Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/153 E. 2022/244 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/20
KARAR NO : 2022/111
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Tanınmış Marka Siciline Kayıt)
DAVA TARİHİ : 19/01/2022
KARAR TARİHİ : 14/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/04/2022
DAVA:
Davacı vekili 19/01/2022 harç tarihli dava dilekçesiyle özetle, müvekkili şirkete ait … markasının, sektöründe herkes tarafından bilindiğini, müvekkili şirketin markasına yaptığı yatırımların zayi olmaması ve markanın itibarında başkalarının yararlanmaması amacıyla TÜRKPATENT’e başvuru yaptığını, ancak müvekkili şirketin … sayılı “…” ibareli markasının tanınmışlığının tespiti için reddedildiğini, müvekkilinin söz konusu red kararına karşı yapmış olduğu itirazın YİDK’nun 16/11/2021 tarih … sayılı kararı reddedildiğini, kurum kararının hatalı olduğunu belirterek, … sayılı kararın iptali ile “…” ibareli markanın tanınmışlığına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın sunmuş olduğu delillerin tanınmışlığın tespitine yetmediğini, YİDK Kararının yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, 5000 sayılı Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali, bu konuda Türkpatent yetkisiz görülür ise tanınmışlığın tespiti istemine ilişkindir.
Davacının “…” ibareli markanın tanınmış marka olarak tespiti talebi ile Markalar Dairesi Başkanlığı’na müracaat ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın markanın tanınmışlığının tespitinin uygun bulunmadığının bildirildiği, bu tutanağa istinaden tanınmışlık tespiti talebinin reddine karar verildiği, davacının bu karara karşı itirazda bulunduğu, itirazı değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 16/11/2021 tarih … sayılı YİDK kararı ile bu itirazın da reddine karar verdiği, bu kararın iptali talebiyle davanın açıldığı tespit edilmiştir.
6100 sayılı HMK m.114/1-h bendine göre; Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması, dava şartıdır.
HMK m.115 hükmüne göre; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararının olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. Hukuki yarar, davanın açıldığı tarihte var olmalıdır. Aksi takdirde mahkemenin hukuki yararın bulunmaması sebebiyle davanın usulden reddine karar vermesi gerekir. Hukuki yarar eksikliği, belli bir süre verilerek giderilebilecek dava şartı değildir.(Pekcanıtez H., Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, 15.Bası, İstanbul 2017, s.947-948)
Bir markanın tanınmış marka olması, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; markanın tanınmışlığı, sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Bir markanın belli bir zaman dilimi içerisinde tanınmışlık mertebesine erişmesi, bu durumun ilanihaye süreceği anlamına gelmez. Belli bir süre tanınmışlık mertebesine erişen marka, gerek iç gerekse dış faktörler nedeniyle ilgili tüketici kesiminde bilinirliğini yitirebilir. Marka sahibinin markasına yaptığı yatırım, reklam, markanın üzerinde bulunduğu mal ve hizmetlerin kullanım yoğunluğu, toplumun sürekli yenilenen ve güncellenen ihtiyaçları, mal ve hizmetlere olan ilgi ve alakanın sürekli bir devinim içerisinde bulunması gibi olgular, bir markanın tanınmış marka olma olgusunu her somut olayda yeniden değerlendirilmesini gerekli kılar.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05/02/2020 tarih ….Karar sayılı kararında ve yine aynı dairenin 30.11.2020 tarih 2020/741 esas 2020/5484 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Her ne kadar davalı Kurum tarafından Tanınmış Marka Sicili oluşturularak kendisine başvuru halinde başvuru konusu markanın tanınmışlık niteliğine haiz olup olmadığı konusunda inceleme yaparak bu nitelikte gördükleri markalar için sicil oluşturulmuş ise de; davalı Kurumun kanunen böyle bir sicil oluşturma yetkisi olmadığı gibi, tanınmışlık özelliği sabit bir olgu olmadığından, herhangi bir davada dayanılan markanın tanınmış olduğunun ileri sürülmesi halinde, her bir somut olayda o markanın tanınmış olup olmadığı ve tanınmışlığını sürdürüp sürdürmediğinin münferiden ispatlanması gerektiği kabul edilmektedir.
Belirtilen gerekçelerle somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirketin “…” markasının tanınmış marka olarak TÜRKPATENT nezdinde yaptığı başvurunun reddedilmesine ilişkin YİDK kararının iptali ve bu konuda Türkpatent yetkisiz görülür ise tanınmışlığın tespiti istemli davada hukuki yararının mevcut olmadığı, zira yasal mevzuat hükümleri gereği TÜRKPATENT’in Tanınmış Markalar Sicili oluşturması yetkisinin bulunmadığı, 15/07/2018 tarih 30479 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi m.370 hükmünde Markalar Dairesi Başkanlığı’nın görevleri arasında “markaların tanınmışlık düzeyleri ile ilgili esasların belirlenmesi ve uygulamaya konulması işlemleri” düzenlenmişse de, söz konusu düzenlemenin davalıya tanınmış marka sicili tutma görevi yüklediği olarak yorumlanamayacağı, salt bir markanın tanınmışlık kriterlerinin neler olduğu hususunda düzenleyici işlem yapma yükümlülüğü altında bulunduğu olarak yorumlanacağı, aksi yöndeki kabulün yukarıda izah edilen markaların tanınmışlığı olgusunun dinamikliği özelliği ile bağdaşmayacağı, bu hale göre davacının tanınmışlık tespiti isteminin reddine ilişkin kararın iptali isteminde hukuki yararının bulunmadığı, davacının ” …” ibareli markasının her somut olayda tanınmış olup olmadığının ilgili mercilerce değerlendirilmesi gerektiği, hukuki yarar yokluğu nedeniyle dava şartında noksanlık bulunduğu, bu noksanlığın giderilebilir niteliğinin bulunmadığı anlaşıldığından davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- AAÜT 7. Maddesi uyarınca ön inceleme zaptı imzalanmadan karar verildiğinden tarifede yazılı ücretin yarısı olan 3.687,50-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341 ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/04/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.