Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/124 E. 2023/26 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/124 Esas – 2023/26
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/124
KARAR NO : 2023/26

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …
Av. …
: 2- …
Av. …
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 04/04/2022
KARAR TARİHİ : 26/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/01/2023
DAVA:
Davacı vekili 04/04/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin … nezdinde … sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun … resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şahsın sayılı ve “…” ibareleri markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kabulüne karar verilerek başvurunun reddedildiğini, bu ret kararına karşı müvekkilin yeniden inceleme taleplerinin bu kez … … sayılı … kararı ile nihai olarak reddine karar verilerek başvurunun reddine karar verildiği, oysa müvekkilinin tanınmış “…” markasını sahibi olduğunu, “…” ibaresini içerir ya da sair şekillerde 154 adet marka kaydının bulunduğunu, … salgını ile birlikte uygulanan sokağa çıkma yasakları aşamasında “…” adı altında bir alışveriş uygulamasını tüketicilere sunduklarını, markaların bütün olarak incelenmesi gerektiğini, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak bir benzerlik bulunmadığını, müvekkili şirketin markasında “…” ibaresinin hakim unsur olduğunu, “…” kavramının verilen hizmeti belirten bir ibare olduğunu, davalı markasının ise düz şekilde yazılmış bir marka olduğunu, tüketicinin müvekkili markasında bütün olarak “…” ibaresini ilk olarak algılayacak olduğunu, taraf markalarının farklı tüketici gruplarına hitap ettiklerini, taraf markalarını kullanım alanlarının birbirinden farklı olduğunu, davalı yanın … ismiyle sahip olduğu sitede bilişim ve teknoloji alanında ürünleri tüketiciye sunduğunu, dolayısıyla müvekkilinin faaliyetleri ile davalı yanın faaliyetlerinin esasen birbirlerinden farklı nitelikte olduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, belirterek, … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kurum kararlarının yerinde olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … sayılı “…” ve … sayılı “ …” markalarının sahibi olduğunu, müvekkiline ait “…” markasının müvekkilinin sahibi ve yetkilisi olduğu … ŞTİ.’nin de ticari unvanı olduğunu, müvekkilinin “…” markasını şirketin fatura başlığı, kaşesi, vergi levhası vb. tüm resmi ve resmi olmayan evraklarında kullandığını, yine müvekkilinin… sitesinin de sahibi olduğunu, müvekkilinind avacı şirkete ait … isimli sitede uzun yıllardır “…” markasıyla üye mağazası bulunmakta ve halihazırda aktif olarak satışlarının devam ettiğini, müvekkili markasının yalnızca bu sitede değil… gibi e-ticaret sitelerinde de satışa konu edildiğini, davacı yanca gerçekleştirilen başvuruda, müvekkilinin “…” markasının birebir kullanıldığını, müvekkili tarafından davacı tarafa marka hakkına tecavüzün durdurulması ve haksız rekabete son verilmesini içerir …. Noterliği, … yevmiye numaralı, 21.10.2020 tarihli ihtarnamesinin keşide edildiğini, davacı yanın buna rağmen kullanımlarını sürdürdüğünü, ancak başvurusunun reddi sonrasında davacıya bir kez daha ihtarname gönderdiklerini, dava konusu “…” başvurusundaki markanın esas unsurunu oluşturan “…” ibaresi, başvuru konusu markada “…” çatı markasının yanında bağımsız ayırt edicilik işlevine sahip bir unsur durumunda olduğunu, huzurdaki dava konusu “…” markası ile müvekkilimin sahibi olduğu “…” markası arasındaki benzerliğin yanı sıra, markaların aynı/aynı tür hizmetleri kapsaması hususu da dikkate alındığında, ilgili tüketici kesimi nezdinde marka sahipleri arasında iktisadi yönden bir bağlantı bulunduğu yönünde bir izlenim oluşabileceğini, davacı yanın hem reklam ve tanıtımlarda hem de diğer kullanımlarda … ibaresinden bağımsız olarak “…” ibaresini kullandığını, dolayısıyla davacı yanın kullanımlarının dahi birebir olduğunu, bu halde davacı iddiaları aksine davacı yanın markasının bütün olarak algılanmaması gerektiğini, davacı tarafın müvekkline ait “…” markası ile dava konusu “…” ibaresinin karıştırılmasının söz konusu olmayacağını iddia etmesine rağmen bizzat de davacı şirkete ait … isimli sitenin çalışanları dahi dava konusu marka ile müvekkiline ait “…” markasını karıştırdıklarını, … web sitesindeki ve mobil uygulamasındaki “…” uygulamasını kullanan tüketicilerce… adresine iletilen şikayetlerin itiraz konusu başvuruyu yapan Şirket çalışanları tarafından dahi karıştırılarak müvekkiline ait şirket e-postalarına yönlendirildiklerini, taraf markalarının bu haliyle karıştırılabilecek düzeyde benzer olduklarını, davacı kullanımları nedeniyle …. sitesine müvekkili hakkında şikayetler girilerek, müvekkilinin ticari itibarının zedelendiğini, davacı yanın iddialarının bu kapsamda kabul edilebilir olmadığını, taraf markalarının esas unsurlarının “…” aynı olduğunu, dava konusu marka logosu her ne kadar başvuruya konu görselle tescil edilmek isteniyor olsa da … web sitesinde ve mobil uygulamasındaki kullanım şekli müvekkiline ait marka gibi büyük harflerle ve mavi renk de dahil olmak üzere değişen renklerde sadece “…” ibaresi olduğunu, taraf markalarının mal ve hizmet sınıfları açısından da aynı olduklarını, dava konusu markanın … / …. sınıflarda marka başvurusuna konu edildiğini, müvekkili markalarının ise …. Sınıflarda tescilli olduğunu, 2013 yılından bu yana müvekkili şirketinin ticari unvanı olarak kullanıldığı ve müvekkili ile davaya konu başvuru sahibi şirket arasında halen ve aktif bir iş ilişkisi olduğu hususları göz önüne alındığında, davaya konu markanın tescil edilmesi halinde tüketiciler nazarında karıştırılma ihtimalinin oluşacağını, belirterek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu … …’nun … sayılı kararı ile davacıya ait kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgeleri getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan raporda çoğunluk görüş dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davacı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak … tarafından alınan … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. … kararının davacı başvuru sahibine 04/02/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 04/04/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 28/11/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Dava konusu … sayılı başvuru kapsamında reddine karar verilen …. Sınıf hizmetlerin tamamının, redde gerekçe davalı markası kapsamında da birebir yer aldığı, Rapor kapsamında ayrıntıları açıklandığı üzere taraf markaları arasında, çatı marka dışındaki unsurun birebir aynı olması ve başkaca hiçbir ek unsurun markalarda bulunmamasından ötürü, tüketicinin, dava konusu marka ile davalı yanın önceki tarihli markası arasında, işaretleri iktisadi kaynakları bakımından ilişkilendirilebilecek bir benzerlik kuracağı ve bu durumun taraf markaları arasında karıştırma ihtimalini meydana getirebileceği,” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (…) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında …, …. sınıftaki “….sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (…) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için 1-34 mal grubunda yer alan malların tamamı mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (…)….sınıf: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” mal ve hizmetlerden oluştuğu, itiraza mesnet markaların “…” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında …. sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan ve reddedilen …. Sınıf hizmetlerin tamamının, davalı yana ait redde gerekçe marka kapsamında da birebir yer aldığı, bu bağlamda emtialar arasında kapsamlı bir inceleme yapılmasına ihtiyaç duyulmaksızın, taraf markalarının birbiri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde olan, benzer ihtiyaçlara yönelik, benzer tüketici gruplarına hitap eden, birbirleri yerine tercih edilebilir mahiyette, satış ve sunum biçimleri benzer hizmetleri kapsadıkları görülmektedir. Her ne kadar davacı tarafça, tarafların fiili anlamda farklı alanlarda faaliyet gösterdikleri ileri sürülmekte ise de bu husus SMK m. 6/1 kapsamında sicil kayıtlarına konu marka örnekleri ve mal/hizmet listeleri bakımından yapılması gereken iltibas incelemesi açısından esasa etki eder bir kriter olarak görülebilir değildir. Kaldı ki her iki tarafın da …. Sınıftaki perakende satış hizmetleri kapsamında, a’dan z’ye her türlü malın satışını kapsadıkları görüldüğünden bu husustaki itirazın bu husustan da dikkate alınabilir olmadığı değerlendirilmiştir. Bu bağlamda karıştırılma ihtimalinin öncelikli şartı olan emtia benzerliği kriterinin somut uyuşmazlıkta redde konu …. Sınıf hizmetlerin tamamı bakımından meydana geldiği tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu marka incelendiğinde, başvurunun “…” şeklinde sözcük unsurlarından oluştuğu, markanın üst kısmında yer alan “…” ibaresinin, esasen davacı yanın çatı/lider markası olduğu, bu hususun davacı beyanları ile de doğrulandığı görülmektedir. Bu anlamda çatı marka ile birlikte yapılan başvurularda, başvuruda yer alan ve çatı markanın haricinde kalan unsurların ayırt edici niteliğinin asgari düzeyde olsa dahi bulunması durumunda markada aslen korunmak istenilen ibarelerin çatı marka değil bu ek unsurlar olacağı aşikardır. Dolayısıyla bu ek unsurların, daha önceki tarihli bir markanın da asıl unsuru konumunda bulunması halinde, çatı marka tanınmış dahi olsa, tüketicinin karşılaştırılan işaretler arasında iktisadi – idari anlamda bir ilişki kurulması kaçınılmaz olacağı kabul edilmektedir. Davacı markası bu kapsamda değerlendirildiğinde, markadaki “…” ibaresinin, tüketiciler tarafından davacı yanın çatı markası olmasından ötürü ilk algıda, markadaki büyüklüğüne rağmen geri planda algılanacak olduğu, bu halde marka bütünündeki dikkat çekici unsurun “…” şeklindeki tamlama olacağı kanaatine varılmıştır.
Davalı yanın redde gerekçe markası ise “…” şeklinde düz yazı ve mavi rengin kullanımı ile oluşturulmuş “…” tamlamasından oluşan bir markadır. Görüleceği üzere her iki taraf markasında da birebir olarak “…” ibaresi yer almakta olup tespiti gereken husus taraf markalarında yer alan “…” ibaresinin ayırt edici niteliği ve işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal unsurların bütünü açısından ilgili tüketici kitlesi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalini ortaya koyacak bir benzerlik halinin var olup olmadığıdır. İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir. Keza yine bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir.
Dava konusu marka, “…” çatı markası yanında yalnızca “…” ibaresini taşımaktadır. Görsel anlamda başkaca hiçbir unsur ihtiva etmeyim siyah ve turuncu renklerin kullanımı ise bütünsel algıya somut bir etki katmamıştır. “…” sözcüğü dilimize İngilizceden birebir yerleşen ve “Özellikle her türlü yiyecek maddesinin, ev, büro, mağaza vb. yerlere ait gereçlerin satıldığı dükkân” anlamına gelen bir kelimedir. Bu anlamı itibariyle anılan ibarenin … alt grubundaki perakende satış hizmetleri açısından tanımlayıcı bir ibare olduğu, başvuruda sair hizmetler açısından ise bu yönde bir kavramsal algı içerisinde olmadığı değerlendirilebilir. “hızlı” kelimesi ise “çabuk, seri, süratli” gibi anlamlara gelen bir sıfattır. Bununla birlikte anılan ibarenin, “…” hizmetlerini tanımlamak için yaygın olarak kullanılan bir sıfat olmadığı aşikardır. Söz gelimi “ucuz …, lüks …, elektronik …, giyim …, gıda …, online …, toptan …” şeklindeki tanımlamalar sektörde yaygın ve yerleşik olarak kullanılmakta iken, “…” şeklindeki bir tanımlama “…” hizmetleri açısından ilk anda akla gelebilecek tanımlamalardan biri olmadığı gibi “hızlı” sıfatı da … hizmetleri yönünden toplumda yerleşik kullanıma haiz bir sıfat değildir. Bir an için anılan ibarenin sahip olduğu anlam itibariyle, tüketiciye “… alışverişini hızlı şekilde yapabileceği bir hizmetin sunulduğu … yeri” gibi bir anlamı vermesi mümkün ise de doktrinde de kabul gördüğü üzere mal ya da hizmet ile sadece uzaktan ilişkisi olan basit hatırlatmalar ve telmihler markaya tasviri bir karakter vermez. Eğer marka bir şeyin adını ihtiva ediyorsa, onun herkes tarafından kullanılabileceğinin kabulü için mal ya da hizmet ile öyle bir fikri yakınlığı olmalıdır ki markanın tasviri karakteri özel bir zihni çaba harcanmaksızın anlaşılabilsin. Dolayısıyla “…” ibaresinin orijinal, yaratılmış, farazi ya da yabancı dillerdeki sözcükler kadar yüksek ayırt ediciliği bulunan bir ibare olmadığı açık olmakla birlikte bütün olarak, başvuru kapsamındaki … hizmetler bakımından tanımlayıcı olmadığı gibi, sair hizmetlerde zaten ayırt edici kabul edilmesi gerektiği, somut olayda dava konusu sonraki markada “…” çatı markası dışından hiçbir ek ayırt edici unsur yer almadığından, anılan başvuru ile esasen koruma altına alınmak istenilen unsurun “…” tamlaması olduğu kanaatine varılabileceği, bu ibarenin daha evvel davacı yanca tescil edilmiş “…” markasındaki aslen korunan unsurun kendisini oluşturduğu gözetildiğinde, artık işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal açıdan oluşan yüksek düzeyli benzerlik halinde “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olup olmasının bir önemi kalmayacaktır. Zira ortalama bir tüketicinin bu iki markayı birbirinden ayırt etmesini sağlayacak ve somut olarak birbirlerinden uzaklaştıracak yeterli düzeyde farklılığı algılayamayacaktır.
Somut uyuşmazlıktaki gibi sonraki başvuruda ortak olarak yer alan işaretin, tanınmış bir çatı/lider marka ( …) ile birlikte kullanımı halinde tüketici, önceki marka ile sonraki marka arasında ticari bir ortaklık kurulduğu yanılgısına da düşebileceği gibi daha da ötesinde önceki markayı da sonraki marka başvurusunda bulunan tanınmış marka sahibinin, çatı/lider markasından bağımsız olarak tescil ettirmek suretiyle kullandığı bir ticari varlığı olarak algılaması da artık mümkün olacaktır. Söz gelimi tüketici, tanınmış “…” markası altında “…” markası altında sunulan hizmete ulaşmak adına, arama motoruna bütün olarak “…” yazmayacak, tek başına “…” şeklindeki anahtar kelimeler ile bu markaya ulaşmaya çalışacaktır. Tüketicinin daha evvel önceki tarihli davalı markasına da birebir aynı anahtar kelimeler ile ulaşacak olduğu açıktır. Dolayısıyla esasen anılan ibare davalı adına daha önceden koruma altına alınmış bir marka olduğu halde, tüketici bu anahtar kelimeler ile yaptığı aramada davacı yanın bilinir çatı markasının da etkisi ile davalı markası yerine ilk olarak davacı markası ile karşı karşıya kalabilecek ve önceden bildiği kabul edilen davalı markasının, artık davacı firma bünyesine geçtiği yönünde bir ilk algı edinebilecektir. Bu husus doktrinde “…” (…) olarak kabul görmüş bir kavramdır. Zira kimi zaman sonraki markadaki çatı ibarenin, çok daha bilinir bir niteliğe bürünmüş bir güç, itibar ya da ticari pozisyonda olması, tüketicinin önceki markanın da bu çatı marka bünyesine girdiği algısını edinmesine yol açabilecek neticede yine bir iltibas hali meydana gelecektir. Başka bir ifadeyle önceki tarihli “…” markasının, davacı yanın tanınmış “…” markası çatısı altına girecek şekilde taraflar arasında bir iş ortaklığı, marka birleşmesi ya da devri yaşanmış olabileceği ve bunun sonucunda davalı yanın markasının, davacı yana bırakıldığı yönünde bir algının somut olayda oluşması ihtimali son drece yüksektir. Bu çerçevede daha evvel önceki tarihli ve davalı yana ait “…” markasını görmüş, bu marka altında sunulan hizmetlerden yararlanmış bir tüketicinin, işbu dava konusu sonraki markayı da birebir aynı hizmetlerde gördüğünde, önceki deneyimlediği marka ile arasında iktisadi – idari bir bağ bulunduğu yanılgısına düşme ihtimali kaçınılmaz olacaktır. Zira tüketicinin, iki markayı her durumda yan yana görme ihtimali bulunmadığından önceki markanın zihninde bıraktığı görsel algının kendisini yönlendirmesi ile sonraki marka ile önceki marka arasında ilişki kurması muhtemeldir. Nitekim ilgili tüketici, söz konusu markalar arasındaki belirli farkları algılamaya muktedir olsa bile, yukarıda anılanlar ışığında ve markaların kapsamındaki hizmetlerin ayniyeti karşısında, markalar arasında ciddi bir bağlantı kurma olasılığı bulunmaktadır. Bu anlamda ortak unsur işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerlik bulunduğuna kanaat getirilmiştir.
Nihayetinde taraf markalarının birebir aynı hizmetleri kapsadıkları bir durumda, karşılaştırılan işaretler arasında benzerlik ve buna bağlı olarak iltibas ihtimali bulunmadığı kanaatine varılması için işaretlerin ayırt edici unsurları yönünden ciddi anlamda birbirlerinden uzaklaşmış olmaları gerektiği, halbuki her iki taraf markasında da esasen korunan tek unsurun birebir aynı şekilde kullanılan “…” ibaresi olduğu, taraf markalarının bu haliyle iktisadi işletmeye ait biri çatı marka ile diğeri çatı marka olmaksızın başvuru konusu edilmiş işaretler gibi algılanmalarının kaçınılmaz olacağı, “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu hizmetler açısından doğrudan tanımlayıcı bir ibare olmadığı, ayırt ediciliği zayıf olarak nitelendirilse dahi taraf markaları arasında belirgin bir ek unsur/farklılaşmanın mevcut olmadığı, dolayısıyla tüketicilerin işaretlerin kaynakları yönünden aralarında iktisadi ya da idari bir bağ bulunduğu zannına kapılabileceği, bu durumun ise karıştırılma ihtimalinin bir karşılığı olduğu, hal böyleyken markaların benzer emtiaları içeriyor oluşu ve ayırt edici unsurları bakımından taşıdıkları yüksek benzerlik itibariyle aralarında oluşan benzerliğin iltibas ihtimaline neden olabileceği kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan raporda çoğunluk görüş ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile 99,20 TL bakiye harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde … aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde … Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/01/2023
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.