Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/137 E. 2022/471 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/137
KARAR NO : 2022/471

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/04/2022
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2022
DAVA:
Davacı vekili 11/04/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2020/50721 sayılı “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, davalının, bu mark ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… ‘…'” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalı şirketin başvurusunun kötüniyetli olduğunu, müvekkilin tanınmış tescilli marka üzerindeki haklarını ihlal ettiğinden ve haksız rekabet yarattığından, başvurunun devamına dair YİDK kararının hukuka aykırı olduğunu, bir markanın ayırt edicilik seviyesi kapsamında bulunan mal ve hizmetlere göre değerlendirileceğini, mal ve hizmetler bakımından herhangi bir vasfı veya verdiği mesajı olmayan markaların zayıf marka olarak nitelendirilemeyeceğini, davaya konu “…” markasının, müvekkillerinin “…” markaları ile karıştırılacak düzeyde benzer olduğunu, markayı oluşturan “…” ibaresinin başvuru kapsamında bulunan 42. sınıf hizmetler bakımından ayırt ediciliğinin fevkalade yüksek olduğunu, esasen uzun yıllara dayanan yaygın ve yoğun kullanım ve tanıtımlarla ayırt ediciliği daha da yüksek seviyelere ulaştığını, bu sebeple yüksek seviyede koruma düzeyine sahip olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, davalıya ait markanın esas unsurunun 42. sınıf hizmetler bakımından tescilli ve bu nedenle asgari seviyede de olsa belirli bir ayırt ediciliği bulunan “…” ibaresi olduğunun tartışmaya mahal vermeyecek kadar açık olduğunu, bu ibare ile müvekkillerinin markaları arasında sadece “net” ibaresi dolayısıyla bir farklılık bulunmadığını, taraf marka ve işaretleri arasındaki tek farklılığı oluşturan, “net” sözcüğünün, başvuruda yer alan 42. sınıf hizmetler bakımından ayırt ediciliği bulunmadığını, ortak unsur olan … ibaresine göre, ayırt ediciliği çok daha düşük bir ibare olduğunu, davaya konu markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerin müvekkillerinin markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler ile aynı ve benzer olması ve müvekkilleri markaları ile arasında yüksek bir benzerlik olması dolayısıyla davalı markasının, müvekkillerinin markası ile halk nezdinde ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimaline yol açtığını, davalının … sayılı markasının, müvekkilleri aleyhine haksız rekabet yarattığından YİDK kararının iptal edilmesi ve marka tescilinin hükümsüz kılınması gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… ‘…'” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının markası ile davacının redde mesnet markalarını karşılaştırdığında ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, genel izlenim itibariyle markalar ele alındığında “net” ibaresi ve ”imzala/… ” olan davalı markası ile davacı markasının, görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirinden son derece farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, her ne kadar, davalı başvurusu ile davacı markasında yer alan bazı harflerinin ortaklığından hareketle, markaların birbirine benzediği iddia edilmekte ise edilse de davalının, “net” ibaresi ve ”imzala/… ” ibaresini, bir bütün halinde, bambaşka bir kompozisyon ve içerikte kullandığını, başvuru konusu “net” ibaresi ve ”imzala/…” ibareli markanın itiraz gerekçesi markalar ile iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer olmadıklarını, başvuru konusu markanın “net” ibaresi ve “imzala/…” ibaresinden oluşturulduğunu, ortalama tüketicilerin bu ibareyi yapay parçalara bölerek içinden sadece “… ” ibaresini seçip, ön plana çıkartmasının makul ve beklenebilir olmadığını, başvuru markasının, “net” ibaresi ve ”imzala/…” ibaresi ile, kullanılan harfler ile ve oluşturulan şekil kullanılarak tamamen spesifik hale getirildiğini, ayırt ediciliğinin tamamen sağlandığını, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle, buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olması veya markaların benzer olduğu yönündeki iddianın, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacağını, itiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurulda başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itiraz haklı bulunmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; davaya konu “…” markasının davacının “…” markası ile karıştırılacak düzeyde benzerlik taşımadığının ortada olduğunu, anlam bütünlüğü ve sözcük yapıları ele alındığında dahi benzerlik bulunmadığını, davacının “…” markası için davacının belirttiği “esasen uzun yıllara dayanan yaygın ve yoğun kullanım ve tanıtımlarla ayırt ediciliği daha da yüksek seviyelere ulaşmıştır” açıklamasının gerçeğe aykırı olduğunu, davacının “…” marka başvuru tarihinin 15.05.2020 olduğunu, davacı markasının bilinirliğini artırmak için “www…com” adresinden hizmet vermeye, sitenin satın alım tarihi olan 14.04.2020 tarihinde başladığının görüntülendiğini, davacının belirtmiş olduğu markayı sektörün içerisinde oldukları halde, kendilerine dava açılması ile yeni öğrendiklerini, “…” markasının imajından ve tanınmışlığından yararlanarak haksız yarar elde etmelerinin mümkün olmadığını, davacı markası olan “…” markasını fili olarak kullanıma başlama tarihi ve “…” markasının marka tescili başvurusu göz önüne alındığında “Google” arama motorunun bile hala tanımadığı davacı markasını kendilerinin keşfetmesi ve markalarını tespit etmelerinin mümkün olmayacağını, davacının, kendi markası ve firmalarına yapmış olduğu mesnetsiz suçlamaların yersiz ve haksız olduğunu, TÜRKPATENT marka bülteninden kontrol edildiğinde, ….com” markalarının da tescil edildiğinin görüntülendiğini, “…” markasının TDK’daki anlamı ve çağrıştırdığı anlam ile “…” markasının çağrıştırdığı anlamın tamamen birbirinden farklı olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 15/03/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 11/04/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 28/11/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; ” …Davaya konu … sayılı markanın tescili talep edilen 42. sınıfta yer alan hizmetlerin tamamının, davacı yanın davasına mesnet markasında yer alan mal ve hizmetler ile aynı / aynı tür veya benzer nitelikte olduğu, Davaya konu … sayılı davalı şirket markası ile davacı şirketin itiraza / hükümsüzlük istemine dayanak markası arasında 6769 s. SMK’nun 6/1. maddesi kapsamında ilişkilendirme ihtimali dâhil karıştırılma ihtimali bulunduğu, Varılan sonucu ile FARKLI nitelikte olan dava konusu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 09.03.2022 tarih ve … sayılı kararının yerinde olup olmadığının takdirinin Sayın Mahkemede olduğu, Davaya konu … sayılı davalı şirket markasının tescil işlemlerine devam edilmediği, bu nedenle hükümsüzlük istenemeyeceği, Dosya kapsamında kötü niyet iddiasının takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… ‘…'” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 42.sınıftaki “42 Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri, kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi. Bilgisayar hizmetleri: bilgisayar programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve güncelleştirilmesi, internet arama motoru sağlama, hosting, bilgisayar donanımları alanında danışmanlık, bilgisayar donanımlarının kiralanması hizmetleri. Bu sınıfa dahil olup mühendislik, mimarlık, bilgisayar hizmetleri kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri; grafik sanat tasarım hizmetleri (reklam amaçlı tasarım ve peyzaj tasarımı hariç). Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise 2020/50721 sayılı “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 09, 35, 42, 45.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda dava konusu marka ile davacı markasının kapsadığı mallar ve hizmetler karşılaştırıldığında, dava konusu marka kapsamında aynı/aynı tür ve benzer mallar/hizmetler ile birlikte, kullanım amaçları, işlevleri ve birbirleri ile olan ilişkileri (alternatif veya tamamlayıcı olması) bakımından yapılan değerlendirmede, davaya konu markanın dava konusu edilen 42. sınıftaki hizmetlerin tamamının davacı yanın markasında yer alan 42. sınıftaki hizmetler ile 09. sınıftaki mallar ile aynı / aynı tür veya benzer nitelikte olduğu tespit edilmiştir.
Davaya konu markanın tescil işlemine devam edilmediği, tescil ücreti bildiriminin yapıldığı ama süresi içerisinde yatırılmaması sebebi ile tescil talebinin düştüğü görülmüştür.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… ‘…'” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davacı yan markasının kelime markası olduğu, davaya konu markanın ise figüratif özellikler içerdiği, davacı yan markasının “…” ibaresinden, davaya konu markanın ise “… …” ibaresinden oluştuğu görülmüştür. Her iki taraf markalarında da ortak olduğu iddia olunan “imzala” / “…” ibarelerinin Türkçe olduğu, “imza” kelimesinden türetildikleri, “imza” ibaresinin ise, bir kimsenin herhangi bir belgeyi yazdığını veya onayladığını belirtmek için her zaman aynı biçimde kullandığı işaret anlamına geldiği, buna göre “imzala” kelimesinin isimden fiil yapan ek kullanmak sureti ile bir yazı veya belgeye imzasını yazmak, imza atmak anlamına geldiği, “…” kelimesinin ise fiilden fiil yapan ek kullanılmak sureti ile türetildiği, davaya konu markada “net” ibaresinin de bulunduğu, söz konusu ibarenin Türkçe ve İngilizce farklı anlamlara geldiği, bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen, tenis, masa tenisi gibi oyunlarda servis atışlarında topun karşı sahaya geçerken fileye değdiğini belirtmek için kullanılan bir söz anlamlarına geldiği gibi, İngilizce “ağ” anlamına da geldiği, bilgisayar sektöründe kullanılan bir ibare olduğu ve Türkçede de bu anlam ile yaygın olarak kullanıldığı, davaya konu markada “…” şeklinde sloganın da bulunduğu, söz konusu sloganın ayırt ediciliğinden bahsedilmeyeceği, fakat taraf markaları incelendiğinde “…” / “…” ibareleri açısından yapılan karşılaştırmada, anlamsal olarak söz konusu ibarelerin birbirlerine yakın olduğunun görüldüğü, tescili talep edilen sınıf açısından yapılan incelemede ise, özellikle “imza” ibaresinin, dijital ortamda yer alan mesajların veya belgelerin gerçekliğini doğrulamak için kullanılan matematiksel şemalar anlamına da geldiği, alıcıya mesajın bilinen bir gönderici tarafından oluşturulduğuna inanmasını sağladığı, “dijital imza” / “elektronik imza” / “mobil imza” olarak da adlandırıldığı, gerçek bir imzanın amacını taşıyan elektronik verileri içeren elektronik imzaları uygulamak için kullanıldığı, açık anahtarlı şifreleme ve asimetrik kriptografi kullanılmak sureti ile oluşturulduğu, bu hali ile bilgisayar sektöründe yaygın olarak kullanıldığı, dosyada yer alan iddia ve savunma doğrultusunda, yapılan incelemede, taraf markalarında ayırt edici olmayan veya ayırt edici gücü zayıf olan ibare / ibareler olup olmadığı hususuna bakıldığında, ilk olarak, ayırt edici gücü zayıf olsa da, minimum tescil edilebilirlik şartını yerine getiren kelime unsurlarının tescil edilmesinin olağan olduğu, buna karşın söz konusu durumun, bu markaların koruma kapsamlarının geniş olduğu anlamına gelmediği, bu tip markaların sınırlı koruma kapsamından yararlanması gerektiği kuralı kabul edilmiştir. Bu doğrultuda, EUIPO Temyiz Kurulu, R 1511/2016-4 sayılı kararında, markaların ortak olarak içerdikleri unsurun ayırt edici niteliğinin düşük olması haline ilişkin ilkeleri saymış, bu kapsamda, eğer markalar ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içeriyorsa, karıştırılma olasılığı değerlendirmesi, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisine odaklanacağı, değerlendirmede, ortak olmayan unsurların benzerlikleri – farklılıkları ve ayırt edici niteliklerinin dikkate alınacağını kabul edilmiştir.
Söz konusu genel kural ile birlikte, taraf markalarında yer alan ve ortak olduğu iddia olunan “…” / “…” ibarelerinin, uyuşmazlık konusu sınıf açısından, “dijital imza” / “elektronik imza” / “mobil imza” hizmetlerini işaret ettiği kabul edilmelidir. Diğer taraftan, taraf markalarında yer alan ibarelerin, uyuşmazlık konusu sınıflar açısından, bir vasfı ya da karakteristik özelliği tasvir etmediği, diğer bir deyiş ile ayırt edici özelliğe sahip olduğu fakat söz konusu ayırt ediciliğin özellikle bilgisayar sektörü dikkate alındığında görece düşük düzeyde kaldığı değerlendirilmiştir. Davacı yanın, itiraza mesnet markasının kullanımı nedeni ile belli bir üne ulaştığına dair dosya kapsamında herhangi bir delile rastlanmamıştır.
İşitsel benzerlik olarak yapılan karşılaştırmada, davacı markasının “… şeklinde hecelenmek sureti ile okunacağı, davaya konu markanın ise “ şeklinde okunacağı, sözcüklerde ve sözcük öbeklerinde bazı hecelerin, cümlenin bütününde de bazı sözcüklerin diğerlerine göre daha yüksek tonda seslendirilmesine vurgu denilmekle, davaya konu markada vurgunun, öbek halindeki ibarede, “net” ibaresi üzerine toplandığının görüldüğü fakat taraf markalarında okunuş olarak benzer ibarelerin bulunduğu görülmekle birlikte, davaya konu markada söz konusu benzerliği düşüren farklı unsurların da yer aldığı mütalaa edilmiştir.
Güncel Türkçe Sözlük – https://sozluk.gov.tr/ Görsel olarak yapılan karşılaştırmada, davaya konu markanın kelime ve şekil unsuru içerdiği, beyaz zemin üzerine iki ayrı satıra gelecek şekilde, ilk satırda kırmızı şekil üstüne kendine özgü yazı karakteri ile “net” ibaresinin, devamında beyaz zemin üzerinde lacivert tonlarda “imzala” ibaresinin yer aldığı, “imzala” ibaresinde şekil unsurunun da bulunduğu, alttaki satırda ise, kompozisyon ediliş şeklinde göre, okunmasının mümkün olmayacak derecede küçük olarak “…” ibaresini içerdiği, bu hali ile ön plana çıkan unsurun “net” ve “imzala” ibareleri olduğu, davacı yan markasının ise kelime markası olduğu, beyaz fon üzerine siyah tonlarda küçük harflerle “…” ibaresinin tescil edildiği görülmüş, taraf markalarında ortak olarak yer alan “imzala” / “…” ibarelerinin, markaları görsel olarak da birbirlerine benzer hale getirdiği, markaların incelenmesinde bütünsel karşılaştırmanın esas olması hususu dikkate alındığında; taraf markalarında özellikle anlamsal ve görsel olarak belli oranda benzerliğin bulunduğu, söz konusu benzerliğin taraf markalarını birbirlerine yaklaştırdığı, taraf markalarının ayırt edicilik özellikleri uyarınca, benzerliğin dar yorumlanması gereken koruma kapsamında kaldığı, davaya konu markada yer alan şekil ve sloganın ise söz konusu benzerlik derecesini düşürmeye yetmediği, bu hali ile işaretlerin karıştırılma ihtimali yaratacağı kanaatine ulaşılmıştır.
Somut olayda, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden, tüketici işlemi ya da tüketiciye yönelik uygulamaların her aşamasında makul düzeyde bilgiye sahip olan gerçek veya tüzel kişi olan ortalama tüketici açısından taraf markalarını aynı anda ya da ayrı ayrı görmesi halinde, bu markaların ilişkili markalar olduğunu sanma tehlikesi bulunmaktadır. Hitap edilen/hedeflenen tüketici kesimi için yapılan değerlendirmede, potansiyel alıcı veya kullanıcı kitlesi, bu kimselerin eğitim ve mesleki bilgi düzeyi, malı satın alırken gösterecekleri dikkat ve özenin derecesi ve satın alma kararı verirken harcayacakları süre kapsamında taraf markalarının bağlantılı olarak kabul edilme ihtimali olabileceği kanaatine ulaşılmıştır. Diğer bir deyiş ile; Taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzer olması, markaların bütünsel algısı bakımından ilgili tüketici nezdinde ilişkilendirilme tehlikesini gündeme getirmektedir. Bu bağlamda markaların aynı/aynı tür veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılmaları halinde halkın bu markalar arasında bağlantı kurması mümkündür.
Karşılaştırma konusu markaların kapsamındaki hizmetlerin aynı/aynı tür olması, iltibası artıran bir husus olarak değerlendirilmektedir. Marka işaretlerinin kapsamındaki mal ve hizmetler arasındaki ayniyet veya benzerlik arttıkça, marka işaretleri arasındaki düşük derecedeki benzerliğe rağmen, markalar arasındaki benzerlikler ön plana çıkarak markalar arasında iltibas tehlikesi artmaktadır. Nasıl ki bir mıknatısın iki ayrı kutbu birbirine belli uzaklıkta iken çekim etkisi oluyorsa ve fakat yakınlaştırdığınız zaman çekme eğilimine giriyorsa, markalar arasındaki mal ve hizmetler ile marka işareti benzeşmesi de böyledir. Somut olayda, markaların detaylarındaki farklılıkları hatırda tutamayacak olan orta düzeydeki tüketiciler nezdinde, markalar arasında bir irtibat kurulması ve davalı markasının, davacı markaları ile bağlantılı bir marka olarak algılanması dolayısıyla iltibas ihtimalinin (karıştırılma tehlikesi) mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne, TÜRK PATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-Dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
4-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 3.131,38 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/12/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 172,90.-TL
Posta Masrafı 358,48.-TL
Bilirkişi Ücreti 2.600,00.-TL
Toplam 3.313,38-TL