Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/98 E. 2021/133 K. 23.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/135
KARAR NO : 2021/100

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 19/03/2019
KARAR TARİHİ : 04/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/03/202
İDDİA:
Davacı vekili 19/03/2019 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin TÜRKPATENT nezdinde … sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin …, … sayılı “…”, “… …” ibareli markasını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kabul edilerek, başvurularının reddine karar verildiğini, bu ret kararına karşı yeniden inceleme taleplerinin bu kez TÜRKPATENT … sayılı YİDK karan ile nihai olarak reddedildiği, oysa müvekkilinin İzmir Ticaret Siciline kayıtlı gerçek kişi tacir olduğunu, tacir olarak iştigal konusu içinde “Üzümden şarap üretimi” bulunduğunu, davalı itiraz sahibinin markasının “… …” olduğu, ancak müvekkilinin marka talebinin gerçek kişi adı olan “…” olduğu, bu iki markanın aynı olduğu izleniminin asla algılanmayacağı, itiraz sahibinin markasının “… …” olduğu ve marka sahibinin deniz taşımacılığı yapan bir firma olduğu, davacı müvekkilinin marka başvurusu yaptığı 33. sınıf ile ilgili üretiminin bulunmadığı, davalı firmanın itirazlarında müvekkilinin “…” marka talebi ile salt “…” kelimesinin benzerliğini tartıştığını, oysa ki davalının markasının “… …” olduğunu, markanın iki kelimeden oluştuğunu ve birlikte algılandığını, “… …” markasının Türkçe fonetik kuralları gereğince “…” olarak algılanmayacağını, müvekkiline ait marka başvurusunun gerçek kişi olarak yani “…” ismine dayalı olarak yapıldığını, müvekkilinin gerçek kişi ismini marka olarak kullanmasının 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 7. maddesinin 5/A fıkrası uyarınca engellenemeyeceğini belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı ret kararının iptali ile müvekkiline ait “…” ibareli marka talebinin tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru dosyası işlem aşamalarını açıklamış, taraf markaların esas unsurlarına bakıldığında her iki markada yer alan harflerin hemen hemen birbirinin aynısı olduğunu, genel görünümleri ve bir bütün olarak bakıldığında ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimaline neden olacak şekilde hatta birebir aynılığa dek varan benzerliğe sahip olduğunu, başvuru markasında ayırt ediciliğe katkı sağlayabilecek derecede farklı/güçlü unsurların da mevcut olmadığını, diğer taraftan ibarelerin benzerliği ile birlikte başvuru kapsamındaki mal/hizmetlerin redde mesnet marka/markaların kapsamında bulunan mal/hizmetlerle aynı/benzer nitelikte olduğu, bu nedenle markalar arasında md. 6/1’deki karıştırılma ihtimaline ilişkin koşulların gerçekleştiği, davacı tarafın diğer davalının faaliyet alanının farklılığından söz ettiğini ancak Kurumun markaların kapsamlarını markaların mal/hizmet listelerini göz önünde bulundurarak değerlendirmek zorunda olduğunu, Kurumun başvuru sahiplerini faaliyet alanını göz önünde bulundurarak markaların mal/hizmet listelerini dar yorumlama, olduğundan farklı hale getirme gibi yetkilerinin bulunmadığını, açıklanan nedenlerle YİDK kararının usule ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacıya ait … kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgesi getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 07.02.2019 tarihinde tebliğ edildiği, 18.03.2019 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davalı şirkete …, … sayılı “…”, “… …” ibareli markalarının, davacının … sayılı ve “…” ibareli başvurusu yönünden SMK’nin 6/1 hükmü çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacının 05/06/2017 tarihinde “…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 33.sınıftaki bir kısım emtianın yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davalı şirketin …, … sayılı “…”, “… …” ibareli markası ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince kabul edilerek başvurularının reddine karar verildiği, bunun üzerine, davacı vekilinin yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 05.02.2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Davacıya ait … başvuru numaralı ve “…” ibareli marka başvurusu ile davalıya ait ret gerekçesi … sayılı “… …” ibareli marka arasında karıştırılma ihtimali ortaya çıkmayacağı, – Davacıya ait … başvuru numaralı ve “…” ibareli marka başvurusu ile davalıya ait … sayılı ve “…” ibareli diğer ret gerekçesi marka arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir;
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 33.sınıftaki “Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller” mallarının bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise …, … sayılı “…”, “… …” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 12, 16, 18, 30, 32, 33, 39, 42, 43, 44.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki çekişmeli 33.sınıftaki malların itiraza dayanak marka kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer/ilişkili oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı …, … sayılı “…”, “… …” ibaresinden oluştuğu görülmektedir.
Davacıya ait marka başvurusunun münhasıran standart büyük harfler ile yazılmış “…” ibaresinden oluştuğu, ret gerekçesi markalardan … sayılı markanın da yine münhasıran standart büyük harfler ile yazılmış “…” ibaresinden oluştuğu, diğer ret gerekçesi … sayılı markanın ise aynı şekilde standart büyük harflerle oluşturulmuş “… …” ibaresinden müteşekkil olduğu, başvuru ve ret gerekçesi … sayılı markada sırasıyla “…” ve “…” ibarelerinin markaların tek ayırt edici unsuru konumunda bulunduğu, söz konusu unsurların karşılaştırılması neticesinde ibarelerin “A-*-D-A” harflerini ortak olarak içerdiği, başka bir ifadeyle ibareler arasındaki yegane farkın ibarelerin ikinci harfleri arasındaki farklılıktan (Y/I) kaynaklandığı, ancak Y ve I harflerinin benzer fonetik yapıya sahip olması nedeniyle ibarelerin hemen hemen aynı şekilde telaffuz edileceği, bu nedenle harfler arasındaki belirtilen farklılığın markalar arasında kayda değer bir farklılık oluşturmadığı, başvuruda yer alan “…” ibaresinin başvuru sahibinin adı olmasının da markalar arasındaki işitsel ve görsel benzerliği ortadan kaldırmayacağı, netice itibariyle başvuru ve … sayılı marka arasında işitsel ve görsel açıdan karıştırılma ihtimali oluşturabilecek düzeyde benzerlik bulunduğu; öte yandan ret gerekçesi markalardan … sayılı markada ilaveten “…” ibaresinin de yer aldığı, çekişme konusu malların 33. sınıfta yer alan mallar olduğu da düşünüldüğünde “…” ibaresinin ilgili mallar bakımından ayırt edici bir ibare olarak kabul edilmesi gerektiği, bu bağlamda … sayılı markada ilave bir ayırt edici unsurun varlığı da dikkate alındığında markaların birbirinden bir nebze farklılaştığı ve başvuru ile … sayılı “… …” ibareli marka arasında karıştırılma ihtimali oluşturabilecek düzeyde benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır
Markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunup bulunmadığı
Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari ya da idari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma/ilişkilendirme olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma ihtimali incelemesinde mal/hizmet benzerliği, işaret benzerliği, benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücü ve hedef tüketici kitlesinin bilgi ve dikkat düzeyi ele alınır. Bu unsurlardan birinin zayıf olması diğer unsurların güçlü olması ile telafi edilebilir. Örneğin markalar arasında işaret benzerliği zayıf ise yüksek dereceli mal/hizmet benzerliği ve benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücünün yüksek olması durumunda markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunabilir.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.
Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir. Ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez.
Önceki markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılma ihtimalinin o derece artacağı ve piyasada edinmiş olduğu tanınmışlık nedeniyle yüksek ayırt ediciliğe sahip olan önceki markaların, daha düşük ayırt ediciliğe sahip markalara göre daha geniş bir korumadan yararlanacağına ilişkin ilkeler içtihat hukukunda benimsenerek önceki markanın ayırt edici gücünün karıştırılma ihtimali incelemesindeki rolüne açıklık getirilmiştir. Sonuç olarak, bir bütün olarak önceki markanın ayırt edici gücü markanın koruma kapsamının genişliğini belirler ve karıştırılma ihtimalinin incelenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Markaların ortak unsurlarının ayırt edici olmadığı durumlarda işaret benzerliği incelemesi ortak olmayan unsurlara odaklanılır. Karşılaştırma konusu markalarda ayırt edici olmayan unsurların ortak olması durumunda karıştırılma ihtimali yoktur sonucuna ulaşılır.
Markaların düşük ayırt edici niteliği haiz unsurlarının ortak olduğu durumlarda işaret benzerliği incelemesinde ortak olmayan unsurlar ve genel izlenim dikkate alınır. Diğer bir ifadeyle, markalar düşük düzeyde ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır. Bu değerlendirme ortak olmayan unsurların benzerliğinin ve ayırt edici niteliğinin araştırılması şeklinde olacaktır. Örtüşmeyen bileşenlerin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınacaktır. Karşılaştırılan işaretlerde, düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun ortak olarak yer alması, karıştırılma ihtimaline yol açmaz.
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Somut olayda, ortak olarak işaretlenen ürünler hemen her yaştan ve kesimden ortalama tüketiciye hitap eden ürünler olup, özel bir tüketici kesimine hitap etmeyen, nispeten kısa zaman aralığında tercih yapılarak satın alınan, yüksek fiyatlı olarak nitelendirilemeyecek ürünlerdir. Bu nedenle, ilgili tüketicinin makul düzeyde bilgiye ve dikkate sahip olduğu düşünülmektedir.
Yukarıda karıştırılma ihtimaline ilişkin olarak yapılan tüm değerlendirmeler ve tespitler ışığında, davacı markaları ve davalı markaları arasındaki benzerlik durumunun yanısıra bu markaların tescil kapsamında aynı veya benzer mal/hizmetlerin bulunması hususları birlikte dikkate alındığında, davacıya ait … numaralı marka başvurusu ile ret gerekçesi … sayılı ve “…” ibareli marka arasında karıştırılma ihtimali ortaya çıkabileceği kanaatine varmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 44,40 TL harçta düşümü ile 14,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,

5- Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.04/03/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.