Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/114 E. 2022/321 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/114
KARAR NO : 2022/321
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/03/2022
KARAR TARİHİ : 06/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2022
DAVA:
Davacı vekili 24/03/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2016/52032 sayılı ve “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa Müvekkilinin, “…” ibareli markaları yoğun kullanım sonucunda tüketici nezdinde ayırt edici hale getirdiğini, bu marka altında üretilen ürünlerin, “…” markası altında üretildiğini, Müvekkiline ait “…” ibareli ürünlerin, piyasaya sürüldüğü günden itibaren büyük bir ivme yakaladığını ve pazarın en bilinen markası haline geldiğini, itiraza konu markanın tescili durumunda müvekkiline ait markadan haksız şekilde yararlanılacağını, her iki marka arasında idari-ekonomik bir bağ bulunduğu, markaların aynı seriden olduğu algısının oluşacağını, markaların benzer olduğunu, esaslı unsuralrının “…” olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markalarını çocuk ve bebek ürün grubu üzerinde kullandığını, markalar arasında sınıfsal ayniyet olmadığı düşünülse dahi yüksek dereceli görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik sebebiyle düşük dereceli sınıfsal benzerliğin önüne geçileceğini, taraf markalarının, farklı sınıflarda olmalarına rağmen ilişkili ürün ve hizmetleri kapsamakta olduğunu, her iki markanın hedef kitlelerinin aynı olduğunu, halk nezdinde karıştırmaya yol açılacağını, karıştırılmada esas olanın ortalama tüketicinin algılaması olduğunu, marka başvurusunun kötüniyetli olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; İşbu davanın haksız, usule ve yasaya aykırı olduğunu, somut olayda başvuru markasının 25. ve 35. sınıflarda yer alan mal ve hizmetler üzerinde tescil edilmek istendiğini, davacının itirazına konu markasının ise işbu emtialar üzerinde tescilli olmadığını, SMK 6/1. maddede sayılan mal ve hizmetlerin benzerliği şartının sağlanmadığını, davacının, markalarının tanınmışlığını ispat edemediğini, davalının başvurusunun kötüniyetli bir başvuru olduğunun ispat edilemediğini,
beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahsa usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edildiği halde davaya cevap vermemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 24/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 24/03/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 25/07/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…6769 Sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca: taraf markalarının farklı mal ve hizmetlere yönelik olması karşısında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında iltibas ihtimali bulunmadığı, 6769 Sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6/5 maddesi uyarınca: “mini” ibaresinin, sektörde pek çok kişi tarafından kullanılan ve çekişme konusu mallar bakımından yüksek ayırt ediciliğe sahip olduğu söylenemeyecek bir ibare olması karşısında, davacı markalarının ayırt ediciliğinin düşebileceği, marka itibarından haksız şekilde yararlanılabileceğine ilişkin Heyetimizde bir kanaat oluşmadığı, 6769 Sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6/9 maddesi uyarınca: davalının kötüniyetli olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunun hukuki değerlendirme ve takdir gerektirmesi karşısında Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 25, 35.sınıftaki “25 Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. 35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2016/52032 sayılı ve “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 03, 05, 10, 12, 20, 24, 28.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda davaya konu marka başvurusunda bulunan mal ve hizmetlerin, davacıya ait itiraza/davaya mesnet markaların tescil sınıflarında bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
Davalıya ait davaya konu markanın, beyaz zemin üzerine, üstte turuncu renkli çerçeve içerisinde “…” harfleri ile altında küçük puntolarla yazılmış “…” ibaresinden oluştuğu görülmüştür. İfade etmek gerekir ki, markada şekil unsurunun banal ve ayırt edici özelliği olmayan bir şekil olması durumunda sözcük unsurunun ön plana çıkacağı kabul edilmektedir. Yapılan inceleme sonucunda, markada yer alan şeklin markaya radikal bir farklılık katmaması karşısında markanın esaslı unsurunun yahut esaslı unsurlarından birisinin “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır. Bu kez davacı muterize ait itiraza/ davaya mesnet markalar incelendiğinde, markaların herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markaları olduğu, markaların “…” kelimesi çerçevesinde yaratılan markalar olduğu, markaların esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır. Taraf markalarının esas unsurlarının/ esaslı unsurlardan birisinin, “…” kelime unsurundan oluşması karşısında markalar arasında görsel benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
İşitsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
İşitsel benzerlik, markaların telaffuzları nedeniyle kulakta bıraktıkları sesle ifade olunmaktadır. İşitsel benzerlik incelemesinde dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de sözcüklerin ilk heceleri, ilk sesleridir. Sözcüklerin ilk hecelerinde, ilk bölümlerinde ayniyet, karıştırma ihtimaline yol açabilmekte, buna karşılık sözcüğün son kısmındaki benzerlikler karıştırma ihtimali incelemesinde göz ardı edilebilmektedir.
Anlamsal Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
Bu tür benzerlik, taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde, bu kişilerin zihinlerinde bıraktıkları iz ve imaj açısından önemlidir. Taraf markaları bu kez kavramsal açıdan incelendiğinde, “…” kelimesinin İngilizce’de “küçükler” anlamına görülmüştür. Bu doğrultuda taraf markalarının “küçükler” yahut “küçüklere yönelik ürünler” anlamına geldiği, davaya konu marka başvurusunda yer alan “kids” ekinin “çocuklar” anlamına gelmekle “…” kelimesini desteklemesi karşısında taraf markalarının anlamsal olarak benzer oldukları kanaatine varılmıştır.
Netice itibariyle birbiri ile ortak yönleri bulunan iki şeyin karışması olarak tanımlanabilecek iltibas, Marka Hukuku bakımından daha teknik anlamıyla, bir mal veya hizmetin alıcısı durumunda bulunan iyi bilgilenmiş, makul derecede gözlem yapan ve makul derecede dikkatli tüketicilerin yani kısaca ortalama tüketicilerin, almayı düşündüğü, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı düşüncesiyle, başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali olarak açıklanabilecektir. Nitekim, bir marka farklı unsurlardan oluşmasına rağmen bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markayı çağrıştırabilir. Yahut tam tersine, unsurlardaki benzerliğe rağmen markalar tamamen farklı etki bırakabilirler. Markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılması ve özellikle markaların tek başına ayrım gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına da gerek yoktur. Ancak bunlar, markanın genel görünümüne etkileri ölçüsünde incelemede dikkate alınabilirler. Buna karşılık markaların esas unsurlarının aynı veya benzer olması markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir.
Son olarak önemle belirtmek gerekir ki, Avrupa Adalet Divanı’nın C-251/95 sayılı “Sabel v. Puma” kararında ve yine C-39/97 sayılı “Canon” kararında şu tespitlere yer verilmiştir: “Mal ve hizmetlerin benzerlik derecesinin düşüklüğü, markaların benzerlik derecesinin yüksekliğiyle telafi edilebilir veya tam tersi geçerli olabilir. Divanın yerleşmiş uygulamasına göre de, önceki markanın ayırt edici gücünün yüksek olması durumunda karıştırılma riski artmaktadır. Dolayısıyla, ayırt edici gücü yüksek markaların korunma derecesi, ayırt ediciliği zayıf markalara göre daha fazladır. Bu nedenle Avrupa Adalet Divanına göre; Direktifin 4(1)(b) maddesinin (karıştırılma ihtimali ile ilgili ret gerekçesi) yorumlanması, mal ve hizmetler arasındaki benzerlik düşük derecede olsa da, markaların çok benzer ve önceki markanın ayırt edici gücünün yüksek olduğu durumlarda tescil talebinin reddedilmesi yönünde olacaktır.”
Bu doğrultuda “…” kelimesinin, başvuru/tescil sınıfları bakımından ayırt edici gücü ele alınmış, çekişme konusu mal ve hizmetlerin, giyim emtiaları ve bu emtialarının pazarlanmasına ilişkin perakendecilik faaliyet olması, giyim ürünlerinin bir kısmı için -söz gelimi çocuk ve bebekler için- “…” ibaresinin fazla bir fikri çaba gerekmeksizin akla ürünün niteliği vb. ilişki kurma algısı yaratabilecek bir ibare olması karşısında anılan ibarenin yüksek ayırt ediciliğe sahip olduğunun söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Bu noktada değinilmesi gereken önemli bir husus ortak unsurun ayırt edici olmaması yahut düşük ayırt edici olması durumudur. Bilindiği üzere bu konu gerek yurtdışı uygulamasında gerekse de ülkemizdeki uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir problem olup bu kapsamda AB Üyesi ülke marka ofisleri EUIPO eşgüdümüyle bir araya gelerek Ekim 2014 tarihinde bu konuda incelemenin nasıl yapılacağı konusunda kıstasların belirlendiği “Ayırt Edici Olmayan veya Zayıf Bileşenlerin Karıştırılma Olasılığına Etkisi” başlıklı bir Ortak Bildirge yayımlanmıştır. Bu metin günümüzde ülkemiz mahkemeleri ve TÜRKPATENT tarafından da referans olarak uygulanmaktadır. Buna göre; karıştırılma ihtimalini değerlendirirken önceki markanın ayırt ediciliği bir bütün olarak değerlendirilir. Ortak unsurlara öncelik verilerek, önceki markanın ve sonraki markanın tüm bileşenlerinin ayırt edici nitelikleri değerlendirilir. Bununla birlikte, önceden mevcut olan markanın ayırt ediciliği bir bütün olarak ele alınırken, C196/11P, F1-LIVE kararı uyarınca, karıştırılma ihtimali değerlendirilirken önceden tescil edilmiş markaların geçerliliğinin sorgulanamayacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle, bir topluluk markasının tesciline itirazın dayanağı olan önceden mevcut bir markanın belirli derecede ayırt ediciliğinin olduğunun kabul edilmesi gereklidir. Eğer markalar ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içeriyorsa, karıştırılma olasılığı değerlendirmesi, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususuna odaklanacaktır.
Değerlendirmede, ortak olmayan unsurların benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edici nitelikleri dikkate alınacaktır. Ayırt edici niteliği düşük bir unsurun markalarda ortak olarak yer alması, olağan şartlarda karıştırılma ihtimaline yol açmayacaktır. Bununla birlikte karıştırılma ihtimali takip eden durumlarda ortaya çıkabilir: Markanın diğer bileşenleri de düşük ya da daha düşük derecede ayırt edici niteliğe sahiptir veya diğer bileşenler görsel izlenimde önemsizdir ve markaların bütün olarak ortaya çıkardıkları izlenim benzerdir. Markaların bütün olarak oluşturdukları izlenim aynıdır veya yüksek derecede benzerdir
Yukarıda değinilen tüm bu hususlar dahilinde, benzerlik iddiasının temelini oluşturan “…” ibaresi, taraf markalarında esaslı unsur olsa da, anılan ibarenin ayırt ediciliğinin, çekişme konusu mal ve hizmetlerde görece düşük olması ve markaların tescil sınıflarının farklı olması karşısında SMK 6/1. madde bağlamında iltibas ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davacı tarafından dosyaya sunulan fatura, katalog ve fuar görselleri davacı markasının kullanımına ilişkin olup ilgili markanın tanınmış marka olduğu yönünde kanaat oluşturmadığı gibi davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-5-9 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/10/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.