Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/172 E. 2022/470 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/172
KARAR NO : 2022/470

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/05/2022
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2022
DAVA:
Davacı vekili 09/05/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla özetle; müvekkili şirketin …” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… … oil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın kısmen reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından kısmen kabulüne karar verilerek 29. Sınıf “zeytin, zeytin ezmeleri” emtiaları bakımından reddine karar verildiğini, oysa davacının “…” markasının tüketiciler nezdinde iyi bilinen bir marka olduğunu ve davacının “…” markalı ürünlerinin yurt dışına da ihraç edildiğini, davacının 2020 yılında zeytin/ zeytinyağı ihracatında Ege Bölgesi’nde ilk sırada yer aldığını, davalı firmaya ait … sayılı “… … Oil” ibareli markanın tescil edilmek üzere ilanına davacının SMK m. 6/1, m. 6/6 ve m. 6/9 hükümlerine dayalı olarak dosyalamış olduğu itirazın TÜRKPATENT tarafından nihai olarak kısmen reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının benzerliğinin TÜRKPATENT tarafından da kabul edildiğini ve dava konusu marka başvurusunun kapsamından 29. Sınıfa giren “yenilebilir bitkisel yağlar, zeytin, zeytin ezmesi” emtialarının ve 35. Sınıf altında 29 sınıfa giren emtiaların satışı hizmetlerinin çıkartıldığını, halbuki dava konusu edilen markanın kapsamında kalan diğer emtialar için de reddedilmesi gerektiğini, zira davacının itirazlarına mesnet aldığı markalar ile dava konusu edilen markanın ayırt edilemeyecek derecede benzer markalar olduğunu, bu benzerliğin derecesi gözetildiğinde mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerlik düzeyinin dengelendiğinin kabul edilmesi gerektiğini, davacının markalarında kullanılan “…” ibaresinin İtalyanca’da “yeşil” anlamına geldiğini, bu ibareye yine İtalyanca’da “sıvı yağ” anlamına gelen “…” ve Yunanca’da “zeytin” anlamına gelen “…” ibarelerinin eklenmesiyle oluşturulan dava konusu edilen markanın bu yönü itibariyle kavramsal açıdan da davacının markalarını çağrıştırdığını, nitekim taraflar arasında Akhisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde … Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama kapsamında dosyaya sunulan bilirkişi raporunda taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzediğinin tespit edildiğini belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline ve … sayılı “… … oil” ibareli markanın tescil edilmi olması halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen marka ile davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı markaların düşük de olsa belli düzeyde benzer olduğunu, ancak bu markaların benzerlik düzeyinin, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan emtialar açısından karıştırılma ya da ilişkilendirme olasılığına yol açacak düzeyde olmadığını, davacının itirazlarına/davasına mesnet aldığı markalarını tescilli oldukları “zeytin ve zeytinyağı” dışında kalan emtialarda ciddi biçimde kullandığını yasal süresi içerisinde ispat edemediğini ve bu yüzden markalarının bu emtialar yönünden SMK m. 6/1 hükmü kapsamındaki incelemeye dahil edilmemiş olmasının yerinde ve doğru bir karar olduğunu, somut olayda davacının SMK m. 6/6 hükmünün uygulanması koşullarının oluştuğunu ve dahi davalının dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını da ispat edemediğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 08/03/2022 tarihinde tebliğ edildiği, son günün pazar gününe denk gelmesi nedeniyle 09/05/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 08/11/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…1)Karşılaştırılan markalar arasında, davacının 2000 13371, 2004 28750, 2009 46660, 2016 31594, 173674, 172959, 98 017401, 99 019891, 2007 25150 sayılı “…”li ve “”lu markaları özelinde, görsel, işitsel ve anlamsal/kavramsal açılardan benzerlik olduğu, davacının diğer markaları açısından böyle bir benzerlik olmadığı, 2) Davalının dava konusu edilen markasının kapsamında kalmış olan, 29. Sınıfa giren emtiaların tamamı açısından emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 35. Sınıftaki hizmetler açısından ise bu şartın gerçekleşmediği, 3) Dava konusu markanın kapsamında kalan, 29. Sınıfa giren emtiaların hitap ettiği tüketici/alıcı kesiminin seçicilik/bilinç/dikkat/algı/özen seviyelerinin yüksek olmadığı, 35. Sınıfa giren hizmetlerin hitap ettiği alıcı kesiminin ise seçicilik/bilinç/dikkat/algı/özen seviyelerinin düşük olmadığı, 4) (1), (2) ve (3) nolu bentlerde yer verilen sebeplerden/tespitlerden dolayı, karşılaştırılan markalar arasında, davacının (1) nolu bentte sayılan markaları özelinde, karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan, 29. Sınıfa giren emtialar açısından, yani kısmen bulunduğu, 5) Davacının “ticaret unvanından kaynaklanan hak” iddialarının davalının markasının tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı, 6) Davacının “kötü niyet” iddialarının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği, 7) Dava konusu edilen 07.03.2022 tarihli ve … sayılı YİDK kararının, yukarıdaki (4) nolu değerlendirme ile kısmen uyumlu olmadığı, 8) Davacının markanın hükümsüzlüğü talebinin, yukarıda (4) nolu bentte yer verilen değerlendirme ile kısmen uyumlu olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun “… … oil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 29, 35.sınıftaki “29 Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise …” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 03, 05, 29, 30, 31.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, hem YİDK kararının iptali talepli, hem de hükümsüzlük talepli dava yönünden, davalının markasının kapsamında kalmış olan, 29. Sınıftaki emtiaların tamamı açısından, somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, 35. Sınıftaki hizmetler yönünden ise gerçekleşmediği tespit ve kabul edilmiştir
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… … oil” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “….” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davacının bir kısım markası, renk ve şekil unsurlarından yoksun sırf kelime markası, bir kısım markası da renk ve şekil unsurlarını da ihtiva eden karma markalardır; davacının kelime markalarında “…”, “…. gibi, yerleşik/bilinen anlamları itibariyle markasal hüviyette soyut/somut ayırt ediciliği bulunmayan ibarelerle birlikte veya tek başlarına kullanılmış olduğundan, bu markalarda işarete markasal hüviyette ayırt edicilik katan esas unsurların “…”, “…”, “…” ve “…” ibareleri olduğu değerlendirilmektedir. Davacının karma markalarında, bilhassa da ambalaj görünümündeki birer işareti ihtiva eden “… villa erken hasat”, “verdekızartma” ve “verdetavalık” marklarda, “olia villa” ve “…” ibarelerinin tek başlarına ön planda olmadıkları ve işaretlerin baskın özelliklerdeki kompozisyonları ve şekil unsurlarıyla birlikte, genel görünümleri itibariyle bütüncül olarak algılandıkları değerlendirildiğinden, davacının bu karma markalarında esas unsurun kelime unsurları olduğunun söylenmesi mümkün görülmemiştir. Davacının “…” ve “… …” görselli markalarında ise, yuvarlak zemin şeklinin işaretlere kattığı ayırt ediciliğin, “…” kelime unsurlarından daha düşük olduğu söylenebilecektir, zira; böyle basit şekil unsurları yanında baskın kelime unsurları ihtiva eden markalarda “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”.
Dava konusu edilen marka da, basit şekil ve renk unsurlarını da ihtiva etmesine rağmen, kelime markası hüviyeti baskın çıkan bir işarettir; işaretin üst kısmında çok küçük boyutlarda bir damla figürünün altına yeşil renkli “V” harfi konuşlandırılmış, işaretin ortasına farklı tonlamalardaki yeşil renkli büyük harflerle, büyük puntolarla “…” ibaresi yazılmış ve en alta da, el yazısı karakterindeki yine yeşil tonlardaki harflerle, düşük puntolarla, sadece baş harfleri büyük olacak şekilde ve ayrı olarak “… Oil” kelimeleri yazılmıştır. İşaretin bu özellikleri haiz genel kompozisyonu içerisinde, işaret en ortasına büyük puntolarla yazılmış olan “…” ibaresinin, ilk bakışta göze çarptığı ve ilk anda algılandığı, dolayısıyla dava konusu edilen markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markalarında esas unsur konumunda kullanılmış olan “…”, “…”, “…” ve “…” ve “…” ibarelerinin, aralarındaki harf yakınlaşmaları nedeniyle, taraf markalarını benzer kılıp kılmadığının tespiti, somut uyuşmazlığın özünü teşkil etmektedir. Bu ibarelerden “…” kelimesi, İspanyolca, Portekizce ve İtalyanca’da “yeşil”, “…” kelimesi de İtalyanca’da “sıvı yağ” anlamlarına gelmektedir. Yani; taraf markalarında geçen kelimelerin başkaca dillerde birer anlamı var ise de, bu dillerin, mesela İngilizce’nin aksine, ülkemiz toplumunda yaygın olarak bilinen birer dil olmadığı, bahsi geçen kelimelerin de herhangi bir sebeple, toplumumuzun konuşma diline yerleşmemiş/yansımamış olduğu gerçekleri gözetildiğinde, “…”, “…”, “…” ve “…” ve “…” ibarelerinin, markasal hüviyette soyut ve somut ayırt ediciliğinin yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. ANCAK; dava konusu edilen markanın esas unsuru olan “…” ibaresinin, davacının bir kısım markasında esas unsur konumunda kullanılmış olan “…” ve “…” ibareleriyle bir hayli ortak harf ihtiva etmesi ve bu harflerin dizinlerinin de aynı olması nedeniyle, benzer olduğu kanaatine varılmıştır. Zira; bu ibarelerin başlangıç kısımları aynıdır ve “…” ile “…” ibarelerinin bitiş kısımları da, sadece sesli harf farklılıkları olduğundan, birbirlerine çok yakındır. Karşılaştırılan ibareler arasındaki az sayıdaki harf farklılığı, markalarda esas unsur olan kelimelerde geçen diğer ortak harflerin yaratmış olduğu benzerliği ortadan kaldıracak, yani markaları ayırt edilemeyecek derecede benzer olmaktan kurtaracak güçte ve nitelikte değildir. Bu az sayıdaki harf farklılığı, markaları/markaların esas unsuru olan ibareleri “birebir aynı” olmaktan çıkarmakta, ancak SMK’nın 6/1 hükmü kapsamında “ayırt edilemeyecek derecede benzer” olma durumundan kurtaramamaktadır. Aralarında bir/birkaç harf farkı olan sözcüklerin, birbirleriyle benzer sözcükler sayıldığına dair Yargıtay’ın artık iyice yerleşmiş pek çok emsal kararı vardır. Ayrıca; ortalama bir tüketici, dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat etmekte olup, tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar. Bu sebeplerle; davalının dava konusu edilen “…” esas unsurlu markasının, davacının “…” ve “…”lu markalarına benzediği düşünülmektedir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…” ve “…”lu markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”lı markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir.
Görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, işitsel açıdan bakıldığında da net bir sonuç vermektedir; dava konusu edilen markalardaki ilk dört harfin, dizin de dahil olacak şekilde davacının markalarının esas unsurları olan kelimelerle aynı olması, ibareler arasında sadece son harflerde farklılıklar olması, markaların okunuşlarını, kulakta bıraktıkları “tını”ları esas unsurları itibariyle fonetik açıdan yakınlaştırmaktadır. İşaretlerin kavramsal açıdan karşılaştırılması neticesinde de, taraf markalarında geçen “…” ve “…” kelimelerinin, ülkemizde yaygın olarak bilinmeyen dillerdeki karşılığına rağmen, Türkçe’de yerleşik birer anlamı olmadığından, karşılaştırılan işaretlerin kavramsal açıdan da farklı olmadıkları, tüketicinin zihninde farklı birer algı oluşturmadıkları, daha ziyade “yabancı dilde anlamı olan kelimeler” olarak algılandıkları kanaatine varılmıştır.
Bütün bunlara göre; somut olayda; davacının 2000/13371, 2004/28750, 2009/46660, 2016/31594, 173674, 172959, 98/017401, 99/019891, 2007/25150 sayılı ve “…”, “… erken hasat”, “…”, “…”, “…”, “…”, “… …”, “… organik”, “… sadece zeytinyağı” görselli markaları özelinde, karşılaştırılan işaretler arasında, görsel, işitsel ve anlamsal açılardan bir benzerlik olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; davacının 2000/13371, 2004/28750, 2009/46660, 2016/31594, 173674, 172959, 98/017401, 99/019891, 2007/25150 sayılı “…”li ve “…”lu markaları özelinde, karşılaştırılan markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzerlik olduğu, davacının diğer markaları açısından böyle bir benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut uyuşmazlık benzer bulunan markalar açısından ele alındığında; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği de gözetildiğinde, …” ve “…”lu markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”lı markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimalinin doğduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca; davacının dava konusu edilen markaya benzer bulunan bu markaları kapsamına giren emtialar ve dahi YİDK kararının iptali talepli dava yönünden, markaların kullanıldığı ispat edilebilmiş olan emtialar ile dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 29. Sınıftaki emtiaların tamamının benzer/türdeş/ilintili gıda ürünleri olduğu tespit edildiğinden ve dahi bu emtiaların hitap ettiği tüketici/alıcı kitlesinin, bu emtiaları satın aldıkları anda dikkat/özen/bilinç/seçicilik seviyeleri de yüksek olmadığından, 29. Sınıfa giren bu emtialarda “…/…/…” ibarelerinin markasal hüviyette farklı firmalar/tacirler tarafından kullanılması halinde alıcıların/tüketicilerin söz konusu emtiaların aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların/tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, davalının markasının, davacının markalarının kapsamına giren bu emtialar açısından davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği ve bunun da iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olarak görüleceği sonucuna varılmıştır.
Bütün bu nedenlerle; davacının 2000/13371, 2004/28750, 2009/46660, 2016/31594, 173674, 172959, 98/017401, 99/019891, 2007/25150 sayılı “…”li ve “…”lu markaları özelinde, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 29. Sınıfa giren emtiaların tamamı açısından markaların karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin somut olayda kısmen bulunduğu, davacının diğer markaları ve dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 35. sınıftaki hizmetler açısından ise bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının Ticaret Unvanına Dayalı Hak İddialarının Davalının Markasının Tesciline/hükmüne Engeli/etkisi Hususunda Değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.” Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer.
Yargıtay emsal kararlarında da açıkça dile getirildiği üzere KHK 8/3 (SMK 6/3) maddesinde yer alan “ticaret sırasında kullanılan işaret” ifadesinin kapsamı içerisine ticaret unvanları, işletme adları, isim, fotoğraf, telif hakkı vs. sokulabilir. Aynı maddenin 5. fıkrasına (SMK 6/6) göre de, tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğrafı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusunun reddedileceği belirtilmiştir.
SMK md. 6/6 uyarınca ticaret unvanlarına tanınan koruma da, fiilen kullanıldığı faaliyet konularını kapsamakta olup, fiilen kullanılmayan konularda koruma sağlanırsa ticaret unvanları markalara karşı gereğinden fazla korunmuş olur. Ayrıca da; bu işaretin ticaret unvanı kullanımından öte ayırt edici özellik kazanacak şekilde tek başına veya baskın unsur olarak aynı tür mal ve hizmetler bakımından markasal kullanımının ispatı gerekir.
Somut olayımızda; davacının SMK m. 6/6 hükmü kapsamında ticaret unvanının ayrıcı niteliği haiz unsuruna dayanabilmesi için, herşeyden önce, ticaret unvanında geçen “…” ibaresini dava konusu edilen markanın tescili kapsamında kalmış olan 29. Sınıftaki gıda ürünleri ile 35. Sınıf altındaki reklamcılık, pazarlama, halkla ilişkiler, büro ve sekreterlik, iş idaresi, personel görevlendirme, ithalat-ihracat acenteliği, açık arttırma düzenleme hizmetlerinde kullanıyor olduğunu ispat edebilmesi gerekir. Ancak; davacının dava/marka işlem dosyasına sunduğu belge ve delillerden, davacının ticari faaliyet alanının sadece “yenilebilir sıvı yağlar” ile ilintili olduğu netlikle görülebildiğinden, dava konusu edilen markanın kapsamından bu emtialar TÜRKPATENT tarafından zaten çıkartılmış olduğundan, davacının ticaret unvanının kılavuz unsurunun himayesinin, sadece ticari faaliyet gösterdiği alanlar açısından yapılması gerektiğinden, davacının bu madde hükmüne dayalı hak iddiasının dava konusu markanın tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının 29.sınıf yönünden kısmen iptaline, Dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya dair istemlerin reddine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının 29.sınıf yönünden kısmen iptaline,
3-Dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Fazlaya dair istemlerin reddine,
5-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine
7-Reddedilen kısım itibariyle davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
8-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 3.106,88 TL yargılama giderinden payına düşen 1.553,44 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına
9-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.29/12/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 172,90.-TL
Posta Masrafı 333,98 .-TL
Bilirkişi Masrafı 2.600,00.-TL
Toplam 3.106,88.-TL