil” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 05, 07, 08, 09, 29, 30, 35, 38, 42, 43.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda davacının sadece huzurdaki davasına mesnet aldığı 2004/14484, 2004/14485 ve 2004/14487 sayılı markaları özelinde, davalının dava konusu edilen markasının kapsamında kalmış olan tüm hizmetler ve davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı diğer markaları yönünden de, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan, 01, 05, 29, 30, 31 ve 32. Sınıflara giren emtiaların toptan/perakende satışı/ mağazacılık hizmetleri açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği sonucuna varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… … süt” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…”, “… …”, “… …”, “… yağ şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olayda; taraf markalarında “…” ibaresi ortak olarak kullanılmış ise de, markalarda geçen diğer unsurların, markaları genel görünümleri, okunuşlaro ve tüketici zihninde oluşturdukları algı itibariyle yeterli bir derece farklılaştırdığı, yani somut olaydaki markaların, yerleşik içtihatlarda bahsi geçen “markasal hüviyette zayıf ibarelerden oluşan markalar arasında iltibasın yapılacak küçük bir değişiklikle bertaraf edilebileceği…” durumu ile örtüştüğü öngörülmektedir. Zira; yerleşik anlamı nedeniyle davacının markasal hüviyette ayırt edici niteliği zayıf olan “…” ibaresine yoğun ve ciddi ticari faaliyetler neticesinde, bilhassa da dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 35. Sınıftaki hizmetler yönünden “korunması gereken bir ekonomik değer kattığı”, davacının dava dosyasına sunduğu delillerden anlaşılmamaktadır. Bu nedenle de; dava konusu edilen işarette/markada kullanılmış olan “…” ibaresinin işaretin bir bütün olarak bıraktığı genel izlenimi ve ayırıcılığını vurgulayan imajı içinde “geniş bir … kesimine/alım gücüne hitap eden hizmet” algısının yüksek olduğu düşünüldüğünden, işaretin davacının hem davasına hem de itirazlarına mesnet aldığı “…”lı markalarından görsel, işitsel ve anlamsal açılardan yeterli derece farklılaştığı, taraf markalarında ortak olarak “…” ibaresinin mevcudiyetinin, markaları benzer kılmaya yeten baskınlıkta bir durum yaratmadığı sonucuna varılmıştır. Bütün bu hususlar, davacının “…”lı markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının dava konusu edilen “… … SÜT” ibaresini de ihtiva eden karma markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Dava konusu edilen markanın kapamında kalmış olan 35. Sınıftaki hizmetlerin hitap ettiği alıcı kitlesinin seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin yüksek olmasının da, ilgili alıcıların bu markalar altında sunulan mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma/yanılma ihtimalini bertaraf ettiği, tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünmeyecekleri kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; taraf markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzerlik bulunmadığından ve markalarda ortak olan “…” ibaresi markasal hüviyette ayırt ediciliği zayıf bir ibare olduğundan, somut olayda davacının bazı markaları özelinde emtia ayniyeti/ benzerliği/ türdeşliği şartının kısmen veya tamamen gerçekleşmiş olmasına rağmen, markaların karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-5-9 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.17/11/2022