Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/108 E. 2022/337 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/108 Esas – 2022/337
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/108
KARAR NO : 2022/337

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 21/03/2022
KARAR TARİHİ : 13/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/10/2022
DAVA:
Davacılar vekili 21/03/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketlerin …. ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… … tarladan sofraya” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa…. Gıda ve Kimya San. ve Tic. A.Ş.’nin … Şirketler Grubu’na mensup olarak başta margarin olmak üzere her türlü gıda maddesinin üretim ve ticaretini yine ilki 1986 yılında tescile bağlanmış olan “…”li markalar altında sürdürdüğünü, bu davacı adına TÜRKPATENT nezdinde halihazırda tescilli 100’e yakın “…” uzantılı markanın olduğunu, diğer davacı …. Satış ve Dağıtım Hizmetleri A.Ş.’nin de ev dışı tüketim sektöründe dağıtım faaliyetleri gösteren ve 30 ila 32. Sınıflarda tescilli “…”li markaların sahibi, yine … Şirketler Grubu’na dahil bir firma olduğunu, davacıların pek çok emtia sınıfında tescilli olan “…”li seri ve tanınmış markalarının farklı sektörlerde kolay yoldan kazanç elde etmeye çalışan kötü niyetli kişi ve kuruluşlarca uzun yıllardır taklit edilmeye çalışıldığını, bu kişi ve kuruluşlar aleyhine davacılar tarafından açılan davalarda davacıların “…” markasının tanınmışlığı ve üçüncü kişilerin kendi adlarına tescil ettirmeye çalıştıkları “…”li markalarla karıştırılma ihtimalinin olduğu yönünde Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleşmiş somut uyuşmazlığa emsal nitelikte bir çok mahkeme kararının bulunduğunu, hal bu iken davalı şahsın “… … TARLADAN SOFRAYA” ibareli markayı davacıların markalarının tescilli olduğu ve kullanıldığı mal ve hizmetlerde tescil ettirmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, zira dava konusu edilen markada geçen ve “köy halkı” anlamını taşıyan “…” ibaresinin marka olarak tek başına tescili mümkün olmayan bir ibare olduğunu, işarette geçen “TARLADAN SOFRAYA” ibaresinin de küçük puntolarla yazılmış olması nedeniyle işarette ilk bakışta dikkat çekmediğini, yani dava konusu edilen markada geçen “…” ibaresinin markanın tek başına esas unsuru olduğunun kabulünün gerektiğini, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresini gören ortalama tüketicilerin, davalının markasının davacıların seri markalarının bir devamı olarak algılamasının ve markaları karıştırmasının yüksek ihtimal olduğunu, davalının davacıların seri ve tanınmış markaları ile yakın benzer bir marka kullanmasının davalının davacıların markasının tanınmışlığından haksız bir yarar elde etmesini sağlayacağını ve davacıların markalarının ayırt ediciliğine zarar vereceğini, davalının bu markayı tesadüfen seçtiğinin düşünülemeyeceğini, bu durumun davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… … tarladan sofraya” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, taraf markalarının “…” ibaresi dışında başkaca unsurlar da ihtiva ettiğini, ayrıca Türkçe’de yerleşik anlamı olan “…” ibaresinin markasal hüviyette ayırt ediciliği zayıf bir ibare olduğunu ve başkaca unsurlarla birlikte ticaret alanında herkes tarafından markasal hüviyette kullanılabileceğini, markalar benzemediği için de davacıların tanınmışlık iddialarının somut olaya bir etkisi olmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahıs vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şahsın bulunduğu bölgenin civar ilçe ve illerindeki diğer çiftçi ve/veya … sıfatını haiz kişilerle bir araya gelerek, kendileri tarafından üretilen tarımsal ve/veya hayvansal ürünlerin tek bir çatı altında pazarlanması için huzurda dava konusu edilen marka başvurusunda bulunduğunu, “… …” kelime markasının davalı şahıs adına TÜRKPATENT nezdinde 2018 63691 sayılı marka tesciline de konu olduğunu, davacıların bu markanın tescil işlemleri aleyhine ikame ettiği davanın Ankara 5. FSHHM’nde … Esas No.lu dosya tahtında yapılan yargılaması sonucunda taraf markalarının benzemediği yönünde 2021/83 Karar sayılı bir karar inşa olunduğunu, huzurda dava konusu edilen markanın da bahsi geçen markanın logosunun daha da genişletilmiş ve slogan eşliğinde tasarlanmış hali olduğunu, dolayısıyla somut uyuşmazlıkta karşılaştırılan markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, markalar benzemediği için de davacıların tanınmışlık iddialarının somut olaya bir etkisi olmadığını, zaten de davacıların “…” markasının sadece yenilebilir yağlar, bulyon, hazır çorba gibi sarf yemeklik ürünler sektöründe tanınmış olduğunu, bu markanın tarla ve … ürünleri yönünden tanınmışlığının bulunmadığını, ayrıca “…” ibaresinin Türkçe’de sıklıkla kullanılan ve yerleşik bir anlamı olan bir zamir olduğunu, dava konusu edilen markada olduğu gibi, başkaca unsurlarla birlikte, bir tamlama içerisinde kullanılmış olmasının markaları farklı kılmaya yettiğini, davacıların davalının kötü niyetini ispat edemediğini beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 21/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 21/03/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 05/09/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Karşılaştırılan işaretlerin/markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ve genel görünümleri itibariyle benzer olmadığı, Dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen mal ve hizmetlerin tamamı açısından, davacıların muhtelif markaları yönünden emtia ayniyeti/ benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, Dava konusu edilen markanın kapsamına alınmak istenilen emtialardan, sadece gıda ile ilintili olanların hitap ettiği ortalama alıcı/tüketici kitlesinin seçicilik/algı/dikkat/özen seviyesinin, bunları satın alırken yüksek olmadığı, diğerlerinin ise düşük olmadığı, (1) nolu bentte yer alan değerlendirmeden dolayı, (2) ve kısmen de (3) nolu bentlerdeki tespitlere rağmen, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı, Davacıların “tanınmışlık” iddiasının davalının markasının tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı, Davacıların “kötü niyet” iddiasının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği, Dava konusu edilen 18.01.2022 tarihli ve … sayılı YİDK kararının, bu değerlendirmeler ile çelişmediği/uyumlu olduğu, Davacıların hükümsüzlük talebinin bu değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… … tarladan sofraya” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 29, 30, 35, 43.sınıftaki “29 Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. 30 Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez. 35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (29, 30, 31, 32, 33 ve 34. Sınıflara giren) malların bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) 43 Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2015/24697, 2000/28699, 2010/61129, 2016/87129, 2016/95185, 2003/38052, 96/020212, 2001/28334, 2016/95184, 2016/95183, 2013/10967, 2012/60309, 2012/60397, 2003/06227, 2002/29438, 2002/11138, 172665, 2013/10966, 2008/37619, 170872, 149680, T/02499 sayılı ve “… …. ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 03, 05, 29, 30, 32, 35, 43. .sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal açıdan benzerlik bulunmadığından, somut olayda davacının muhtelif markaları açısından emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olmasına rağmen, markaların karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… , “… şekil”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davacıların markalarının bir kısmı, renk ve şekil unsurlarından yoksun sırf kelime markalarıdır; bu işaretlerin bir kısmında “…” ibaresi tek başına, bir kısmında da “fresh market”, “steak house”, köfte”, “çiftlik”, “pastacı”, “gurme”, “bulgur gibi, Türkçe’de veya İngilizce gibi yaygın kullanımı olan/bilinen bir dilde yerleşik birer anlamı olan tasvir/ tanımlayıcı ibarelerle birlikte tamlamalar içerisinde geçen bir kelime unsuru olarak kullanılmıştır. Davacıların davaya/itirazlarına mesnet diğer markalar ise, “…” ibaresini başkaca renk, şekil ve yine “ortak”, “lokanta”, “börek”, “poğaça” gibi tasviri/tanımlayıcı kelime unsurlarıyla/cins isimlerle birlikte bütünleşik bir kompozisyon ve/ veya kelime öbeği içerisinde ihtiva etmektedir.
Davacının “… … tarladan sofraya” görselli markası ise içerisinde “…” ibaresinin de geçtiği bir sloganı renkli bir zemin üzerinde ihtiva eden bir işarettir. İşaretlerde uyuşmazlık konusu olan “…” ibaresi, bahsi geçen tasviri/tanımlayıcı kelime unsurları/cins isimlerle birer kelime öbeği/sıfat veya isim tamlaması oluşturacak şekilde ya da tek kelime unsuru olarak kullanılmıştır. Her ne kadar bu markaların bir kısmı şekil unsuru ve/veya zemin renkleri de ihtiva ediyor ise de, bu renk ve şekil unsurlarının tek başlarına işaretlere ayırt edicilik kattığını söylemek mümkün görülmemektedir. Zira; böyle, basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla/baskın özelliklerde yazılmış ve konuşlandırılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Markalarda geçen kelime unsurları incelendiğinde; yukarıda bahsi geçen kelime öbekleri/ isim ve sıfat tamlamaları içerisinde, diğer kelimelerin markasal hüviyette ayırt ediciliğinin bulunmaması, markanın ayırt ediciliğine bir katkısı olmayan tasviri/tanımlayıcı kelimeler olması nedeniyle, markalarda geçen “…” ibaresinin markaların ayırt ediciliği en yüksek/baskın unsuru olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davalının markası ise, renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir markadır; işaretin ortasında, sürülmüş tarla izlenimi veren yeşil çizgilerin üstüne yeşil renkli düz yazım karakterindeki büyük harflerle ayrı olarak/alt alta “…” ve “…” kelimeleri aynı puntolarla yazılmış, bu kompozisyonun etrafı, sonu yaprakla biten/bitki dalı intibası uyandıran lacivert renkli yuvarlak bir çizgiyle kuşatılmış ve bu çizginin dış tarafına, işaretin altına denk gelecek şekilde, lacivert renkli düz yazım karakterindeki harflerle, sadece baş harfleri büyük olacak şekilde “Tarladan Sofraya” ibaresi ayrı olarak yazılmıştır. İşaretin orta kısmına konuşlandırılmış olan “… …” kelime öbeği, davacıların markalarında olduğu gibi, “…” ibaresiyle yerleşik anlamı haiz tasviri/tanımlayıcı bir isim olan “…” kelimesinin birlikte kullanılmasıyla oluşturulmuş anlamlı bir kelime öbeği/sıfat tamlaması hüviyetindedir. Ayrıca, dava konusu edilen markada kullanılmış olan diğer unsurlar, davacıların markalarının aksine, genel kompozisyon içerisinde geri planda kalmamakta ve “… …” kelime öbeği unsuruyla birlikte bütünleşik olarak algılanmaktadır.
Somut uyuşmazlık, taraf markalarında “…” ibaresinin ortaklığının, markaları birbirleriyle benzer kılmaya yetip yetmediği ve bu ibarenin bilinen/yerleşik anlamından dolayı bir markada tek başına esas unsur olarak himaye görüp göremeyeceği hususlarında toplanmaktadır. Zira; “çoğul birinci kişi” anlamına gelen bir zamir olan “biz” ibaresine, “-im” iyelik/sahiplik ekinin eklenmesiyle oluşturulmuş olan “…” kelimesi, Türkçe’de bilinen/yerleşik anlamı olan ve yazma/konuşma dilinde sıklıkla kullanılan bir kelime olduğu için, markasal hüviyette soyut ayırt edici niteliğinin çok zayıf olduğu sonucuna varılmıştır. Böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve Yargıtay Kararları’nda yerleşmiş bir görüş bulunmaktadır. Bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Buna özellikle, zayıf unsurlardan oluşan markaların seri marka olarak ve yaygın şekilde kullanıldığı durumlarda rastlanmaktadır. Böyle durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edilmektedir. Dava konusu somut olayda da; davacıların dava dosyasına sunmuş olduğu emsal yargı kararlarından, davacıların “…”li markalarının uzun yıllardır, bir takım gıda ürünlerinde, yoğun ve ciddi bir biçimde kullanıldığı, yani kullanım sonucunda belirli bir ayırt edicilik kazanmış olduğu, koruma kapsamlarının arttığı, davacıların “…”li markalarına korunması gereken ilave bir ekonomik değer kazandırdığı anlaşılmaktadır.
Ancak davalının markasında “…” ibaresinin “… …” şeklinde anlamlı bir kelime öbeği/sıfat tamlaması içinde ve geri planda kalmayan bir kompozisyonla bütünleşik halde, yani “ticari dürüstlük kuralları” içerisinde kalan bir şekilde, başkaca unsurlarla bir arada kullanılmış olması durumunun, yerleşik içtihatlarda bahsi geçen “iltibasın yapılacak küçük bir değişiklikle bertaraf edilebileceği…” durumu ile örtüştüğü ve karşılaştırılan işaretlerin, dava konusu edilen markanın bütünsel olarak bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajı itibariyle, markalarda ortak olan “…” kelime unsurunun varlığına rağmen, görsel açıdan yeterli derecede farklılaştığı, yani markaların görsel açıdan birbirlerine benzediğinin söylenmesinin mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Görsel açıdan ortaya çıkan bu farklılıklar, işitsel açıdan bakıldığında da aynı sonucu vermektedir. Markalarda okunuşları aynı “…” ibaresinin ortak olarak geçmesi, bu ibarenin tek başına değil, başkaca kelime unsurlarıyla birlikte ve hatta bütünleşik tamlamalar içinde geçiyor olması nedeniyle, markaların okunuşlarını, kulakta bıraktıkları “tını”ları işitsel açıdan benzer hale getirmeye yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Anlamsal açıdan bakıldığında da; markalarda ortak olarak geçen “…” ibaresinin halk nezdinde yaygın olarak bilinen ve kullanılan yukarıda değinmiş olduğumuz anlamı yanında, taraf markalarında geçen diğer kelimelerin varlığı ve birer yerleşik anlamı haiz bu kelimelerin “…” ibaresiyle birlikte oluşturduğu kelime öbeklerinin her birinin farklı birer kavramı tanımlaması/ işaret etmesi nedeniyle markaların/işaretlerin tüketici zihninde uyandırdığı anlamsal bakımdan ilk algının da birbirlerine yakınlaştığının söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Bütün bunlara göre; taraf markalarında bütünleşik olarak algılanan tamlamalar içinde, başkaca kelime unsurlarıyla birlikte/bütünleşik şekilde ve dahi dava konusu edilen markada orijinal görsel bir kompozisyon içinde kullanılmış bulunan ve davacılar tarafından yaratılmış/orjinal bir kelime olmayan “…” ibaresinin ortaklığının, karşılaştırılan markaları görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzer olarak nitelendirmeye yetmediği kanaatine varılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; karşılaştırılan markalarda “…” ibaresinin ortaklığından hareketle, markaların genel görünümleri/okunuşları/algılanışları itibariyle görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzediğini söylemek mümkün görülmemiştir. Davalının markasında bu kelimenin diğer kelime, şekil ve renk unsurlarıyla bütünleşik bir kompozisyon içerisinde kullanılmış olması, bu markayı davacıların davasına/itirazlarına mesnet aldığı “…”li markalarından yeterli derecede farklılaştırmaktadır. Dolayısıyla, taraf markalarında geçen ve markasal hüviyette soyut/somut ayırt edici niteliği zaten de çok zayıf olan “…” ibaresinin mevcudiyeti/ortaklığı, markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olacak derecede yakınlaştırmaya yeter güçte bir ortaklık olarak nitelendirilememiştir. Bütün bu hususlar, davacıların “…”li markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının dava konusu edilen “…” ibaresini de ihtiva eden karma markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Markalardaki bu farklılıkların, her ne kadar markalar aynı/benzer/türdeş mal ve hizmetlerde kullanılacak ise de ve dahi bu mal ve hizmetlerden gıda ile ilintili olanların hitap ettiği alıcı/tüketici kitlesinin dikkat/özen/algı seviyesi yüksek değil ise de, ilgili tüketicilerin/alıcıların bu markalar altında sunulan mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma/yanılma ihtimalini berteraf ettiği, tüketicilerin/alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünmeyecekleri kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; taraf markaları arasında görsel, işitsel, anlamsal açıdan benzerlik bulunmadığından, somut olayda davacının muhtelif markaları açısından emtia ayniyeti/ benzerliği/ türdeşliği şartının gerçekleşmiş olmasına rağmen, markaların karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1-5-9 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacıların yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.13/10/2022