Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/165 E. 2022/392 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/165 Esas – 2022/392
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/165
KARAR NO : 2022/392

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/04/2022
KARAR TARİHİ : 17/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/11/2022
DAVA:
Davacı vekili 29/04/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davacının 1970 yılından beri sürdürmekte olduğu ticari faaliyetleri kapsamında tescilli markaları altında yurt içinde ve yurt dışında müşterilerine porselen yemek takımları, porselen objeler ve sofra tasarım aksesuvarları sunduğu, davalı firmanın … sayılı marka başvurusunda esas/tek unsur olarak kullanılmış bulunan “…” ibaresinin marka olarak tescil edilemeyecek bir ibare olduğunu, Türkçe’de “… porseleni” anlamına gelen bu kelime öbeğinin kullanılacağı emtiaların cinsini ve vasfını nitelendirdiğini, bu ibarenin davalı firma adına marka olarak tescil edilmesi halinde, ilgili sektörde faaliyet gösteren tüm aktörlerin kullanabileceği bu tamlamanın kullanımının davacının tekeline verilmiş olacağını, hal bu iken davacının bu markanın tesciline karşı dosyaladığı itirazların davalı TÜRKPATENT tarafından reddedilmiş olmasının haksız ve hukuka aykırı bir karar olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen markanın 6769 sayılı Kanun’un m. 5/1 (b, c, d) hükümleri kapsamında değerlendirilebilecek bir işaret olmadığını, yani marka başvuru sürecine ilişkin olarak TÜRKPATENT tarafından tesis edilen işlemlerin hukuka uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle;a altında yürüten saygın bir kuruluş olduğunu, “…” çatı markasının da TÜRKPATENT nezdinde “tanınmış marka” statüsüne alınmış olduğunu, dava konusu edilen markanın SMK’nın 5. maddesi anlamında tescil engeli taşıyan bir işaret olmadığını, markada geçen “…” ibaresinin “… porseleni” anlamına gelen bir slogan olduğunu, zaten davalının 2020 06776 sayılı tescilli markasının “… Seramiği”, 2004 42663 sayılı tescilli markasının da “… Porselen … Porseleni” ibarelerini esas unsur olarak ihtiva ettiğini, yani davalının dava konusu edilen marka üzerinde kazanılmış bir hakkının olduğunu, davacının da “yer gök seramik” ve “milli takım milli seramik” gibi slogan markalarının mevcut olduğunu, dava konusu edilen markada geçen “…” kelime öbeğinin bütüncül olarak ele alındığında doğrudan hiçbir emtiayı tanımlamadığını ve bu öbeğin ticaret alanında herkes tarafından kullanılan bir tamlama olmadığını, bu tür sloganların TÜRKPATENT tarafından tescil edilegeldiğine dair somut uyuşmazlığa emsal olabilecek çok sayıda tescilli marka bulunduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. Kararın davacı vekiline 04/03/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 29/04/2022 tarihinde açılan davanın 5000 sayılı kanunun 15/C maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 18/10/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Marka olabilecek nitelikte soyut-somut ayırt ediciliğinin bulunduğu, Tanımlayıcı/tasviri nitelikte olmadığı, Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan bir işaret olmadığı, dava konusu edilen 03.03.2022 tarih ve … sayılı YİDK kararının bu değerlendirmeler ile uyumlu olduğu, davacının hükümsüzlük talebinin bu değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı…” ifade edilmiştir.
… sayılı başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacının 21/02/2020 tarihinde “…” ibaresinin 21, 35. sınıflarda yer alan “21 Elektriksiz temizlik aletleri ve gereçleri: boya fırçaları hariç fırçalar, çelik talaşları, süngerler, çelik yünleri, üstüpüler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri, bulaşık eldivenleri, elektrikli olmayan cilalama makineleri, halı süpürgeleri, sopalı yer paspasları. Diş fırçaları, elektrikli diş fırçaları, diş ipleri, tıraş fırçaları, saç fırçaları, taraklar. Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri. Ütü masaları ve kılıfları, çamaşır kurutmalıkları, elbise askıları. Ev hayvanları için kafesler, akvaryumlar, vivaryumlar, terraryumlar. Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Fare kapanları, haşerat tuzakları, sinek ve haşeratı kovucu veya yok edici elektrikli cihazlar, sinek yakalayıcılar, sinek raketleri. Parfüm bekleri (yandığında koku yayan bekler), parfüm spreyleri ve vaporizatörleri (püskürteç), elektriklielektriksiz makyaj temizleme aletleri, pudra ponponları, tuvalet eşyaları için kutular. Püskürtmeli hortum başlıkları, sulama süzgeçleri için başlıklar, sulama aletleri, bahçe sulama süzgeçleri, musluklara takılan uçlar. İşlenmemiş cam, yarı işlenmiş cam, dekorasyon için cam mozaikler ve cam tozları (inşaat için olanlar hariç), cam yünleri (izolasyon ve tekstil amaçlı olmayan). 35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (….) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). Sıvı ve gaz yakıtlar: benzin, mazot, sıvılaştırılmış petrol gazı, doğal gaz, fueloil ile bunların kimyasal olmayan katkıların toptan ve/veya perakendeciliği hizmetleri. Elektrik enerjisinin perakendeciliği hizmetleri.” mal ve hizmetlerinde kullanılmak üzere marka olarak tescili istemiyle davalı kuruma başvuruda bulunduğu, başvuruya davacı tarafından itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca, itirazın reddine karar verildiği, bu kararın yeniden incelenmesi istemininde TÜRKPATENT YİDK’nun, … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği, anılan kararın iptali istemiyle Mahkememiz önündeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalıya ait önceki tarihlerde tescilli markaların 2020/06776, 2004/42663 sayılı “… Seramiği”, “… Porselen … porseleni” ibareli markaların 19, 21, 35. Sınıftaki “Bu sınıfa dahil biçimlendirilmemiş halde malzemeler: kum, çakıl, mıcır, asfalt, zift, çimento, kireç, alçı, sıva, beton, blok mermer. Beton, alçı, toprak, kil, taş, mermer, ahşap, plastik veya sentetik malzemelerden imal edilmiş ve şekil almış yapı/inşaat/yol yapımı ve benzer amaçlı malzemeler: metalden olmayan binalar/yapılar, yapı elemanları, direkler, bariyerler, tabii veya sentetik ısı ile yapıştırılabilen kaplamalar, çatılar için ziftli kartonlar, ziftli kaplamalar, ahşap ve sentetik malzemeden kapı ve pencereler. Yollar için metal, mekanik ve aydınlatmalı olmayan trafik işaretleri. Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. İnşaatlar için cam ürünleri. Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları. Akvaryum kumları. Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (….) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). Sıvı ve gaz yakıtlar: benzin, mazot, sıvılaştırılmış petrol gazı, doğal gaz, fueloil ile bunların kimyasal olmayan katkıların toptan ve/veya perakendeciliği hizmetleri. Elektrik enerjisinin perakendeciliği hizmetleri. Porselenden mamul süs eşyaları: Biblolar, heykeller, sanat eşyaları. Şişeler, kavanozlar, damacanalar, Elektrikli olmayan pişirme ve ısıtma gereçleri: Pişiriciler, ısıtıcılar, ızgaralar, griller, mangallar, barbeküler, metal pişirme şişleri. Porselenden, seramikten mamul ev ve mutfak eşyaları, kap kacak: Kovalar, çöp kovaları, tencereler, tabaklar, kağıt tabaklar ve bardaklar, tepsiler, cezveler, süzgeçler, kepçeler, yağlama kaşıkları, spatulalar, leğenler, taslar, yumurtalıklar, kek kalıpları, sürahiler, yemek saklama kapları, bardak ve tencere altlıkları; saksılar, sabunluklar, sabun dağıtıcıları, kağıt havlu dağıtıcıları, tuvalet kağıdı tutucuları, bebek banyoları, buz kalıpları ve buz kovaları; ısı yalıtımlı kaplar, mataralar, hazır piknik sepetleri (içinde tabakları bulunan), spor müsabakalarında verilen kupalar, ekmeklikler, ekmek sepetleri, Porselen kapı tokmakları ve kolları. Parfüm bekleri (yandığında koku yayan bekler), parfüm buhurdanlığı, parfüm spreyleri ve vaporizatörleri (püskürteç)…” mal ve hizmetler yer almaktadır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş, buna göre;
6769 s. SMK 5/1-b Maddeleri Uyarınca Değerlendirme
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 4. Maddesine göre; “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla, kişi adları dahil, sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların biçimi veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her türlü işaretten oluşabilir”. SMK’nın “Marka tescilinde mutlak red nedenleri” başlıklı 5. Maddesinin 1/b bendine göre ise; “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler marka olarak tescil edilemez”.
Markanın en önemli fonksiyonu markanın ayırt edici bir işaret olmasıdır. Ayırt edicilik fonksiyonu, işaretlerin genel ve temel bir özelliğidir. Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini başka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yaradığından, bir işaretin marka olma kabiliyetine haiz olması, o işaretin ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olmasına bağlıdır. Bir işaretin bu fonksiyona sahip olup olmadığının tespiti ise soyut olarak yapılmalıdır. Bir işaretin soyut ayırt edicilik niteliğinin varlığı tespit edildikten sonra, o işaretin marka olabilmesi açısından, ayrıca çizimle görüntülenebilmesi veya benzer biçimde ifade edilebilmesi gerekmektedir. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Tüketiciler bu sayede, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedir. Mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı da sağlanmaktadır. Markanın piyasa şeffaflığını sağlama fonksiyonunun yerine getirilmesi, markanın bir diğer fonksiyonu olan iletişim fonksiyonu ile kolaylaşmaktadır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca satmalarına ve tüketicilerin, malın menşei, nitelikleri ve imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Bilgilendirme neticesinde üreticiler, mal ve hizmetlerinin kalitesi ile tüketicileri kendilerine bağlayabilirler. Marka, iletişim fonksiyonu ile aynı zamanda rekabet piyasası ve tüketiciler açısından markanın teşhis fonksiyonunu somutlaştırmaktadır. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. İşaretlerin yukarıda belirtilen özelliklere ve fonksiyonlara sahip olabilmesi için öncelikle ve özellikle sınırlarının belirlenebilir olması gerekmektedir. Bir işaretin içerisinde bulunan unsurlar tespit edilebilir nitelikte değilse işaretin sınırlarının tespit edilmesi mümkün değil demektir. İşaretin unsurlarının dolayısıyla sınırlarının tespit edilebilir olması o işaretin diğer benzer işaretlerden ayırt edilmesini sağlamakta ve bu yolla teşebbüslerin mal ve hizmetlerinin ayırt edilmesini sağlamaktadır. Eğer işaretin unsurları tespit edilebilir değilse, o işaretin benzer diğer işaretlerden ayırt edilmesi mümkün değildir. Böyle bir işaretin soyut ayırt edici niteliğinin varlığından da söz edilemez. İşaretin, markaya özgü bu fonksiyonları yerine getirebilmesi, yani marka olabilmesi için maldan fonksiyonel açıdan bağımsız ve malın serbestçe seçilmiş bir unsuru olması zorunludur. Mal ve hizmetten bağımsız olmak demek, o malın ayrılmaz bir parçası olmamak, serbestçe seçilmiş bir unsur olmak, fonksiyonel açıdan o maldan farklı olmak, malın veya hizmetin kavram olarak adıyla aynı olmamak ve malın kavramsal unsurları arasında yer almamak demektir. Yani marka, malın özünden, tabiatından farklı olmalı, mala tamamen yabancı olmalıdır. Malın özüne ait olan, malın kavramsal unsurları arasında yer alan veya malın fonksiyonel açıdan gerekli bir unsuru olan işaretler marka olma kabiliyetine sahip değildir. Markanın maldan bağımsız olma şartı, malları teşhis edilebilir hale getirme fonksiyonunun zorunlu bir sonucudur. Piyasada malları teşhis edilebilir hale getirerek benzerlerinden ayıran marka, fonksiyonel olarak maldan, paketinden ve ambalajından bağımsız olmalıdır. Örneğin, cam eşyalar ve kablolar üzerindeki renkli çizgiler, o malların fonksiyonel açıdan zorunlu unsuru değildir, çünkü farklı çizgiler veya desenler bu malların farklılaştırılması için kullanılabilir. Ancak, markanın bağımsızlığından söz edilirken, markanın malın bir parçası olmadığı iddia edilmemektedir. Söz konusu olan, markanın maldan cisimsel olarak bağımsız olması değil, markanın malları ayırt etme fonksiyonunun gereği olarak fonksiyonel açıdan maldan farklı olmasıdır. Dolayısıyla, bu özelliklere sahip bir işaretin, malın teknik açıdan birleştirilmiş bir unsuru olması, marka olarak tescil edilebilmesine engel değildir.
Belirtilen bu şartları yerine getiren işaretler 4. madde anlamında marka olma niteliğine sahiptir. Şekiller de kural olarak markanın belirtilen bu fonksiyonlarına sahiptir, yani soyut ayırt edicilik niteliği vardır. Bir işaretin tescil edileceği mal veya hizmetten bağımsız olarak/herhangi bir mal veya hizmetle ilişkisi olmadan marka olma niteliğine (soyut ayırt edici nitelik) sahip olup olmaması ile, işaretin ilgili olduğu somut mal ve hizmetler bakımından ayırt edici niteliğinin bulunup bulunmamasını (somut ayırt edici güç) birbirinden ayırt etmek gerekmektedir ve her bir marka için ayırt edicilik incelemesi her iki nitelik açısından da ayrı ayrı yapılmalıdır.
Dava konusu edilen “…” markası, renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markasıdır; işarette kullanılan kelimeler aynı düz yazım karakterindeki siyah renkli harflerle sadece baş harfleri büyük olacak şekilde aynı puntolarda ayrı olarak yazılmıştır ve bu yazım özellikleri itibariyle öbek içerisinde tek bir kelimenin, tek başına ön plana çıktığı söylenememektedir. Dolayısıyla; işarette kullanılmış olan “…” bütünleşik olarak, bir kelime öbeği/tamlaması şeklinde algılanmaktadır.
Bunlara göre işarette kullanılan “…” tamlaması İngilizce olup, Türkçe’deki karşılığı “… Porseleni” şeklindedir. İngilizce tamlamanın yapısı ve içeriğindeki kelimeler, İngilizce’ye tam anlamıyla vâkıf olmayı gerektirmeden, ülkemizde de sıklıkla kullanılan bir tamlama yapısı ve kelimeleri ihtiva ettiğinden, öbeğin ortalama seviyedeki Türk tüketiciler nezdinde de “… porseleni” anlamıyla algılanabileceği düşünülmektedir. Zira, kelime öbeğinde geçen, aslında Fransızca olan “porcelain” ibaresi, dilimize de “porselen” şeklinde, “Kaolinden yapılma, beyaz, sert ve yarı saydam çömlek hamuru, bu hamurdan yapılmış (tabak vb.)” anlamını haiz bir cins isim olarak aynen geçmiştir. Türkçe’de “dünya” anlamına gelen “world” ibaresi de, yazım ve konuşma dilinde sıklıkla geçen bir ibaredir. Ancak; bu iki “beynelmilel” kelimeyle oluşturulan isim tamlamasının ise, bütünleşik olarak, İngilizce’de dahi, ticari hayatta sıklıkla kullanılan bir tamlama olduğu düşünülmemektedir. Dava konusu işarette geçen “…” ibaresinin, tüketicilerinin zihninde, ilave bir çaba olmaksızın doğrudan “… porseleni” algısını uyandırdığı kabul edilse dahi, “… porseleni” olarak bilinen bir ürün olmadığından, işaretin tüketici zihninde uyandırdığı algının doğrudan bir ürünü işaret etmesi ihtimali görülmemektedir. Yani; “…” ibareli bir markayla karşılaşan tüketicilerin zihinlerine, bu ibareyi duyduklarında veya gördüklerinde, spesifik olarak tek bir ürünün adını gelmemektedir. Böyle bir intibaya ulaşabilecekleri düşünüldüğünde dahi, bu işaretin kullanıldığı “porselen”lerin veya başka ürünlerin “dünyaya ait” olmasının tüketici algısında herhangi bir mantıklı karşılığı yoktur. Çünkü, mesela “… lideri” şeklinde bir kavram olabilecek ise de, “… porseleni” diye bir kavram yoktur. Dolayısıyla; “… porseleni” isim tamlamasının, davalı firma tarafından oluşturulmuş, özgün bir tamlama olduğu değerlendirilmektedir. Yerleşik birer anlamı haiz kelimelerden oluşturulmuş isim tamlamalarının hepsinin, doğrudan ve herhangi bir zihni çabaya gerek kalmaksızın bir nesneyi/durumu/insanı vs. çağrıştırdığı, bir “cins isim” olduğu düşünülemez. Dava konusu edilen markada, anlamları bilinen/bilinebilecek kelimelerle oluşturulmuş tamlamanın özgünlüğü gözetildiğinde, bu tamlamanın bir “pazarlama stratejisi” kapsamında, davalının ürünlerini başka kişi ve kuruluşların ürünlerinden ayırt etmeyi sağlayacak bir “slogan” olabileceği, yani markasal hüviyette asgari soyut ayırt ediciliği haiz bir işaret olarak kabul edilebileceği düşünülmektedir. Üstelik, davalının “… seramiği” ve “… porseleni” ibarelerini esas unsur olarak ihtiva eden tescilli başkaca markaları da mevcuttur ve bu markalarda İngilizce olan “…” ibaresinin aynısının/benzerinin Türkçesi esas unsur olarak kullanıldığından, bu markalarda kullanılan kelime öbeklerinin tüketici zihninde oluşturduğu ilk algının, somut uyuşmazlığa konu işaretin/kelime öbeğinin algısından “daha da doğrudan” olduğu kabul edilmelidir.
Davalının “… Seramiği ve … Porselen … porseleni” görselli bu markalarını görmüş/bilen bir tüketicinin, somut uyuşmazlığa konu “…” işaretini görünce bu işareti davalı ile ilişkilendirme ihtimali, ayırt edici bulmayarak marka olduğunu anlamama ihtimalinden daha yüksektir. Hatta yukarıda da bahsedildiği üzere, tüketicinin bu işareti görünce “yanılarak”, markanın üzerinde kullanıldığı ürünlerin “dünyaya ait” olduğunu düşünme ihtimali bile, işareti “ayırt edici bulmayarak marka olduğunu anlamama” ihtimalinden daha yüksektir.
Bu sebeplerle, dava konusu edilen “…” işaretinin, üzerinde kullanıldığı “porselenden mamul ürünler” dahil tüm emtialar açısından markasal hüviyette soyut ve somut ayırt ediciliği haiz bir işaret olduğu sonucuna varılmıştır.
Sonuç olarak; “…” görselli markanın gerek soyut olarak ayırt edici niteliği olmadığı ileri sürülebilecek bir işaretten oluşmadığı, gerekse emtia listesindeki mal ve hizmetlerle spesifik bir ilişkisinin bulunmadığı, bu emtialardan fonksiyonel ve anlamsal açılardan bağımsız olduğu, “…” ibaresinin söz konusu emtiaların (olabilecek) bir özelliğini ya da kompozisyonunu doğrudan doğruya ve derhal düşündürmediği, bu ilişkinin tüketicinin algısında ilave bir irdeleme veya analize gerek olmadan doğrudan kurulamayacağı gerçekleri gözetildiğinde, dava konusu edilen marka başvurusunun “marka olabilecek nitelikte somut ve soyut ayırt ediciliği haiz bir işaret” olduğu kanaatine varılmıştır.
6769 s. SMK 5/1-c Maddeleri Uyarınca Değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın 5/1-c bendine göre, “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler” marka olarak tescil edilemez.
Bir işaretin SMK m. 5/I-c kapsamında değerlendirilebilmesi için; mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini, vasfını, amacını hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, mal veya hizmet ile sıkı ilişkisi sebebiyle mal veya hizmetin bir özelliğini derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir. SMK 5/1-c hükmü uyarınca, marka kapsamındaki mal veya hizmetleri tanımlayıcı nitelikteki işaretler marka olarak tescil edilmek suretiyle bir şahsın inhisarına verilemez. Zira mal veya hizmeti tanımlayıcı nitelikteki bu tür işaretler üzerinde bir kişiye marka hakkı tanınması, rekabet imkânının haksız biçimde sınırlandırılmasına yol açar. Çünkü marka üzerinde elde edilen hak, aynı zamanda bir ‘tekel hakkı’dır. Marka sahibi, kendisi dışındaki kişi ve kuruluşların, aynı işareti/tanıtma vasıtasını, başkalarının kullanmasını engelleyebildiğinden, bu söylenebilmektedir. Dolayısıyla, üzerinde kullanılacağı mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini tek başına ihtiva eden, o mal veya hizmet için tanımlayıcı olan bir işaret, marka olarak tescil edilmemelidir. Bu tür işaretler, ancak ve sadece, yanına ayırt edici ekler/eklemeler/başka unsurlar alınmak şartıyla oluşturulacak yeni markalarda herkes tarafından kullanılabilir. Bu durumda; dava konusu “…” işaretinin, reddedildiği emtialar açısından tanımlayıcı özelliği bulunup bulunmadığı irdelenmelidir.
Yukarıda, 5/1-b bendi ile ilgili değerlendirmelerimiz esnasında da belirttiğimiz üzere; dava konusu edilen markada geçen “…” ibaresinin, bütünleşik olarak algılandığı şeklinde markanın esas/tek unsuru olduğu görülse de, Türkçe’de “… porseleni” anlamına gelen bu kelime öbeğinin “porselenin tüm dünyaya ait olduğu” algısını yaratmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, “dünya porseleni” diye bilinen bir ürün türü olmadığından, işaretin tüketici zihninde uyandırdığı algının doğrudan belli bir ürün türünü ya da ürünün vasfını işaret etmesi ihtimalinin bulunmadığı, ayrıca “…” şeklinde bir tamlamanın İngilizce’de dahi bir emtianın cinsini, vasfını, türünü, kaynağını işaret eden bir tamlama hüviyetinde yerleşik olarak kullanılmadığı değerlendirilmiştir. Şayet, dava konusu edilen işaret, “best porcelain of the world” gibi, “… en iyi porseleni” anlamına gelen bir sıfat tamlaması şeklinde markasallaştırmak istenseydi, “… porseleni”nin bir sıfat ile “nitelendirildiği” yani vasfının, çeşidinin vs. bildirildiği savlanabilecek idi, ki somut uyuşmazlıktaki durum böyle değildir.
Nitekim Yargıtay da olayımıza emsal teşkil edebilecek bir kararında “…..anılan ibarenin özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran saat emtiası için karakteristik bir özellik belirten bir işaret olduğu sonucuna varılamaz….” demekle; “özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran bir emtianın karakteristik bir özelliğini belirten işaretlerin” marka olarak tescilinin mümkün olmadığına işaret etmiştir. Halbuki; “…” şeklindeki esas/tek kelime unsuru itibariyle, doğrudan, zihni bir çabaya gerek olmaksızın, herkes tarafından bilinen ve ticaret alanında herkes tarafından kullanılabilecek olan bir anlamı zihinde uyandırmamakta, kavramsal olarak 21 ila 35. Sınıflara giren mal ve hizmetlerin, “porselenden yapılan ürünler” dahil olmak üzere, hiçbirinin karakteristik bir özelliğini betimlememekte ya da bu emtiaların cinsini, vasfını ve türünü belirtmemektedir.
Sonuç olarak; dava konusu edilen “…” markasının, tescili kapsamına giren mal ve hizmetleri tanımlayıcı/tasviri nitelikte olmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır.
6769 s. SMK 5/1-d Maddesi Uyarınca Yapılan Değerlendirme
6769 s. SMK’nın 5/1-d maddesi; “Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler”in mutlak olarak reddedileceğini ifade etmektedir. Bu madde hükmüne göre;
Öncelikle, madde hükmünde yer alan “….işaret ve adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler” ifadesine göre, ele alınan markanın bu madde hükmü kapsamında yer alabilmesi için, ele alınan işaret ya da adlandırmanın markanın tek veya esas unsuru olması gerekir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre; “bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır”.
Dava konusu edilen markanın esas/tek unsuru konumunda kullanılmış olan “…” kelime öbeği, bütünleşik olarak algılanmakta ve Türkçe’de “… Porseleni” anlamına gelmektedir. Her ne kadar bu tamlama içerisinde geçen “porselen” ibaresi bir “çömlek hamuru/bu hamurdan yapılan ürün” anlamlarına gelmekte ve bu ibare ticaret alanında herkes tarafından kullanılmakta ise de, bu ibare dava konusu edilen markada bütünleşik ve davalı tarafından kurgulanmış bir tamlama içerisinde yer almaktadır. Bu özelliklerde kullanılan ürün cins isimlerini ihtiva eden markaların, sırf bir cins isim markanın içerisinde geçti diye SMK m. 5/1-d hükmü kapsamında değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir. “…” kelime öbeği, İngilizce’de dahi, ticari hayatta herkes tarafından kullanılan bir tamlama değildir. Zira; “… porseleni” olarak bilinen bir ürün yoktur. Dava konusu edilen markada, anlamları bilinen/bilinebilecek kelimelerle oluşturulmuş tamlamanın özgünlüğü gözetildiğinde, bu tamlamanın bir “pazarlama stratejisi” kapsamında, davalının ticari faaliyetlerini başkaca firmaların ticari faaliyetlerinden ayırt etmeyi sağlayacak biçimde tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle özgün bir kompozisyonda, yani “ticari dürüstlük kuralları” içerisinde kalarak yaratılmış/orijinal bir marka olduğu, dolayısıyla “ticaret alanında herkes tarafından kullanılması”nın hayatın olağan akışı içinde beklenebilir olmadığı düşünülmüştür. Bu yüzden de; somut olayımızda, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-d maddesinde düzenlenen mutlak red nedeninin de gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan hususlar kapsamında somut olayda, 6769 s. SMK 5/1-b, c, d maddesi uyarınca hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/11/2022