Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/86 E. 2021/295 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/86 Esas – 2021/295
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/86
KARAR NO : 2021/295

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 15/03/2021
KARAR TARİHİ : 16/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/09/2021
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 30/03/2021
KARAR TARİHİ : 31/05/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/05/2021

ASIL VE BİRLEŞEN DAVA:
Davacı vekili 15.03.2021 harç tarihli asıl ve 30.03.2021 harç tarihli birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 14, 24, 35.sınıfta tescil edilmek üzere … başvuru numaralı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin … sayılı ve “…”, “…”, “…” ibareli markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın Markalar Dairesince kısmen kabulüne karar verilerek başvurularının kısmen reddedildiğini, davacının bu kısmi ret kararına karşı yeniden inceleme taleplerinin bu kez TÜRKPATENT’in … sayılı YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa itiraza gerekçe tutulan … ve … sayılı markaların tescilleri üzerinden 5 yıllık süre geçtiğini, bu nedenle anılan markalar için Türkiye’de ciddi kullanım gerçekleştirdiklerini gösterir delillerin sunulmasını talep ettiklerini, müvekkilinin “… …” markasının gerçek hak sahibi olduğunu, kişi adlarının tesciline bir engel olmadığını, müvekkilinin kişi adını içerir başvurusunun kısmen reddedilmiş olmasının bir kişilik hakkı ihlali olduğunu, müvekkilinin 2009 yılında ortağı olduğu aile şirketi olan … Kuyumculuk şirketinden ayrılarak kendi kuyumcu dükkanını açtığını, 01.01.2009 tarihinden bu yana da “… … – … Kuyumculuk” ismiyle faaliyet gösterdiğini, dolayısıyla 10 yılı aşkın bir süredir bu isim altında faaliyet gösteren müvekkilinin kendi adını başvuru konusu ettiğini, itiraz edenin de bunu bildiğini, itiraz eden müvekkilin Bakırköy 40. Noteri aracılığıyla 03.03.2019 tarihinde markasal kullanımların durdurulması adına ihtar çekildiğini, müvekkilinin aile bağlarının zedelenmesinin önüne geçmek adına “… kuyumculuk” ibaresini kullanmaktan vazgeçtiğini ve tamamen kendi adı – soyadıyla kullanımlarını sürdürmeye başladığını, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu, davalı şirket ortaklarının müvekkilinin kardeşleri olduğunu, bu şirketin 1994 yılında taraflarca hep birlikte kurulduğunu, müvekkilinin de kendisinin 12 yıldır kendi adıyla faaliyet gösterdiğini, redde gerekçe gösterilen markalar ile müvekkili markalarının benzer olmadığını, müvekkili markasının bir bütün olduğunu, muhatap markalarının ise kırmızı renkte “…” ve “…” ibarelerinden oluştuğunu, markaların telaffuzlarının bu anlamda farklılaştığını, müvekkilinin markasının tescil edilmesinin, davalı markalarının tanınırlığından yararlanma sonucu doğurmayacağını, zira müvekkilinin kardeşleri ile birlikte bu markayı zaten bilinir hale getirmiş olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptali ile … başvuru numaralı “… …” ibareli markanın tesciline karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu marka başvurusuna ilişkin alınan YİDK kararının, usul ve hukuka tamamen uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 1994 yılında kurulduğunu, “… Kuyumculuk” adı altında faaliyet yürüttüğünü, bu ibare üzerinde müktesep hak sahibi olduğunu, davacı yanın ise dilekçesinde belirttiği üzere müvekkili firmadaki ortaklık yapısından 2009 yılında ayrıldığını, davacının da müvekkili gibi Bursa ilinde faaliyet gösterdiğini, bu durumun tüketicilerin yanılmasına yol açtığını, davacının tek başına “…” markasını dahi kullandığını, bunun üzerine davacıya ihtarname gönderildiğini, davacının ortaklıktan ayrılışı sonrasında 2011 yılında “…” markasının tescil edildiğine, herhangi bir itiraz ile dahi karşılaşmadığını, davacının bu marka ve ticaret unvanı üzerinde müvekkilinin öncelik hakkı sahibi olduğunu bildiğini, davacının kullanım ispatı talebinin temelsiz olduğunu, davacı yanın özensizliğinin ceremesini müvekkilinin çektiğini, taraf markaları arasındaki karıştırılma ihtimalinin kaçınılmaz olacağını, başvuru konusu markanın 14, 25 ve 35. Sınıfı kapsadığını, müvekkili markalarının da aynı sınıfları kapsadığını, “…” soyadının ülkede yaygın/mutat olan soy isimlerden olmadığını, taraf markaları arasında görsel ve işitsel olarak ayniyet derecesinde benzerlik olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 15.01.2021 tarihinde tebliğ edildiği, 15.03.2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davalı şirkete ait … sayılı ve “…”, “…”, “…” ibareli markalarının, davacının … sayılı ve “… …” ibareli başvurusu yönünden 6769 sayılı SMK’nin 6/1 maddesi çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacının 08/03/2019 tarihinde “… …” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 14, 24, 35.sınıftaki bir kısım emtianın yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davalı şirketin … sayılı ve “…”, “…”, “…” ibareli markası ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, bu itiraza karşı davacı başvuru sahibinin … ve … sayılı markalar açısından kullanım ispatı talebinde bulunduğu, sunulan belgeler ve karşılıklı iddia ve savunmalar sonucunda Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 20.02.2020 tarihli kararı sonucunda … ve … sayılı markaların 14. Sınıfta ve 35. Sınıftaki birtakım mal ve hizmetlerde kullanımının ispatlandığına kanaat getirildikten sonra başvuru kapsamından 14. Sınıfta “Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil). Değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Tespihler.”, 24. Sınıfta “Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri. Kampçılar için uyku tulumları” ve 35. Sınıfta “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için .Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar.Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil).Değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar.Tespihler.Tekstil amaçlı sentetik elyaflar, işlenmemiş büküm elyafları, cam elyaflar.Tekstil amaçlı büküm iplikleri; dikiş, nakış ve örgü iplikleri, tireler, esnek iplikler.Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular.Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir” mal ve hizmetleri bakımından reddine karar verildiği; bunun üzerine, davacı şirket vekilinin yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak başvurularının reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 30.07.2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında reddine karar verilen mal ve hizmetlerin tamamının, ret gerekçesi davalılar markasında da aynı şekilde yer almakta olduğu, Dava konusu marka sahibinin, davalı firmanın eski ortağı olduğu, firma ortakları ile benzer şekilde aynı soyadına sahip olduğu, “…” ibaresinin davalı firma adına uzun yıllardır tescilli bir marka olduğu, dava konusu markanın da bir isim – soyisim markası olmakla birlikte birebir davalıya ait markanın tescili kapsamındaki mallarda tescil edilmek istenilmesi nedeniyle, tüketicinin taraf markalarının her birinin aynı kaynağa ait olduğu zannıyla hareket etme ve buna bağlı olarak işaretler arasında yanılgı yaşama ihtimalinin kuvvetle muhtemel olacağı,” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir;
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 14, 24, 35.sınıftaki “14. Sınıfta:Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil). Değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Tespihler. 24. Sınıfta: Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri. Kampçılar için uyku tulumları. 35. Sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarlarınorganizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için .Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar.Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil).Değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar.Tespihler.Tekstil amaçlı sentetik elyaflar, işlenmemiş büküm elyafları, cam elyaflar.Tekstil amaçlı büküm iplikleri; dikiş, nakış ve örgü iplikleri, tireler, esnek iplikler.Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular.Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.” mal ve hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markalarının ise … sayılı ve “…”, “…”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 14, 24, 35.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki 14, 24, 35.sınıftaki mal ve hizmetlerin itiraza dayanak marka kapsamındaki mal ve hizmetler ile aynı/aynı tür oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…”, “…”, “…” ibaresinden oluştuğu görülmektedir.
Başvuru konusu markanın şeklinde çok açık bir isim – soyisim markası olduğu, “…” isminin ülkemizde en yaygın kullanılan isimlerden biri olduğu, “…” soyadı açısından ise benzer bir değerlendirmenin yapılmasının isabetli olmayacağı, dolayısıyla tüketici açısından bu şekildeki bir ad-soyad markası bakımından soy isimin daha vurgulu olacağı değerlendirilmektedir.
Davalı yana ait ret gerekçesi markalar ise “…” ve “…” şeklindeki markalardır. Anılan markalarda sözcük unsuru dışında herhangi bir ek unsur yer almamakta olup yalnızca “-ler” hecesi bakımından bir farklılık taşımaktadırlar.
Bu çerçevede tespiti gereken husus davalı yana ait önceki tarihli markaların varlığı karşısında, tüketicinin, dava konusu marka başvurusu ile, önceki markanın kapsamındaki mal ve hizmetlerde karşı karşıya kaldığı bir durumda, taraf markaları arasından iktisadi – idari bir bağlantı kurma ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek bir yanılgı yaşama riski bulunup bulunmadığıdır.
Dava konusu ibarenin ad ve soyadını bir arada içerir şekilde oluşturulduğu ve marka içerisinde başkaca hiçbir ek sözcük ya da görsel unsurun yer almadığı değerlendirilmektedir. Adalet Divanının “…” kararında da belirtildiği gibi isim ve soy isimlerin marka olarak tescilinde, diğer markalardan farklı bir kriter uygulanmamaktadır. Bununla birlikte isim ve soy isimden oluşan markalarda, soy isimlerin ayırt ediciliğinin daha yüksek olduğu genel olarak kabul edilen bir durumdur.
“Bir marka isim ve soy isminden oluşuyorsa, genellikle soy ismin ayırt edici niteliği isme göre daha yüksektir. Bu nedenle Avrupa Toplulukları Adalet Divanı Genel Mahkemesi içtihadında soy ismi genellikle baskın unsur olarak kabul edilir. (Avrupa Toplulukları Adalet Divanı Genel Mahkemesi, T-11-09, p.34, James Jones – Jack & Jones; Avrupa Toplulukları Adalet Divanı Genel Mahkemesi, T-259-06, p.34, Manso de Velasco – Velasco; Avrupa Toplulukları Adalet Divanı Genel Mahkemesi, T-40-03, p.63-65, Julian Murua Entrena – Murua).

Yine örneğin Alman Mahkemelerinde genel uygulamasoy isimlerin ayırt ediciliğinin daha yüksek olduğu yönünde olmakla birlikte kimi durumlarda ilk adın da karıştırılmaya neden olabileceği kabul edilmiştir. Örneğin Almanların dünyaca ünlü tenis oyuncusu Boris Becker’in adı olan “Boris” ibaresinin, oyuncunun tanındığı spor alanı ile ilgili emtialarda tek başına tescil edilmek istenilmesinin iltibasa neden olabileceği kabul edilmiştir.
Yine örneğin USPTO Temyiz Kurulu tarafından 2014 yılında verilen “…” kararında belirtildiği üzere: “Bir ön ismi takip eden soy ismi, kelime unsurlarının oldukça yaygın ve geleneksel biçimde kullanılması halidir ve … … markası, … kelimesiyle de tanınabilecek bir kişi ya da şirketin daha özel bir adlandırmayla belirtilmiş hali olarak yorumlanabilecektir”. Bununla birlikte değerlendirmede; soy isminin yaygınlığı, alışılmışlığı, sıradanlığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır. Ayrıca, isim-soy ismi kombinasyonunun işaret ettiği kişinin toplumdaki bilinirliği de, bu husus toplum algısını açık biçimde etkileyeceğinden, göz önünde bulundurulmalıdır.
Nitekim ülkemizde de yargı uygulamalarının benzer doğrultuda olduğundan bahsedilebilir.
“İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; başvuru markası ile davalı şirketin “…” ibareli markaları arasında görsel ve işitsel olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzerliğin bulunduğu, davacı başvurusunda bulunan “…” ibaresinin davalı firmanın “…” ibareli tescilli markalarından farklı şekilde bir marka yarattığı izleniminin doğmadığı, “…” ibaresinin davalı firmanın markasının tanınmışlığı nedeniyle baskın olarak göze çarptığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin yargılama konusu mal ve hizmetler yönünden ayırdığı satın alma süresi içinde, davacının “… …” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davalı şirketin “…” ibareli tescilli ve mutfak eşyaları ürünlerinde tanınmış markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu,” şeklindedir. Görüleceği üzere gerek ülkemizde görülen uyuşmazlıklarda gerekse de Adalet Divanı nezdinde görülen uyuşmazlıklarda, soy isimlerin baskınlığı kabul edilmekle birlikte bu durumun her somut uyuşmazlık yönünden ayrı ayrı incelenmesi gerektiği ve ad ya da soyadın yaygın kullanımının bulunup bulunmadığına göre bu değerlendirmenin yapılması gerektiği kabul edilmektedir.
Doktrin görüşleri ve Yargıtay uygulamaları çerçevesinde somut uyuşmazlık konusu markalar ele alındığında, davalı yanın doğrudan “…” şeklindeki tescilli markasının, dava konusu “… …” markasında birebir yer aldığı, davalıya ait markaların sahibi firma yetkilileri ile davacı tarafın aynı soyadı taşıyan akrabalar oldukları, taraflar arasında daha önceden gelen ticari birlikteliklerin 2009 yılında sonlandığı, her iki tarafın da birebir aynı alanda faaliyet göstermeye devam ettikleri, gerçekleştirilen bu kullanımlarda davacı yanın kendi adı ve soyadı ile yapmış olduğu ticari faaliyetlerin, yalnızca fiili kullanım bakımından SMK m. 7/5-a kapsamında kalan dürüstçe bir kullanım olarak değerlendirilmesi mümkün olsa dahi, sicile kayıt açısından yapılan bir değerlendirmede taraf markalarının her ikisinde de “…” ibaresinin ortak olarak yer almakta olduğu, her ne kadar davacı yan dava konusu markayı kendi adını içerecek şekilde tescil ettirmek istese de bu tescilin kapsamının, birebir davalı yanın tescilli markaları ile aynı sınıflarda olmasından ötürü, tüketicinin, önceki tarihli davalı markalarını bildiği bir durumda, anılan ibareyi, davalı taraf markalarının sahibi şirketlerin bir ortağının/sahibinin kendi adını tescil ettirmeye çalıştığı şeklinde yorumlayabileceği, dolayısıyla tüketicinin davacı gerçek kişiyi tanısın ya da tanımasın, “… …” şeklindeki bir markayı, önceden tanıdığı “…” markasının kapsamındaki mal ve hizmetlerde görmesi halinde, ister istemez önceki marka ile sonraki markayı ilişkilendireceği, soyadı “…” olan marka sahibini, “…” markalarının da sahibi zannedeceği, bu durumun ise açık bir yanılgı oluşturacağı, dolayısıyla başvuru kapsamında reddine karar verilen tüm mal ve hizmetler açısından taraf markaları arasında ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin meydana gelebileceği değerlendirilmektedir.
Nihayetinde dava konusu marka başvurusu bir bütün olarak isim – soy isim algısı yarattığı açık ise de “…” ibaresinin davalı markalarının kendisi olduğu, anılan markanın, marka sahibi ailenin “soyadı”ndan yola çıkılarak yaratıldığı, nitekim davacının aslında bu esas unsuru taşıyan markaların sahibi davalı şirket yetkililerinin akrabası olması nedeniyle bu soyadı taşıdığı, kaldı ki aralarında eski ortaklık bulunması nedeniyle de bu markaları bildiği, bu bağlamda “…” ibaresini içerecek şekilde aynı mal ve hizmet sınıflarında “… …” şeklinde yapıldığı görülen başvurunun da tüketici tarafından davalı markaları ile ilişkilendirilebilecek sonuçlar doğurabileceği, bunun neticesinde ise iltibas ihtimalinin kaçınılmaz olacağı, “…” soyadının “…vs” gibi yaygın bilinen soy isimlerden biri olmadığı, keza “…” isminin de özgün, bütünsel algıyı farklılaştırır bir isim olmadığı gibi bütün olarak da toplum nezdinde bilinen bir kimseyi işaret eder mahiyette olmadığı, hal böyleyken ticaret hayatında bu ibare ile gerçekleştirilecek kullanımların (davalı ile ortak mal ve hizmet sınıflarında olmak koşulu ile) davalı markalarını çağrıştırabileceği, zira davalı markaları uzun yıllardır tescilli olduğu gibi her iki taraf beyanından da anlaşılabileceği gibi yine aktif olarak kullanılan bir marka olduğu, hal böyleyken dava konusu marka kapsamında yer alan ve reddine karar verilen emtiaların tamamı bakımından 6/1 maddesi anlamında iltibas ihtimalinin oluştuğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, asıl ve birleşen davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Asıl ve Birleşen Davanın REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen davada alınması gereken 118,60 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5- Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekilinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/09/2021