Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/141 E. 2022/351 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/141 Esas – 2022/351
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/141
KARAR NO : 2022/351

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 13/04/2022
KARAR TARİHİ : 13/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/10/2022
DAVA:
Davacı vekili 13/04/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 2020/138988 sayılı “… textile & desing” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin 2002/13198, 2003/10068, 2011/101522, 2018/09889, 2018/111519, 2018/11913, 2018/64276, 2019/37691, 153871 sayılı ve “… v şekil”, “….”…” ibareleri markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kısmen kabulüne karar verilerek başvurunun kısmen reddedildiğini, bu ret kararına karşı müvekkilin yeniden inceleme taleplerinin TÜRKPATENT … sayılı YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiği, oysa verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin tescil ettirmek istediği “… textile design” markasının tüketiciler tarafından bilinmediğini, müvekkilinin … grubu başta olmak üzere birçok büyük tekstil firmasına üretim yaptığını, müvekkilinin doğrudan nihai tüketiciye ürün ulaştırmadığını, davalı şirket ile müvekkilinin tekstil alanında faaliyet gösterseler de hitap ettikleri kitle, müşterileri ve çalıştıkları şirketlerin farklı olduğunu, “…” ibareli birçok markanın Kurum nezdinde kayıtlı olduğunu, davalının markasını kullanmadığını, davalı yan markası ile müvekkili markalarının benzerlik taşımadığını, aralarında hem yazım, hem şekil hem de işitsel olarak farklar bulunduğunu, davalı markalarının “…” esas unsuruna sahip olduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kararın yerinde olduğunu; kurum tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin “…” markasını çok uzun yıllardır kullandığını, davacının iddialarının haksız olduğunu, müvekkilinin markası ile davacı markasının benzer olduğunu, markaların görünüş, yazılış ve düzenleniş biçimlerinin tüketici kitlesi nezdinde karıştırmaya sebebiyet vereceğini, tarafların aynı sektörde faaliyet göstermeleri nedeniyle aynı tüketici grubuna hitap ettiğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacıya ait 2020/138988 kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgeleri getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davacı başvurusu olan 2020/138988 sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali isteminden ibarettir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 14/02/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 13/04/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 07/09/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu 2020/138988 sayılı marka başvurusu kapsamında reddine karar verilen malların tamamının, davalı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında yer alan mallar ile aynı ya da aynı tür oldukları, – Bununla birlikte taraf markalarını oluşturan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açıdan yarattıkları bütünsel algılar ve rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan gerekçeler ile ilgili tüketiciler nezdinde birbirleri ile karıştırılabilir düzeyde bir benzerlik ilişkisi içerisinde olmadıkları…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “… textile & desing” ibaresinden oluştuğu, başvuru kapsamından çıkartılan 24 ve 25. sınıftaki “24.sınıf: Bebekler için kundak örtüleri. Kampçılar için uyku tulumları. 25.sınıf:Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler.” mal ve hizmetlerin yer aldığı, itiraza mesnet markaların “… v… “…” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 24, 25 sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka başvurusu kapsamında reddine karar verilen emtialar, davalı yanın redde gerekçe markaları kapsamında aynı sınıflarda yer alan emtialar ile birebir aynı ya da aynı türdeki ürünlerdir. Bu bağlamda taraf markalarının kapsamları itibariyle, detaylı bir tespit yapılmasına gerek olmaksızın, birbiri ile benzer ihtiyaçlara yönelik, benzer tüketici gruplarına hitap eden, doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde bulunan, satış ve sunum biçimleri ile pazarlama yöntemleri aynı olan emtiaları kapsadıkları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… textile & desing” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “……., “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Taraf markaları karşılaştırıldıklarında, dava konusu markanın “… textile & desing” şeklinde olduğu, “…” ibaresinin dilimizde bilinen bir karşılığı bulunmadığı gibi ülkemizde yaygın olarak bilinen yabancı dildeki sözcüklerden biri olduğu yönünde de bir algı edinilmediği, yapılan araştırmalarda “…” kelimesinin Arapçada “sakınmak, kaçınmak, çekinmek” anlamında kullanılan bir kelime olduğu, isim olarak da kullanıldığı görülmüştür. Ancak bu anlamının ülkemiz ortalama tüketicisi tarafından bilinebilir olmadığı, bu haliyle anılan ibarenin dört harften oluşan, kısa sözcük niteliğinde, yabancı dilde bir sözcük/isim olarak tüketicilerce algılanacağı ve “….” şeklinde telaffuz edileceği, markadaki “textile&design” ibarelerinin ise “tekstil – tasarım” anlamına gelen ve uyuşmazlık konusu emtialar açısından jenerik/yaygın kullanılan sektörel ibareler olduğu değerlendirilmiştir. Bu haliyle dava konusu markanın esas unsuru … sözcüğüdür.
Davalı yanın redde gerekçe markaları ise “…”, “…”, ve “… fashion for all sizes” şeklinde olup her üç markanın da esas unsurunun doğrudan “…” kelimesi olduğu, anılan ibarenin Arapça kökenli olduğu ve gül çiçeği anlamına geldiği, yazımın uygun şekilde “ver-da” olarak iki heceli telaffuz edileceği değerlendirilmektedir. Davalı yanın markalarındaki sair ibarelerin bütünsel ayırt ediciliğe etkileri bulunmayan tali unsurlar oldukları görülmüştür. Bu bağlamda tespiti gereken husus “…” ve “…” esas unsurlarına haiz taraf markalarının, bütünsel algıları itibariyle, tüketiciler nezdinde benzer olarak algılanıp algılanmayacakları ve bu algının başvuru konusu marka kapsamında reddine karar verilen emtialarda karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır.
Dava konusu marka yukarıda da belirtildiği üzere “…” harflerinden oluşan, dilimizde yaygın bilinen somut bir anlamı bulunmayan, yazıldığı gibi okunacak bir kelime markasıdır. Davalı yanın redde gerekçe markaları ise “… şeklinde yine iki hecede okunacak, beş harfli ve kavramsal karşılığı toplum nezdinde yaygın olarak bilinmese de günümüzce bir kadın ismi olarak yaygın kullanımı bulunan bir ibaredir. Her ne kadar “…” ve “…” kelimeleri “…” harflerini aynı dizilimde içermekte ve kelimeler arasındaki tek harf farkı “D” harfinden ibaret olarak görülmekte ise de “D” harfinin farklılığından kaynaklı olarak her iki kelimenin hecelemeleri farklılaştığı gibi (…) – (ver-da) telaffuzları da farklılaşmakta olup bu bağlamda gerek ilk hece (ve- ver) gerek ikinci heceler (ra – da) itibariyle telaffuzlar birbirinden uzaklaşmakta ve hatta “…” kelimesinin son sesi olan “da” sesinin, uzatılan bir vurgu ile telaffuzu mümkün olduğundan da ses son hecede yükselmektedir. Bu haliyle işaretlerin harf dizilimsel olarak benzer bir dizilime sahip olduğu mutlak bir durum olmakla birlikte gerek “…” kelimesinin tüketiciler tarafından yabancı bir kelime/yabancı bir isim ya da uydurulmuş bir sözcük gibi algılanacak oluşu gerekse de “…” kelimesinin ülkemizde sıkça tercih edilen bir kadın ismi olması, tüketicinin bu iki kelimeye yükleyeceği anlamları da farklılaştıracaktır. Bu bağlamda taraf markalarının bütünsel anlamda bıraktıkları izlenimlerin, ilgili tüketici kitlesinin, birbirinden somut farklılıkları bulunan iki ayrı sözcük ile karşı karşıya olduğunu fark etmesini sağlayacak nitelikte olduğu, ortalama tüketicilerin zeka düzeyi düşük, karşılaştığı her işareti her hal ve koşulda birbiri ile ilişkilendirecek kimseler olarak değerlendirilmemesi gerektiği, temelde 4 ve 5 harften oluşan bu tür kısa sözcük markalarında tek bir harf farkının dahi kimi durumlarda kelimelerin birbirlerinden farklı olarak algılanmaları için yeterli olacağı, bu bağlamda tüketicilerin her iki tarafa ait markalar altında sunulan hizmetleri/malları karıştırmak suretiyle satın alma yahut bu hizmetler/mallardan yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşme ihtimallerinin bulunmayacağı, başvuru konusu işaretin davalı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Karıştırılma ihtimali incelenirken, markaların görsel, işitsel ve anlamsal özelliklerinin tamamı gözetilerek bütünsel anlamda bıraktığı intiba üzerinden bir değerlendirme yapılması gerekmekte salt markaların ortak harf dizilimleri taşıyor olmaları nedeniyle işaretlerin benzer görülmeleri doğru ve isabetli bir değerlendirme biçimi olmayacaktır. Dolayısıyla somut uyuşmazlık kapsamında taraf markaları arasındaki benzerlik ilişkisinin iltibas ihtimaline neden olup olmayacağı değerlendirmesinde görsel, işitsel ve kavramsal unsurların her somut olayda eşit öneme sahip olmadığının göz ardı edilmemesi gerektiği, özellikle kavramsal açıdan oluşan ve yukarıda izah olunmaya çalışılan farklılığın, tüketicilerce derhal algılanabilecek düzeyde olduğu değerlendirilmektedir. Somut uyuşmazlıkta da taraf markalarının aslında iki heceli kısa sözcük markaları oldukları gözetildiğinde, bu düzeydeki bir farklılığın yeterli görülmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Nihayetinde her ne kadar taraf markaları redde konu emtialar bakımından aynı ya da aynı tür malları taşımakta iseler de markaların bir bütün olarak ilgili tüketici kitlesi nezdinde yarattıkları algıda aynı iktisadi kaynağa ait, birbirlerinin devamı ya da serisi niteliğinde algılanabilecek işaretlerden oluşmadıkları, taraf markaları ile aynı ya da farklı zamanlarda karşı karşıya kalan tüketicilerin, dava konusu markayı gördüğünde zihninde davalı markalarını çağrıştırmasını gerektirir bir benzerliğin işaretler arasında mevcut olmadığı, sözcükler arasındaki harf dizilimsel benzerlik halinin, özellikle kelimelerin telaffuzu esnasında ve yine anlamsal açıdan oluşan somut farklılığın yanı sıra görsel unsurlar itibariyle de oluşan farklılık ve yine taraf markalarının kısa sözcük markaları olması nedeniyle koruma kapsamlarının daha dar yorumlanması gerekliliği gözetildiğinde, ilgili tüketiciler nezdinde, işaretler arasında iktisadi – idari kaynaklar açısından ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik algısının mevcut olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne, TÜRKPATENT YİDK’ nın … sayılı kararının iptaline karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5- Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.808,38 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.13/10/2022