Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/139 E. 2022/359 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/139 Esas – 2022/359
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/139
KARAR NO : 2022/359
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/04/2022
KARAR TARİHİ : 20/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/10/2022
DAVA:
Davacı vekili 12/04/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2018/72697 sayılı ve “… …” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin markaları ile dava konusu markanın karıştırılabilecek düzeyde benzer olduğunu, dava konusu markanın esas unsurunun “… … ÇİĞKÖFTE” olduğunu, sair unsurların tali nitelikte olduğunu, davalı markasındaki “…” kelimesinin uyuşmazlık konusu emtialarda ayırt edici olduğunu, bu ibarenin taraf markalarındaki ortak kullanımının markaları benzer kıldığını, taraf markalarının sınıfsal açıdan da ayniyet düzeyinde benzer olduklarını, markaların işitsel olarak yüksek düzeyde benzerlik taşıdıklarını, dava konusu markanın, müvekkili markasını bütün olarak taşıdığını, kavramsal olarak da işaretlerin benzer olduklarını belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü 29 ve 30. sınıf emtialar ile 35. sınıfın “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için malların bir araya getirilmesi hizmetleri” şeklindeki alt sınıfı içerisinde yer alan 05. sınıfın “Gıda (besin) takviyeleri, zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar, bebek mamaları” emtiaları ile 29 ve 30. sınıf kapsamındaki emtiaların tümü ve 43. sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek hizmetlerinin sağlanması” hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; YİDK tarafından alınan kararın usule ve hukuka uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahıslara usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapılığı halde davaya cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 17/02/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 12/04/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 02/09/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan ve davaya konu edilen mal ve hizmetlerin tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamındaki mal ve hizmetler ile aynı ya da benzer olduğu, davacı yanın “…” ibaresini ihtiva eden markaları ile dava konusu “… … ÇİĞKÖFTE” esas unsurunu taşıyan markaları bütün olarak incelendiklerinde, markaları oluşturan görsel, işitsel ve kavramsal unsurların bir arada değerlendirilmesi sonucu oluşan nihai bütünsel algılar itibariyle ilgili tüketiciyi yanılgıya düşürecek bir benzerlik yaratmadıkları…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 29, 35ve 43.sınıftaki “29.sınıf: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 30.sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez 35.sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için; 05.sınıf: Gıda (besin) takviyeleri, zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar, bebek mamaları 29.sınıf:Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 30.sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez malların bir araya getirilmesi hizmetleri 43.sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2018/72697 sayılı ve “… …” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 08, 09, 35, 36, 38.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda
taraf markaları 29 ve 30. Emtia sınıflarını birebir kapsamakta olup bu sınıflarda markaların kapsamlarının birbirleri ile birebir örtüştüğü, bununla birlikte her ne kadar davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 35.sınıf 05 alt grubundaki satış hizmetleri bulunmamakta ise de mal üreten işletmenin kendi ürettiği malı kendi işletme bünyesine aynı isim altında satışa konu edeceği de karineten kabul edilmekte olunduğundan, üretilen mal ve aynı malların satışı hizmetleri arasında da (1-34 mal grubu ile 35.05 alt grubunda aynı malların satışına yönelik hizmetler) benzerlik ilişkisi bulunduğu sonucuna varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “… …” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Markalar karşılaştırılırken görsel, işitsel ve anlamsal açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur. Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu genel tespitler doğrultusunda taraf markaları karşılaştırıldıklarında, dava konusu markanın “…” şeklinde kırmızı ve yeşil renklerle oluşturulmuş bir şekil ve sözcük markası olduğu, markanın ön kısmında yuvarlak bir logo içerisinde kırmızı renklerle yazılmış “…” harfleri, bu logonun hemen bitişiğinde yeşil renkte yazılmış “…” kelimesi, “m” harfini sağ üst köşesinde kırmızı ve yeşil renkli yaprak figürleri, en sağ kısımda ise kırmızı renkte yatay bir dikdörtgen formun içinde yazılmış “çiğ köfte” kelimelerinden oluştuğu, markanın en altında ise “lezzet durağında bi …” şeklinde oldukça küçük harflerle yazılmış, tali nitelikte bir slogana yer verildiği görülmektedir. Markanın bu haliyle hakim unsurlarının “…” ve “… ÇİĞKÖFTE” ibareleri olduğu, “çiğköfte” ibaresinin uyuşmazlık konusu gıda ürün ve hizmetleri açısından jenerik/cins vasıf bildirici bir yiyecek adı olduğu, “…” kelimesinin bütün olarak Türkçede ya da yaygın bilinen yabancı kelimeler arasında mevcut anlama sahip bir kavram olmadığı, “…” harflerinin ise yine bir harf kısaltması olarak konumlandırıldığı görülmektedir.
Davacı yanın önceki tarihli markaları incelendiğinde ise işlem dosyasına dayanak tek markasının “… …” şeklinde olduğu, “…” kelimesinin davacı yanın çatı/lider markası olduğu, “…” kelimesinin ise günlük dilde kullanılan, somut anlamsal karşılığı bulunan Türkçe bir sözcük olduğu “ara verme, duraklama” gibi anlamlara sahip olduğu, bu haliyle davacı yanın işbu markasında esasen koruma altına alınmak istenilen ibarenin “…” kelimesi olduğu, keza davacı yanın hükümsüzlük talepli sair markaları incelendiğinde ise “… SOKAKTA …”, “… …”, “… SOKAK MOLASI”, “… …” gibi markalarının bulunduğu, söz konusu markaların da tamamında “…” ibaresinin bağımsız ayırt edici karakterini korur şekilde kullanılarak seri markalar yaratıldığı, bununla birlikte davacı yanın şeklindeki sair markalarında ise “…” ibaresinin bağımsız ayırt edici karakterini korur nitelikte kullanılmadığı, “heyyamola” şeklindeki bütün, tek parça halinde yazılmış ve somut bir anlam taşımayan 9 harfli bir kelimenin son dört harfinde yer alan “…” sözcüğünün, tüketicilerce bağımsız karakterini korur şekilde algılanmayacağı, bu ibarenin bütün olarak algılanacak olduğu değerlendirilmektedir. Bu halde davacı yanın markalarının “…” ve “HEYYAMOLA” esas unsurlu markalar oldukları görülmüştür.
Taraf markalarına yönelik bu genel tespitler sonrasında, somut uyuşmazlık açısından değerlendirilmesi gereken husus, taraf markalarının esas unsurları ve bu unsurlar ile birlikte markaların bütün olarak sahip oldukları görsel, işitsel ve kavramsal algının, ortalama tüketiciler nezdinde, işaretler arasında karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik yaratıp yaratmayacağıdır.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve ayırt edici niteliğinin ne denli yüksek olduğudur. Somut olayda ise öncelikle taraf markalarının bütüne hakim görsel kıyaslamalarında herhangi bir benzerlik ilişkisi içerisinde olmadıkları, dava konusu başvurunun görsel anlamda hiçbir figüratif unsur içermeyen davacı markaları ile benzerlik göstermediği, … … ve … … şeklindeki markalardan ise somut bir biçimde zaten farklı olduğu sonucuna varılmıştır.
Dava konusu markada yer alan kelime/harf unsurları açısından ise “…” harflerinin hiçbir şekilde davacı markalarında yer alan bir kombinasyon olmadığı, “…” şeklindeki sözcüğün ise son dört harfi “…” kelimesini oluşturmakta ise de ibarenin yazım biçiminde “…” sözcüğünün bağımsız nitelikte bir algı yaratacak şekilde (örneğin M harfi büyük, ya da bütün olarak kalın harf karakterleri ile yazılmış) vurgulanmadığı, başka bir ifadeyle altı harften oluşan dava konusu “…” markasının, son dört harfinin “…” kelimesini meydana getiriyor olmasının, bu kelimenin davacı yanın “… …”, “…”,”heyamola” gibi markaları ile benzer görülmesi sonucunu doğurmayacağı, markaların harf dizilimsel olarak ortak bazı harfleri aynı sıralamada içerdikleri görülmekte ise de dava konusu marka ile davacı markalarının bütünsel algılarında bir kez daha yeterli düzeyde farklılaştığı, markaların bütünsel algılarında kavramsal olarak doğrudan aynı algıyı tüketicilere vermedikleri, dava konusu markanın “…” şeklinde uydurulmuş/yaratım bir sözcük markası gibi algılanacağı, davacı markalarının yukarıda da değinildiği üzere tüketiciler tarafından “…, … …” esas unsurları ile algılanacak olduğu, “…” kelimesinin ise ilk intibada “…” sözcüğünü çağrıştırmayacağı, bu halde taraf markalarının gerek marka görseli itibariyle gerekse de tüketicide yarattığı algı itibariyle birbirlerinin alternatifi şeklinde algılanmayacakları düşünülmektedir.
Kaldı ki soldan sağa okunması ilkesi uyarınca, vurgunun kelimenin ön kısmında var olacağı değerlendirilmektedir. Nitekim uygulamada da kabul edildiği üzere markaların başlangıç seslerini oluşturan ibareler normal şartlarda tüketicinin daha fazla dikkat edeceği kısımda yer almakta olup tüketicinin davranışsal tecrübeleri de göstermektedir ki tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar. Pek tabi bu kural mutlak/değişmez bir kural olmamakla birlikte, karşılaştırılan işaretlerde, önceki markanın, sonraki marka içerisinde bağımsız varlığını ne ölçüde koruduğunun da önemi bulunmaktadır. Somut olay bakımından bu husus irdelendiğinde ise tüketicinin dava konusu gibi bir marka ile karşılaştığında, bu marka içerisinde yer alan “…” ibaresini çekip çıkarması ve tüm algısını bu kısım üzerine yönlendirmesini tetikleyecek bir durumun mevcut olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla işaretler arasında yalnızca ortak harflerin kullanılmış olunması, bu durumun bütünsel algıda oluşan farklılığa üstün tutulması sonucunu doğurmayacak olup karşılaştırılan işaretlerin ilgili tüketici tarafından birbirinden bağımsız iki ayrı marka olarak algılanacakları değerlendirilmektedir. Tüketicinin dava konusu gibi bir marka ile karşılaştığında, bu markanın içerisindeki harflerden, yalnızca “…” harflerine odaklanarak algısını bu kısım üzerine yönlendirmesini tetikleyecek bir durumun somut olayda mevcut olmadığı, zira “…” ibaresinin marka bütünü içerisinde bağımsız varlığını korur şekilde değil, markanın yalnızca belli bir harf grubunu oluşturur şekilde kullanıldığı, gıda ürünlerinin dahi ilgili tüketicilerinin salt bu benzerlik nedeniyle iki işaret arasında yanılgı yaşayabilecek nitelikte bir benzerlik kurmayacakları değerlendirilmektedir.
Nihai olarak her ne kadar taraf markalarının mal ve hizmet kapsamları birbiri ile örtüşmekte iseler de markaların bütünsel anlamda birbirlerinden yeterli düzeyde farklılaşmayı başardıkları ve kurumsal olarak tüketiciye sundukları kimliklerinde ayrıştıkları, dava konusu markanın, davacı markalarından bağımsız uydurulmuş bir sözcük markası algısı yarattığı, ilgili tüketici kitlesinin dava konusu markayı gördüğünde, markayı unsurlarına ayırarak, zihnine daha önceki tarihli davacı markalarını getirme veya bu markalar ile ilişkilendirmek gibi bir izlenim edinmeyeceği, markaların birbirlerinin serisi/devamı olarak algılanmayacakları, ilgili tüketicilerin her iki tarafa ait markalar altında sunulan hizmetleri/malları karıştırmak suretiyle satın alma yahut bu hizmetler/mallardan yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşme ihtimallerinin bulunmayacağı, aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı, esasen gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı, zira bu iki işareti karıştıracak olan kişilerin ortalama tüketici olarak nazara alınmasının olanaksız olduğu, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı, hal böyleyken markalar kapsamındaki mal ve hizmetlerin benzerliğine rağmen, işaretlerin bütünsel algılarda birbirleri ile ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliğe sahip olmadıkları kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalıların yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.20/10/2022