Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/100 E. 2022/298 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/100 Esas – 2022/298
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/100
KARAR NO : 2022/298

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/03/2022
KARAR TARİHİ : 29/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/09/2022
DAVA:
Davacı vekili 15/03/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla özetle; müvekkili şirketin 2008/61348, 2010/50982, 2017/64999, 2019/64671 sayılı “…”, “… …”, “…”, “… …” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itirazın kısmen reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa davacının “…” mağaza adı/markası ile “hard discount” olarak tarif edilen konseptte 2008 yılından beri hızla büyüyerek, kendi adına tescilli yüzlerce markası ve yanında ulusal çapta bilinen 3. kişi firma ürün/markaları ile müşterilerine uygun fiyatlarla ve düşük maliyette kaliteli gıda ve tüketim malzemeleri sunma amacı güden sektörde tanınan ve saygın bir perakende satış firması olduğunu, alıcılarının ve tüketicilerinin her gelir düzeyinde müşteriler olduğunu, bu markanın davacının markalarının esas unsurunun tamamını içerdiğini, markanın davacının tescilli markaları ile aynı veya benzer emtialar yönünden tescili başvurusunun yapıldığını, markaların karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, davalı firmanın bu markayı kullanması halinde davacının markalarının tanınmışlığından kaynaklı olarak ekstra bir avantaj sağlayacağını, ayrıca davacının tanınmış markalarının itibarını düşürebileceğini, davacının seri markalarının bir tanesi şeklinde algılanacağından halkı yanıltabileceğini, sözcük markalarında ayırt ediciliğin bir hece veya harfle basit bir fark oluşturularak sağlanamayacağını, markaların benzerliği araştırılırken markaların bütünü itibariyle bıraktıkları etki göz önüne alınarak birbirlerini çağrıştırıp çağrıştırmadığına bakılması gerektiğini, karşılaştırılan markaların fonetik açıdan da birbirlerine çok yakın benzer olduğunu, işitsel benzerlik incelemesinde dikkat edilmesi gereken hususlardan birinin de sözcüklerin ilk heceleri, ilk sesleri olduğunu, somut olayda karşılaştırılan markalarda bu seslerin birebir aynı olduğunu, tescil ettirilmek istenilen sınıflar itibariyle de emtia benzerliğinin gerçekleştiğini, davalının böyle bir marka tescil ettirmek isteyerek davacının tanınmış “…” markasının şöhretinden yararlanma kötü niyetini açıkça ortaya koyduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline ve … sayılı “…” ibareli markanın tescil edilmiş olması halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, her ne kadar davalı başvurusu ile davacı markalarında yer alan “…” ibaresinin ortaklığından hareketle, markaların birbirine benzediği iddia edilmekte ise de davalının markasında bu ibarenin “…” şeklinde bütünleşik bir kelime içerisinde kullanılmış olduğunu, taraf markalarının birbirlerinden farklı emtialarda kullanılacağını, davacının tanınmışlık ve kötü niyet iddialarının da somut delillerle ispatlanamadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 17/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, 15/03/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 18/07/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Karşılaştırılan işaretler arasında, görsel, işitsel ve kavramsal benzerlikler bulunduğu, Davacının 2017 64999 ve 2019/64671 sayılı markaları özelinde, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan; 29. Sınıfa giren; “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri”, 35. Sınıfa giren; “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için 29. Sınıfa giren emtiaların bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ve 43. Sınıf altındaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının (kısmen) gerçekleştiği, 35 ve 43. Sınıflara giren diğer hizmetler açısından ise gerçekleşmediği, (2) nolu bentte sayılan emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilinç/dikkat/özen/algı/seçicilik seviyesinin yüksek olmadığı, (1), (2) ve (3) nolu bentlerde yer alan sebeplerden dolayı, karşılaştırılan markalar arasında, davacının sadece 2017 64999 ve 2019/64671 sayılı markaları yönünden ve sadece (2) nolu bentte sayılan emtialar açısından karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin kısmen bulunduğu, davacının diğer markaları açısından ve dava konusu markanın kapsamına giren diğer hizmetler yönünden ise bulunmadığı, Davacının “gerçek hak sahipliği”, “tanınmış marka” ve “ticaret unvanına dayalı hak” iddialarının davalının … sayılı markasının hükmüne/tesciline bir etkisinin/engelinin olamayacağı, Davacının “kötü niyet” iddialarının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği, Davacının önceki tarihlerde tescilli 156927 sayılı markasından gelen ve somut olayda himaye görmesi gereken bir “müktesep hakkı”nın bulunmadığı, dava konusu edilen 14.01.2022 tarihli ve … sayılı YİDK kararının, bu değerlendirmeler ile kısmen56 çeliştiği/uyumlu olmadığı, davacının hükümsüzlük talebinin bu değerlendirmeler ile kısmen uyumlu olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 29, 35, 43.sınıftaki “29 Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. 35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (…..) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) 43 Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2008/61348, 2010/50982, 2017/64999, 2019/64671 sayılı “…”, “… …”, “…”, “… …” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 29, 30, 32.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davalının TÜRKPATENT işlem dosyasına sunmuş olduğu kullanmama def’i gözetildiği halde dahi, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 29. Sınıfa giren emtialar ile, 35. Sınıf altındaki “29. sınıfa giren emtiaların toptan/perakende satışı hizmetleri” ve 43. Sınıf altındaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” açısından somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliğinin gerçekleştiği, 35 ve 43. Sınıflara giren diğer hizmetler açısından ise gerçekleşmediği tespit ve kabul edilmiştir
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…”, “… …”, “…”, “… …” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davacının markaları, şekil unsurundan yoksun, kelime markası özelliği baskın olan işaretlerdir; işaretlerde “…” ibaresi, bazen tek başına, bazen de bir peynir cinsinin adı olduğu cihetle “peynirler” açısından markasal hüviyette somut ayırt ediciliği bulunmayan “…” ibaresiyle birlikte, siyah renkli düz yazı karakterindeki büyük harflerle veya kırmızı renkli düz yazı karakterindeki harflerle baş harfi büyük olacak şekilde yazılmıştır. Davacının markalarının hepsinde “…” ibaresinin markaların esas unsuru olduğu ve işaretlerin kelime markası hüviyetinin baskın olduğu sonucuna varılmıştır.
Dava konusu marka ise; renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir markadır; işarette dairesel bir çerçevenin üst kısmına inek başını andıran bir figür konuşlandırılmış, alt kısmında da, kırmızı renkli dikdörtgen bir zemin üzerine beyaz renkli düz yazı karakterindeki büyük harflerle “…” ibaresi yazılmıştır. Her ne kadar, işarette kullanılmış olan inek başı figürü ve dairesel çerçeve nedeniyle davalının markasının kelime markası hüviyetinde olmadığı ve bu özelliği nedeniyle ve genel görünüm itibariyle, işaretin davacının kelime markası hüviyeti baskın markalarından uzaklaştığı değerlendirilmekte ise de, böyle basit şekil unsuru yanında kelime unsurlarını haiz markalarda, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca; potansiyel müşteriler kelime, renk ve şekil içeren karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Dolayısıyla, davalının markasında ilk anda göze çarpan ve algılanan unsurun, yani markanın esas unsurunun, işarette kullanılmış olan inek başı figürü ve dairesel çerçeve değil, Türkçe’de bilinen/yerleşik bir anlamı olmayan, davalı tarafından yaratılmış/orijinal “…” ibaresi olduğu sonucuna varılmıştır.
Taraf markalarında esas unsur konumunda kullanılmış olan “…” ve “…” ibarelerinin mevcudiyetinin markaları benzer kılıp kılmaya yetmediğinin tespiti, huzurdaki uyuşmazlığın özünü teşkil etmektedir. Zira; karşılaştırılan ibarelerin başlangıç ve kısımlarındaki 6 harf, dizinleri de aynı olacak şekilde ortaktır ve ibareler arasındaki harf değişikliği, ibarelerin son kısmında yer almaktadır. Halbuki; ortalama bir tüketici, dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat etmekte olup, tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar. Ayrıca; aralarında bir/birkaç harf farkı olan sözcüklerin, birbirleriyle “benzer işaretler/sözcükler” sayıldığına dair Yargıtay’ın artık iyice yerleşmiş pek çok emsal kararı vardır. Bu sebeplerle; davalının dava konusu edilen “…” esas unsurlu markasının, davacının “…”li markalarına benzediği düşünülmektedir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…”li markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”lu markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir.
Görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, işitsel açıdan bakıldığında da net bir sonuç vermektedir; taraf markalarındaki ilk 6 harfin, dizin de dahil olacak şekilde aynı olması, ibareler arasında sadece son kısımlarındaki harflerde farklılık olması, markaların okunuşlarını, kulakta bıraktıkları “tını”ları esas unsurları itibariyle fonetik açıdan yakınlaştırmaktadır. İşaretlerin kavramsal açıdan karşılaştırılması neticesinde de, “…” ve “…” ibarelerinin Türkçe’de yerleşik birer anlamı olmadığından, bu ibarelerin her ikisi de daha ziyade Türkçe birer soyadını andırdığından, karşılaştırılan işaretlerin kavramsal açıdan da farklı olmadıkları, tüketicinin zihninde farklı birer algı oluşturmadıkları kanaatine varılmıştır.
Bütün bunlara göre; somut olayda karşılaştırılan markalar arasında, bilhassa esas unsurları itibariyle, görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzerlik olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; taraf markalarında esas/tek kelime unsuru olan “…” ve “…” ibareleri arasındaki, dizinleri de dahil başlangıç kısmındaki harflerin ortaklığının markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer kıldığı değerlendirilmiştir. Davalının markasının kullanılmış olan basit figüratif unsurların varlığının, bu benzerliğin aşılması için yeterli bir farklılık/ayırt edici nitelik olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir. Karşılaştırılan markalarda ortak olan “…” ibaresinin markasal hüviyette ayırt ediciliğinin yüksek olması nedeniyle, davalının markasının, davacının markalarının bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu görülmektedir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…”li markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…” ibaresini içeren markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması” ihtimalini doğuracağı sonucuna varılmıştır.
Ayrıca, davacının markalarının kapsamına giren 29. Sınıftaki emtialar ile davalının markasının kapsamına alınmak istenilen, 29. Sınıftaki emtialar ile, bunların 35. Sınıf altında perakende/toptan satışı hizmetleri ve 43.01. Sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerinin benzer/türdeş/ilintili emtialar olduğu ve bu hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici/ alıcıların bilgi/ bilinç/ dikkat/ özen seviyelerinin yüksek de olmadığı tespit edildiğinden, ilgili tüketicilerin/alıcıların bu markalar altında sunulan mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma/yanılma ihtimalinin bulunduğu, tüketicilerin/alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayamayabilecekleri, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu veya ortak bir çalışma içine girdiklerini düşünmelerinin ihtimal dahilinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; yukarıda açıklandığı üzere; esas unsurları itibariyle taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal açılardan bir benzerlik olduğundan, davalının TÜRKPATENT nezdinde ileri sürdüğü kullanım ispatı talebi göz önüne alındığında dahi, davacının 2017/64999 ve 2019/64671 sayılı markaları yönünden, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 29. Sınıfa giren emtialar ile, 35. Sınıf altındaki “29. sınıfa giren emtiaların toptan/perakende satışı hizmetleri” ve 43. Sınıf altındaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” açısından markalar arasında iltibas tehlikesinin/ karıştırılma ihtimalinin kısmen bulunduğu, kanaatine varılmıştır.

Davacının Önceki Kullanıma Dayalı Gerçek Hak Sahipliği İddiasının Davalının Markasının Tesciline/ Hükmüne Etkisi Yönünden Değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın “marka tescilinde nispi ret nedenleri”nin düzenlendiği 6. maddesinin 3. fıkrasında; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” denilmektedir.
Bu hüküm markanın gerçek sahibinin eskiye dayalı kullanımını tescilden üstün tutarak gerçek hak sahibinin korunmasını sağlamaktadır. Bu madde hükmünde yer alan itirazın kabul edilebilmesi için itiraz sahibinin o işaret üzerinde başvuru tarihinden önce hak sahibi olması veya rüçhan hakkını elde etmesi ve bunları ispat etmesi gerekmektedir.
Tescil, bir markanın daha özel hükümlerle korunmasını sağlar. SMK, istisnai olarak, marka hakkının tescile dayanmadan ilk kullanım yoluyla da elde edilebileceğini ve korunabileceğini de kabul etmiştir. Ancak, bu hakkın ne zaman ve nasıl oluşabileceğinin kriterlerini düzenlememiştir. 6769 sayılı SMK’nın “Marka Tescilinde Nispi Ret Nedenleri” başlıklı 6. maddesinde, marka olarak tescil ettirilmek istenen işaret üzerinde tescil başvurusundan önce hak kazanmış kişilerin hukukunu korumaya yönelik hükümler bulunmaktadır. Söz konusu maddenin 3. fıkrasına göre bir işaret üzerinde, bu işaretin –üçüncü bir kişi tarafından-marka olarak tescili amacıyla başvurusu yapılan tarihten veya başvuru tarihinde belirtilen rüçhan tarihinden önce, bir hak elde edilmiş ise, bu hakka sahip kişi, söz konusu işaretin tesciline itirazda bulunabilir. Bu hüküm, işaret üzerinde ilk kullanma yoluyla haksız rekabet hükümlerine göre kazanılan hakkı üstün tutmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda hak sahibinin işaretin sonradan bir başkası tarafından kullanılmasını yasaklaması TTK 57/5 ve 58/I, b’den kaynaklanmaktadır.
İtiraz hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasını (SMK 6/3) gerekli kılar. “Ticaret sırasında kullanma” ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Markasal kullanım, öğretide işareti taşıyan mal ve/veya hizmetlerin köken itibariyle diğer mal ve/veya hizmetlerden ayırt edilmesini sağlamaya yönelik olduğunun alıcılar tarafından anlaşılmasını mümkün kılacak şekilde kullanılması biçiminde tanımlanmaktadır. Ancak markaların kaynak gösterme fonksiyonu dışında reklam, iletişim, kalite, yatırım ve garanti fonksiyonlarının da bulunduğu göz ardı edilmemelidir. Madde metninde bahsedilen tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi işaretlerdir. İtiraz veya dava hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasıdır. Ticaret sırasında kullanma ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Ancak SMK’da “piyasada maruf hale getirme” şartından söz edilmese de bu şartın “zımnen” 6/3 maddesi hükmünde yer aldığını kabul etmek gerekir. Buna göre tescilsiz bir işaret üzerinde bir hakkın doğması ve korunması için, o işarete kullanım yoluyla hukuken korunması gereken bir ekonomik değer kazandırmak gerekir. Bu ise işaretin “asgari bilinirlik düzeyi”ne ulaşması ile mümkündür. Asgari bilinirlikten anlaşılması gereken, işaretin kullanım sonucunda belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinir hale gelmesidir. Aksinin kabulü, piyasada işareti “ilk” kullanan kişiye korunma sağlanacağı anlamına gelir ki, bu “SMK hükümleri uyarınca sağlanan korunmanın tescil ile elde edileceği” ilkesini anlamsız hale getireceği gibi hakkaniyet ile de bağdaşmaz.
Herşeyden önce; SMK m. 6/3 hükmü açık olup, bu hüküm “tescilsiz bir markanın/işaretin ticarette kullanılmasından doğan bir öncelik hakkı”nı korumaktadır. Davacının huzurdaki davasına mesnet aldığı markaları ise tescillidir ve korunması SMK m. 6/3 hükmüne göre değil, m. 6/1 hükmüne göre istenebilir. Ayrıca da davacı taraf, “…” markasını/tanıtma vasıtasını, dava konusu edilen markanın tescil edilmek istendiği, “peynirler” hariç 29, 35 ve 43. Sınıflara giren mal ve hizmetlerde kullandığını ispat edemediğinden, davacının “eskiye dayalı kullanım” iddiası ile söz konusu işaretin bu emtialar açısından marka olarak tescil edilmesine engel olamayacağı değerlendirilmiştir. Bu nedenle de; somut olayda, davacının önceki kullanıma dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının dava konusu markanın tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacının Ticaret Unvanına Dayalı Hak İddialarının Davalı Firmanın … Sayılı Markasının Tesciline/ Hükmine Engeli/ Etkisi Yönünden Değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.” Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer.
Yargıtay emsal kararlarında da açıkça dile getirildiği üzere KHK 8/3 (SMK 6/3) maddesinde yer alan “ticaret sırasında kullanılan işaret” ifadesinin kapsamı içerisine ticaret unvanları, işletme adları, isim, fotoğraf, telif hakkı vs. sokulabilir. Aynı maddenin 5. fıkrasına (SMK 6/6) göre de, tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğrafı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusunun reddedileceği belirtilmiştir.
SMK md. 6/6 uyarınca ticaret unvanlarına tanınan koruma da, fiilen kullanıldığı faaliyet konularını kapsamakta olup, fiilen kullanılmayan konularda koruma sağlanırsa ticaret unvanları markalara karşı gereğinden fazla korunmuş olur. Ayrıca da; bu işaretin ticaret unvanı kullanımından öte ayırt edici özellik kazanacak şekilde tek başına veya baskın unsur olarak aynı tür mal ve hizmetler bakımından markasal kullanımının ispatı gerekir.
Somut olayımızda; davacının SMK m. 6/6 hükmü kapsamında hangi hakka dayanmakta olduğu dava/marka işlem dosyası içeriğinden anlaşılamamaktadır. Zira; davacının ticaret unvanının kılavuz unsuru ile dava konusu edilen markada geçen “…” ibaresinin benzer/ortak herhangi bir yönü yoktur. Dolayısıyla; davacının bu madde hükmüne dayalı hak iddiasının da dava konusu markanın tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık Hususunda Yapılan Değerlendirme
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olayda davacının “…”li markalarının tanınmışlığından ziyade, “…” lider markasının tanınmışlığından hareket ettiği anlaşılmakla; markaların, birlikte kullanıldıkları lider markanın “itmesiyle” tanınmış hale geleceği şeklinde bir görüşe itibar edilemeyeceği, doktrin ve emsal yargı kararlarıyla sabittir. Dolayısıyla davacının somut olayda, “…” markasının tanınmışlığına dayalı olarak hak iddia etmesinin mümkün olmadığı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan davacı, “…” markasını, sadece kendi mağazalarında satışa sunduğu “peynirler”de ciddi biçimde kullandığını ispat edebilmiş ise de, bu markanın ilgili sektörde tanınmışlığına ilişkin gerek dava dosyasına, gerekse davaya konu edilen marka başvurusunun işlem dosyasında yer alan itirazlarına, hiçbir delil sunmamıştır. Davacının soyut kalan tanınmışlık iddiaları, çekişmeli başvuru tarihi itibariyle de yeterli delille ispat olunamamıştır. Aynı şekilde, davacının gerek “…” markasının, gerekse “…” lider markasının tanınmışlığına dayanabilmesi için, tanınmış markanın farklı mal ve hizmetlerde kullanılması sonucu haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi ya da markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartlarından birisinin gerçekleşmiş/gerçekleşme ihtimalinin ortaya çıkmış olması gerekir. Ancak; bu şartların herhangi birinin gerçekleştiğinin/gerçekleşme ihtimali olduğunun ve/veya davacının “…” markasının Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyinin dava/marka işlem dosyasına sunulmuş herhangi bir delil ya da belge ile ispatlanamadığı anlaşılmış olmakla, somut olayda, SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanamayacağı, sonuç olarak da; davacının markalarının tanınmışlığı iddiasının dava konusu markanın tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Kötü Niyet Hususunda Yapılan Değerlendirme
Somut davada davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davalının “…” İbaresi Üüzerinde Önceki Tarihli Markasından Kaynaklı Müktesep Hak İddiası Yönünden Değerlendirme:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 19.08.2008 gün ve 7547 E. 10251 K. sayılı ve 14.11.2008 gün ve 11505 E., 12839 K. sayılı kararlarında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir. Buna göre bir kazanılmış haktan söz edilebilmesi için; Kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi, bu markaya dayalı olarak yapılan başvurunun da, kazanılmış hak teşkil eden markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması (‘zira, önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise, bu artık yeni bir marka olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu gibi kabul edilemez’), son olarak da, sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi, şartları HEPSİ BİRDEN aranmaktadır. Ayrıca, müktesep hakka ilişkin ilkeler uygulanırken, başvuru sahibinin, son başvurusuna konu işaretin, davalı veya bir başkasına ait tescilli markalara yanaşmaması ve onlarla iltibas oluşturma çabasına girmemesi gerekir. Yani; önceki tarihte tescilli olan markaların serisi niteliğindeki bir ibarenin marka olarak tescil olunabilmesi için, aynı veya benzer olarak başkası adına tescil olunmuş marka ile yakınlaşma ve benzeştirme amacı taşımaması, bir başka deyişle haksız rekabet ve iltibas tehlikesine yol açılmaması gerekir. Nitekim, Yargıtay’ın bu husustaki diğer bir emsal kararında da; “…..başlangıçta karşı çıkılmaması nedeniyle farklı kişiler adına tescil edilmiş mükerrer markaların varlığı halinde, işaretler arasında benzeştirme, yakınlaştırma (iltibas tehlikesi) amacını taşımayan sonraki tarihli seri markaların da tescili mümkün olacaktır. Bir işletme ile özdeşleşmiş temel markaların zaman içindeki değişiklik ve gelişmelere uyum sağlaması ve temel vasfını koruyarak seri markalar yoluyla kendini yenilemesi ve bir anlamda çoğalması zorunlu ve gerekli olabilir…” hususlarına hükmedilmiştir. Bunlara göre; Somut olayımızda; davalının müktesep hak iddialarına dayanak yaptığı 156927 sayılı markanın şeklindeki görseli dikkate alındığında, bu markanın somut uyuşmazlığa konu görselli marka ile farklı unsurlar ihtiva eden, genel görünümü itibariyle de benzer olmayan bir işaret olduğu dikkate alındığında, yukarıda alıntı yaptığımız Yargıtay emsal kararında yer alan kriterlerden ikincisinin karşılanmadığı gibi davalının YİDK kararının iptali yönünden bu markanın kullanımına ilişkin sunduğu deliller müktesep hak iddia edilen markanın değil dava konusu yapılan markanın şekli ile kullanımına ilişkin olduğu değerlendirilmiştir. Sonuçta; davalının 156927 sayılı markasına dayalı olarak, dava konusu edilen … sayılı markasının tescili için dayanabileceği bir “müktesep hakkı”nın mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, Türkpatent YİDK’nın … sayılı kararının 29.sınıf “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri..” emtiaları ile 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ve 43. Sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” emtialar yönünden kısmen İPTALİNE, … sayılı markanın 29.snıf “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri..” emtiaları ile 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat .Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ve 43. Sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” emtialar yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın Kısmen Kabulüne,
2-Türk patent YİDK nın … sayılı kararının 29.sınıf “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri..” emtiaları ile 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ve 43. Sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” emtialar yönünden kısmen İPTALİNE,
3-… sayılı markanın 29.snıf “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri..” emtiaları ile 35. sınıf “”Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat .Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ve 43. Sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” emtialar yönünden kısmen HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
5-Alınması gereken 80,70 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine
7-Reddedilen kısım itibariyle davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca davalılar için 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 2.607,38 TL yargılama giderinden payına düşen 1.303,69 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına
9-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/09/2022