Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/89 E. 2021/296 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/89 Esas – 2021/296
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/89
KARAR NO : 2021/296

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 17/03/2021
KARAR TARİHİ : 16/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/09/2021
İDDİA:
Davacı vekili 17.03.2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı ve “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …+şekil” ibaresini 25.sınıflarda marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa müvekkili … Hazır Giyim ve Teks. San. Tic. A.Ş.’nin 1980 yılından bu yana … markasını hazır giyim ve tekstil sektöründe tescilli olarak kullandığını, müvekkilinin hazır giyim sektöründe faaliyetlerini tüm Türkiye’de “… MAĞAZALAR” zincirlerinde sürdürmekte, imal ettiği giyim ve tasarımlarını bu mağazalarda satışa arz ettiğini, “…” markasının ilgili sektörde herkes tarafından bilinen tanınmış marka olduğu tespit edilerek, müvekkili markasının Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından “tanınmış marka” koruması altına alınmış olduğunu, bu kapsamda müvekkili şirketin büyük emek ve masraflarla oluşturulan, piyasada ekonomik bir anlamı olan “…“ ibareli ve esas unsurlu markaları, toplumda ve sektöründe oldukça iyi bilinen ibareler olmaları nedeniyle tescilli olduğu mal ve hizmetler için, diğer tescilli markalar gibi aynı veya benzer mal ya da hizmetler yönünden karıştırma tehlikesi temelinde korunmasının yanında, benzer olmayan mal ve hizmetler açısından da korunması gerektiğini, müvekkili markası ile son derece büyük iltibas meydana getiren … başvuru numaralı ve “… …” marka tescilinin, müvekkil markasının ayırt edici karakterini zedeleyeceği, haksız kazanca mahal vereceği, halk nezdinde karışıklık yaratacağı, aynı sınıfı kapsaması gerekçeleri ile terkinini (hükümsüzlüğü) talep etme gereği hasıl olmuş olduğunu, müvekkil markası “…” ibaresinin belirli bir anlamı olan ve insanların kolay hatırlayacağı bir ibare olduğundan, tüketicinin hem kulağına ve hafızasına hem de gözüne hitap eden ayırt ediciliği oldukça yüksek bir ibare olduğunu, davaya konu markanın sonunda yer alan … kelimesinin tali unsur olduğunu, markada ayırt edicilik unsurunu ihtiva eden markaya yön veren ibarenin müvekkilinin tanınmış markasının iki harfi değiştirilerek oluşturulan … kelimesi olup; müvekkilinin “…” esas unsurlu markaları ile benzerlik bakımından markaları birbirlerinden uzaklaştırmamakla birlikte markaya da herhangi bir ayırt edicilik kazandırmadığını,
• Davalı tarafın, onlarca seçenek özgürlüğüne sahipken müvekkili markasının birebir aynısını marka olarak seçmesinin, müvekkili markası ile iltibas oluşturmaya çalışmasının müvekkili markalarının bilinirliğinden haksız yararlanma çabasının ve kötü niyetinin açık göstergesi olduğunu, davaya konu iptali talep edilen YİDK kararı ile tesciline karar verilen “… …” ibaresi ile müvekkili “…, “…” ibareli markalarının açıkça iltibas oluşturduğunu, bununla birlikte, TÜRKPATENT tarafından “…” markasının başına veya sonuna eklenerek oluşturulan ve Resmi Marka bültenlerinde ilan edilen …” ibarelerine müvekkili şirketin yapmış olduğu itirazların TÜRKPATENT tarafından haklı bulunmuş ve itirazlarımız üzerine başvuruların 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8. maddesi gereğince reddedilmiş olduğunu, davalı taraf adına usul ve yasaya aykırı surette tescil başvurusu yapılan markanın müvekkili markaları ile aynı/benzer hizmetlerde kullanıldığını, davalı tarafa ait “… …” ibareli marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline ve … sayılı “… …+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru işlem safahatını açıklamış, başvuruya konu işaret ile iddialara mesnet markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanamamış olduğunu, davalı adına tescili talep edilen işaretin birden çok yazı ve şekil unsurundan oluştuğunu, bu kompozisyonun bir bütün olarak algılandığını, iddialara mesnet markalarda yer alan “…” ibaresi ile başvuruya konu işaret arasında ortalama tüketicinin görsel, işitsel ve kavramsal algısı bakımından, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil iltibasa neden olacak herhangi bir benzerlik bulunmadığını, başvuruya konu işareti ile iddialar mesnet markalar arasında tescile engel olacak derece benzerlik bulunmaması nedeniyle SMK m.6/3 hükmü bağlamında ileri sürülen iddiaların da yerinde olmadığını, tescili talep edilen dava konusu işaretin, tanınmışlığı iddia edilen “…” ibaresini esas ya da münhasır unsur olarak içeren markalar ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olduğu iddiasının yerinde olmadığını, davacı vekilinin, SMK m.6/9 hükmü bağlamında kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, markaların ayniyet derecesinde ya da ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olması kötü niyetin varlığını tespit için tek başına yeterli değilken; iddialara mesnet markalarla başvuruya konu işaret arasında tesciline engel olacak nitelikte bir benzerliğin dahi bulunmadığını, ayrıca İtiraz edenin, kötü niyete ilişkin iddialarını delillerle desteklemesi gerektiğini, başvuru ve dava aşamasında kötü niyet iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığından, bu iddianın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, SMK md. 6/5’de belirtildiği üzere tanınmış markanın zarar görmesi için haksız bir yarar sağlanması, markanın itibarının zarar görmesi ve markanın ayırt edici karakterlerinin zedelenmesinin gerektiğini, davacının “…” isimli markası müvekkilinin “… …” markası ile benzerlik teşkil etmediği gibi herhangi bir şekilde davacıya zarar da vermediğini, işbu davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup TMK md.2’ye aykırılık teşkil ettiğini, davacının kötü niyeti alenen ortada olup alfabede yer alan harfleri dahi tekeli olarak düşündüğünü, zira sadece R-M-N harfleri bile kendi mülkiyetindeymiş gibi hareket eden davacının kötü niyetinin her türlü izahtan vareste olduğunu, “…” kelimesinin hiçbir surette doğrudan doğruya kullanılmamış olduğunu, müvekkilinin kamuyu yanıltmak gibi bir amacı olmamakla birlikte orta düzeyli bir tüketiciyi de yanıltacak bir durumun mevcut olmadığını, Halk tarafından karıştırılma ihtimali olmadığı apaçık ortada olup ne söyleniş biçimi ve telaffuz açısından ne de markanın yazılışı veyahut görünümü açısından herhangi bir suretle benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin talepte bulunduğu markanın tam adı ”… …” olmakla ”…” isimli marka ile telaffuzlarının benzer dahi olmadığını, kaldı ki ”…” ismi ROMA anlamına gelmekle, bu ismin kullanılışının yalnızca bir marka ile sınırlandırılması ve bu harfleri içeren her markaya itirazda bulunulmasının bile bizzat kötü niyeti göstermekte olup bu harflerin kullanımının yalnızca bir markanın tekeline bırakılamayacağını, kaldı ki, harflerin dizilimi ve kelimelerin kökeninin dahi birbirinden tamamen farklı olduğunu, müvekkilinin markası görsel, işitsel ve kavramsal olarak davacıya ait markaya benzemediği gibi ortalama tüketicinin algısını da hiçbir şekilde değiştirmediğini, nitekim ayırt edici ibare olarak “…” ibaresi mevcut olmakla birlikte ayrıca “…” ibaresinin de kullanılmamış olduğunu, müvekkilinin markasının tüketicinin zihninde bıraktığı genel izlenimde hiçbir suretle karıştırılma ihtimalinin de mevcut olamayacağını, tescili talep edilen marka ile itirazda bulunan marka arasında benzerlik bulunduğu taraflarınca kabul edilmemekle birlikte emsal kararlara binaen benzerlik değerlendirmesinin farklı koşulları olmakla, salt tanınmışlık iddiasına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi, ilgili harflerin kullanımının tekelinin itiraz edene özgülenmesi anlamını doğuracağını, öyle ki, davacı tarafından R, M ve N harfi olan her tescile itiraz etmiş olduğunu, ancak tescil talebinde bulunulan … … isimli marka izah edildiği üzere müvekkili firma tarafından özgün şekilde oluşturulmuş olup itiraz eden firmadan esinlenmenin söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … sayılı “… …+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 23.02.2021 tarihinde tebliğ edildiği, 17.03.2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … sayılı ve “…”, “….şekil” ibareli başvurusu yönünden SMK’nın 6/1, 6/5, 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 30/12/2019 tarihinde “… …+şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 25.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … sayılı ve “…” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 02.09.2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Dava konusu markanın kapsamında yer alan ve belirtilen malların redde gerekçe markaların kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı, Dava konusu marka ile davacı markaları arasında işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmadığı, Dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, Somut olay kapsamında davacı yan markasının tanınmış marka korumasından yararlanamayacağı, Kötü niyet değerlendirmesinin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “… …+şekil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında başvuru kapsamında kalan dava konusunu oluşturan çekişmeli 25.sınıftaki “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler.” mal ve hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise … sayılı ve “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 01, 02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 34, 35, 36 37, 38, 39, 40, 43, 44, 45.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamında kalan çekişmeli “25.sınıftaki “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler” emtiasının davacıya ait gerekçe markaların kapsamında yer alan mallarla aynı/aynı tür/benzer/ilişkili mal/hizmetler olduğu tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …+şekil” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu “… …+şekil” ibareli marka ile davacının markaları kelime markalarıdır. Dava konusu “… …+şekil” ibareli marka kırmızı zemin üzerine, beyaz renkte, ilk harfi büyük “…” ibaresi, söz konusu ibarenin altında soldan sağa doğru kalınlaşan eğri ve bu eğrinin son kısmında beyaz zemini olan bir dairenin içinde “…” ibaresinin bir araya getirilmesiyle oluşturulduğu davacıya ait markalarda “… JEANS” ibareli marka hariç “…” ve/veya “RMN” ibarelerinin bulunduğu görülmektedir.
Dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi, tali unsurun ise daha küçük puntolarla yazılmış “…” ibaresi olduğu, davacı markalarından “… JEANS” ve “… by …” (“… by …” ibareli markada “…” ibaresi çatı marka konumundadır.) ibareli markaların esas unsurunun “…” diğerlerinin ise “…” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir.
Dava konusu marka ile davacı markalarından “… JEANS” ve“… by …” ibareli markalar arasında markaların esas unsurlarının işitsel, görsel ve kavramsal olarak tamamen farklı oldukları dikkate alındığında, dava konusu marka ile belirtilen davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı sonucuna varılmıştır..
Dava konusu marka ile davacının diğer “…” esas unsurlu markaları marka işaretleri bakımından karşılaştırıldığında, her ne kadar dava konusu markanın ilk üç harfi ile beşinci harfleri aynı olsa da, dava konusu markada yer alan “İ” ve “son harfi olan “A” harfinin varlığının işitsel ve kavramsal olarak yeterince farklılığa neden olacağı, bunun yanı sıra markaların tertip tarzlarının farklı olduğu, ayrıca dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin de varlığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, somut uyuşmazlıkta bu farklılıkların görsel, işitsel, görsel ve kavramsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı değerlendirilmiş, dava konusu marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak, her ne kadar dava konusu markanın kapsamında yer alan 4.1.1. bölümünde belirtilen malların redde gerekçe markaların kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer alsa da, dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve anlamsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise; davacıya ait “…” ibareli markanın giyim sektörüne dahil mallar bakımından yaygın bilinen tanınmış markalardan olduğu, bu tanınmışlığın Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından da kabul gördüğü ve “…” markasının T/00980 sayı ile tanınmış marka olarak Kurum sicilinde kayıt altına alındığı, ancak 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanabilmesi için bir markanın tanınmışlığının tek başına yeterli olmadığı, aynı zamanda dava konusu edilen markanın tanınmış markanın ayırt edicilik karakterini zedelemesi, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi veya tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinden birinin gerçekleşmesinin gerekli olduğu, somut olay bakımından bu şartların hiçbirinin sağlanamadığı, davacı tarafından bu ihtimallerin ispatlanamadığı, davalı başvurusunun davacıya ait “…” markasının sahip olduğu imaj ve prestijden faydalanma amacı taşıdığına yönelik somut bir kanaat oluşmadığı, sonuç olarak davalıya ait “… …+şekil” ibareli markanın tescilinin 6769 s. SMK’nın 6/5 hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açmayacağı ve dava konusu başvuru bakımından 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanamayacağı kanaatine ulaşılmıştır
Somut davada davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5- Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/09/2021